Beni hiç kimse ikna edemez bunun bir tesadüf olduğuna. Passolig uygulamasının hayata geçmesi için nasıl olduysa Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi denk geldi. Yasa gereğiymiş. Yasa Mart 2011'de çıkmış. "Bir yıl içinde futbolda e-bilete geçin" diyor. Üç seneyi geçirmişsiniz. Neden bekleyemediniz bir ay daha. Ya da uzatma almadınız?
Fenerbahçe için hava hoş. Çünkü maçta seyircisi yok. Yönetimin kuzu gibi bu uygulamaya imza attığı Beşiktaş için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çok önemli olan bu karşılaşmada Beşiktaşlılar iki arada bir derede kaldılar; bir tarafta pek akıllarına yatmayan Passolig uygulaması, bir yanda ezeli rakip karşısında takımlarını destekleme sorumluluğu. Kimsenin neyin ne olduğunu anlayamadığı ve üstelik bir sürü formalite gerektiren e-bilet temini doğaldır ki Beşiktaş taraftar sayısını beklenenin altına çekti. Bir de buna kapılardaki karışıklıkları ekleyin.
Nitekim hemen maçın başında taraftar "yönetim uyuma taraftarın dışarıda" sloganıyla kapı önündeki kargaşayı duyuruyordu.
Pek işleyen bir sistemimiz var da buna bir de elektronik kargaşa ekliyoruz... "No Passolig" yazımı hafta içine bırakıp maça geçeyim.
Fener başladı, Kartal uyandı
Ev sahibi Beşiktaş yine elinde kalmış oyuncularla en iyi on biri çıkarmaya çalışmıştı. Çünkü hem sakatlıkların fazla yaşanması hem de tedbir amaçlı alel acele yapılan transferlerin isabetsizliği böyle bir durumu ortaya çıkarmıştı. Mesela bir türlü sağ bek sorununu çözemediler. Orta alanda Beşiktaş'ın gücünü arttıran Atiba mecburen sağ bekteydi bu yüzden. Golde olduğu gibi Sow'u kaçıracaktı sık sık. Böylece bu mevkideki zayıflığı üst düzey bir oyuncu karşısında ortaya çıkacaktı.
Ve defansın göbeğinde Ersan'ın takıma dönememesinden ötürü Galatasaray'dan devre arası kiralanan Dany'nin olması da tedirgin edici bir durumdu Siyah-beyazlılar için.
Fenerbahçe'nin böyle sorunları yoktu. Zaten sanırım bugüne kadar elde ettikleri en kolay şampiyonluğa uzanmak üzereydiler. Beşiktaş karşısında alacakları bir galibiyet onlara tarihin en erken şampiyonluğunu kazandıracaktı aynı zamanda. Bu yüzden rahattı Sarı-lacivertliler.
Maça iyi başlayan futbol oynamaya çalışan kanatlarıyla baskı kuran taraf da onlardı. Beşiktaş daha çok kendi alanında karşıladı oyunu. Ve ancak Almeida ile buluşturacağı uzun toplara ümit bağlamış gibiydi. Ayrıca Atiba'sız orta alan Jones'un güçsüzlüğüyle birlikte çalışmaz haldeydi. Veli çok geriye kaçmış göbek böylece rakibe terk edilmişti.
Ve Fenerbahçe kendisini şampiyonluğa götürecek golü erken buldu. Yine bir acele devre arası transferi Jones bom boş pozisyonda nedense Kuyt'a attı topu. Kuyt bu iyiliği değerlendirdi, oyunun yönü değişti. Kuyt'tan aldığı ara pasla Sow çaprazdan bomboş aktı ve Tolga'yı avlayarak 24'de Kanarya'yı öne geçirdi: 0-1.
Anlaşılan Siyah-beyazlılar devrenin son on dakikasına saklamışlardı futbol oynamayı. Defansı ileri çıkarıp toplu hücum yapmaya başladılar. Bugüne kadar Beşiktaş'ta üst düzey top oynayan Franco'nun defanstan çabuk çıkardığı topla atağa kalktı Kartal, 44'de. Veli'nin direkten dönen uzaktan sert şutunu Motta'nn düzün bir vuruşla tamamlamasıyla skora denge geldi: 1-1.
Kartal on kişi kaldı
İkinci yarı başlarken sakatlığı süren Emre'nin yerini Alper aldı Fenerbahçe'de.
İlk yarıya göre en önemli fark Beşiktaş'ın defansını çok ileriye çıkarması, takımın boyunun kısaltması ve Oğuzhan'ın da devreye girmesiyle etkili akınlar yapmasıydı. Yaklaşık on dakika böyle Fenerbahçe'nin yarı alanında geçtikten sonra geçtikten sonra Fenerbahçe oyuna denge getirdi. Ve karşılıklı akınlar izlemeye başladık.
Ama 58'de takımın en iyilerinden Motta'nın ikinci sarıdan kırmızıyı görmesiyle Beşiktaş on kişi kaldı. Biliç önce Olcay'ı çekti sol beke sonra İsmail'i alıp Gökhan'ı çıkardı.
Bu arada nerede ne yapacak diye kendisinden şüphe duyulan Dany Emenike karşısında çabukluluğuyla etkili bir oyun çıkarıyordu.
74'de Fenerbahçe'nin taç atışı sırasında Baliç'le Gökhan Gönül arasında geçen diyalogta Gökhan'ın Biliç'in sözünü dinleyip topun yerini biraz da olsa değiştirmesi, Biliç'in de "şaka yaptım" diye gönül alması esprili ve hoş bir görüntüydü.
Beşiktaş'ın on kişi kaldıktan sonra oyun şeklini değiştirmemesi ve hatta etkin pozisyonlar bulması Siyah-beyazlılar açısından olumlu bir durumdu.
83'de Mustafa Pekdemek'le galibiyet golüne çok yaklaştılar hatta.
87'de Dany ayağından sektirdiği topu kafasıyla kalecisi Tolga'ya verince sarı kart gördü. Dany'nin bu hareketin, kaleciye kasıtlı pas olarak değerlendirileceğini, endirekt vuruşla ve sarı kartla cezalandırılacağını bilmemesi garipti. Ardından verilen endirekt vuruşta Fenerbahçeli oyuncuların topu auta atma kararı Beşiktaş tribünlerinden alkış aldı.
90+3'de bu kez İsmail'in ikinci sarıdan kırmızıyı görmesi Kartal'ı 9 kişi bıraktı. Ama serbest vuruşu Fenerbahçe değerlendiremeyince karşılaşma 1-1 sona erdi.
Böylece Beşiktaş Galatasaray'la puan farkını ikiye çıkardı, Fenerbahçe ise hem "maça asılmayacaklar" söylentisini boşa çıkardı hem de şampiyonluk kutlamasını Kadıköy'e bıraktı.
Puanların dostça paylaşıldığı maçın en iyi tarafı futbol dışı olayların yaşanmadığı ortamda dostça başlayıp dostça bitmesiydi.
Zirvedeki futbol buysa...
Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Süper Lig'in birincisi ve ikincisi oynuyor, ilk 25 dakika Fener'in, ilk yarının son 10 dakikasında Kartal'ın oynadığı top dışında uluslararası düzeyde bir maç izleyemedik. İki takımın oyuncuları da mücadele etti ama arka arkaya üç pas, örgütlü bir pozisyon göremedik. Bir de tabii bıktıran sayıda düdüğü de ekleyelim.
Maalesef seyir zevki giderek düşüyor Lig'in.