Son kupanın finalistleri bu kez Grup'taki ilk maçlarında karşı karşıya geldiler. O günden bu güne iki takım da oldukları yerde kalmadılar tabii. Bir takım arayışlara girdiler. Özellikle Hollanda Van Gaal'ın takımın başına gelmesiyle sert defansif futboldan bildiğimiz total futbola döndü, hem de genç futbolcuları da kullanarak. İspanya'nın ise Barcelona'nın çok paslı oyununa dayanan 'tiki taka'sı en azından tartışılmaya başladı.
Bu yüzden bu karşılaşma aynı zamanda iki takımda da değişen ya da değişmeyen futbol anlayışlarının vitrine çıkması gibiydi.
Ne var ki İspanya'nın kadrosuna baktığımızda bir Atletico Madrid'li, bir Chelsea'li, bir Man City'li dışında futbolcuların yine Real Madrid ve Barcelona karması olduğunu gördük. Aslında bu 'lig takımı' kimliği bu tür turnuvalardaki üstünlüğü.
Hollanda ise İspanya karşısına daha çok tecrübeli oyuncularıyla çıkmıştı. Top kendilerindeyken 3-4-3 gibi oynuyor ve ileri üçlüyü kaleye yakın tutarak defans boşluklarını değerlendirmeye çalışıyorlardı. Daha maçın başında Sneijder'le böyle bir pozisyon yakaladılar ama iyi değerlendiremediler.
İspanya Hollanda'nın yakın presi altında çok paslı oyununu istediği gibi uygulayamadı ilk dakikalarda. Ne var ki Hollanda defansı ağır kalıp giderek arkaya adam kaçırmaya başlayınca gol geliyorum demeye başladı. Nitekim 27'de Brezilya asıllı olup İspanya milli takımını tercih eden Diego Costa'nın düşürülmesinden penaltı kazandı İspanya. Alonso topun başına geçti ve takımını bu zorlu mücadelede öne geçirdi.
Golden sonra karşılaşmanın temposu düştü nedense. Hollanda oyunu bir türlü hızlandıramazken İspanya top çevirip rakip defansta gedik aradı, derin paslarıyla tehlikeli oldu yine de. 43'de İniesta Silva"yı kaçırdı, Silva'nın aşırtması sonuç vermese de herkesi heyecanlandırdı. Bir dakika sonra Hollanda bir hızlandı ve Van Persie'nin uçarak vurduğu ustalık dolu kafasıyla skora dengeyi getiriverdi.
İkinci yarı önce yağmur yağdı sonra Hollanda'nın golü geldi. Yine uzun paslarda sonuca gitti Turuncular. Bu kez son vuruş bir başka tecrübeli ve maharetli oyuncu Robben'den geldi. Sakin indirdi, net vurdu buz adam: 2-1.
60'da yardımcı hakemin kaçırdığı milimetrik ofsayt pozisyonundaki Van Persie'nin şutu direkte patladı.
Zaten turnuvaya yorgun gelen oyuncular belli ki maçın ilerleyen dakikalarında daha fazla hata yapacaklardı.
Sadece oyuncular mı hakemler de formsuz başladılar Turnuvaya.
65'de Hollanda'nın kazandığı üçüncü golde Van Persie'nin kaleci Casillas'a yaptığı şarj nizami miydi tartışılır. Casillas'ın dokunamadığı top direk dibinde De Vrij'e çarpıp ağları buldu: 3-1.
Ama şu gerçek ki İspanya gol yedikçe dağıldı. Büyük takım refleksi gösteremedi. Hollanda ise gol attıkça morallendi. Hollanda 73'de dördüncü golünü yine Van Persie' nin ayağından ama daha çok Casillas'ın büyük hatasından bulurken İspanya'ya bu maça dair hiç bir umut bırakmadı.
Yalnızca bu maça dair mi?
Son dünya şampiyonu İspanya böyle bir başlangıcın ardından yola nasıl devam edecek bilemiyorum.
Ne Hollanda ne Robben durmak bilmedi, takımı adına beşinci golü de maçın bitimine on dakika kala attı. Yetmedi son dakikaya kadar başka goller aradı.
Bu tarihi bir hezimetti İspanya için. Belki de bir futbol ekolünün sonu...