23 Eylül 2020
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz temmuz ayında, AKP tarafından sosyal medyaya önemli düzenlemeler getirildi. Bu düzenlemeleri ve genel olarak yükselen dezenformasyon (sahte haber) ile nefret söylemi konularını Facebook Türkiye Kamu Politikaları Departmanı Başkanı Çağatay Pekyörür ile konuştuk.
Kendisine Facebook’un bugünlerde ABD’de de çok konuşulan “nefret söylemi” ve “dezenformasyon (sahte haber)” konusuna Facebook’un yaklaşımını sorduk. Şunları söyledi:
“Nefret söylemi ve dezenformasyon bizim platformlarımızda tercih etmediğimiz içerikler ve olmaması için bir çok çalışmalarda bulunuyoruz. Dezenformasyon konusu çoğunlukla sosyal medya üzerinden gerçekleşse de, burada tek aktör sosyal medyanın kendisi değil. Dezenformasyonu yayan medya da olabiliyor, farklı kötü aktörler de söz konusu olabiliyor. Finansal veya politik bir çıkar için kötü niyetli aktörlerin faaliyetleri ve gerçek hayatta gördüğümüz faaliyetlerin bu sosyal medyaya yansıması aslında.
Bizim için oldukça önemli bir konu, gerçekten platformlarımızda kötü aktörlerin başarılı olmasını istemiyoruz ve dezenformasyon özelinde konuşacak olursak farklı alanlardan yaklaşıyoruz. Öncelikle, dezenformasyonu kim yapıyor? Yapan kişiler genellikle sahte hesap kullanıyor ve sahte hesaplarla ilgili geliştirdiğimiz otomasyonumuz söz konusu. Bir çok post ve sahte hesaplara her gün daha hesap aktif olmadan yakalayıp kapatabiliyoruz. Aynı IP adresinden birden fazla sayıda hesap açıldığını görüyorsa sahte hesap olarak etiketleyip bunu sonlandırıyor. Bunun ötesine hesap şeffaflığı olarak bilinen, kullanıcı hesaba girdiğinde hesap bilgisi sekmesinde bu hesabın adının değişip değişmediğini görebiliyoruz. Önceden futbol takımını destekleyen bir sayfa açılıyor, bir sürü insan bu sayfayı beğeniyor ancak birden bire sayfanın adı, içeriği değişiyor. Hesap şeffaflığı özelliği ile artık sayfanın eski isimleri nelerdir görebiliyorsunuz ve bu sayfanın admini(yöneticisi) kim görebiliyorsunuz.
Bunun dışında spam hareketleri olarak adlandırılan bazı hareketler söz konusu olabiliyor. Örneğin, tıklamayı artırmanıza yönelik koordineli bir çalışma içindeyseniz, aynı ip üzerinden veya arkadaşlarınızın üzerinden koordineli bir çalışmayı sistem görüyorsa bu davranışı spam hareketi olarak görüp, yine bu hesabın aktivitelerini durdurabiliyoruz.
Dezenformasyonda üç adet yaklaşımımız var:
1) Kaldır: Az önce bahsettiğim senaryolarda hesaplar kaldırılabiliyor.
2)İçeriğin Görülmesini Azaltmak: Paylaşılan içeriğin dezenformasyon olduğunu tespit etmişsek 3. Parti haber doğrulama kurumları ile birlikte birlikte yapıyoruz (teyit.org ve doğrulukpayı.com). Algoritma bu haberi olabildiğince aşağılara çekip görünmesini engelliyoruz.
3) Kullanıcıyı Bilgilendirmek: Eğer görünüyorsa bu sefer kullanıcıları uyarıyoruz; “Doğrulama kurumu tarafından bu içeriğin sahte içerik veya dezenformasyon olduğu tespit edilmiştir, daha çok bilgi almak isterseniz buraya gidebilirsiniz.” gibi.
Nefret söylemi kısmı ise bizim için bambaşka bir kısım. Platformlarımızda kesinlikle istemediğimiz bir durum. Bir bireyin koruma altındaki özelliklerine karşın negatif bir söylem gerçekleştiriliyorsa bunu platformdan kaldırıyoruz. Kişinin ırkı, etnik kökeni, milli kökeni, dini inancı, cinsel yönelimi, sosyal sınıfı, cinsiyeti, cinsiyet kimliği, varsa bir hastalığı veya engellilik durumu koruma altında olan kişinin özellikleridir.
Bunlara yönelik negatif söylemde bulunduğunuz zaman Facebook platformlarının hiçbirinde bu içerik durmuyor. Ancak nefret söylemi denilen şeyin global bir tanımı yok ve bazen bireylere yapılan itibar kötüleme ile nefret söylemi karıştırılabiliyor (Tabii ki biz bireylerin itibarına karşı yapılan itibar kötülemeye de izin vermek istemiyoruz).
Burada şöyle bir fark oluşuyor; itibarını koruduğumuz kişinin kişilik hakları ile haber alma özgürlüğü de var. Platformlarımızda özel kişi ve kamuya mâl olmuş kişi ayrımı söz konusu. Eğer özel bir kişinin itibarına saldırıyorsanız, elbette bu gönderi kaldırılıyor. Ancak kamuya mâl olmuş kişinin, kamuya mâl olmasını sağlayan özelliği ile ilgili eleştiri veya iddia söz konusu ise, bu tabii olarak diğer kişilerin haber alma özgürlüğü kapsamında değerlendirildiği için, o içerik platformda korunuyor (Ancak şöyle bir durum da söz konusu oluyor. Örneğin, siz kamuya mâl olmuş bir kişinin yakınısınız ve sadece bu yakınlık dolasıyla kamuya mâl olmuş durumdasınız. Bu durumda sizi özel kişi olarak koruyoruz.)”
Doğal olarak Türkiye’deki durumu da sorduk;
“Bütün yaptığımız global çalışmalar Türkiye’ye açık. Türkiye’de bugüne kadar tespit edilen büyük bir olay olmadı ama şunu söyleyebilirim, özellikle seçim dönemlerinde çok kalabalık ekipler kuruyoruz. Son seçim döneminde dezanformasyon olmadığına emin olabilmek için 70 kişilik ekip kurduk. Otomasyonlara ek olarak ekiplerimiz platformlardaki hareketleri incelediler. Uzun süredir deaktif olup bir anda aktif olan hesaplar var mı? Yurtdışında olup Türkiye’de seçimler ile ilgili reklam veren gruplar veya hesaplar var mı? Bunları çok yakından takip edip, bir probleme denk gelmedik. Her yerde olduğu kadar ülkemizde de gözlemleyebiliyoruz.”
Bir de seçimler konusu var malum, Twitter ABD seçimlerinde politik reklamlara izin vermeyeceğini açıklarken, Facebook bu konuda daha esnek davranıyor. Biz Türkiye’de seçimleri sorduk:
“Siyasi reklamlar konusu diğer tüm politikalarımız gibi yaşayan politika. Günün koşulları doğrultusunda değiştirilebilir. Şu an siyasi reklamlara Facebook platformunda izin veriyoruz ve bu şekilde devam ederse izin verileceğini düşünüyorum. Ama bu politikalar yaşam dökümanları olduğu için değişebilir. Siyasi konularda reklam vermek çok güzel bir şey. Tüm partiler kendilerini Facebook üzerinden ifade edebiliyor, milyonlarca insana ulaşmalarına izin verilebiliyor. Bunun da kötü niyetle kullanımı olduğu aşikâr. Önüne geçmek için de çeşitli şeffaflık özellikleri getirdik. 2019 yılından itibaren siyasi reklam vermeniz için kimlik doğrulaması yapılması gerekiyor ve aynı zamanda lokasyonunuzu da doğruluyoruz. Bir kurum ya da kuruluş sizi ileride sorumlu tutması gerekirse, sistem sizin Türkiye’de olduğunuzdan emin oluyor ve kimlik bilgilerinizi kayıt altına alıyor. Buna ek olarak; bireyler de siyasi reklam gördüklerinde, bilgi alma butonunu tıkladıklarında, bu reklamı kimin verdiği, kimin finanse ettiği, başka hangi reklamlar veriliyor, reklamlarının içerikleri neler ve bu reklamları kaç kişinin görüntülediğini gösteren bilgilere ulaşabiliyorlar. Bu tarz şeffaflık özellikleriyle de bireyleri bilgilendirilmesini sağlayıp, doğru bilginin ne olduğuna karar vermelerini sağlıyoruz"
Diğer bir konu malum; Korona döneminde çok fazla sahte bilgi de dolaşıyor. Nasıl bir önlem anladıklarına ilişkin şöyle konuştu:
“Benim çok gurur duyduğum çalışmalarımızdan birisi Korona döneminde gerçekleşti. Bu çalışmaları anlatırken üçe ayırarak bahsediyorum.
Bir tanesi, bireylerin doğru bilgiye ulaşmasına proaktif bir şekilde yardımcı olmak. Normalde iki içerik algoritmaya göre diziliyor ve görüyoruz. Ama burada Covid-19 bilgi merkezi adında bir sekme oluşturduk. Bu sekmede öncelikle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile iş birliğimiz oldu ancak daha sonra yerelde de Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı (TCSB) ile iş birliğine gidip bireylerin doğrudan, doğru otoriden gerekli bilgiyi alması için bir alan oluşturduk. Bu bence atılan ilk adımdı.
İkincisi, tabii ki yanlış bilgiye ulaşımı zorlaştırmak. Bunun için Pointer (Global Doğrulama Merkezi) ile hibe programı gerçekleştirdik. Covid-19’a yönelik çeşitli projeler hazırladılar ve 2 milyon dolarlık bir yatırımımız oldu.
Son olarak Covid-19 ile ilgili yanıltıcı tedavi yöntemlerini doğrudan kaldırdığımız bir politika geliştirdik.”
Türkiye Kamu Politikaları Departmanı olarak dijital farkındalık Facebook platform politikaları kitapçığı oluşturdu. Pekyörür’e bu kitapçığı da sorduk;
“Bu konuyu açtığınız için teşekkür ederim. Benim söyleyeceğim her şeyin, bütün bu soruların yanıtını anlattığımız yer aslında orası. Bu kitapçığa Facebook üzerinden “Facebook istasyon” yazıp Facebook sayfasından ulaşılabilir. Kitapçığın hikayesi ise; kitapçığın yayımlanmasından bir ay önce Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bir kitapçık yayınladı ve burada nefret söyleminin ve dezenformasyonun zararlarından bahsedildi ve bir kampanyaya dönüştü ve kampanyaya dahil olmak istedik. Kitapçığımız bu konuların genel bir özetini barındırıyor.”
Tabii ki en önemli sorumuz, temmuz ayında yapılan sosyal medya değişiklikleri konusuna Facebook’un bakış açısıydı. 2007’de çıkarılan 5651 sayılı kanuna getirilen bu son değişiklikleri sorduk. Türk kullanıcıların verilerini Türkiye’de tutacaklar mı? Temsilci seçmeyi ve ofis açmayı düşünüyorlar mı?
“5651 kanunu dediğiniz gibi 2007 yılından beridir olan kanun ve Dünya’daki en gelişmiş, o zaman için en gelişmiş ama hala bakıldığında en detaylı internet düzenlemelerinden bir tanesi. Bugün ki düzenlemelere ilham verdiği söylenen Almanya’daki kanun hazırlanırken, 5651’i incelediklerini Facebook vesilesi ile biliyorum. Uzun yıllardan beridir Facebook ve diğer tüm şirketlerin uyum gösterdiği bir düzenleme.
Bugünkü düzenlemelere baktığımızda, bence bu kanun genel olarak biraz toplumun sesi ile ilgili. Neyin söylenip söylenemeyeceği ile ilgili genel bir kanundan bahsediyoruz ve haliyle konu ifade özgürlüğü ile ilgili oluyor. İfade özgürlüğünü toplumda kısıtlamak ne kadar doğru, ben gerçekten buna hep bir soru işaretiyle yaklaşıyorum çünkü bireyler kendini ifade ettikleri zaman, toplumsal huzur daha iyi sağlanıyor. Bu açıdan bakıldığında, yeni getirilen düzenlemelerin, bizim tarafımızdan daha detaylı incelenmesini gerektirdiği durumla karşı karşıyayız.
Düzenlemeyi hala inceliyoruz, Facebook olarak aldığımız bir karar söz konusu değil. Ofis sorusuna şuan bir yanıt veremeyeceğim. Ana muhalefet partisi kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğinden bahsetti, bu bence takip edilmesi gereken bir durum. Çünkü Fransa’da da benzer bir kanun düzenlemesi çıktığında, getirilen düzenlemeden oldukça daha esnek ama oradaki Anayasa Mahkeme’si iptal etti, iptal sebebi ise yüksek para cezalarıydı. Bu kadar yüksek para cezaları, bu hizmetlerin sunulmasını etkileyebilir ve bir ölçüsüzlük yaratabilir diye iptal edildi.
Bize yeni gelen düzenlemede de bazı yaptırımlar getirilmiş, bir tanesi bir noktada reklam vermenin yasaklanması, bir tanesi platforma erişimin engellenmesi. Bunlar haliyle çok temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanma durumları olarak görünüyor. Biz de bunları değerlendirip anlamaya çalışıyoruz.
Sonuçta global bir şirket olarak insan hakları konusunda yaptığımız bazı uluslararası taahhütler var, parçası olduğumuz (Örneğin Global Network Initiatives adında) kurumlar var, oralara verilen sözlerimiz var, antlaşmalarımız var. Bunlar doğrultusunda değerlendirip, bir pozisyon geliştirmeye çalışıyoruz. Ancak kanunun yasalaşma sürecinde bizim de görüşlerimizi belirtme imkanımız oldu. Benim ve ekibimin işi aslında bu, kamu kurum ve kuruluşlarıyla ve sivil toplumla Türkiye’de iletişim sürdürmek. Hem hükümetle, hem muhalefet partileriyle hem de sivil toplum kuruluşlarına az önce bahsettiğim görüşümü iletme imkanımız oldu. “
turk-internet.com: Gelelim “İstasyona”. Facebook İstasyon adında TOBB ve Habitat derneği ile bir insiyatif başlattı. İstasyon nedir? Burada KOBİ ve girişimcilere yönelik neler yapıyorsunuz?
“Burası TOBB ve Habitat derneği ile İstanbul’da açtığımız fiziksel bir mekan. Burada bireyler gelip (Covid-19 sebebiyle şimdilik kapalı) çalışmalarını sürdürmek için açık çalışma alanı olarak da kullanabiliyorlar ve her gün bir sürü farklı ücretsiz etkinlikler oluyor. Bu etkinlikler kimi zaman ilham verecek, yaratıcı etkinlikler olurken, bazen de daha daha ciddi programlar olabiliyor. Bu projeyi oluştururken 4 konuya odaklanmak üzerine hedef geliştirdik.
Bunlardan ilki, KOBİlerimizin ihracat potansiyelinin artırılması çünkü araştırmalarımız sonucunda gördük ki Türkiye’deki tüm işletmelerin %55i aktif olarak Facebook kullanıyor ve 135 milyon kişi Türkiye’den en az 1 sayfayı beğenmiş, aslında çok ciddi bir potansiyel söz konusu. KOBİ’lerin dijital becerilerini artırmak ve daha iyi istihdam yapılabilir hale gelmeleri için, sınırları aşan kobiler adına programı oluşturduk. Burada eğitimler düzenliyor ve koçluk sağlıyoruz.
İkinci konumuz istihdam konusuna bir katkımız olmasını istedik. Yine yaptığımız araştırmada Facebook Türkiye’de aktif olduğu günden 2017 yılına kadar, oluşturduğu ekosistemle 209 bin kişilik istihdam yaratmış aslında.”
Biz Facebook bu rakamı nasıl hesapladı merak ettik
“Bir rapor hazırlandı. Açıkçası şuan altındaki metottan bahsedebilecek bir uzmanlıkta değilim. Ama raporu “Sınırları Aşan Türkiye” olarak Google’da bulabilir, en sonda bulunan metodoloji kısmında inceleyebilirler.
Ve 209 bin kişinin sayısını artırabileceğimizi düşündük. Facebook İle Öne Çık adını verdiğimiz bir programımız var. Bireylerin aslında dijital pazarlama becerilerini artırmaya yönelik bir programı Türkiye’de başlattık.
Üçüncü olarak, toplumumuzda huzur olması için, Facebook Sivil Toplum programını oluşturduk ve orada da sivil toplum kuruluşlarına eğitimler veriyoruz. Kaynak bulma(fonlama) ile ihtiyaçları var ise, özellikle bireysel fonlamayı sosyal medya üzerinden nasıl canlandırabilirler konularını işlemeye çalışıyoruz.
Son olarak ifade özgürlüğünün önemi için, Facebook Gazetecilik programını oluşturduk. Bu programda öğrenme aşamasında olan, öğrenci olan bireylere Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya bölümü ile iş birliği içinde olarak dijital gazetecilik eğitimi veriyoruz.”
Facebook’u bulmuşken WhatsApp’tan da soralım istedik. WhatsApp güvenli mi? Bu konuda zaman zaman hükümet takip ediyor gibi bir söylem var. Ve kişiler gerek gruplarında gerek teke tek konuşmalarda rahat konuşuyor. Bu veriler birilerine veriliyor mu? Neden 5 kişiye gönderme limiti geldi? Bunları sorduk.
“Son bahsettiğiniz konudan başlayayım. Dezenformasyon biliyorsunuz yayıldıkça problem çığ gibi büyülüyor. WhatsApp’ta da Facebook gibi bizim içerikleri görme imkanımız yok. Uygulamanın mimarisi mesajları telefonunuzda ve karşı tarafın telefonunda tutuyor ve iki cihaz birbiriyle uçtan uça şifrelenmiş bir biçimde konuşuyorlar. Ve üzerimizden geçen veri, bu şifrelenmiş durumda ve bu şifreyi çözecek olan anahtar, bizde de değil, cihazların içinde. Bizim içeriği görme imkanımız yok. Ekiplerle birlikte nasıl dezenformasyonun önüne geçebileceğimizi düşündüğümüzde, paylaşım limitini düşürerek yapabileceğimizi anladık. Ve iletinin size forward edildiğine dair size bir bilgilendirme geliyor. Size bunu gönderen kişinin kendisinin bunu yazmadığını, kendisinin dahil yanlış bir akımda olduğuna dair bir sinyal edinmiş oluyorsunuz. Bu kısım dezenformasyonla ilgili.
İlk sorunuza gelirsek, bizim bu içeriği görmemiz bahsettiğim sebepler dolayısıyla ve teknik olarak mümkün değil. Facebook’u amiyane tabiriyle köy meydanı gibi ele alalım. Siz orada istediğiniz bir konuyu bir anda konuşmaya başlayabilirsiniz, bir başkası size dahil olabilir ve çok güzel bir diyalog geçebilir. Ama bazen oturma odası gibi kapalı alana ihtiyacımız olabiliyor. WhatsApp bizim gördüğümüz kadarıyla bu oturma odası durumu oluyor aslında. Tamamen sizin özel hayatınız, orada ne konuşulduğu gerçekten kimsenin meselenin değil. Tamamen teknik olarak böyle bir dizayna sahip.”
Son olarak Türkiye’deki WhatsApp ve Facebook kullanıcılarına mesajları var mı?
“Ben katıldığım her programda kullanıcı güvenliğinin altını çizmek istiyorum. Programın başında söylediğim gibi kötü niyetli aktörler, biz ne kadar önlem alırsak alalım, onlar da kendilerini geliştiriyorlar, farklı yöntemler buluyorlar. Birazcık gözümüzün açık olması gerek. Eskiden spam mailler gelirdi, yanıtlar ve dolandırılırdık. Şu anda da hesabımızı güvene almak için şifremizi zor bir şifre yapmalıyız, iki faktörlü korumayı aktif hale getirmeliyiz, tanımadığımız insanları Facebook’tan arkadaş edinmemeliyiz, bunlar en basit güvenlik önemleri. Ama ben her fırsatta bunları hatırlatmak istiyorum çünkü gerçekten temelinde yer alıyor. Bu soruyu sormuşken yine bunu hatırlatmış olarak sonlandırmak isterim.”
Bu söyleşinin video halini linkten izleyebilirsiniz.
Çeşitli hizmetler veren Cloudflare'i ülkemizde en çok "dDOS temizleme hizmetleri" ile biliyoruz. Trendyol'undan, Yemeksepetine, çeşitli gazetelerden, eksisozluğe, arabam.com'a kadar pek çok sayıda Türk web sitesi tarafından da kullanılıyor. Detayları Dağhan Uzgur'a sorduk
İddiaya göre e-ticaret platformları, müşteriye gösterilecek satıcı konusuna daha doğrusu satıcılar arasında fiyatlara müdahale edebiliyor ve böylece son kullanıcının alım şartlarını etkiliyor
Denizaltı kablolar, uluslararası veri trafiğinin yaklaşık yüzde 99'unu taşıyan küresel internet bağlantısının omurgasını oluşturur. Bu kablolar, bulut bilişim, finansal işlemler ve medya akışı gibi hizmetleri etkinleştirerek küresel iletişim için kritik öneme sahip
© Tüm hakları saklıdır.