2008’de dünya mal ihracatı toplamı 16.07 trilyon dolardı. IMF 2009’da bunun 11.66 trilyon dolara indiğini tahmin ediyor. Son aylardaki toparlanma ile 2009’da ihracat toplamının 12 trilyon doları geçmesi mümkün fakat şu an elimizdeki verilere göre 2009’da dünya ihracatı dolar bazında yüzde 27.8 gerileyecekmiş gibi görünüyor.
Özellikle 2009’un ikinci yarısında dünya ekonomisinde bir toparlanma yaşansa da, yılın genelinde Avrupa ekonomisinin büyük oranda gerilediğini biliyoruz. Almanya ekonomisi yüzde 5, İngiltere ekonomisi yüzde 4.8 küçüldü. İtalya, Fransa ve Avrupa’nın diğer büyük ekonomileri de 2009’u küçülerek tamamladılar. ABD ve Japonya’da durum bundan farklı değil.
Fazla detaya girmeden şunu söyleyeyim: ABD, AB ve Japonya’nın dünya ithalatındaki payı yüzde %57 civarında. Krizde en fazla küçülen bölgeler de bunlar. Dolayısıyla, dünya ticaretindeki daralmanın da büyük kısmı bu ekonomilerin küçülmesinden kaynaklanıyor. Büyük kısımdan kastım 2.45 trilyon dolar. Bu, dünya ticaretindeki 4.4 trilyon dolarlık gerilemenin yarısından çoğu demek.
Ortada böyle bir resim var.
Bu resmin içinde Türkiye’nin konumu ne?
Avrupa ülkeleri Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı. Bu nedenle, Avrupa pazarındaki daralma Türkiye ihracatını da olumsuz etkiliyor. Geçen yıl toplamda 29.86 milyar dolar gerileyen ihracatımızın 20.7 milyar doları Avrupa ülkelerinden kaynaklanıyor.
Ancak son yıllarda Avrupa’nın, Türkiye ihracatındaki payı geriliyor. Karşı taraftan Orta-Doğu ve Afrika ülkelerinin payı artıyor. Bu nedenle Türkiye’nin 2009 ihracat performansı için, “birçok ülkeye göre daha iyi” demek yanlış olmaz. Japonya’nın ihracatı 25.8, Brezilya’nın ihracatı yüzde 22.7, Almanya’nın ihracatı yüzde 24.9, dünya ihracatı yüzde 27.8 gerilerken, Türkiye ihracatının yüzde 22.6 düşmesini mevcut koşullarda başarı kabul etmek gerekir. Bu noktada ihracatımızdaki gerçek (miktar bazında) gerilemenin yüzde 10 olduğunu da not düşmekte fayda var.
Türkiye nasıl daha iyi duruma gelebilir?
Kısa vadede ihracatı artırmak için zayıf olduğumuz ya da güçlendirme potansiyelimiz olan ihraç pazarlarına daha fazla odaklanmaktan başka bir yol görünmüyor. Bunların başında Afrika ve Orta-Doğu ülkeleri var. Son dönemde bu ülkeler üzerindeki çalışmaların yoğunlaşarak devam ettiğini biliyoruz. Ancak, Orta ve Güney Afrika bölgeleri için daha çok emek sarfetmek gerekebilir. Zira 400 milyar dolardan fazla ithalat yapan Afrika’ya, Türkiye henüz 10 milyar dolar civarında ihracat yapıyor.
Orta ve uzun vadede ise hem ihracat pazarlarımızı, hem de sektörlerimizi çeşitlendirmek gerekiyor. Türkiye’nin ihracatını uzun yıllar boyunca demir-çelik, otomotiv ve hazır giyim gibi katma değeri yüksek olmayan sektörler öncülüğünde sürdürmesi mümkün olmayabilir.
Fakat, bütün bunlar için olmazsa olmaz şart, TL’nin değerlenmemesi. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi kur dezavantaj yaratmaya başlarsa, bu sadece ihracatın değil bütün ekonominin sorunu haline gelir.
Değerli TL, ihracatı engellemekle kalmıyor, ithalatı da teşvik ediyor. Bir taraftan cari açık artarken; diğer taraftan sanayiciler, Türkiye’de üretim yapmak yerine ucuz Asya mallarına yöneliyorlar. Bu da hem sanayiyi zayıflatıyor; hem de işsizlik oranının düşmesini engelliyor.