12 Mart 2020

Koronavirüs demişken, virüs filmlerine bir bakış

Virüs filmlerine bir göz atalım. Bu aynı zamanda, virüs olaylarına dair fikir vermesi açısından önemli. Bazılarını tekrar seyretmenizi de tavsiye ederim

Koronavirüs dün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından gece yarısı duyurulan ilk vaka ile birlikte, ülkemizde daha fazla ciddiye alınmaya başladı. Ama batılılar uzun zamandır bu konuyu konuşuyorlar. Özellikle çok sayıda vatandaşı seyahat eden batılı ülkeler Ebola, MERS, SARS, HIV gibi, çok ciddi salgınlar yaşadılar.

Bu nedenle de üstüne kafa yoruyorlar. Virüs durumunda ne yapacaklarını planlıyorlar, tatbikatlar yapıyorlar. Üstüne filmlerinde işliyorlar. Virüsle zombileşen insanları veren filmleri bir kenara bırakırsak, son derece ciddi virüs filmleri var.

Ben sinema sanatını, eğlendirdiği kadar bazı mesajları verdiği için de severim. Nükleer bombaların neler yapabileceğini gösteren "The Day After" (daha sonra iklim değişikliği için aynı andda çevrilen bir film daha var) böyle bir filmdi.

Şimdi bu nedenle virüs filmlerine bir göz atalım. Bu aynı zamanda, virüs olaylarına dair fikir vermesi açısından önemli. Bazılarını tekrar seyretmenizi de tavsiye ederim. Aşağıda daha güncel ve konuya yakın olanları verdim. Ama daha çok sayıda virüs filmi de bulabilirsiniz.

Salgın (Contagion - 2011)

Doğrusu virüs deyince ilk aklıma gelen Gwyneth Paltrow ve Matt Damon'lu "Salgın" filmi oluyor. Kate Winslet, Marion Cotillard, Jude Law ve Laurence Fishburne filmdeki diğer sanatçılar.

Steven Soderbergh'in çektiği bu film, önce neler olduğunu ve sonra da bulaşmanın nasıl başladığını anlatıyor. Aynı zamanda aşı geliştirme ve mücadele çalışmalarını da seyrediyoruz. Bir nevi bugünkü salgını çok iyi açıklayabilen bir film diye düşünüyorum. O nedenle 2 bölüm daha vereceğim.

Filmi seyrederken, bugün ilgili herkesin ısrarla söylediği "ellerinizi yıkayın" olayının önemini anlıyorsunuz. Bu film virüsün hayvanlardan geldiğini (önce kuş sonra domuz) gayet açık bir şekilde veriyor. Üstüne, sadece basit temasla virüsün nasıl ve dünyanın nerelerine kadar yayıldığı gözüküyor. Şu sahne bunu anlatıyor:

Tehdit (Outbreak - 1995)

"The Hot Zone" isimli kitaptan çekilen bu filmde, Dustin Hoffman, Rene Russo, Morgan Freeman ve Kevin Costner oynadı. Bu filmde virüs, vahşi ormandan kaçırılan ve satılan bir maymundan bulaşır.

Halkı bilinçlendirmek

Bu filmler, virüs olayını anlamak için güzel örnekler. Yanısıra Birleşik Arap Emirlikleri'nin yaptığı gibi, aşağıdaki benzeri videolar yapılması lazım. Umarız Sağlık Bakanlığı acilen buna benzer videolar yayınlamaya başlar.

Kamu ve özel sektörde, acil durum planlamalarına "virüs" de opsiyonu da eklenmeli

Halkın arasında salgının yayılmasının önlenmesi çok önemli. Ancak yetmez. Halka hizmet, mal, yiyecek sağlayacak olan firmaların -özel ya da kamu- ayakta kalması lazım.

Bunların da dikkatle çeşitli önlemleri, daha başımıza dert olmadan düşünüp, çözmesi lazım. Örneğin önce Çin, sonra Güney Kore hükümetinin "nakit para" konusunda bazı aksiyonlar aldığı anlaşılıyor[1]. Bizde de bunlar düşünülmeli. Sağlık Bakanlığı'nın konuyu yakından takip ettiğini ve halkı bilgilendirdiğini görüyoruz. Ama bence Sağlık Bakanlığı yetmez, bir "Kriz Merkezi" kurulmalı ve olay çok yönlü ele alınmalı. Bugünkü 3 bakanlı açıklama güzel ama  -önlemleri, halkı bilinçlendirecek kamu spotları vs ile- daha organize bir şey bekliyoruz.

Yanısıra bir kaç gündür firmalar için bazı rehber bilgiler yayınlıyoruz. Bunlara da dikkat edilmesi ve sadece deprem, yangın vs için değil yanısıra "virüs" için "Acil Durum Planlaması" ve tatbikatları yapılması lazım. Bunu devletin de, kendi devlet daireleri için ihmal etmemesi lazım.

Bu çapta ilk defa mı oluyor?

Gerçi geçtiğimiz yıllarda dünyada Ebola, SARS, MERS, Kolera, Difteri vs gibi çeşitli salgınlar oldu. Hatta şu anda bir yandan Corona Virüs varken, başka salgınların olduğu bölgeler de mevcut. Bir listesini WHO (Dünya Sağlık Örgütü) sayfasında bulabilirsiniz[2].

Ama tarihteki en önemli salgın 1918'de "İspanyol Gribi (H3N8)" gibi gözüküyor. Savaştan dönen askerlerin getirdiği virüsler olarak tanımlanıyor. Uçaklar olmadığı için, güya yayılmanın daha yavaş olduğu bir salgın olmasına rağmen, o gün 1,8 milyar olan dünya nüfusundan, 50-100 milyon arası insanın bu salgınla hayatını kaybettiği kaydediliyor. Yani dünyadaki her 100 kişiden 20-30 kişisi bu salgında ölmüş. Buna ait, Cambridge Üniversitesi'nin hazırladığı bir tarihi kayıt aşağıda var.

Yani anlayacağınız, bu derece burnumuzun dibine gelen salgın ilk defa oluyor değil. Türkiye'de 10 binlerce insanın öldüğü belirtiliyor. Tam sayı veren yok. Ama 2 isim verelim; İspanyol gribi sırasında Osmanlı padişahı Sultan V. Reşad'ın öldüğü kaydediliyor. Aynı şekilde Atatürk'ün de 1919 yılında İspanyol gribine yakalandığı ama kurtulduğu kaydı var.

Pandemic (Netflix Orjinal Belgesel Dizisi - 2020)

Yukarıdaki 1918 salgınında ölenlerin gömüldüğü bir toplu mezar görüntüleri ile başlayan bu belgeselde, New York belediye hastanelerinden başlayarak, virüse daha olmadan nasıl önlemler planlandığı ve ABD'deki grip salgınlar ile nasıl mücadele edildiği anlatılıyor.

Bu arada Bill Gates de, eşiyle birlikte adını taşıyan Vakıf üzerinden bu tür çalışmalara karşı ne yaptıklarını anlatıyor.


[1] Disease outbreaks by year

[2] Güney Kore, Korona Virüsün Yayılmasını Önlemek için Banknotları Yakıyor

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur