27 Şubat 2021

Dört mevsim cinayet

"Ölen ölür" düzeninde yaşamaya sadece bazılarının hakkı var. Ve o hakka sahip olanlar, birkaç insanın daha korkusuzca yaşamasını sağlayabilecek ve zaten uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi kalksın diye uğraşıyorlar

Yargının, polisin mühim işleri var.

Devletin bekası, yerli ve milli değerler adına slogan atan gençlerin evine gece yarısı baskınları yapmak…

Rektör protesto eden gençleri, neredeyse rektörü kaçıracakmış gibi gösterip, günlerce gözaltında tutmak…

Tek dertleri, demokratik değerleri gelişmiş bir üniversitede eğitim almak olan gençlerle, bir bölümü artık var olmayan örgütler arasında bomboş "iltisaklar" kurmak…

Devletin işi çok!

Sıranın gelmesi kolay değil istismar edilen bir çocuğa, öldürülen bir kadına…

Sıranın gelmesi kolay değil…

Hem sonra kader mahkûmu ilan edilen katiller, gaspçılar, çeteciler var …

Anayasaya uymayan hakimler…

Hukuk icat eden, anayasayı boş verip, ilgisiz kanunlardan hukuk üreten başdanışmanlar…

Sadece azar işitmemek için, istenilen yargı mensuplarına soruşturma açan, diğerlerine katiyen dokunmayan Hakimler ve Savcılar Kurulu…

Her birinin talepleri, beklentileri var…

Önüne geleni hain ilan edip, gereğinin yapılmasını isteyenler var.

Kim bakacak tüm bunlar varken, gerçekten ihtiyacı olana…

İşine geldiğinde devleti yardıma çağırana…

* * *

23 şikâyet, 4 koruma kararı, 13 soruşturma ve sıfır yaptırım sonucunda işlenen bir cinayet var önümüzde.

Organize bir cinayet. Toplumun, yargının, polisin, bakanlıkların ortağı olduğu…

Ayşe Tuba Arslan, Eskişehir'de, 11 Ekim 2019'da sokak ortasında insanlık dışı, vahşi bir saldırıya uğradı. Boşandığı erkek Yalçın Özalpay'ın vahşi saldırısından sonra 44 gün yaşama tutunma mücadelesi verdi ancak genç yaşında hayatını kaybetti.

Ancak cinayetten sadece "ağırlaştırılmış müebbet hapse" mahkûm edilen erkek sorumlu olamaz sadece. Neden olamayacağını, Arslan'ın anne ve babası adına, 2 milyon lira maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açan avukatlarının, mahkemeye kayıtlarına dayanarak hazırladıkları dilekçede yer alan olaylar dizisinden görelim.

Ayşe Tuba Arslan

* * *

EYLÜL

Arslan'ın ilk şikayeti 14 Eylül 2018'deydi. 14 Eylül 2018'de, Ayşe Tuba Arslan, Odunpazarı Polis Merkezi'ne giderek, Özalpay'ın, "Seni öldüreceğim, seni yaşatmayacağım, yüzüne kezzap dökeceğim, evini yakacağım, bu eve giremezsin" dediğini aktardı ve koruma talep etti. Daha önce defalarca darp edildiğini, çok korktuğunu söyledi.

17 Eylül 2018'de, bu kez, tüm kıyafetlerinin makas ve bıçakla kesildiği, parçalandığı ve bütün makyaj malzemelerinin, takılarının, krem, şampuan gibi kişisel temizlik ve bakım malzemelerinin çöpe atıldığını belirterek, Özalpay'dan şikayetçi oldu.

Aynı tarihte, Arslan, bu kez, hakarette bulunarak, "Göreceksin seni süründüreceğim, seni öldüreceğim, seni öldürmeden bana rahat yok" sözleri nedeniyle Özalpay'ı şikayet etti.

Yine aynı tarihte, bir şikayette daha bulundu Arslan. İki gün önce, Özalpaş, evine gelerek defalarca zile basmış, kapıyı açmayınca hakaretler ederek oradan ayrılmıştı.

Aynı tarihli şikayetinde bir başlık daha vardı. Evine giremeyen Özalpay, Arslan'ın iş yerine gitmiş, arkadaşını aramış ve görüşmek istediğini söylemişti. Aynı gün akşam, defalarca evi aramış, tekrar evin önüne gelmişti. Arslan, farklı günlerdeki bu olayların tümü hakkında aynı gün şikayetçi oldu.

* * *

Savcılık, "mevzuatı" gerekçe göstererek, dosyayı uzlaştırma bürosuna gönderdi. Elbette Arslan, anlaşmak değil korunmak istiyordu ve uzlaşılmadı. Bunun üzerine Özalpay hakkında halen devam eden, Eskişehir'deki dava açıldı.

* * *

21 Eylül 2018'de Odunpazarı Polis Merkezi'ne giden Arslan, "Eşim Yalçın hakkında daha önce şikâyetçi oldum, uzaklaştırma kararına rağmen evden gitmiyor, bugün işe giderken beni Sağın Sokak üzerinde yakaladı. Benimle konuşmak istediğini konuşmazsam beni öldüreceğini söyledi. Boşanma davası açtığımı artık kendisiyle konuşmak istemediğimi söyledim. Beni hayattan boşayacağını söyledi. Okula yakın olduğum için okuluma kaçarak kendimi kurtardım. Hem tehditlerinden hem de koruma kararını ihlal ettiğinden dolayı şikâyetçiyim" dedi.

24 Eylül 2018'de, Arslan bu kez Çarşı Polis Merkezi'ne giderek, "Resmi nikâhlı eşim Yalçın'dan daha önce iki kez şikâyetçi oldum. Hakkında uzaklaştırma kararı var, ancak Yalçın uzaklaştırma kararına rağmen evi terk etmiyor. Yalçın Özalpay'dan koruma kararını ihlal ettiğinden dolayı şikâyetçiyim. Herhangi bir sorun yaşadığım takdirde 155'i arayarak yardım isteyeceğim, annemin evinde kalıyorum, şu an oraya da kendi imkânlarım ile gideceğim" diyerek, şikayetçi oldu.

EKİM 2018

10 Ekim 2018'de, Arslan, yine Odunpazarı Polis Merkezi'ndeydi. "Eşim Yalçın ile boşanma aşamasındayım, daha önce defalarca hakkında şikâyetçi oldum, hakkında Aile Mahkemesinin tedbir kararı vardır. Bugün 18.45 sıralarında Atatürk Bulvarında karşıma çıktı bana 'orospu' diye bağırdı, yanımda annem vardı" dedi ve şikayetini tekrarladı. Dosya yine uzlaştırma bürosuna gönderildi. Yine uzlaşma olmadı. Açılan dava Özalpay'ın beraatine karar verildi.

29 Ekim 2018'de Özalpay, kullandığı taksiyle Arslan'a yaklaşarak hakarette bulundu. Arslan, durumu Çarşı Polis Merkezi'ne bildirdi. Aynı süreç bu şikayette de yaşandı. Önce uzlaştırma bürosuna gidildi sonra dava açıldı ve beraatle sonuçlandı.

KASIM

1 Kasım 2018'de Arslan, 155'i arayarak ihbarda bulundu. Aynı gün verdiği ifadede "Boşanma aşamasında olduğum eşim hakkında 4-5 defa şikâyetçi olmuştum. Bu olaydan dolayı 6284 sayılı yasa kapsamında eşim hakkında uzaklaştırma tedbiri uygulanmaktadır fakat kendisi sürekli karşıma çıkarak rahatsızlık vermeye devam etmektedir. Bugün 17.45 sıralarında Atatürk Bulvarı Sami Ramazanoğlu Camii karşısında karşıma çıktı ben bu esnada telefon ile görüşüyordum bana hitaben 'Sen sevgilinle konuşuyorsun' dedi, ben de 'Seni ilgilendirmez' dedim ve bana tekrar 'Orospu, domuz kurşunu ile vuracağım seni' dedi. Bulunduğum yerden polisi aradım eşim olay yerinden kaçtı" dedi. Bu dosyada ise takipsizlik kararı verildi. Olay sırasında Arslan'ın yanında olan babası hakkında ise Özalpay'ın şikayetiyle dava açıldı.

3 Kasım 2018'de Arslan, yine Çarşı Polis Karakolu'na ifade verdi ve "Sabah 08.30'da takside yolcu olarak bulunduğum sırada, Yalçın Özalpay'ın başka bir taksi ile beni takip ettiğini fark ettim, taksiyi durdurup polisi aradım, bu sırada Yalçın bulunduğum taksiye gelerek camları yumrukladı, taksi şoförü kapıları kilitledi, Yalçın bana hitaben "Orospu, dostuna gidiyorsun, seni öldüreceğim, seni vuracağım" şeklinde tehdit ve hakaretlerde bulundu" dedi. Bu kez Özalpay hakkında dava açıldı ancak hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verildi.

11 Kasım 2018'de Arslan, Ali Gaffar Okkan Polis Merkezi'nde ve Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığında Özalpay hakkında şikâyette bulundu. "Bugün sabah 08.45 sıralarında Tilla AVM yanındaki Petline benzin istasyonu otobüs durağında indim, Yalçın kolumdan tutarak senin burada ne işin var dedi, benzin istasyonundan müdahale ettiler, o da karşı tarafta bulunan beyaz bir aracın içerisinde beni bekledi, benzin istasyonundan biri beni evime bıraktı" dedi. Özalpay, bu konuda açılan davadan da beraat etti.

22 Kasım 2018'de Arslan, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı'na, "22.11.2018 tarihinde Odunpazarı Polis Merkezi Amirliğinde koruma kararını tebliğ aldıktan sonra evime doğru babam Serdar Arslan ile giderken Yalçın önümüze çıktı. Bana hakaretlerde bulundu. Karşılık vermeden babamla birlikte evimize gittik. Bu şahıs sürekli olarak beni uzaktan takip etmektedir" ifadesini verdi. Bu şikayet üzerine de dava açıldı. Beraatle sonuçlandı.

ARALIK

14 Aralık 2018'de, Arslan, Çarşı Polis Merkezi'nde, "Yalçın hakkında uzaklaştırma kararı var, ancak 10.11.12.13 ve 14 Aralık tarihlerinde benim çalıştığım okulun önüne çalışmakta olduğu ticari taksi ile gelip bana hakaretlerde bulunuyor. Hem huzur ve sükûnumu bozması hem de 6284 kararını ihlal etmesi sebebiyle şikâyetçiyim" dedi.

20 Aralık 2018'de Arslan, yine Çarşı Polis Merkezi'nde, "Sabah 07.10 sıralarında çalışmakta olduğum okula giderken yolumu kesti, bana "orospu, 200lük destelerle banknot almışsın diye bağırdı, korktuğum için çalıştığım okula kaçtım" ifadesini verdi.

27 Aralık 2018'de, Arslan, Odunpazarı Polis Merkezi'ndeki ifadesinde; "Yalçın koruma kararına rağmen sürekli karşıma çıkıyor bana "orospu, kahpe" diyerek hakaret ediyor. Yalçın'dan 6284 kararını ihlal etmesi nedeniyle şikâyetçiyim" dedi.

OCAK

11 Ocak 2019'da, Arslan, Odunpazarı Polis Merkezi'nde verdiği ifadesinde; "bugün işyerinde çalıştığım esnada telefonum kapalı iken beni (0536….) ve (053…..) numaralı telefonlardan aramış, ben telefonumu açtığımda, telefon şirketinden Yalçın Özalpay'ın aradığına dair mesaj geldi. Telefonumu açtıktan sonra da beni yine aradı ancak bana hakaret edeceği için ben telefonu açmadım" ifadelerini kullandı. Bu nedenle açılan dava halen sürüyor.

20 Ocak 2019'da, Arslan, Özalpay'ın evinin önüne gelerek bağırdığını, iftira ve hakaret içeren sözler sarf ettiğini beyan ederek 155'i arayarak ihbarda bulundu. Bu dava sonunda, Özalpay, adli para cezasına mahkûm edildi.

MART

3 Mart 2019'da Arslan, işe gitmek için Atatürk Bulvarı üzerindeki durakta otobüs beklemekte iken Yalçın Özalpay, yanına gelerek "seni öldüreceğim, seni sürüm sürüm süründüreceğim" dedi, Arslan'ı kolundan tutarak itekledi. Ayşe Tuba Arslan bunun üzerine kardeşi Timuçin Arslan'ı arayarak yardım etmesi için çağırdı. Kardeşi geldikten sonra Özalpay ile kavga etti. Ancak olaydan sonra hem Özalpay hem Arslan hakkında karşılıklı yaralama suçundan dava açıldı. Dava Arslan öldükten sonra sonuçlandı. Özalpay'a, 12 ay hapis cezası verildi.

25 Mart 2019'da Arslan, yürürken, Özalpay karşısına çıktı. Boğazından ve kollarından tutarak çekiştirdi ve "Seni öldüreceğim" dedi. Arslan yine şikayetçi oldu. Bunun üzerine açılan davada, Özalpay, 3 bin lira para cezasına mahkûm edildi.

EKİM 2019

11 Ekim 2019'da Eskişehir Atatürk Bulvarı üzerinde eski eşi Yalçın'ın satırlı ve bıçaklı saldırısına uğrayarak ağır şekilde yaralanan Arslan, 44 gün süren yaşam mücadelesi sonunda 24 Kasım 2019'da hayatını kaybetti. Özalpay hakkında "tasarlayarak, canavarca hisle veya eziyet çektirerek, nitelikli kasten öldürme" suçundan dava açıldı.

* * *

Özalpay, Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nce ağırlaştırılmış müebbet hapse mâhkum edildi.

O güne kadar Özalpay hakkında toplam 10 kez takipsizlik kararı verilmişti. Yargı, Özalpay için 6 ay için uzaklaştırma, Arslan için koruma kararı almıştı önce. Özalpay'ın, Arslan'ın konutuna, iş yerine, çocuklarına yaklaşması yasaklanmıştı. Daha sonra koruma kararının süresi 1 aya indirilmişti.

Bu süre daha sonra 1 ay uzatılmıştı. Daha sonra iki ay yeniden uzatılmıştı. Daha sonra altı aylığına bir kez daha uzatılmıştı.

Ancak Arslan, koruma kararlarına rağmen tam 23 kez, bu kararlara Özalpay'ın uymadığını ve buna rağmen yaptırım uygulanmadığını bildirmişti savcılıklara ve polise.

Ancak yargı, kararların iki kez, ihlal kararı tebliğ edilmeden ihlal edildiği, bir kez de ihlale yönelik somut delil bulunmadığı gerekçesiyle hapis cezası verilmesinden, tutuklanmasından kaçınmıştı.

Ve tüm bunlara rağmen Hakimler ve Savcılar Kurulu, boşandığı eşinin kendisini öldüreceğini 23 kez yetkili makamlara bildiren, Arslan'ın avukatlarının başvurusu üzerine, tüm bu süreçlerde kağıt üstünde önlem almaktan başka bir şey yapmayanların "ihmali olmadığı" sonucuna vardı.

* * *

"Ölen ölür" düzeninde yaşamaya sadece bazılarının hakkı var.

Ve o hakka sahip olanlar, birkaç insanın daha korkusuzca yaşamasını sağlayabilecek ve zaten uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi kalksın diye uğraşıyorlar.

İsteyen istediğine hakaret etsin, isteyen istediğine saldırsın.

Yeter ki kolun kırıldığı ve o kırıktan kimsenin haberinin olmayacağı o müesses nizam bozulmasın.

Yazarın Diğer Yazıları

Ömrümüzden çalan “suçlar” ve kapanmayan yaralar

Bütün ömrü boyunca hak mücadelesi vermiş insanlardan Nimet Tanrıkulu, dört gün gözaltında kaldıktan sonra, 18 saat süren savcılık ve hakimlik sorgusunun ardından yeniden tutuklandı. Ne soruldu peki? Tanrıkulu’nun açık seçik yaptığı Süleymaniye ve Erbil seyahatleri…

Umut hakkı, “Ankara’da villa” iddiaları ve Suriye’ye uzanan yol

İmralı’dan PKK’nın tasfiye edilmesi ve Suriye’nin kuzeyinde yapılacak hamlelerin Türkiye’ye yansımasının önlenmesi bekleniyor. Ankara ayrıca İsrail-PYD komşuluğunu istemiyor, bu temasın büyük sorunlara yol açacağını düşünüyor; PYD’yi sınırdan uzaklaştıracak bir askeri operasyon hazırlığını yapmış olduğu da biliniyor

13 yaşındaki çocuğun ölümünün hesabını kim verecek?

Cihat’ın, cenazesinin bulunduğu tarihte, cesetlerin enkazdan çıkartıldığı gün, güvenlik güçlerine karşı silahlı eylemde bulunması sonucu, ateşli silah yaralanması ile öldüğü tespiti yer aldı kararda. Ceset çürümüş, enkazdan çıkartılmış ama nasılsa aynı gün 13 yaşındaki çocuk silahla çatışmaya girmiş!

"
"