26 Mayıs 2019

Karanlık güçlerin amansız savaşı: Evrenin sonunu hangisi getirecek?

Kozmoz bu karanlık güçlerin savaş alanı ve 8 milyar yıldır savaş kıyasıya sürüp gidiyor. Hangisi kazanacak, yerçekimi mi yoksa genişleme mi? Bir başka deyişle "karanlık madde" mi yoksa "karanlık enerji" mi?

Artık biliyoruz, evrenin yalnızca yüzde 5'i görünür maddeden oluşuyor.

Yüzde 25'i göremediğimiz karanlık madde ve yüzde 70’i ise hiç görünmeyen, hayalet bir güç olan karanlık enerji.

"Karanlık madde", gök cisimlerini bir arada tutan yerçekiminin ana kaynağı; "karanlık enerji" ise genişlemeden sorumlu olan.

Şu anda evren, genişleme ve yerçekimi arasında bir dengede gibi.

Ama aslında değil, bize öyle geliyor. Dünya'nın döndüğünü hissetmediğimiz gibi.

Çünkü biz Dünya ile birlikte dönüyoruz, yani dönen sistemin bir parçasıyız ve bu nedenle hissetmiyoruz. Dünya'nın döndüğünü başka bir sistemden, örneğin bir başka gezegenden Dünya'ya bakarsak görebiliriz.

Aynı şey evren için de geçerli.

Biliyoruz ki evren genişliyor ve galaksiler büyük hızlarla birbirinden uzaklaşıyorlar. Sorumlusu karanlık enerji.

Yerçekimi ise gök cisimlerini, galaksileri birbirine çekiyor ve bir arada tutuyor, onun da sorumlusu büyük oranda karanlık madde.

Kozmoz bu karanlık güçlerin savaş alanı; Son 8 milyar yıldır savaş kıyasıya sürüp gidiyor.

Hangisi kazanacak, yerçekimi mi yoksa genişleme mi?  Bir başka deyişle "karanlık madde" mi yoksa "karanlık enerji" mi?

Şöyle sormak belki daha doğru: Evrenin sonunu hangisi getirecek?

Belki de hicbiri, olasılığı az olsa da başka sürprizler mümkün. Ama favori güç, büyük oranda bu savaşın galibi.

Savaşı karanlık madde kazanırsa ne olur?

Hatırlayalım; karanlık madde fikri ilk kez Fritz Zwicky tarafından ortaya atıldı, 1933 yılında. Zwicky, COMA galaksi kümesindeki mevcut kütlenin, küme içindeki galaksileri bir arada tutması gereken çekim alanı için yeterli olmadığını gördü. Sonrasında evrendeki tüm görünür madde toplamının da evrenin bugünkü yapısı için yetersiz olduğu anlaşıldı.

Ayrıca 1970’lerde yapılan ölçümlerde galaksilerin çok büyük hızlarla döndüğü saptandı. Bu etkiyi yaratan yerçekimi kuvvetiydi ve mevcut görünür kütle miktarı bu gücü oluşturamazdı. Farklı bir yerden kaynaklanan bir yerçekimi gücüyle galaksiler kontrol ediliyordu.

Yapılan hesaplara göre evrenin bugünkü yapısının oluşabilmesi için görünür maddenin beş katı fazlası daha madde olması gerekiyordu. Ve kozmoz, bu görünmez maddeyle doluydu.

Görünmeyen bu maddeye "Karanlık Madde" denildi.

Bugünkü bilgilerimize göre karanlık madde evreni dolduruyor ve tüm kozmozu kaplıyor. Galaksilerin, yıldızların, özetle evrenin nasıl şekilleneceğine karanlık madde karar veriyor.

Savaşı karanlık madde kazanırsa, bu çok güçlü bir kütlesel çekim demek. Bu güçlü yerçekimi etkisi, evreni küçülmeye zorlayarak onu yok edebilir mi?

Bu mümkün, eğer savaşı karanlık madde kazanırsa!..

Peki, süreç nasıl işler?

Karanlık madde evrene hakim olursa genişleme durur ve zamanla büyük yıldızlar enerjilerini tüketip kendi üzerine çökerek geride kara delikler bırakırlar. Bu süreçte yıldızın tüm kütlesi çok küçük bir hacme sıkışır, yoğunluk ve basınç artar. Karadelik, etrafındaki her şeyi içine çekmeye başlar; galaksiler, gök cisimleri çarpışır ve kara deliğe doğru çekilirler. En son karadelikler birbirine doğru çekilir, birleşerek daha büyük karadelikler ortaya çıkar. Ve her şey sonunda büyük bir karadeliğe dönüşür.

Ve evren başlangıç noktasına dönerek kendi üzerine çöker ve yok olur.

Bu "Büyük Çöküş" dür. Yani evrenin birinci olası sonu... Bunun ne zaman olacağı ise belirsiz.

Savaşı ya karanlık enerji kazanırsa?

Galaksilerin birbirinden uzaklaştığı 1920’li yıllardan bu yana biliniyordu. Bu bilgilerimizi büyük astronom Hubble'a borçlu olduğumuzu da kaydedelim.

1990’larda bilim insanları uzaklaşan galaksilerin hızlarını ölçmek istediler. Ölmekte olan bir büyük yıldızın, süpernovanın ışığını izlediler. Işık kırmızıya kayıyordu. Kırmızıya kaymak demek yıldızın uzaklaşması anlamına gelmektedir. Sonraki 8 yıllık sürede 42 süpernova daha incelendi ve görüldü ki uzaklaşma gerçekten çok hızlıdır. Sanki evren gizemli bir güç etkisinde, fizik kuralları hiçe sayılarak büyük bir hızla genişlemektedir.

Uzayın bu hayalet gücüne karanlık enerji denildiğini biliyoruz. Bu enerji evrenin üçte ikisini kontrol ediyor, vakum etkisi yaratıyor ve evrenin genişlenmesini hızlandırıyor.

Genişleme bu hızla sürerse karanlık enerji yerçekimini yenecek görünüyor.

Belki de çoktan yendi.

O zaman evrenin kontrolü karanlık enerjide demektir.

Eğer öyleyse süreç nasıl ilerler?

Genişleme, yerçekimi yenildikçe hızlanır ve birbirinden uzaklaşan galaksiler dağılmaya başlar.  Sonrasında yıldızlar ve gök cisimleri yerçekimi etkisinden kurtularak boş uzaya savrulur. Ardından maddeyi oluşturan atomlar parçalarına ayrılır, son birkaç dakika içinde boş uzayın yarattığı vakum enerjisi her şeyi yok eder.

Yani karanlık enerji evrenin sonunu getirir.

Büyük çöküş mü, büyük parçalanma mı?

Bugün galaksiler birbirinden hızla uzaklaşıyor, biliyoruz. Belli ki evren karanlık enerjinin etkisi altında. Bu şekilde genişlemeye devam ederse karanlık enerjinin vakum etkisini yenebilecek gücte çekim etkisi yaratacak madde bir arada olamayacak. En azından şimdiki bilgilerimize göre böyle.

Olası son ne zaman?

Bunun için öngörülen süre 20 ile 25 milyar yıl gibi. Yani neredeyse evrenin bugünkü yaşından biraz fazla.

Bu evrenin olası ikinci sonu, diğer bir deyişle "Büyük Parçalanma"

Uzayın genişlemesi durdurulamazsa evrenin sonu gelecek ve bunu durduracak tek şey karanlık madde. Ancak o da evreni çöküşe götürebilir.

Yani evren, "büyük çöküş" ile "büyük parçalanma" arasında ve ciddi tehdit altında. Sonunun nasıl olacağını bu savaşın galibi belirleyecek.

Acaba bu karanlık iki güç dengede olsa ne olurdu? O zaman evren sonsuz ve sınırsız olur muydu?

Muhtemelen olmazdı. Bu olasılık çok az, çünkü evrenin bir başlangıcı var.

Sonuçta savaşı hangisi kazanırsa kazansın, bizi bir son bekliyor görünüyor.

Evren bir balon gibi sönebilir, patlayıp parçalanabilir ve bir başka büyük patlamayı tetikleyebilir.

Belki de bu çoktan oldu; yaşadığımız şey, her ne ise, belki de döngüsel bir olaydır ve biz bu döngülerden birinin içindeyizdir.

Bilmek zor.

Yine de merak duygumuzun peşinde gerçeği aramaya devam!..

Yazarın Diğer Yazıları

Uzayda niye akıllı bir yaşama rastlamıyoruz?

Bilgisayarlar teknolojik aşamaya ulaştığında, işleme kapasitelerini nasıl artıracaklarını da öğrenecekler, gelişmeleri daha da hızlanacak ve artık kontrol tümüyle kendilerinde olacaktır. Bu yeni zekâ, ölümsüz olacak ve evrenin her yanına yayılabilecek

Uzayın keşfinde robotik astronotlar dönemi

Öyle görünüyor ki yapay zekâ, insanın yakın gezegenleri kolonize etme tutkusunu tetikleyecek ve bu amacın gerçekleşmesinde insanın önemli bir müttefiki olacak. Tüm bunlar olanaksız bir hayal ürünü gibi görünse de unutmayalım, bugün yaşamakta olduklarımızı daha önce kim hayal edebilirdi ki?

Yapay zekâ duraklatılmalı mı?

Yapay zekâ, yaşamımızı ve çalışma tasarımlarımızı değiştirdi ve değiştirmeye de devam edecek, görünüyor. Peki neden yapay zekâyı geliştirme çalışmalarını duraklatmalıyız?

"
"