06 Haziran 2024

Kamp notları: Türkiye normalleşir mi, tek çare Mehmet Şimşek mi?

22 yıldır iktidarda olan, zorlu her virajdan başarıyla çıkan AKP’de sorunlar bir kampla halledilemeyecek kadar büyük. Ve Erdoğan’ın verebileceği kararlar dışında elde fazla bir enstrüman da yok…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Ankara'nın Kızılcahamam ilçesindeki "31. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda

31 Mart yerel seçimlerinin ardından 22 yıldır iktidarda olan, girdiği her seçimden birinci parti olarak çıkan AKP’de kamuoyuna sadece bir bölümü yansıyan yeni bir tartışma başladı.

AKP, 2023’teki genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmıştı doğru ancak ilk kez partinin oyları yüzde 35’e gerilemişti ve Erdoğan, kurduğu ittifaklara rağmen ilk turda seçilmeyi başaramamıştı.

Muhalefetin başarısızlığının büyüklüğü AKP’deki erimenin ve tartışmanın üzerinin örtülmesini sağladı. Buna karşılık, parti içerisinde değişim talebini net biçimde dillendirenler vardı.

Yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, bu taleplerin karşılanması için Ekim 2023’te olağanüstü kongreyi topladı.

İl ve ilçe teşkilatlarında değişim, genel merkezde değişim, kabinede değişim yapılarak, talepler karşılandı. Ya da karşılanmış görüntüsü yaratıldı.

***

Ancak sorunlar bitmedi.

Zira AKP Genel Merkezi’nde değişim talebini dillendirenler, işlerin üç beş isim tarafından yürütüldüğü, geriye kalanların Erdoğan ile görüşmeyi bile başaramadığı, bu üç beş ismin sadece kendilerine yakın isimleri kritik görevlere getirdikleri konusunda ısrarcıydılar.

O isimlerin kim olduğunu, AKP çevrelerindeki herkes yakından biliyor.

İddia o ki, değiştirilen il ve ilçe başkanları gibi yerlerine getirilenler de bu isimlere yakındılar.

***

Genel Merkez’deki değişim de tartışma konusu.

MYK değişmiş olsa da partinin vitrini olan MKYK’daki değişimin çok sınırlı kalması eleştirilerin başında geliyordu.

Öyle ki MKYK’da değişiklik yapmak istendiğinde bile MYK’da fazla seçenek bulunamadığı, bunun da bilinçli olarak böyle belirlendiği söyleniyordu.

***

Yerel seçim başarısızlığı bu tartışmaların ardından geldi. Bu noktada, eski AKP milletvekili Şamil Tayyar’ın son sosyal medya mesajlarını anımsamakta yarar var.

Tayyar, Kızılcahamam kampından sonra şu uyarılarda ve tespitlerde bulundu:

“AK Parti’de ilçe kongreleri Ekim’de başlayacak, büyük kongre seneye yapılacakmış. Bu arada ‘Türkiye Buluşmaları’ olacakmış. Bu planlamadan maksimum faydayı sağlama  konusunda iyimser olmadığımı belirtmek isterim. Aşağıdan yukarıya doğru gecikmeli bir yeniden yapılanma tasarlanıyor anlaşılan. Oysa yeniden yapılanma yukarıdan aşağıya doğru olmalıydı.

Yaşanan olumsuzlukların birinci derece müsebbipleri sigaya çekilmeden, kararlarda görece daha az etkisi olanlardan başlamak hatalı olur.  Hele süreci fail/failler yürütecekse…

Bu hata FETÖ mücadelesinde de yapıldı. Yukarıdaki karar verici sorumlular ayıklanmadan alt kademeler asli faillere emanet edilmişti…”

***

Tayyar’ın işaret ettiği konular, partideki itirazlarla paralel…

Yerel seçimde de benzer hataların tekrarlanması nedeniyle bu sonucun alındığı, değişimin bir türlü gerçekleştirilemediği, bunun da üç beş isimden ısrarla vazgeçilmemesinden kaynaklandığı konuşuluyor.

Ancak bu kısım, isimler, adaylarla ilgili…

***

AKP’de bir de MHP ile kurulan ittifakın sadece MHP’ye kazandırdığı, MHP’nin aldığı oyların iktidarda kalınmasını sağlasa da AKP’de erimeye yol açtığı düşüncesinde olan bir kesim var.

Erimenin sistematik olarak sürdüğü, sadece ekonomiye bağlanamayacağı, AKP’nin kuruluş felsefesi ile bugün yürüttüğü politika arasında en ufak bir yakınlık olmadığını savunan bir kesim.

Bu görüşü savunanlar, adalet, ifade özgürlüğü, temel haklar ve özgürlükler alanında bir dizi reform adımı atılması gerektiğini de düşünüyor.

Aynı kesim, dile getirilen söylemle olanlar arasındaki makasın açıklığına dikkat çekiyor.

Ancak kayyım politikasının sürdürülmesi, ifade özgürlüğü alanındaki uygulamalar, sembol davalarda alınan pozisyon, bu kesimin görüşlerinin dikkate alınmadığını ya da bu aşamada alınmadığını da gösteriyor.

***

Tasarruf önlemleri ile gündeme gelen Kızılcahamam kampında bu rahatsızlıkların bir bölümü ifade edildi.

2023’teki değişimin gerçek bir değişim olmadığı, asıl hesap vermesi gereken isimlerin halen işin başında olduğu, faturayı ise farklı isimlerin ödediği dillendirildi.

Ancak kampta özeleştiri havasının hâkim olduğunu söylemek, AKP açısından iyimser olur.

Erdoğan, kampta alınan karar uyarınca yeniden Türkiye turuna çıkacak.

Ancak bu yıl içerisinde bir olağanüstü kongre yapılması şu aşamada düşünülmüyor.

En erken gelecek yıl bir kongre yapılabileceği hesaplanıyor.

Bu kararın alınması durumunda ilçelerden başlanarak teşkilat kongreleri yapılacak.

Kongreye hemen gidilmemesi de bir başka rahatsızlık nedeni. Gelecek yıl yapılacak kongrede yine partideki üç beş ismin etkili olması durumunda değişim söyleminin içinin yine boş kalacağı ifade ediliyor.

Kongrenin gelecek yıla bırakılmasının bile değişim talebinin anlaşılmadığının göstergesi olduğu konuşuluyor.

***

Erdoğan’la artık görüşemediklerini söyleyen partililerin talebi doğrultusunda, partililer ve milletvekillerinin heyetler halinde görüşme yapmalarına yönelik bir adım gündemde.

Erdoğan, daha önce yaptığına benzer görüşme turları yapılırsa şikayetler ilk ağızdan dile getirilebilecek.

Ancak Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki ekiple, parti tabanında rahatsızlık yaratan, partide etkili olan ekip arasındaki rekabet, bu ekiplerin tamamının tabandan kopuk olduğu düşüncesi, teşkilatların bu ekiplerin rekabeti doğrultusunda belirlendiği eleştirileri de ortada duruyor.

Tamamının birlikte düzelebilmesi için AKP’de gerçekten bir reform gerekiyor.

***

Bütün bu kaotik ortama rağmen Cumhurbaşkanlığı’ndaki düşünce, oy erimesinin ekonomiden kaynaklandığı, ekonomi düzelirse sorunların da ortadan kalkacağı yönünde.

Buna kanıt olarak da AKP seçmeninin sandığa gitmediği ancak başka partiye yönelmediğine yönelik araştırmalar gösteriliyor.

Seçmenin Erdoğan’a bağlılığının sürdüğü, partiyi ise ekonomi nedeniyle cezalandırdığı düşüncesi hâkim.

Bu nedenle ekonominin patronu Mehmet Şimşek’e tam yetki verilmiş durumda. Olumlu sonuçların AKP’yi de bu tartışmaların içinden çekip çıkartacağı düşünülüyor.

Cumhurbaşkanlığı’nın gündeminde ekonomi ve yeni anayasa var.

Tabanda ise tam da bu düşüncenin AKP’nin geleceğini riske attığı görüşleri var.

Bu görüşlerden hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecek.

Kulislerde MHP ile orta vadede yol ayrımına gidileceğine dair iddialar da konuşuluyor ve bunun AKP’nin rayına girmesini sağlayacağı da dillendiriliyor ancak tüm bu tartışmalar henüz iddia düzeyinde.

Belki bir ilk olarak, sorunlar nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da parti kulislerinde düşük bir tonda eleştirildiği notunu da düşmek lazım.

22 yıldır iktidarda olan, zorlu her virajdan başarıyla çıkan AKP’de sorunlar bir kampla halledilemeyecek kadar büyük.

Ve Erdoğan’ın verebileceği kararlar dışında elde fazla bir enstrüman da yok…

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir Türkiye komedisi ve skandallar: 2016 öncesi arşiv “bütünüyle yok”, o güne kadar işlem yok ama suçlu olan mağdur

15 Temmuz darbesinden önce işkence ya da kötü muamele görmüşseniz, emniyetin herhangi bir uygulamasından şikâyetçi olmuşsanız artık bunu kanıtlama imkânınız kalmadı. Bu dijital çağda, sadece kâğıt arşiv tutulmuş ne hikmetse ve hiç iz bulunamamış…

JİTEM ve Susurluk cinayetleri dosyaları birer birer böyle kapatılıyor: Sıra Yargıtay'da

İnsanlar öldürüldüler ve yargılanmadıkları, mahkûm olmadıkları suçlamalar isnat edilerek bu cinayetler meşrulaştırılmaya çalışıldı. Ülkesini seven insanlar, o ülkenin karanlık cinayetlerle anılmasını istemez. Ülkenin bir suç örgütüne teslim olmasına rıza göstermez. Ancak hepsi yaşandı ve nedensiz zenginleşmelerin açıklanamadığı bütün bu tarihsel dönemin ismi de "vatan için kurşun atmak" oldu

Tahir Elçi cinayeti dosyasındaki rezaletler, sola sızan ajanlar, gazeteci tehdit eden JİTEM'ciler

Elçi'nin PKK tarafından vurulduğu, polis tarafından vurulduğu, olay anında önlem almadığı ve talihsiz biçimde vurulduğu, seken kurşunla vuruldu, hedef alınarak vurulduğu gibi çok sayıda iddia var. Mühim olan bunlar da değil… Mühim olan çözme iradesinin olup olmaması… Elçi, itinayla hedef gösterildi ve garip bir biçimde öldürüldü