Yıllardır ilk kez Beşiktaş Galatasaray’a göre çok daha moralli çok daha havalı başladı maça. Ve erken favori olarak.
Kartal Süper Lig’in lideriydi; daha da ötesi hiç puan kaybına uğramadan çıkmıştı Cim-bom’un karşısına.
Üstelik Galatasaray, Real Madrid karşısında aldığı farklı mağlubiyetin ardından maçtan daha çok bizim Medya’mız, bizim insanlarımız tarafından fena hırpalanmıştı.
Sadece Galatasaray mı, Fatih Terim de nasibini bol bol almıştı bu eleştirilerden.
Kurtuluş ve olgunluk
Yaşananların yorumunu bir kenara bırakıp oynanacak olan derbiye odaklanırsak yaralı Aslan’ın karşısında şimdi tek yol vardı; bu maçı kendisine bir kurtuluş vesilesi yapmak.
Fatih Terim Real Madrid karşısındaki savunma hattından Chedjou, Eboue ve Riera’yı tribüne yollamıştı. İkisi yabancı kontenjanı yüzünden gidecekti zaten. Ama üçüncüsü Real Madrid yenilgisinin faturası olarak… Beş yabancıyla sahaya çıkmış, Bruma’yı kulübeye koymuştu deneyimli hoca.
Kartal kazanan ve zevk veren futbolunu inşa ediyordu Biliç’le beraber.
Tamam, ilk dört maç kazasız atlatılmış ve hatta futboluyla da beğeni kazanmıştı Siyah-beyazlılar ama asıl olgunluk sınavı Galatasaray’a karşı verilecekti. Avrupa’da olmayan Beşiktaş için uluslararası (!) tek sınav buydu.
Beşiktaş oyuna egemen oldu
İlk 5-6 dakikalık Galatasaray baskısını atlattıktan sonra Beşiktaş oyunu kendi alanında iyi kontrol etmeye başladı.
Galatasaray’ın çıkmasını engelliyorlardı yarı alanda basarak. Sonra da hareketli biçimde hızlı ve dikine gidiyorlardı karşı kaleye.
Bunlardan birinde Gökhan içeri kat edip Serdar’ı kaçırdı. Bu güzel kanat organizasyonu, Almeida’nın bitirici kafasıyla golü getirdiğinde dakika 18’di.
Golden sonra Galatasaray daha çok kanatları kullanarak etkili olmaya çalıştı. 41’de Beşiktaş defansı ilk kez az adamla yakalandı. Burak kaleci Tolga karşı karşıya geldi ama başarılı olan Tolga olunca skorda bir değişiklik olmadı.
İkinci yarıda Galatasaray dirildi
İkinci yarıya FatihTerim Real ve Beşiktaş maçlarının ilk on birinde neden olduğunu anlayamadığım Engin Baytar’ın yerine Bruma’yı alarak başladı.
Galatasaray Beşiktaş’ın üzerine kalabalık ama yavaş geldi bu dakikalarda. Böylece Beşiktaş kontra atak imkânları buldu.
Bunlardan birinde Gökhan topu ayağından fazla açınca Kartal’ı golden etti. Ardından Burak 52’de bir kez daha ağır kalan Beşiktaş savunma göbeğinin arkasına sızdı, şutu Tolga’dan kornere çıktı.
Galatasaray’ın öyle veya böyle baskısı sonuç getirdi.
59’da Serdar’ın büyük hatasını değerlendiren Bruma ortaya kesti, tecrübeli Drogba affetmedi: 1-1.
Golün ardından artık 90 dakikayı tamamlayamayan Almeida çıktı yerine Mustafa Pektemek girdi oyuna. Son yarım saat daha çok heyecana gebeydi artık. İlk golü atan Beşiktaş oyunu daha çok karşılamaya çalışmasının bedelini ağır ödeyebilirdi.
Nitekim oldu; bu kez Veli’nin hatası değerlendiren Burak Drogba’yı gördü. Drogba 72’de düzgün vuruşla Galatasaray’ı öne geçirdi: 1-2.
Futbolun bittiği an
Uzatma dakikalarda Melo’nun kırmızı kart görmesinin ardından çok sayıda kişi sahaya girdi ve oyun durdu. Ardından Melo’nun çıkarken yaptığı kışkırtıcı hareketleri de olayların büyümesine yol açtı.
Bu arada Biliç de kırmızı kartla oyundan atıldı. Hakemin oyunu tatil etmesinin öğrenilmesi üzerine bu kez yüzlerce taraftar sahaya indi. 76 bin 127 kişinin izlediği seyirci rekoru kırılan maçta Beşiktaş ilk kez puan kaybetti ilk kez yenilgi yüzü gördü diye yazıyordum ki sahaya giren taraftarlar nedeniyle Beşiktaş çok daha büyük darbe alacak.
Artık futbolu değil futbol dışı şeyler sahaya hakim olmuştu.
O dakikaya kadar oynanan futbola bakarsak da ikinci yarıda isteyerek ya da istemeyerek skoru koruma derdine düşen Siyah-beyazlılar bunun bedelini ağır ödediler.
İki kere iki dört; sadece savunmayı düşünürsen savunma hatası yaparsın. Hele Galatasaray gibi tecrübeli oyunculara sahip bir takıma karşı. Ve Beşiktaş bu olgunluk sınavını geçemezken Galatasaray Real Madrid yenilgisini unutturup moral buldu.