Meksika ile Hollanda'yı karşılaştırdığımızda Güney Amerika temsilcisi rakibine göre daha olumlu ve enerjik bir futbol oynuyordu. A Grubunda Brezilya ancak averajla Meksika'nın üstüne çıkabilmişti.
Hollanda ise İspanya karşısında eski havasına bürünmüşken Şili maçında defansif, kopuk futboluyla total futbola ihanet etmiş gözükmüştü. Ancak Robben gibi, Persie gibi yıldızlarına güvenerek gruptan birinci gelmişti.
Portakallar maçın hemen başında değişiklik yapmak zorunda kaldı. De Jonj sakatlandı ve yerini Genç indi'ye bıraktı. Bu şanssızlık gibi gözükse de De Jong'un sert anti futbolunu sevmediğim için ben İndi'nin oyuna girişini olumlu karşıladım.
Öğlen sıcağında ve çok nemli havada başlamıştı maç.
Hatta ilk kez yapılan bir uygulamayla 35' ve 75'de iki kez su molası verilecekti.
Ama takımlar bu olumsuz hava koşullarına rağmen oyuna çok hızlı ve pozisyonlu başladılar.
Mesela ilk 25 dakikada taraflar sekizer tehlikeli atak yaptılar. Meksika'nın altı şutu vardı üçü kalleyi buldu. Hollanda'nın ise kaleyi bulan bir şutu vardı.
Çünkü Meksika Turnuva boyunca sürdürdüğü kararlı, hızlı ve akışkan futbolunu Hollanda karşısında da oynamaya devam etti.
Hollanda ise rakibi karşısında daha kontrollü olmaya çalıştı. Çünkü maç 90 dakikaydı hatta bunun uzatmaları da olabilirdi. Ama özellikle Robben'le sonuca erken gitmek arzusundan da hiç vazgeçmedi.
İkinci yarıya Meksika oyunu rakip alana yıkarak başladı. Kalabalık, hızlı ve kararlı yüklendiler Portakalların kalesine. Nihayet 48'de bu enerjik oyununun karşılığını gördüler. Hollanda savunması önlem alamadan Dos Santos ceza alanı dışından sert ve kararlı vurarak Meksika'yı 1-0 öne geçirdi.
Golün ardından Meksika ikinci gol arayışından tam vaz geçmese de daha çok Hollanda'yı karşılamaya başladı. Hollanda'nın ardı ardına kazandığı kornerler etkili oldu.
Ve 61'de Hollanda şimşek gibi çıktı, Sneijder'in şutu biz "gol bu" derken rakipten yine kornere çıktı.
74'de bu kez Robben ceza sahasının sağ köşesinden hızla daldı, Marquez'i ekarte etti, şutunu da attı ama kaleci Ochoa başarılıydı.
80'den sonra Hollanda'nın baskısı daha da arttı.
88'de onuncu kornerini kullanan Hollanda Sneijder'in şimşek gibi şutuyla beraberliği sağladı: 1-1.
Zaten ne kadar iyi savunma yaparsanız yapın, oyunu on sekiziniz önünde kabul ettiğiniz sürece bir atlatıyorsunuz, iki atlatıyorsunuz sonunda tehlikenin birine engel olamıyorsunuz.
Dolayısıyla Meksika'nın son on dakikada skoru koruma çabası yanlıştı ve bedeli ağır oldu. Böylece Hollandalı futbolcuların Robben'e ayak uydurmasını sağladılar.
Bu maç da uzatmalara gidiyor derken maçın hakemi 90+4'te çok çok tartışmaya açık pozisyonda Marquez'in Robben'e hareketine "penaltı" dedi. Sanırım sıcak havada maçın uzamasını istemedi. Huntelaar mucize kurtarışların kalecisi Ochoa'yı avlayarak penaltıyı gole çevirdi: 2-1.
Ama sonuçta turnuvanın en iyi top oynayan takımlarından biri daha, bu kez hakem kararıyla ve penaltıyla elenmiş oldu.
Kupa'da futbolun adaleti işlememeye mi başladı nedir?