Beklenen Brezilya'nın kazanmasıydı. Her şeyden önce ev sahibiydi. Sambacılar çağdaş bir futbol oynamıyordu ama yıldızlarıyla, daha doğrusu Neymar'la kazanmasını bilmiş ve A Grubundan birinci olarak çıkmıştı.
Şili kavramsal olarak günümüzün en yenilikçi ve esin verici futbolunu oynuyordu fakat tek tek oyuncularının kapasitesi sınırlıydı. Üstelik üçüncü kez gruptan çıktıklarında karşılarında Brezilya'yı bulmuştu.
Faul kararlarıyla başladı maç. Ve önce Şili'den Vargas sonra Brezilya'dan Hulk arka arkaya penaltı tartışması getiren pozisyonlar içinde oldular.
Şili hızlı ama kısa boylu bir takım. Bu özellikle savunmada sorun yaratabiliyor. Tamam zamanlama futbolcunun topla buluşmasında en önemli faktör ama boyun da etkisi yadsınamaz. Bu yüzden duran toplarda Şili savunması sürekli tedirginlik yarattı. Nitekim Brezilya golünü bir duran toptan kazandı. 18' de kornerdan gelen ve Silva'dan seken top Şilili Jara'ya da çarpıp ağlarla buluştu: 1-0. Futbolcunun adı, yıllar önce faşist Cunta'nın katlettiği Victor Jara'nın anısını tazeletti, yine içimiz sızlayarak.
Golden sonra Şili varıyla yokuyla saldırmaya çalıştı. Bu kez karşılayan Brezilya'ydı. Ağır ve dağınık Brezilya bu durumlarda bocalıyor.
Şili baskısının ve gol arzusunun sonucunu 32'de aldı.
Vargas araya girdi, topu Sanchez'e aktardı, O da bekletmeden net vurdu ve skoru 1-1'e getirdi. Beraberlik golü toplu pres ve hızlı paslaşmanın ürünüydü. Zaten Şili bunu iyi yapıyor. Taktik ve sistem olarak rakibinden çok üstün. 3-4-3 gibi diziliyorlar ama hatlar oyunun durumuna göre birbirinin içine giriyor. Savunma ve atakta çoklu pres yapıyor ve çoklu atağa çıkıyorlar. ne var ki sonucu belirleme konusunda Neymar gibi bir oyuncusu yok.
Brezilya'da ise herhelde kamuoyu baskısından kim varsa takıma çağrılmış. Günümüz futbolunda klasik santrfor kalkarken, "ille olsun" diye Fred'i takıma almışlar. Hulk zaten nerede, ne oynadığının farkında değil. Orta alanda da genellikle tekniği sınırlı oyuncular var. Sonuçta Brezilya 9 kişi oynuyor ve klasik Brezilya yaratıcılığı için Neymar'a güveniyor. Onun da önünde o kadar gereksiz adam var ki, insanın "açın Neymar'ın önünü" diyesi geliyor.
Nitekim golü yiyen Brezilya yine Neymar'la etkili olmaya çalıştı. Özellikle kaçıp vurduğu kafanın rakibe çarpıp dışarı çıktığı pozisyonda.
Ama en etkili pozisyon 45'de Şili'den geldi. Brezilya tam atağa kalkmak üzereyken, topu kaptırdı ve rakip forvetlerle karşı karşıya kalan kaleci Cesar zor anlar yaşadı. Şili yine sıkı pres yapma özelliğiyle önemli bir pozisyon yakalamıştı.
İkinci yarı ağır başladı. Taraflar birbirlerini kollar gibiydi.
62'de Fred'i çıkaran Scolari ondan daha büyük soru işaretli Jo'yu aldı oyuna. O Jo 74'de soldan gelen ortaya dokunabilse takımını kurtarabilirdi.
64'de inanılmaz organize bir akın izledik Şili'den. Golle sonuçlanmaması yazık oldu.
90. dakikaya yaklaşılırken taraflar kaza golüne meydan vermemek için daha temkinliydiler.
Yine de bu son dakikalarda Şili rakibine göre daha diri kalmıştı.
Normal süre 1-1 sona erince uzatmalara gidildi. Futbolun temposunda, şeklinde şemalinde değişen bir şey yoktu. Yorulan futbolcular uzun isabetsiz toplara baş vurdular sık sık.
90+3'de Jo kaleci Bravo'ya tekvando tekmesi attı, sarı kartla cezalandırılırken şanslıydı.
Zaten İngiliz hakem fauller konusunda daha müsamahakâr. Premier Lig maçı gibi yönetti maçı. Bu da bazı faul pozisyonlarında soru işaretlerine yol açtı.
Şili uzatmada alışık olduğumuz o güçlü pres ve temposunu kaybedince Brezilya bu son dakikalarda daha fazla rakip alanda kaldı.
Ne var ki Brezilya'nın baskısı da sonuç getirecek gibi değildi.
Ama uzatmanın son dakikasında sonradan oyuna giren Pinilla'nın direkten dönen bir topu vardı ki çok şanssız bir andı Şili için.
Ve benim hiç hoşlanmadığım, hiç adaletli bulmadığım ve seyretmekte zorlandığım penaltı atışlarına gelmişti sıra.
Artık koca Brezilya, Şili'yi geçmek için penaltı atışlarına ümit bağlamıştı. Penaltı adaletsizliği Brezilya'dan yana işledi ve atışları 3-2 kazanan ev sahibi turu geçti. Futbol oynamadıkları bir maçtan penaltılarla kurtuldukları için Brezilya sevinmek yerine mahçup olmalı.
Bu futboluyla turu geçen Brezilya, biz futbolseverlerin gözünden düştü ama paradan başka bir şey görmeyen FİFA'ya ve yayıncılara rahat nefes aldırdı. Ama nereye kadar? Kolombiya'yla karşılaşana kadar.
Şili'nin temsil ettiği ve Bielsa-Sampaoli liderliğinde yarattığı futbol devrimi, sınırlı kapasiteli futbolculardan oluşan bir kadroyla statükonun nasıl tir tir titretilebileceğini gösterdi. FİFA ve futbol endüstrisinin kodamanlarına kabuslar gösterten Şili Brezilya'ya yenilmedi ama futbolla ilgisi olmayan penaltı atışlarına çözümü yoktu.