15 Ağustos 2022

CHP, 'big data' üzerinde neler yaptığını anlattı; seçmen kayıtlarındaki hatalar nasıl düzeltiliyor?

“Muhalafet partileri şöyle yapmıyor, böyle yapmıyor” diye şikayet etmek yerine, hayatımızı, eğitimimiz, sağlığımızı, çevremizi, müziğimizi, kültürümüzü yönetecek olan siyasetin seçimle yetki aldığını daha çok farkında olup, seçim süreçlerinin de neresine uygunsak, orasında görev almalıyız. Aktif olarak

“Veri” çağındayız. 21.yüzyılın altın madeni olarak “Veriler” var. Bu verileri kullanan Big Tech (Google, Facebook vs), trilyon $’sık şirketler haline geldiler. Bilmeyenler için kısaca tanımlayalım.

Bir çok yerde şubesi olan bir süpermarket düşünelim. Bu market raflarına ürün koyarken, nasıl bir mantık yürütüyor sizce? Mesela raflara, her çeşit sebze, meyve, et, yağ, kahvaltılık üründen 5'er tane ya da 2'şer kilo koyalım gibi bir iş modeli mi var?

Tabii ki böyle değil. İşin içinde “büyük veri (big data)” dediğimiz kavram var. Yani "n" sayıdaki müşterinin "n" sayıdaki alışverişinin detayının elde edilmesi. Ama bu “büyük veriyi” elde etmek yetmez, kullanım amacına uygun şekilde "analiz edilmesi” lazım. Market, kasa fişleri ya da stokta kalan mallar üzerinden analiz yapar ve bu bölgede kırmızı et daha fazla satılıyor, şu bölgede beyaz et satılmıyor. Ya da bu bölgede meyve, sebze daha fazla gidiyor, şu bölgede donmuş gıdalar gidiyor, şu marka şurada satılmıyor gibi yorumlara ulaşır. Süpermarket bu analiz sayesinde, bölgeye daha uyumlu stok ile verimli bir şekilde çalışmış olur.

Büyük verilerin analizi için 21.yüzyılda daha önce olmayan “Analitik (analytic)” firmaları kuruldu ve bunların oluşturduğu sektör gitgide büyüyor. Aşağıdaki grafikte, big data analizi yapan "yazılım" ve "hizmet" firmalarından oluşan sektörün hacmi gözüküyor. Gördüğünüz gibi bu pazarın 2022 tahmini 274,3 milyar $. Türkiye'nin toplam ihracatından fazla.

Siyasette de Big Data kullanılıyor 

Siyasette durum farklı sanmayın. Sadece ticarette değil, siyasette de "big data" var. Yani seçmenin, seçimle ilgili verileri. Bunu önceki yazımızda 8 veri olarak saymıştık; ad-soyad-doğum yılı-doğduğu yer-anne adı-baba adı-adres-TC kimlik. İlaveten cinsiyet de varmış.

Seçmenlere ait bu büyük veri (big data), YSK tarafından günlük olarak Mernis ve Uyap verilerinden filtrelenerek toplanıyor. Ancak toplanan veri, ham. Yani üzerinde bir analiz yok. YSK'nın görevi zaten analiz yapmak değil, seçimin adil yürümesini temin için partilere gereken verileri sağlamak.

Kılıçdaroğlu'nun "YSK'nın elinde olmayan bilgiler elimizde" sözleri bu haftanın en çok tartışılan konusuydu. Detaylarını YSK'daki CHP Temsilcisi Hadimi Yakupoğlu'na sormuş ve CHP'nin YSK'dan aldığı veriler üzerinde analizler yaptığını ve Kılıçdaroğlu'nun da bununla övündüğünü anlamıştık.

Twitter’da gözüme çarpan eleştiriler var. CHP’nin daha önceki seçimlerde bu verilerle ilgili yaptıklarına yönelik eleştirilerinin uzantısında, gerçekte ne olup, olmadığına bakmak istedik. Bu nedenle,  bu analizlerin nasıl yapıldığını ve diğer detayları Bilişimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel'e sorduk.

Öncelikle belirtelim, yazının devamında okuyacağınız analizlerin sadece CHP değil, İyi Parti, Saadet Partisi gibi diğer partiler tarafından da yapıldığı yani tüm seçmen verilerinin altının üstüne getirildiği kaydediliyor. Zaten bu partiler seçimi kazanmak istiyorlarsa da buna mecburlar.

Adıgüzel, YSK verilerinin, 18 yaş üstü ve bir adresi olan vatandaşlara ait olduğunu belirtirken, 2009'dan bu yana YSK'dan her seçim döneminde 2 defa olarak aldıkları verileri nasıl topladıklarını, üzerinde nasıl yazılımlar geliştirdiklerini ve bu "big data" üzerinde neler yaptıklarını ve hangi detayları incelediklerini anlattı.

Kaybedileceği görülen bölgeye seçmen yığmak

Konuşmamız bir yandan da önceki seçim dönemleri, bilhassa 2019 İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde yaşanan bazı olaylar üzerine yoğunlaştı.

Örneğin AKP'nin CHP'yi az farkla geçtiği (% 2,77) 2019 seçimlerinde Üsküdar'a "yığma seçmen" yaklaşımı olduğunu belirten Adıgüzel, Üsküdar'da AKPli 1 belediye meclisi üyesinin 120 m²'lik dairesine son 6 ayda, soyadları farklı 37 kişinin ilave edilmesi ile, 40 seçmenli konut haline gelmesini hatırlattı.

AKP'nin riskli yani kaybedeceklerini gördükleri bölgelere, kazanamayacakları ya da farklı kazandıkları bölgelerden transfer yaptıkları görülmüş. Örneğin yukarıda bahsettiğimiz Üsküdar transferi Kadıköy ve Ümraniye'den gelmiş.

Bu tür olayları nasıl çözdüklerini sordum. Adıgüzel, 2009'dan itibaren her seçmenin nerede ikamet ettiğine ve oy kullandığına dair verilerin biriktirildiğini ve bunları taradıklarını söyledi. Örnek olarak da, bana 2009'dan itibaren olan kendi verilerimi, yazılım üzerinden gösterdi.

YSK’dan alınan seçmen verileri üzerinde çalışan kendi geliştirdikleri yazılım ile, örneğin 5 ya da 10'dan fazla kişi olan haneleri taradıklarını, bu hanelerdeki kişilerin özelliklerine, mesela yaşlarına ya da soyadlarına bakarak mantık kurmaya çalıştıklarını, şüpheli durum varsa, bir sonraki adımda saha kontrolü (o haneye gidilerek) yaptıklarını aktardı.

Mantık kurdukları durumlara da açıklık getirildi; 10'dan fazla kişinin yaşadığı adreste, sakinlerin yaşları 70+ ise bir huzurevi olabileceği, 20'li yaşlardaysa yurt olabileceği düşünülüyor. Ülkede 973 ilçe olduğundan, ilgili il ya da ilçe başkanlığının saha kontrolü ile haneye "yığma seçmen" mi getirmişler ya da gerçekten çok kişinin yaşadığı bir hane mi anlaşılıyor.

Seçmenle İlişki Kurmak ve adil seçimi sağlamak

Yüksek Seçim Kurulu'nun, 298 sayılı kanun ile kendisine verilen görev çerçevesinde, bu verileri partilere sağlaması gerekiyor. Bazıları "Kişisel verilerin dolaşması yasak değil mi?" diye anlamsız bir sual soruyor.

Seçimlerin adil bir şekilde yapılmasının anahtarı, seçmen listelerinin doğru olmasıdır. Bu kontrolü seçime katılan partiler sağlıyor. YSK tarafından iletilen seçmen verileri bu nedenle 973 ilçede kontrol ediliyor. Şüpheli durumların ortadan kaldırılması sağlanmaya çalışılıyor. Yukarıda da belirttik, biz Kılıçdaroğlu’nun sözleri nedeniyle CHP ile konuştuk ama İyi Parti, Saadet Partisi, HDP, tabii ki AKP de bu kontrolleri kendi hedefleri çerçevesinde yapıyor.

Bir de mükerrer seçmen yani aynı seçmenin birden fazla yerde yazılması konusu var. Eski Başkan Sadi Güven'in 2019 röportajına bakarsanız, o tarihlerde bu durumda olduğu için dondurulan seçmen sayısının 56 bin olduğunu söylüyor... Yani bu gibi hatalı olayların seçim öncesinde düzeltilmesi için partiler kontroller yapıyor.

Adıgüzel'e CHP’nin yazılımına kimlerin ulaştığını sordum. Kendi illeri, ilçeleri için il-ilçe başkanlarının ve belediye başkanlarının ulaşabildiğini öğrendim. Çünkü il-ilçe yetkililerinin, sene listesindeki hataları denetledikleri, ilk defa oy kullanacak ya da o bölgeye yeni gelmiş olan seçmenlere "hoşgeldin" ziyareti yaptıkları belirtildi. CHP gençlik örgütü bu kapsamda, ilk defa oy kullanacak olan genç seçmene de "ilk oyun hayırlı olsun" ziyaretlerinde bulunuyormuş.

Suriyeliler ya da diğerlerinin vatandaşlığa ve seçmenliğe geçişi mümkün mü?

Bu verilerden Suriyelileri ya da diğer göçmenleri nasıl tespit ettikleri sorumuza, Adıgüzel şöyle cevap verdi. "Doğum yerine bakıyoruz. Suriye, Irak, İran, Libya, Afganistan'dan bir şehir olabiliyor. O durumda, bir önceki seçimi kontrol ediyoruz. O seçimde oy kullanmamışsa, yeni vatandaş olmuş anlamına gelir. Bu yeni vatandaşların bilgilerini takip ediyoruz, hangi illerde, hangi ilçelerde ikamet ettiklerine bakıyoruz. Saha kontrolü yapıyoruz.”

Adıgüzel, vatandaşlığa geçiş kararının eskiden Bakanlar Kurulu'nun yetkisinde iken, günümüzde Cumhurbaşkanı yetkisinde olduğuna işaret ediyor. Ancak 1951 tarihli "Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Birleşmiş Milletler Cenevre Sözleşmesi"ne göre, ülkemize Suriye, Irak, İran, Libya, Afganistan'dan gelen kişilerin sığınmacı olduğunu ve vatandaşlığa Cumhurbaşkanlığı onayı ile de geçebileceğini hatırlatıyor.

Şu ana kadar vatandaşlığa geçenler ise konut edinme yoluyla vatandaş olan kişiler. Sayılarının bir kaç yüz bin civarında olduğu kaydediliyor.

Ancak şu tabloyu da hatırlatalım; Bu Başakşehir Nüfus İdaresi'nin bekleme tablosunun fotoğrafı. Sol tarafta işlem için bekleyen 9 kişinin 9'unun da yabancı olduğu görülüyor. Bu tablo sosyal medyada yayılıp tepki doğurduktan sonra, sağ tarafta görüldüğü gibi isimler ** larla kapatıldı.

 

Eski adresinde oy kullanmak 

AKP tarafından bu seçim için getirilen şüpheli bir değişiklik de, "eski adresinde oy kullanma" olanağı. Adıgüzel, bunun çok ciddi sorun yarattığını ve 500-600 bin kişinin bu durumda olabileceğini belirtiyor.

6 nisan 2023 itibariyle yürürlüğe girecek olan bu değişikliğe göre, bir kişi seçmen listesinde görünmüyorsa, Mernis'e göre en son adresi neresiyse, orada oy kullanabilecek.

Bunların kontrolünün 6 nisan sonrası yapılması gerekecek.

Öldüğü kaydedilmemiş seçmen

Eski Başkan Sadi Güven'in 2019 röportajında da yer alan bilgilere göre 100 yaşın üzeri 6.000 kadar kişinin olduğunun tespit edilmesi üzerine, incelenmiş ve sadece 7 kişinin hala hayatta olduğu tespit edildikten sonra, listelerde bu da düzeltilmiş. Şu anda ölü seçmen olmadığı belirtiliyor.

CHP'nin veri zenginleştirmesi

"Büyük veri" kavramının bir başka olanağı da "veri zenginleştirme" denilen olaydır. Yani elinizdeki veriyi kullanarak yeni veriler yaratmak ya da başka kaynaklardan gelen verileri de bu verilerin üzerine koymak.

CHP, veri zenginleştirmeyi, 1,3 milyon üyesinin yer aldığı başka "üye veri tabanı” ve gönüllülerin yer aldığı “gönüllü veri tabanı” ile zenginleştirmiş. Bu açıdan da YSK'nın elindekinden daha zengin bir veri şemaları olduğunu ve YSK'nın 2 adım önüne geçtiklerini söylüyorlar.

Seçmen kayıtlarındaki hatalar nasıl düzeltiliyor?

Adıgüzel'e, seçmen listelerindeki hataları nasıl düzelttirdiklerini sorduk. İlgili ilçe seçim kuruluna başvurulduğunu ve onların da saha araştırması ile (ilgili yere polis göndererek) kontrol ettiklerini ve verileri düzelttiklerini aktardı.

Ancak Üsküdar'daki 40 kişilik 120 m²'lik daire olayı gibi düzeltilmeyenler olduğunu da hatırlatıyor. Bu durumda, insanların protesto yaparak destek vermesi ve baskı yapması önemli olabilir diye düşündüm.

Seçim güvenliği teknoloji meselesi değil

Adıgüzel son olarak, seçim güvenliğinin bir teknoloji meselesi olmadığını, 973 ilçedeki 57 bin seçim alanında, 200 bin civarındaki sandıkta görevlinin olması ve sonuçları imzalı ilçe başkanlığına götürülmesinin sağlanmasının çok önemli olduğunu belirtiyor.

Adıgüzel şöyle diyor; "Seçim güvenliği sadece partilerin ya da sandık görevlilerinin değil, aynı zamanda seçmenin de dikkat etmesi gereken bir konudur. Bizler siyasi partiler olarak seçimlerin şeffaf ve denetlenebilir bir biçimde gerçekleştirilebilmesi, milletin iradesinin sandığa doğru bir şekilde yansıması için elimizden gelen tüm mücadeleyi ortaya koymak zorundayız. Ancak seçmenlerin de bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Örneğin; seçmen listelerinin kontrolü seçim güvenliği açısından en kritik meselelerden biri. Her vatandaşımız seçim döneminde muhtarlıklarda askıya çıkan listeleri mutlaka kontrol etmeli. Yine seçim günü görevli ya da müşahit olamasa dahi her seçmen gidip oy kullandığı sandıktaki oy sayımını izleyebilir."

Biz de Kılıçdaroğlu iyi ki bu cümleyi kullanmış diyoruz. Çünkü sayesinde bu konuyu iyice inceleme ve anlama şansımız oldu.

Ama daha önemlisi, seçimin sadece partilerin görevi olmadığını, bunun vatandaşlık görevi olduğunu hatırlatalım. “Muhalafet partileri şöyle yapmıyor, böyle yapmıyor” diye şikayet etmek yerine, hayatımızı, eğitimimiz, sağlığımızı, çevremizi, müziğimizi, kültürümüzü yönetecek olan siyasetin seçimle yetki aldığını daha çok farkında olup, seçim süreçlerinin de neresine uygunsak, orasında görev almalıyız. Aktif olarak.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Neden internetten bihaber bakanlar atanıyor?

Bu fiber altyapı ile çoktan dijital uçuruma düşmüş durumdayız. AKP ekonomiyi beceremediği gibi, telekom - internet sektörünü yönetmeyi de beceremiyor

Uydudan telefon görüşmesi yakınlaştı

Mevcut fiber altyapımızla, beklenen İstanbul depreminde, haberleşmenin yine çökmesi şaşırtıcı olmaz. Bu duruma bir çözüm uydudan mobil telefona teknolojilerinin gelişiyor olması. Acaba ülkemizde ne zaman kullanabiliriz?

Depremde bant daraltma yapan BTK nedenini açıklasın

Kahramanmaraş merkezli depremde, bant daraltma kararının nasıl verildiğini veya neden böyle bir karar verilebildiğini öğrenmemiz, bir daha aynı hatanın tekrarlanmaması için çok önemli. O nedenle BTK'nın binlerce belki on binlere kişiyi etkileyen bu kararı nasıl verdiğini ya da uyguladığını açıklaması lazım