02 Nisan 2022

Ankara'da "Kırmızı Pazartesi": Göz göre göre işlenen cinayetten sonra verilen koruma kararı

Mehmet Kuyar, okula geldi, Gülsüm Kuyar'ın kocası olduğunu söyleyerek, erkek temizlikçiye nerede olduğunu sordu. Gülsüm Kuyar'ı, çalıştığı okulda, tam da Kuyar'ın karakola bildirdiği biçimde öldürdü

Türkiye'de adıyla çağrılmıyor kimse. 

İşkenceciye işkenceci denilmiyor mesela, çeteciye çeteci denilmiyor.

Onlar kahraman, onlar vatan için bu eylemleri yaptı.

Vatanın mahkeme kararları da yetmiyor bazılarına.

Ama aynı devlet, birini iltisaklı ilan ettiğinde başlanıyor yafta yapıştırma: Terörist, vatan haini…

* * *

Birileri devleti ve devlet adına kullanılan yetkileri çocuk oyuncağı sanıyor.

Bazı işler, insan hayatınıza dokunduğunuz bazı işler göründüğünden de ciddidir oysa, bilmiyor, bilmezden geliyor.

Zira devlet onları korur, devlet onları gözetir, ne yaparsa yapsınlar arkasında durur biliyor.

Oysa devleti oluşturan idari ve siyasi makamlara, sadece temsil nedeniyle oturanlar gerçekten kimin arkasında durmaları gerektiğini bilseler ya da zaten görmeyen gözlerin bile görebileceklerini görmezden gelmeseler sorun kalmayacak.

Hayır, öyle olmuyor.

İşkenceciler, katiller korunuyor. Yetmiyor, kadına, çocuğa şiddet uygulayanlar da yapmadıklarını bırakmayanlar da korunuyor. Zira onların da fikirleri devleti yönetiyor…

* * *

Ankara'da henüz 17 yaşında evlendirilmiş, iki çocuk annesi, 29 yaşında bir kadın 21 Şubat'ta boşanma aşamasında olduğu Mehmet Kuyar tarafından öldürüldü.

Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanı gibi.

Gülsüm Kuyar'ın öldürüleceği belliydi aslında. 

Gülsüm Kuyar biliyordu misal öldürüleceğini.

Katil Mehmet Kuyar biliyordu cinayet işleyeceğini.

Konu komşu, aileler biliyordu.

Karakollar, mahkemeler biliyordu.

Herkesin işleneceğini bildiği bir cinayet.

Biliniyordu zira Gülsüm Kuyar, herkese nasıl öldürüleceğini bildirmişti.

* * *

Gülsüm Kuyar, şiddet gördüğü Mehmet Kuyar'dan boşanmak için mahkemeye başvurmuş, tehditler başlayınca hakkında uzaklaştırma kararı çıkartmıştı.

Uzaklaştırma kararı dediğiniz, Türkiye'de sadece mahalle karakolu nasihati.

Diyelim ki uymadı karara adam, küçük bir azar, "bir daha yapma" tavsiyeleri…

Sincan'da bir okulda temizlikçilik yapıyordu Gülsüm Kuyar, öğrenciler çıktıktan sonra da okulda kalıyor, temizliği tamamlıyordu.

Ve korkuyordu, çok korkuyordu.

Zira uzaklaştırma kararına Mehmet Kuyar aldırmıyordu.

* * *

Gülsüm Kuyar, 15 Şubat 2022'de karakola başvurdu. Mehmet Kuyar'ın kendisini sürekli takip ettiğini, öldüreceğini söylediğini aktardı.

Mehmet Kuyar, yanında bıçak taşıyordu. Gülsüm Kuyar, uzaklaştırma kararı bulunmasına rağmen Kuyar'ın buna aldırmadığını bildirdi.

15 Şubat tarihli evrak, Ankara Batı Başsavcılığı'nın önüne 17 Şubat'ta geldi.

Savcılık, uzaklaştırma kararına uyulmaması nedeniyle Kuyar hakkında zorlama hapsi kararı verilmesini talep etti.

Bu talep 22 Şubat 2022'de karara bağlandı. Mehmet Kuyar'ın 3 gün süreyle zorlama hapsine karar verildi.

* * *

Bu tarihe dikkat…

Zira bu karar, Gülsüm Kuyar öldürüldükten sonra verildi.

Gülsüm Kuyar, 21 Şubat'ta her zamanki gibi öğrenciler çıktıktan sonra okulu temizlemeye başladı. 

Gözü bir yandan erkek temizlikçideydi, okulda tek başına kalmaktan tedirgin oluyordu.

Mehmet Kuyar, okula geldi, Gülsüm Kuyar'ın kocası olduğunu söyleyerek, erkek temizlikçiye nerede olduğunu sordu.

Gülsüm Kuyar'ı, çalıştığı okulda, tam da Kuyar'ın karakola bildirdiği biçimde öldürdü.

Yetmedi.

Kadının cep telefonunu ve kredi kartını aldı.

Telefonu satmaya çalıştı o saatte. Satamadı hemen. Kredi kartıyla alışveriş yaptı.

Kaçmak üzereyken yedi gün sonra yakalandı.

* * *

Gülsüm Kuyar öldürüldükten bir gün sonra, ne hikmetse mahkeme kadın hayattaymış gibi karar aldı. Mehmet Kuyar, Gülsüm Kuyar'ı rahatsız etmemesi için üç gün süreyle uzaklaştırma hapsi ile cezalandırıldı. 

Kadın öldürüldüğü için hemen ertesi gün, haberi yokmuş gibi karar vermemiştir değil mi mahkeme?

Türkiye burası, neden böyle düşünelim değil mi!

* * *

Mehmet Kuyar tutuklandı.

Çocuklarıyla sakin bir hayattan fazlasını istemeyen Gülsüm Kuyar, hayatını kaybetti.

İki çocuk annesini kaybetti.

Ankara Barosu başkan adaylarından Avukat Onur Tatar, cinayet davasının bitmesini beklemeden Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Ulusal ve uluslararası sözleşmeleri, devletin koruma konusundaki pozitif yükümlülüğünü anımsatarak, AİHM kararlarından örnekler vererek, tazminat talebinde bulundu. 

Kadının beyanının dikkate alınmamasının, şüpheli bir biçimde ölümünden sonra başvurusunun karara bağlanmasının tespit edilmesini, bu ağır ihmallerle ilgili yaptırım uygulanmasını istedi.

Anayasa Mahkemesi, ne karar verecek göreceğiz.

Umalım ki kadınlar öldürülmeden önce bütün bu kararlar verilsin…

Ancak kesin olan bir şey var.

Devletin bütün bu uygulamaları çıplak biçimde ortada.

Birileri elindeki yetkilerin ne olduğunu tam bilmiyor.

Birileri o dosyaların evrak yığını olmadığını, her birinin insan hayatını etkilediğini bilmiyor.

Birileri bu ağır ihmallerin sonunda yaşananların telafisi olmadığını bilmiyor.

Ya da bütün bunları bilip umursamıyorlar.

Umursamalarının sağlanması da durmadan uygulanmayan yasalar çıkartmaktan değil tereddütsüz hesap sormaktan, kendini devlet sananlara omuz vermekten değil, halkın arkasında durulmasından geçiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

13 yaşındaki çocuğun ölümünün hesabını kim verecek?

Cihat’ın, cenazesinin bulunduğu tarihte, cesetlerin enkazdan çıkartıldığı gün, güvenlik güçlerine karşı silahlı eylemde bulunması sonucu, ateşli silah yaralanması ile öldüğü tespiti yer aldı kararda. Ceset çürümüş, enkazdan çıkartılmış ama nasılsa aynı gün 13 yaşındaki çocuk silahla çatışmaya girmiş!

Depremler için “sus” emri yargıdan: “İnsanlara yardım gitmedi” diyene hapis cezası

Devletin dava açmaya doyamadığı, cezaevi operasyonunda kepçeyle kolunu kopartması yetmiyormuş gibi yıllarca mahkeme mahkeme süründürdüğü, bütün engellere rağmen okuyup memur olan ve nedensiz biçimde OHAL döneminde memuriyetten de ihraç edilen Veli Saçılık’ın artık felaketlere tepki göstermesi de yasaklandı!

Şehreküsenler ve şehreküstürülmüş Yusuf

Edebiyat hayatı olmuştu Yusuf’un. Şiirler, öyküler hayatı olmuştu. Çinçin’in ortasında bir varile ne bulduysa atıp yakar, topladığı bütün arkadaşları için şiir geceleri düzenlerdi. Mahallede cinayet işlendiği bir günün gecesinde bile şiir şerhi yapmaktan vazgeçmedi

"
"