03 Ağustos 2024

Tez danışmanı "proje danışmanı", jüriler "komisyon üyesi": Sağlık Bakanlığı'ndaki ibretlik akademik kariyer hikâyesi

Tez danışmanını projeye "danışman" olarak atayan Mahir Ülgü, bölüm hocalarını da pas geçmiyor. Bölümün sonradan Ülgü'nün tez jürisinde yer alacak üç hocası, HSMonitor projesinin birinci faz ihale tekliflerinin değerlendirilmesi için oluşturulan komisyona atanıyor

Mahir Ülgü

Bu yazıya, muhtemelen kısa sürede içerisinde olası bir "erişim engeli" nedeniyle erişilemeyecek. Zira Instagram gibi bir uygulamayı bile bütünüyle yasaklayabilen sistem, erişim engelleri taleplerini hiç kırmıyor. Haklı haksız başvuruyu hemen karara bağlayıp, erişim engelini koyuyor.

Ancak yine de not düşmek, neler olup bittiğine bakmak gerekiyor.

* * *

Sağlık Bakanlığı, elbette her zaman en önemli bakanlıklardan ancak özellikle pandemi süreci ile hayatımızda iyiden iyiye yer etti.

Haber bültenlerini bekler gibi Sağlık Bakanlığı'ndan gelen açıklamalara kulak kesildik.

Verilerin gizlenip gizlenmediğini, ayrılan dev bütçenin nasıl harcandığını merak ettik.

Bakanlıkta tarikatların nasıl kadrolaştığını, nasıl rahat hareket ettiklerini konuştuk.

* * *

Bakanlık bu kadrolardan ibaret değil elbette.

Fedakârca çalışan binlerce kişi sayesinde ayakta duruyor.

En zor koşullarda bile işlerini yapmak için çabalayan, kadrolaşmaya, liyakatsiz atamalara rağmen işlerin iyi gitmesi için emek veren insanlar da çalışıyor bakanlıkta.

Ve bir de vazgeçilmezler var.

Her koşulda makam sahibi olanlar, asla soruşturulmayanlar, yerleri garanti olanlar.

Nedense çok kıymetliler…

* * *

AKP içinden gelen yoğun eleştirilerin ardından uzun yıllardır bakanlık koltuğunda oturan Fahrettin Koca, Sağlık Bakanlığı'ndan alındı. Yerine eski İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu atandı.

Memişoğlu'nun atanmasının ardından bakanlık kadrolarında radikal değişiklikler olabileceği düşünülüyordu.

Öyle ya, sistem tıkandıysa, sorunlar yaşanıyorsa bu sadece bakanla olamazdı, mutlaka bakanlık kadrolarında da bazı sorunlar olmalıydı.

Memişoğlu ise bunu yapmadı, eskiden bu yana tanıdığı, kendine yakın bulduğu isimlerle çalışmayı sürdürdü. Yine kendine yakın bulduğu bakan yardımcılarının da yetkilerini arttırdı.

Bir bakan başarısız bulunarak değiştiriliyorsa bakan yardımcılarının nasıl hâlâ o koltukta oturabildikleri muamma elbette ama burası Türkiye, ilkeler değil koltuk önemlidir. Her koşulda koltukta kalabilmek.

* * *

Sağlık Bakanlığı'nın bilişim sistemleri, çalışmalarında önemli bir yer tutuyor.

Koca'ya en büyük eleştiri, randevu sisteminin iyi çalışmamasından, kimsenin randevu alamamasından gelmişti.

E-nabız başta olmak üzere telif sorunu yaşanan birçok uygulamayla ilgili, çeşitli iddialar gündeme geldi. Açılan davalar, rafta bekleyen soruşturmalar, karşılıklı suçlamalar, yolsuzluk iddiaları var.

Eski Sağlık Bakanı Koca, koltuğundan olmadan kısa süre önce bazı bakanlık kadrolarında bazı değişikliklere imza attı.

Bu kapsamda, Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Mahir Ülgü, 19 Mart'ta görevinden alındı, yerine Şali Yıldırım getirildi. Olağan elbette, kadrolar yorulabilir, yıpranabilir, değişebilir.

Ancak yeni bakan Memişoğlu'nun göreve geldikten sonra ilk işlerinden biri Ülgü'yü eski görevine getirmek oldu. Cumhurbaşkanlığı kararıyla Mahir Ülgü, 26 Temmuz'da, Mart ayında alındığı göreve yeniden atandı.

* * *

Bu atama bakanlık kadrolarında şaşkınlık yarattı zira Ülgü hakkında bir süre önce Teftiş Kurulu Başkanlığı'na şikayetler ulaşmış, savcılık da suç duyurusu üzerine soruşturma başlatmıştı.

Sağlık Bakan Yardımcısı'nın kendi danışmanlarını şikayet etmesi üzerine, bu danışmanlar hakkında rüşvet iddiasıyla dava açılmış, danışmanlardan biri, 12 saat boyunca alıkonularak kendisine zorla itirafname imzalatıldığını iddia etmişti. Alıkoyanlardan birinin de Ülgü olduğunu anlatmıştı.

Bu dosyalarda bir gelişme olmadı. Nedense bazen yargı ve teftiş sistemi çok hızlı, bazen çok yavaş…

* * *

Ülgü hakkında bir iddia daha var.

Cumhurbaşkanlığı'na da ulaşan ve Sağlık Bakanlığı'na iletilen bu iddia trajikomik ve vahim.

Ülgü, halen Doçent Doktor ünvanı taşıyor.

Özgeçmişine bakılınca, 2022'de doktorasını Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp Bilişimi Doktora Programı'nda yaptığı, Ocak 2024'te de doçent olduğu görülüyor. Bu kadar kısa sürede doçent olabilmek gerçekten büyük başarı.

* * *

Ülgü, doktoraya 2018'de başlamış görünüyor. Doktora tezini 2022 başında bitirerek savunmuş ve doktor ünvanı kullanmaya hak kazanmış…

Doktorasını başarı ile tamamladığını da sosyal medya hesabından duyurmuş, tez danışmanına ve jüri üyelerine teşekkür etmiş.

Ancak anlaşılıyor ki tez danışmanı da jüri üyeleri de aslında aynı zamanda çalışma arkadaşları!

* * *

Sağlık Bakanlığı'nın HSMonitor ve ProEmpower gibi projelerini yürütme yetkisi Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü'nde…

Ülgü, Akdeniz Üniversitesi'nde doktora çalışmasını yaptığı dönemde bu projelerden sorumlu genel müdür koltuğunda oturuyor.

Ancak 2019'dan itibaren enteresan gelişmeler yaşanıyor.

HSMonitor ve Proempower projelerinin danışman kadrosuna Ülgü'nün tez danışmanı, "danışman" sıfatıyla atanıyor. Danışman hoca ile bu konuda farklı tarihlerde yapılmış üç ayrı kontrat var.

Bu atamalara da Bakan Yardımcısı Şuayip Birinci, "olur" veriyor…

Ancak bununla kalmıyor.

Ülgü'nün doktorasını yaptığı bölüm, tam olarak, "Sağlık Bilimleri Enstitüsü Biyoistatistik ve Tıbbı Bilişim Ana Bilim Dalı…"

2022'de doktora tez jürisinde yer alan isimlerden üçü de bu bölümde görevli.

Tez danışmanını projeye "danışman" olarak atayan Ülgü, bölüm hocalarını da pas geçmiyor. Bölümün sonradan Ülgü'nün tez jürisinde yer alacak üç hocası, HSMonitor projesinin birinci faz ihale tekliflerinin değerlendirilmesi için oluşturulan komisyona atanıyor.

2020'de, bu atamalara dair yazı imzalanıyor.

Sonrasında yeniden görev aldılar mı, başka görev yaptılar mı, belli değil.

* * *

Bu konu Cumhurbaşkanlığı'nın da Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun da önüne uzun süre önce gelmiş…

Teftiş Kurulu ne gibi bir işlem yaptı, en azından etik bir sorun saptadı mı, bu da bilinmiyor zira uzun zaman geçmesine rağmen bu dosyalarla ilgili aslında bir işlem yapılmış da değil.

Burası Türkiye, ifade özgürlüklerini kullandıkları için hayatları karartılan binlerce akademisyen işsizlikle boğuşurken, vatan, bayrak, millet edebiyatı yapıp, intihalle kariyer devşirenler, asistanına yazdırdığı makaleye imza atanlar, ballı kadroların ek ödeneklerinden yararlananlar baştacı ediliyor bu memlekette…

Jüri üyeleri komisyon üyesi yapılmış, tez danışmanı projeye danışman olmuş, çok mu? Olur, bu da olur elbette…

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Binlerce ölü, yedi bilirkişi, kopyala-yapıştır imza ve milyonlarca lira

KTÜ’de 12 ayrı rapora, 7 bilirkişinin imzaları kopyala-yapıştır yapılarak yerleştirilmiş. Elektronik imza da söz konusu değil. Bu bilirkişi raporlarında imar affı çıkartılmış olmasının binaların yıkılmasında etkili olup olmadığını göremiyoruz. Tüm bu işlemlere imza atan kişilerin sorumluluk tespitini de görmek mümkün değil…

Semih Çelik yaşasa ne olacaktı?

Semih Çelik, iki genç kadını katledip, ardından intihar etmese de çok fazla değişen olmayacaktı, iyimser bir tahminle 12 yılda serbest kalabilecekti. Semih Çelik yaşasa, bu kötülüğü bir biçimde, bir aşamada yine yapabilecekti

“Kayıp” ölüler, kayıp adalet ve bir Türkiye özeti: İbrahim Elif Apartmanı’nda neler yaşandı? 

Binanın müteahhidi, Kuran kursu ve kreş yapıldığını, burada kolon kesildiğini duyduğunu belirtiyor. Yapı Denetim firmasının sahibi, meslekten menedildiği için firmanın çalışanıyken adına başka bir firma kurdurulmuş; apartmanın denetimini bu firma yapmış. Aslında şantiye şefi olmayan şantiye şefi, sadece statik projeleri yapmış; projelere uyulmamasına rağmen onay verilmiş. İbrahim Elif Apartmanı dosyası bir Türkiye özeti gibi…

"
"