18 Nisan 2024

Deprem skandalı: Her şeyden sorumlu Cumhurbaşkanlığı, İsias Otel'de, yıkılan tüm binalarda sorumsuz

Kentler yıkıldı, binlerce insan öldü ancak uçan kuştan bile sorumlu Cumhurbaşkanlığı'nın hizmet kusuru olduğunu iddia etmek bile mümkün değil

İsias Otel enkazı

Arama motoruna "İsias Otel" yazdığınızda, bir zamanlar Adıyaman'ın merkezinde, heybetiyle ayakta duran, bütün ayıpları gizlenmiş otelin fotoğrafı karşılıyor sizi hâlâ.

Çocuklara mezar olmamış gibi, hayatları çalmamış gibi, 72 kişinin ölümüne yol açmamış gibi.

* * *

6 Şubat Maraş depremlerinden sonra ardı ardına açılan davalar, biraz olsun ümit vermişti. Müteahhitler yaptıklarının hesabını vereceklerdi. Yapı denetim elemanları, diğer sorumlular.

Ama bütün usulsüzlere göz yuman bürokratlar, belediye yetkilileri, başkanlar hakkında tek bir soruşturma açılmadı.

Açılan davaların çok büyük bir bölümünde çok daha ağır cezayı gerektiren "olası kast" düzenlemesi uygulanmadı.

Yine hayal kırıklığı…

* * *

Lafı bile olmaz ancak modern, demokratik ülkelerde cezai sorumluluğun yanında farklı sorumluluklar da var.

Hayatları geri getirmese de devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle bir bedel ödemesi kaçınılmaz.

Bu durum iki açıdan önemli.

Öncelikle sorumluluğun tespiti açısından önem taşıyor. Zira bu tespit yapılmadığında sonraki felaketlerde kimin önlem alması gerektiğini belirlemek de zor. Onarıcı bir adalet mekanizması…

Diğeri ise elbette mağdurlara maddi ve manevi tazminat ödenmesi, hayatlarını sürdürebilmeleri açısından elzem.

* * *

Cumhurbaşkanlı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle birlikte Türkiye'de uçan kuş bile Cumhurbaşkanlığı'ndan sorulur oldu.

Riskli alanların belirlenmesinden kentsel dönüşüme, rezerv alanların saptanmasından bina kalitesine, futboldan park ve bahçelere, sanat dünyasından bilim dünyasına, hangi başlığa el atarsanız atın, cümlelerin başında artık Cumhurbaşkanlığı'nı görüyorsunuz.

Türkiye tipi başkanlık sistemi, bu anlayış üzerine kurulu.

Zaten istifa etmeyip Cumhurbaşkanı'ndan affını isteyen bakanlardan bir yerden bir yere bile Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla gidebilen koca koca insanlara kadar, kullanılan dile baktığınızda, yapıyı bir dakikada anlıyorsunuz.

* * *

Nasılsa 6 Şubat depremlerinden sonra yapılan her ne varsa, "Cumhurbaşkanı'nın tensipleriyle" yapılıyor ama yıkılanlardan Cumhurbaşkanlığı bütünüyle sorumsuz…

Mahkeme kararıyla hem de…

Daha önce Hatay'da alınan bir kararı bu köşeden duyurmuştum.

Riskli alan olmaktan Cumhurbaşkanı imzasıyla 2022'de çıkartılan mahallelerde yıkılan binalarla ilgili açılan tam yargı davasında, mahkeme, inisiyatif kullanarak Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nı hasım olmaktan çıkartmıştı.

Bu ne anlama geliyor?

Hatay'daki mahkemenin kararı, binanın yıkılmasında Cumhurbaşkanlığı'nın doğrudan ya da dolaylı olarak sorumlu tutulamayacağını, Cumhurbaşkanlığı'na karşı dava açılamayacağını gösteriyor.

Bu kararın münferit kalacağı, deprem davaların bütününde bu uygulamanın yapılmayacağı düşünülüyordu ancak öyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı.

* * *

Adıyaman'daki İsias Otel, 6 Şubat depreminin simgelerinden.

Kıbrıslı aileler de turnuva için Adıyaman'a gelen çocuklarının enkaz altında kaldığı bu otelle ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor ve adalet istiyorlar.

Ceza davası sürüyor.

Elbette anayasa gereği Cumhurbaşkanı'nın cezai sorumluluğu yok.

Ancak yürütmeyi elinde bulunduran Cumhurbaşkanlığı, İsias Otel dosyasında da "sorumsuz" ilan edildi.

* * *

Yakınlarını bu otelde kaybedenler, ceza davasına paralel olarak, hizmet kusuru nedeniyle idare aleyhine tazminat davası açtılar.

Adıyaman İdare Mahkemesi, açılan bu davalarda "hasım düzeltme ara kararı" verdi.

Dava açan herkes için tek tek bu karar verildi.

Kararlarda, şöyle deniliyor: 

"ADIYAMAN BELEDİYE BAŞKANLIĞI, ADIYAMAN İL ÖZEL İDARESİ, ADIYAMAN VALİLİĞİ, KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI, CUMHURBAŞKANLIĞI, ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI, AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI hasım gösterilmek suretiyle açılan davada işin gereği görüşüldü: Davanın doğru hasım olan Adıyaman Belediye Başkanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı husumetiyle incelenmesi gerektiğinden, Adıyaman İl Özel İdaresi, Adıyaman Valiliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı'nın hasım mevkiinden çıkarılmasına oybirliğiyle karar verildi."

* * *

Karara itiraz hakkı yok. Adıyaman İdare Mahkemesi, Hatay İdare Mahkemesi gibi Cumhurbaşkanlığı aleyhine hizmet kusuru nedeniyle dava açılamayacağını karar altına almış oldu.

Kentler yıkıldı, binlerce insan öldü ancak uçan kuştan bile sorumlu Cumhurbaşkanlığı'nın hizmet kusuru olduğunu iddia etmek bile mümkün değil.

Ve İsias kararı gösteriyor ki, bu kararlar münferit de değil. Böyle olması istenmiş ve yargı da bu talebe uygun biçimde pozisyon alıyor.

* * *

Yapılanların Cumhurbaşkanlığı'nın hanesine yazıldığı, yıkılanların ise asla sorulamadığı bir sistem bu. Kararlar açık biçimde bunu gösteriyor.

Ve izin almadan görevinden bile ayrılamayanlar da çıkıp elbette iki çift söz edemiyor.

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Muazzez İlmiye Çığ'a yönelik 'kobay' iddialarında suçlanan isimlerden Prof. Nevzat Tarhan: Cezaevlerinde araştırma insanlığa aykırıdır

12 Eylül döneminde, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere ilaçlı deneyler yapıldığı anlaşılıyor. İtil ve Songar’ın, HZİ Vakfı’nın deneylerinin ilaçla yapılıp yapılmadığı konusunda netlik yok zira bir soruşturma yürütülmemiş… Hükümlü ve tutuklular, İtil’in bu çalışmalara katıldığını söylüyor. Devlet yetkililerinin göstermelik açıklamalarının bu iddiaları yalanlamak için yeterli olmadığı ortada

Saflar netleşiyor: Olmayan “çözüm” sürecinin yol haritası, “sansür” tutuklamaları ve işkence suçluları

DEM Parti yöneticileri, olası bir süreçte rol almaya istekli olduklarını söylüyor. Ancak parti kulislerinde, sanılanın aksine, İmralı’da Öcalan’la görüşmesine izin verilen DEM Milletvekili Ömer Öcalan’ın kapsamlı bir mesajla dönmediği konuşuluyor. Gelen mesajın bir müzakere yürütüldüğüne ve yürütüleceğine dair ifadeler içermediği ifade ediliyor

Yenidoğan skandalında maç yüzsüzlüğü ve yeni perde: Denetim ve dinleme yapılırken bebekler öldü, müdahale edilmedi!

Elde dinleme kayıtları var, İl Sağlık Müdürlüğü çetenin eylemlerinden bebek ölmeden önce de haberdar ve denetimde vahim sonuçlara da ulaşılıyor ancak hastaneye karşı bir yaptırım uygulanmıyor. Sadece bu bilgiler, bebek Karakoç ve bebek Kırçiçek Helvacı'nın göz göre göre öldüğünü gösteriyor

"
"