Maç öncesi ağzını açan herkes, genç kaleci Eray’ın tecrübesizliğinden dem vurdu. Dikkatleri Eray’ın performansına çekti.
Allah’tan maç İstanbul’da değildi. Ve Allah’tan Eray bu yorumları dinleme fırsatına (!) sahip olamamıştı.
Tamam, kaleci bir takımın en önemli oyuncularından.
Tamam, Eray genç ve tecrübesiz bir kaleci ve kendisini birden bire Şampiyonlar Ligi’nde buluverdi.
Ne var ki Galatasaray’da oynamaya layık görülmüştü ki kadrodaydı. Üstelik Taffarel gibi bir hocası vardı.
Bu yüzden Galatasaray’ın en önemli eksiği olarak Eray’ın gösterilmesi ne kadar gerçekçi olabilirdi?
Önemli olan takımın genel performansı değil miydi?
Mancini bu maça özgü olarak takımı 4-4-2 şeklinde dizmişti. Burak’ı Drogba’nın çevresinde serbest santrfor olarak görevlendirmişti. Tıpkı Terim döneminde olduğu gibi.
Tabii Eray’la birlikte performansı en fazla merak edilen bir diğer oyuncu da Sneijder’in yokluğunda kanatta görev yapacak olan Aydın’dı.
O da bu maçla büyük bir sınava girmişti.
Hızlı Kopenhag
Kopenhag ilerde ve çok enerjik başladı karşılaşmaya. İstanbul’da izlediğimiz takımdan eser yoktu bu dakikalarda.
Yani rakibi Eray’a fazla yaklaştırmamak fikri ilk dakikadan suya düşmüştü bile.
Henüz 6. dakikadaydık ki Braaten Galatasaray defansının toplu hatasını iyi değerlendirdi. Tek sıra dizilmiş defansın arasından topuğunun içiyle Kopenhag’ı öne geçiren golü attı. Özellikle Eboue’nin Braaten’i kaçırmaması lazımdı. Uzun boylu Eray’ın yerden gelen bu topa yapabileceği bir şey yoktu.
Kopenhag özellikle Galatasaray’ın Riera’nın olduğu sağ kanadından çok rahat iniyordu artık..
Golden iki dakika sonra bu kez Jorgensen’in kafası direkten döndü. Bu şanslı olduğumuz bir anımızdı.
İlk dakikaların şokunu atlatan Cim-bom oyunun hızını düşürmeye ve rakip alana taşımaya çalıştı.
Ama 18’de hızlı karşı atağa kalkan Kopenhag Gisleson’un şutu az farkla auta çıkmasa ikinci golünü de buluyordu.
21’ de Galatasaray ilk kez hızlı atağa kalktı; Drogba ortaladı, Burak’ın kafası kaleciden sekti, ofsayttaki Bruma topu kale çizgisine yaklaşık yarım metreden içeri attı ama gol geçerlik kazanmadı. Burak’ın topa biraz daha sert vurması gerekiyordu.
Bu arada Aydın’la Bruma’nın kanat değiştirmesi sol kanatta Riera’yı biraz olsun rahatlattı.
Aslan yavaş yavaş oyuna denge getirmeye başladı.
Ve hatta 34’te kornerden gelen topu Melo çok iyi yükselerek kaleye yolladı ama top direkten döndü.
Bu da Kopenhag’ın şanslı olduğu andı.
42’de kaleciliği tartışılan Eray çok kritik bir kurtarış yaptı. Braaten’le karşı karşıya kaldığı pozisyonda yatarak topu göğsüyle uzaklaştırdı. Braaten topa vurmak yerine çok daha müsait pozisyondaki Jorgensen’e gönderse Eray’ın yapacağı bir şey olamazdı.
43’de bu kez Sarı-kırmızılılar Drogba ile karşı atağa kalktı ama Drogba topu beklenenin aksine havaya dikti.
Top hep cimbomda ama pozisyon yok
İkinci yarı Kopenhag o İstanbul’dan bildiğimiz hüviyetine dönmüştü bile. Aslında neredeyse ilk 20 dakikadan sonra giderek geri çekilmeye ve skoru korumaya çalıştı.
Galatasaray baskısını giderek arttırdı. Ama bu daha çok telaşlı bir baskıydı.
Oysa ki Kopenhag kalesine gömüldüğünde çok sıradan bir takıma dönüşüyordu.
Cim-bom’un bu sıradanlığa karşı daha organize ve daha rahat olması gerekiyordu.
62’de Mancini Aydın-Ceyhun değişikliğiyle 4-3-3’e döndü.
76’da da Semih-Umut değişikliğiyle forvete bir adam daha ekledi; neredeyse 4-2-4’ye döndü.
84’te maçın ilk sarı kartını Riera gördü.
Koskoca ikinci yarıyı tek kale oynayan Galatasaray bir tek “bu da kaçar mı” dedirtecek pozisyon yaratamadı. Ve tek gole boyun eğdi. Çünkü Sarı-kırmızılılar topa bol bol sahip oldular ama oyuna hakim olamadılar. Kendisinden hep kurtarıcı bir hareket beklenen Drogba da etkisizdi dün akşam.
Sonuç ne olursa olsun özellikle ilk yarısı akışkan tempolu ve zevkli bir maç izledik. Ve tabi bunda kendini hiç göstermeyen ufak tefek faullerle oyunu kesmeyen İngiliz hakemin katkısını da görmek lazım.
Puanlar baş başa
Böylece Galatasaray’ın grubunda ikincilik yarışı iyice kızıştı. Kopenhag Cimbom’la aynı puana, yani dört puana ulaştı ama ikili averaj bizim takımımızdan yana. Real’le 2-2 berabere kalan Juventus ise 3 puanda.
Galatasaray’ın devam demesi için oyuna egemen olup gol atması gerek. Kendi işini kendisinin halletmesi gerek.