BTK'nın neden depremdeki haberleşme sıkıntısını konusunda sorumlu tutulması gerektiğini anlatmaya başladığımız ve ilk bölümünde ALTYAPI EKSİKLİĞİ sorununa tekrar değindiğimiz yazıdan sonra ikinci bölümünü yayımlamayı düşünürken, bir baktık ki Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu telaş içinde bir konuşma yapıyor.
Adil Karaismailoğlu
Konuşmasında önce "operatörlere soruşturma açtık" diyor, sonra "ceza verdik" diyor. Yani ne zaman soruşturma açtınız, ne zaman ceza verdiniz diye düşünmeye kalmıyor, sunucu zamanlamayı fark ediyor sanırım ki "Savunmaları aldınız mı, savunmalarında neler diyorlar?" diye soruyor. Bakan kalakalıyor, cevap vermek yerine, başka başka şeyler söylüyor. Özetle, çelişkiler dolu konuşmasında, açık bir telaş içinde olduğu gözüküyor. Çünkü ilk defa bu depremde, insanlar sorunun sadece operatörlerde olmadığını, daha önce BTK ve Ulaştırma Bakanlığı ve daha da ilerisi AKP hükûmeti olduğunu fark etmeye başladı. Bu kadar sene sonra ilk defa yazdıklarım yerini buluyor gibi gözüküyor.
Bu konuşmayı kendi gözünüzle görmeniz için, söyleşinin tamamını değil, bakanlığın üç faaliyet alanından birisi olan haberleşme konusundaki bölümünü aşağıya koydum. Bakan Bey, bu noktada "Operatörlere ceza verdik" diye başlıyor. 3-4 dakika haberleşme konuşuyorlar ve sonunda da yine ceza verdik diye tekrarlıyor.
Bakan ve Bakan Yardımcısı birbirine bilgi vermiyor mu?
Aslında Bakan Bey konudan bihaber gibi gözüküyor. Muhtemelen süreci, Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan yürütüyor ve o nedenle olsa gerek, Bakan Bey tam olarak ne yapıldığından habersiz ve önce soruşturma başlattık diyor, sonra ceza verdik diyor. "Hangi arada ceza verdiniz, Bakan Bey?" diye sormak lazım.
Doğrusunu isterseniz, bu soruşturma olayının tarihi de tuhaf. 2 Mart gecesi, yani telekom operatörleri ile söyleşileri yayımlamaya başladıktan kısa bir süre sonra Ö. Fatih Sayan gece 21.00'de beni aradı. Kendisiyle 2014'te BTK Kurul üyeliğine atandığı zamandan itibaren sohbetimiz vardır. Zaman zaman kandilleşiriz, ya da siber saldırı gibi konularda yazışırız. O akşam da deprem bölgesinden geldiğini ve çok çalıştıklarını, deprem bölgesinde haberleşme sıkıntılarını çözdüklerini aktardı. Ben doğal olarak bunu ikna edici bulmadım. Kendisine çeşitli sorular sordum. Bunları BTK'nın sorumluluklarını anlatacağımız ikinci bölümde aktarırım. Ama o konuşmadan asıl ilginç olan, o gün söylenmeyen konuydu. Yani bir soruşturma açıldığını söylemedi.
Ama hemen ertesi günü yani 3 Mart'ta, BTK'nın operatörlere soruşturma açtığını duyduk. Tarih ise geriye doğruydu yani 14 Şubat idi. İyi de neden kararı, alındığı tarihte yani hemen 14 Şubat'ta duyurmadınız?
Sektörden bir arkadaşım "tebrikler, yaptığın söyleşilerle, operatörlere soruşturma açılmasını sağlamışsın" diye espri yaptı. Gerçi espri olmayabilir. 2015 yılında Ö. F. Sayan'ın BTK başkanı atandığı günlerde, bir çarşamba günü Telkoder'in rahmetli başkanı Yusuf Ata Arıak'ın, BTK kurul üyelerinin sektöre daha yakın kişilerden seçilmesinin uygun olacağını söylediği röportajı yayınladıktan hemen öğleden sonra, kendisi aranmış ve kendilerine öbür hafta salı günü için verilen toplantının bu söyleşi nedeniyle iptal edildiği bildirilmişti.
Yani, BTK operatörlerin konuşmasından hoşlanmıyor ve uzun zamandır engellemeye çalışıyor. Bu nedenle de yıllardan beri ortada sorunları açık açık dile getiren bir operatör temsilcisi göremiyorsunuz. Sanırım olan biteni anlatırlarsa bunun hem kendileri hem de şirketleri için pahalıya mâl olacağından, işlerinden olacaklarından ya da şirketlerinin ceza alacağından korkuyorlar!
Onlar konuşmayınca da halk sorunlar olduğunu fark edemiyor. Aslında bir başka engellenen konu da, "konferanslar". BTK kendisinin konularını kontrol etmediği konferansları da yıllardır engelliyor. Bunu nasıl ve neden yaptığına dair detayı başka bir yazıda anlatırım.
Ama BTK'nın, Ulaştırma Bakanlığı'nın ya da AKP hükümetinin anlamadığı şey şu; Operatörler sadece onlara karşı sorumlu değil. Asıl kullanıcılarına, hissedarlarına ve borsadaki küçük yatırımcılarına karşı da sorumlu durumundalar. Yani operatörler konuşmak zorundalar.
Ömer Fatih Sayan kendisine ceza verecek mi?
Aklıma gelmişken, bir soru soralım: Haberleşmeden sorumlu Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, aynı zamanda Türk Telekom'un yönetim kurulu başkanı. Bu durumda merak ettiğim birbirine bağlı iki soru şu:
- Ömer Fatih Bey, Türk Telekom'a ceza verirse, şirketin depremde haberleşme konusunda eksik yaptığı, yani ceza verilmesine neden olan şeylerden ötürü, Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevini yapamadığını itiraf etmiş mi olacak?
- Ya da Türk Telekom'a ceza verilmeyecek mi?
Bu soruların dışında tabii ki yine Bakanlık ve BTK'ya şunu soralım:
- Operatörlere 2019 depremi sonrasında verdiğiniz ve 2023 Kahramanmaraş depremi ile ilgili soruşturma sonucunda vereceğiniz cezalar, aslında sizin görevinizi eksik yaptığınız, operatörleri gereğince denetlemediğiniz anlamına mı geliyor?
Niye bunları düşünüyor, sorguluyoruz? Kamuoyunun da, BTK'nın da, Ulaştırma Bakanlığı'nın da bal gibi bildiği üzere operatörlerin de günahı var ama asıl sorun operatörlerden önce BTK'da, Bakanlık'ta, yani kendilerinde. Bugüne kadar fiber şebekenin gelişmesi için atılması gereken adımları atmamış olmalarında. Yani, artık herkes sektörün gelişmesinin engellediğini biliyor.
Zaten internet hızları listeleri de bunun delili; her sene yayımlanan "İnternet Hız" listelerine bakarak da bunu görebilirsiniz. Örneğin, 2021'de 102'nci olduğumuz sabit hız'da 2023 listesi bizi 107'nci sırada gösteriyor. Mobilde 1 yılda 5 sıra birden geriledik ve 70'inci sıraya düştük. Listede ülkemiz her yıl adım adım geri giderken, Bakan Bey'ler bu durumu düzelteceklerine, o liste şöyle, bu örneklem böyle diyerek hâlâ masal anlatıyorlar.
Bu nedenle bir soruşturma açılacaksa, soruşturmanın BTK ve Ulaştırma Bakanlığı'na açılması gerekir. Bunu da yeni söylemiyoruz 2019'daki 5,8'lik İstanbul depremi sonrasında da söylemiştik. O günden bugüne kadar ne yapılmamışsa, bunu operatörler yapmamış olsa da sorumlusu BTK ve Bakanlık'tır.
Ama 6 Şubat ve önceki tüm depremlerdeki haberleşme eksikliğinin asıl sorumlusu olan Bakanlık, sanki şöyle demeye çalışıyorlar gibi geldi bana:
"Valla, billa bizim depremdeki haberleşme bozukluğundan ötürü sorumluluğumuz yok, bak zaten sorumlu olanları cezalandırıyoruz hemen."
Yani bu ne şiddet, bu ne celal, bu ne acele! Neyi kapatmaya uğraşıyorsunuz?
Operatöre ceza verdik, diğer depreme kadar haberleşmeyi unutun
Bir de karara yakından bakalım. İki konu soruşturacaklarmış:
- Afet Acil Durum Yönetimi Koordinasyonu grubundan 06.02.2023 saat 04.17'den 01.03.2023 tarihine kadar şirketlerine talimatlandırılan; mobil baz istasyonları kurulumu ve jeneratör takviyesi, iletişim devamlılığının sağlanması açısından ücretsiz dakika, SMS ve internet tanımlanması, kısıtlı tüm hatların açılması ve diğer tüm işlemlere binaen yürüttüğü süreçlerin,
- Başta haberleşmenin kesintisiz devam edebilmesi ve haberleşme şebekelerinin bütünlüğünün idame ettirilmesine yönelik olmak üzere bu süreçteki faaliyetlerinin ilgili mevzuat kapsamındaki yükümlülüklerine uyumunun
Hemen operatörlerin verecekleri cevapları aşağı yukarı yorumlayalım:
- Mobil baz istasyonları çalışmadı çünkü devrildiler, zaten sonrasında jeneratörlerin çalıştırılacağı yakıtı bulamadık, zaten trafik de hem kar, hem enkaz yüzünden yürümüyordu, ölen ya da yakınları ölen çalışma arkadaşlarımız vardı, baz istasyonlarındaki jeneratörlerimiz zaman zaman çalındı.
- Mevzuat mı? Uymadığımız var mı? (Gerçekten de mevcut olana uyduklarını düşünüyorum ama acaba mevcut mevzuat yeterli mi, ya da denetlemeler yeterli mi? Asıl bunu sorgulamak lazım.)
Eee... sonra? Operatörlere denilecek ki "alın size 50 milyon TL ceza". Yani 3 saatlik gelirleri düzeyinde bir göstermelik ceza.
Bu arada akıldan geçen de mealen söyleyelim aşağı yukarı şu:
"Neyse, yine yırttık, halk asıl sorunu yine fark etmedi, soruşturma dedik, cambaza bak oldu, uyuttuk yine hepsini, diğer depreme kadar idare eder."
Asıl cezayı son 20 yılın bakanlarına ve BTK başkanlarına veriniz
Videodaki söyleşiyi dikkatle dinlerseniz, Bakan Bey, haberleşmenin elektrik, su gibi hayatın olmazsa olmazı olduğunu söylüyor. Ha şunu bileydiniz ve madem öyle neden;
- 20 yıldır kamu acil haberleşme sistemi kurmayı beceremediniz?
- Neden ülkemizde 3G ve 4G kapsama alanları bu kadar kötü durumda (operatörlere söylediğim ve söyleyeceğim kötü sözler var bu konuda).
- Neden sabit altyapı bu kadar eksik (en az 1 ve hatta iyi olması için 3-4 milyon km lazımken, hâlâ 500 bin km fiber optik şebeke var, Onun da 250 bini kendi ana altyapısı).
- Neden Türk Telekom'a 5 yıl boyunca muafiyet verdiniz ve dolayısıyla neden birden fazla fiber şebeke yok?
- Neden ayrı bir kamu acil haberleşme sistemi hâlâ yok (bu konuda var olanları ayrıca yazalım).
Bunlar depremdeki haberleşme sıkıntımızın esas nedenleri ve bunları yaptırmak Ulaştırma Bakanlığı ve BTK olarak sizin görevinizdi ve yapmamış gözüküyorsunuz. O zaman cezayı kendinize verin.
Cumhurbaşkanlığı SBB'nin Kahramanmaraş Deprem Raporu, BTK'ya "Gelirini altyapıya aktar" diyor
Bu arada T.C.Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Bakanlığı (SBB) 6 Şubat 2023 Kahraman Maraş depremi için bir rapor yayınlamış. Raporda diyorlar ki;
"Elektronik haberleşme işletmecilerinden BTK gelirlerine aktarılan kaynağın, deprem bölgelerinin genişbant altyapılarının ayağa kaydırılmasında kullanılması..."
Geliri ne kadar merak ettiniz ise, yazmıştık; 2023 dahil, önümüzdeki 3 yıl için, telefon kullanıcılarının gelirlerinden 25 milyar TL alacaklar.
Yani önemli bir kaynak. Ama bu cümleyi SBB, daha önce mesela 2019 depreminden sonra ve hatta hiç deprem olmadan önce, yeni Cumhurbaşkanlığı yapılanmasının arkasından 2018 yılında yayımlamış olsaydı, kutlayacaktım. Bugün ise bunu sadece "gaz alma" olarak değerlendiriyorum ve burada SBB'ye şöyle diyorum: "GÜNAYDIN".