14 Temmuz 2024

İnsanın uzay serüveni

İnsanın uzaya çıkışı üzerinden henüz 100 yıl bile geçmedi ama hayal bile edemeyeceğimiz keşiflere tanık olduk

1950'li yıllar: İkinci Dünya Savaşı'nın ardından dünya iki kutuplu bir soğuk savaş dönemine girmiş, siyaseten düşman iki süper güç, SSCB ve ABD insanın son keşfi nükleer füzeler üzerinden bir kıyamet senaryosu yazma yarışındalar.

Dünyayı kıskacına almış iki süper gücün bütün ilgisi kıtalararası balistik füze (ICBM) adı verilen uzun menzilli füzeler geliştirmekti. 

Bu rekabet içinde SSCB'de roket tasarımcısı Sergei Korolev, R-7 adlı bir roket geliştiriyor. Ancak roket bir silahtan çok daha fazlasıdır ve zamanının en iyi fırlatıcısıdır.

Sergei Korolev'in balistik füzeler için tasarladığı bu R-7 roketi üzerine bir yapay uydu monte ediliyor ve uzaya fırlatılıyor.

Bir R-7 roketinin üzerinde taşınan Sputnik uydusu uzaya ulaştıktan sonra bir yörünge üzerine yerleşerek Dünya etrafında dönmeye başlıyor ve bu esnada bir radyo vericisinden bip sesleri göndermeyi başarıyor. Üstelik yeryüzünden de duyulabilen bu bip sesleri yapay uydunun bir yörüngeye yerleşmiş olduğunun kanıtıdır.

Dünya olayı şaşkınlıkla yakından izler.

Hemen ardından, bir ay sonra, 3 Kasım 1957'de bu kez bir canlı uzaydadır. Sovyetler, bu kez Sputnik II isimli bir uydu ile Laika isimli Moskovalı bir köpeği uzaya gönderirler. Ancak sonradan çok tartışılacak bu karar için uygulayıcılar yıllar sonra pişmanlıklarını dile getireceklerdir.

İşte 4 Ekim 1957 de fırlatılan bu "Sputnik" uydusu ile insanın uzay serüveni başlayacak ve ardından vites değiştirerek uzay çalışmaları bir misyona dönüşecektir.

Sovyetlerin efsane roket sistemleri Soyuz ve Lunar sistemlerinin de yaratıcısı olan Sergei Korolev, bugün roket biliminin babası olarak tanınıyor.

ABD'de panik

Sovyetlerin bu başarısı diğer süper güç ABD'de çok ciddi endişe yaratır.

Ancak ABD de bu yarışta tümüyle geride değildir.

Onlar da kendi fırlatma sistemlerini geliştirme hamlesinde epeyi yol almışlardır. Hitler Almanya'sının roket bilimcisi Wernher von Braun liderliğinde bir zamanlar balistik füzeler geliştirmiş olan Alman roket mühendislerinden oluşan ekip, bu kez ABD için çalışmaktadır.

Sovyetlerden bir yıl sonra, ve bu arada iki başarısız denemenin ardından, 31 Ocak 1958'de "Explorer" adlı bir yapay uyduyu bir roket yardımıyla fırlatmayı gerçekleştirirler. Explorer, beraberinde kozmik ışınları saptamak için bir Geiger sayacını da uzaya taşımıştır.

Daha sonra, 1958'de Amerika Birleşik Devletleri'ndeki uzay araştırma faaliyetleri, yeni bir devlet kurumu olan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) adı altında birleştirilir.

Ancak ABD, uzaydaki varlığını tam olarak pekiştirebilmiş değildir.

Uzayda ilk insan

Çünkü Sovyetler'in sürprizleri devam eder.

Sovyetler Birliği uzay yarışını o ana değin Amerika Birleşik Devletleri'nin önünde gerçekleştirdi. Bu yarışta Luna 2, 1959'da Ay'a çarpan ilk insan yapımı nesne olur. 

Ve hemen ardından, 12 Nisan 1961'de Sovyet kozmonot Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan olarak tarihe geçer. İçine çok zor sığdığı Vostok uzay aracının içinde 108 dakika süren bir uçuşla Dünya'nın etrafında bir tur atar ve mucizevi bir şekilde Dünya'ya döner.

Yuri Gagarin

Dünya şoktadır; Sovyetler başarı sarhoşudur.

Uzay yarışı daha da hızlanır. Yaklaşık üç hafta sonra, NASA astronot Alan Shepard'ı uzaya gönderir; bu yörünge altı bir uçuştur ve yalnızca 15 dakika sürer.

Amerika histerik bir şekilde başarı beklemektedir.

Gagarin'in 1961'deki uçuşundan dört ay sonra, ikinci bir Sovyet insanlı misyonu, Dünya çevresinde tam bir gün boyunca yörüngede dönmesini sağlar. SSCB ayrıca ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştirir ve Valentina Tereshkova uzaya giden ilk kadındır.

Bu dönemde Sovyetler uzay yarışında açık ara öndedir.

Hedef Ay

1960'larda NASA, Ay'a bir insan indirme hedefine doğru, Gemini adlı bir program başlatır ve ilerleme kaydeder. 

Bu programı Apollo projesi izler.

Ve nihayet 1969'da, Apollo11 ​​ile Amerika Birleşik Devletleri ilk astronotlarını Ay'a gönderir ve tarihte bir ilk gerçekleşir. İlk kez bir insan Dünya dışında bir gök cismi üzerindedir. Neil Armstrong, Ay yüzeyine ayak basan ilk insan olur. Astronotlar, Ay dönüşünde beraberlerinde Ay hakkında bilgi edinmek için topladıkları kaya ve toz örneklerini Dünya'ya taşırlar.

Güçler eşitlenmiş ve ABD rahatlamıştır.

Bundan sonrasında ABD çok daha etkin olacaktır. 1960'lar ve 1970'ler boyunca NASA Venüs, Mars ve Merkür'ü incelemek üzere bir dizi uzay sondası fırlatır.

Apollo 11 ekibi

Uzay istasyonları

Uzay istasyonları ile uzay araştırmalarında önemli bir aşama başlar.

Dünya yörüngesindeki ilk uzay istasyonu, 1971'de fırlatılan Sovyet Salyut 1 istasyonuydu. Bunu ilk yörünge laboratuvarı olan NASA'nın Skylab uzay istasyonu izledi. Buralarda, bazı araştırmalar ve daha çok uzay uçuşunun insan vücudu üzerindeki etkileri üzerinde incelemelerde bulunuldu.

1972'de Apollo Ay programı sonlanması ile insanlı uzay araştırmaları, birçok ülkenin katılımcı olduğu Uluslararası Uzay İstasyonu'nda yapılıyor. Ancak insansız uzay araçları ile tüm Güneş Sistemi içinde araştırmalar ve keşifler olanca hızıyla devam ediyor. Dahası, ileri teknoloji ürünü teleskoplarla ötegezegen keşifleri gerçekleşmekte.

İnsanın uzaya çıkışı üzerinden henüz 100 yıl bile geçmedi ama hayal bile edemeyeceğimiz keşiflere tanık olduk.

Yani çok şanslı bir kuşak olduğumuzu söyleyebilir miyiz!


Kaynakça

https://www.nasa.gov/history/sputnik/korolev.html

https://www.esa.int/About_Us/ESA_history/50_years_of_humans_in_space/Sergei_Korolev_Father_of_the_Soviet_Union_s_success_in_space

https://education.nationalgeographic.org/resource/history-space-exploration

https://www.theguardian.com/global-development 

Nafiye Güneç Kıyak kimdir?

Nafiye Güneç Kıyak, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümünde ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı.

Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu - Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. 

Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesellschaft für Strahlen- und Umweltforschung-München)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. 

Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu.

1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi.

2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. 

Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. 

Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır.

Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOSSırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 

2019'dan bu yana T24 Haftalık'ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. 

Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kuyruklu yıldız gizemi

Düne kadar kuyruklu yıldızlar Güneş Sistemi'nin en dış bölgesindeydiler; yeni bulgulara göre onların bazıları çok yakınımızda bulunuyor ve Mars yolcusu olmaya hazırlanan bizler ise bunu yeni fark ediyoruz. Neyse ki Jüpiter'in koruması altındayız!

Uzayda niye akıllı bir yaşama rastlamıyoruz?

Bilgisayarlar teknolojik aşamaya ulaştığında, işleme kapasitelerini nasıl artıracaklarını da öğrenecekler, gelişmeleri daha da hızlanacak ve artık kontrol tümüyle kendilerinde olacaktır. Bu yeni zekâ, ölümsüz olacak ve evrenin her yanına yayılabilecek

Uzayın keşfinde robotik astronotlar dönemi

Öyle görünüyor ki yapay zekâ, insanın yakın gezegenleri kolonize etme tutkusunu tetikleyecek ve bu amacın gerçekleşmesinde insanın önemli bir müttefiki olacak. Tüm bunlar olanaksız bir hayal ürünü gibi görünse de unutmayalım, bugün yaşamakta olduklarımızı daha önce kim hayal edebilirdi ki?

"
"