"İnternetin bekası"nı etkileyeceği düşünülen, Uluslararası Telecom Union (ITU) toplantısında totaliter ülkelerin "internetin yapısının değiştirilmesi için yaptıkları çalışmaların en önemli ayağı olarak ITU Genel Sekreterliği pozisyonunu elde etmeye çalıştıklarını yazmıştık.
Bugün interneti yönlendirenler teknik uzmanlardır
ITU, Birleşmiş Milletler'den (BM) bile çok daha eski, daha doğrusu en eski BM örgütüdür. 1865 yılında kurulduğunda asıl amacı gelişen bir telgraf sistemini standart hale getirmekti. Bugün ise 3G, 5G vs tüm telekomünikasyon standartlarını şekillendiriyor.
İçindeki bölümlerde;
- Radyokomünikasyon Sektörü (ITU-R) , mobil hizmetler, acil durum haberleşmesi, meteoroloji ve küresel konumlandırma sistemleri dahil olmak üzere adil ve açık radyo sistemlerinin sağlanmasına odaklanır. Aynı zamanda spektrum teknolojisini de yönetir.
- Telekomünikasyon Standardizasyon Sektörü (ITU-T), internet bağlantısı ve 5G teknolojisi gibi konularda uluslararası standartların belirlenmesinden sorumludur.
- Telekomünikasyon Geliştirme Sektörü (ITU-D), Küresel Güney'deki ülkelere geniş bant ve siber güvenlik gibi konularda teknoloji eğitimi ve kapasite geliştirme sağlar.
ITU, bugüne kadar internet standartlarını belirlemedi. İnternet standartları ve yönetişimi, geleneksel olarak, teknoloji uzmanlarının, şirketlerin, sivil toplumun ve hükümetlerin fikir birliğine vardığı İnternet Mühendisliği Görev Gücü (IETF) gibi çok paydaşlı kuruluşlar tarafından oluşturulur. Bunlar teknolojiye yakın kuruluşlar. ITU ise tersine siyasal bir yapı, hükümet temsilcileri oy kullanır.
İnternetin babaları diye de adlandırdığımız bilim adamları, interneti dağıtık ve tarafsız şekillendirmeye çalıştılar. Ancak yıllar geçtikçe ve internet büyüdükçe, teknolojiler ilerledikçe duruma uygun geliştirmeler yapmak gerekiyor. ITU içinde 2018 yılında başlatılan Network 2030 çalışma grubu da buna yönelikti. Bu çalışma grubuna Çin adına Huawei'nin sunduğu ve totaliter hükümetlerin, istemediği kullanıcıyı sistemden atabileceği gibi özellikler içeren, interneti sınırlara bölecek gözüken "New IP" isimli bir teklif söz konusu.
Teklif tartışıldı. Küresel ağların temelini oluşturan TCP/IP altyapısının istikrarsız ve 2040 yılına kadar kendi kendini süren arabalar, Nesnelerin interneti ve holografik ışınlanma dahil olmak üzere dijital dünyanın gereksinimlerini karşılamak için yetersiz olduğu kanaatine varıldı.
"Yeni IP", mevcut etki alanı adlı sisteminin yerine bir "nesne tanımlayıcı çözümleme sistemi" öneriyordu. ITU'daki sunumu sırasında, Huawei, Yeni IP'nin belirli bir adrese veya belirli bir adresten iletişimi etkin bir şekilde kesebilecek bir merkezi nokta içereceğini de açıkça belirtti.
Bu teklif şimdilerde ortada gözükmüyor ama mevcut Çinli ITU Genel Sekreteri’nin, kuruluşu yavaş yavaş internet temelli teknolojilere sokması nedeniyle, 4 yıllığına yeni seçilecek olan adayın kimliği önemli hale geldi.
Joe Biden, ülkeleri ABD'nin yanında oy kullanmaya çağırdı
Şimdi 4 yılda bir yapılan büyük toplantıya ve içinde 29 Eylül'de yapılacak seçime yaklaşırken, saflar sıklaştırılmaya çalışılıyor. 2 aday var. Birisi kadın ve Amerikalı, diğeri Rus.
Çin'in, Afrikalı ülkeleri ve Asya ülkelerini yakınına alması, bu konuda çanların çalmasına neden oldu. ABD Başkanı Joe Biden bu konuda bir açıklama yayınladı ve Amerikalı adayı destekleme çağrısında bulundu. Açıklama şu şekilde;
"Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'nin bir sonraki Genel Sekreteri olarak Doreen Bogdan-Martin'i şiddetle destekliyorum. Bayan Bogdan-Martin, dijital ortamı dönüştürmek için gereken bütünlüğe, deneyime ve vizyona sahiptir.
Her okulu internete bağlamanın ve her öğrencinin sanal öğrenmeye erişmesini sağlamanın, kadınlara ve kız çocuklarına başarılı olmak için ihtiyaç duydukları dijital araçları sağlamanın ve çevrimiçi sağlık ve eğitim kaynaklarının faydalarını genişletmenin önemini anlıyoruz. Günümüzün dijital dünyasında dünya çapında 2,9 milyar insanın internete ve onun birçok faydasına erişimi olmadığına inanmak zor. Bu hepimizi üzen bir zorluk.
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'nin bir sonraki Genel Sekreteri, dijital geleceğimizi, özellikle gelişmekte olan dünyada herkes için kapsayıcı ve erişilebilir hale getirmede önemli bir rol oynayacaktır. Tüm BM üye devletlerinin, Romanya'nın Bükreş kentinde yapılacak Uluslararası Telekomünikasyon Birliği seçimlerinde Doreen Bogdan-Martin'e oy vermek için ABD'ye katılmalarını rica ediyorum."
ITU siyasal kararlar verebilir
ITU, üyelik açısından diğer BM kuruluşlarından önemli ölçüde farklı. BM'nin 193 üye devletine ek olarak, ITU'nun bilişim sektörü ve akademiden 900'e yakın temsilcisi var. Ancak oy kullanacak olan 193 devletin temsilcileri ve bu oyların bazen siyasal temelli olduğu görülebiliyor.
ABD'nin internet konusunda ITU'ya çok dikkat etmediği kaydediliyor. 2020'deki Standartlar Toplantısı (WTSA-20) öncesinde Çin, hemen hemen her ITU çalışma grubunda yönetim pozisyonları için temsilciler atadı. Çinli firmalar liderlik pozisyonları kazanamasalar bile, her yerde bulunmaya dikkat gösteriyor. Buna karşılık, ABD temsilcileri ITU konusuna çok ilgili değiller. Amerika Birleşik Devletleri resmi olarak WTSA-20'de Çin'in dörtte biri oranındaki başkanlık veya başkan yardımcılığı için yarıştı. Ancak şimdi paçalar tutuşmuş vaziyette.
Rusya ve Çin'in BM'yi interneti yeniden yapılandırmak ve tek tek ülkelerin bilgi akışları üzerinde daha fazla kontrolünü sağlamak için kullanma çabaları son yıllarda hız kazandı. 2019'da Rusya, siber güvenlik normlarını müzakere etmek için kurulan sistemleri atlayarak, yeni bir “ siber suç anlaşması” başlatmak için BM'de anlaşma sağlamayı başardı. Beyaz Rusya, Kamboçya, İran, Myanmar, Nikaragua, Kuzey Kore ve Venezüella ile birlikte Çin tarafından desteklenen anlaşma, sponsor hükümetlerin her biri tarafından kullanılan belirsiz siber suç tanımları nedeniyle potansiyel baskı konusunda endişeleri artırdı.
Batı basını, bu oylamanın "İnternetin totaliter kontrolü için bir savaş" olduğunu belirtirken, "Rusya oylamada galip gelirse, bildiğimiz şekliyle dünya çapında ağ artık olmayacak" gibi uyarılarda bulunuyorlar.
ITU genel sekreterlik seçimi, internetin geleceği konusunda otoriterler ve demokrasiler arasında temelde birbirine zıt iki vizyonu karşı karşıya getiriyor. Mevcut durumda internet aşağıdan yukarıya yönetilirken, getirilmeye çalışılan sistem yukarıdan aşağıya yönetimi dikte ediyor.
Yani internetin özgürlüğü konusunda bir tehdit söz konusu.
İnternetin Geleceği Bildirgesi (Türkiye imza atmadı)
ABD'nin hazırladığı ve nisan ayında imzalanan 60 ülkenin imzaladığı bir anlaşma olan "İnternetin Geleceği Bildirgesi", çevrimiçi demokratik değerlerin daha güçlü bir şekilde savunulması anlamına geliyor. Hemen belirtelim, bu bildirgeye imza atan ülkeler arasında Türkiye yok.
Bildirgenin ilkeleri aşağıdaki taahhütleri içeriyor:
- Tüm insanların insan haklarını ve temel özgürlüklerini korumak;
- Serbest bilgi akışını geliştiren küresel bir İnterneti teşvik etmek;
- Tüm insanların dijital ekonomiden yararlanabilmesi için kapsayıcı ve uygun fiyatlı bağlantı sağlamak;
- Gizliliğin korunması dahil olmak üzere küresel dijital ekosisteme olan güveni teşvik etmek;
- İnternetin herkesin yararına çalışmasını sağlayan çok paydaşlı yönetişim yaklaşımını korumak ve güçlendirmek.
Anlayacağınız, normal internet kullanıcısı farkında değil ama şu anda bir savaş da “internetin bekası” için veriliyor.