23 Eylül 2022

Boğaziçi Üniversitesi Bilgi İşleminde ballı maaşlı çalışanlar

Naci İnci bu durumdan haberi olmadığını söylüyorsa, üniversitede yüksek sesle konuşulan ve bizim kulağımıza kadar gelen bu haberi kendisinin duymamış olmasında üniversitede yarattığı iklimin bir etkisi olduğunu düşünüyor mu?

AKP'liler, rektör bile olsalar her fırsatta eğitimli insanlara iyi gözle bakmadıklarını haykırıyorlar. Bu hayli şaşkınlık verici. Çünkü rektörlerin eğitimli insanları ya da başka bir deyişle "bilimi" savunması lazım. Yanlışlıklara hayır diyebilmesi lazım. Anlaşılan AKP ile aynı bakış açısına sahip rektörlerimiz var.

Peki AKP neden açıkça, bilime ve eğitimliliğe karşı duruyor?

Belki de Rus filozof Bukanin, ta 1800'lü yıllardan buna bir cevap veriyor.

Konumuz yine Boğaziçi Üniversitesi. Bu sefer anlatacağımız hikâye bir AKP klasiği. Yani bol keseden dağıtılan maaşlar.

Üniversite mensuplarının kişisel verilerini korumak isteyen BTK yetkilileri uzaklaştırıldı ve hâlâ soruşturuluyor

Boğaziçi akademisyenleri 626. gündür yağmur, kar, güneş demeden rektörlük önünde protestolarını sürdürüyorlar. Buna karşılık rektör Naci İnci, yıllarını bu okula vermiş olan akademisyenlere aldırmadan ve onlara danışmadan, kendi başına yaptığı düşünülen faaliyetlerine devam ediyor. Bu nedenle de her gün yeni bir tartışma konusu çıkıyor. Şimdilerde tartışma konusu olan şey; diploması uymadığı kaydedilen (yani liyakat sahibi olmayan) kişilere inanılmaz maaşlar ödeniyor olması.

Hatırlayacağınız üzere daha önce, nisan ayında Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığına Üsküdar Belediyesinden atanan ve adı geçmişte İzmir'deki bir rüşvet olayına karışmış olan Faruk Yakaryılmaz'ın bu pozisyona uygun olup, olmadığı tartışılmıştı.

Yakaryılmaz'ın göreve başladıktan iki gün sonra -acelesi neyse- iki yeni personel için, adrese teslim belli özellikleri tarif eden bir ilana çıktığı ve bu iki kişinin daha önce alınan personel için uygulanan sınavlardan farklı bir şekilde ve Bilgi İşlem'in bilgisi dışında seçildiği, bu iki kişiden birinin o dönem yapılan iki hizmet alımından birindeki firmanın çalışanı olduğu tartışmaları yapılmıştı, bu konu hâlâ da tartışılıyor.

Ama en önemlisi, Yakaryılmaz'ın "Bilgi ve İletişim Güvenliği Rehberi (BİGR)" için yapılan hizmet alımını 21(f) maddesiyle gizli ve davet usulüyle yapmasıydı. Bu epeyce tuhaftı.

21(f) maddesinin, alınacak ürün/hizmet gizlilik gerektirmesi durumunda ya da afet gibi çok aciliyet olması halinde kullanılması gerekir. Keyfekeder, rekabeti imkansız kılacak şekilde gizli ve sadece davet edilen firmaların katılabileceği ihale düzenlemek kamu zararına neden olur ve tabii ki suçtur.

Oysa ihale açılan hizmet Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi'nin kamuya açık olarak yayımladığı (cbddo.gov.tr/bgrehber) bir belgeye uyum danışmanlığı için alınıyor. Boğaziçi Üniversitesi'nin buna uyum için 2022 sonuna kadar (ihaleye çıkış tarihi itibariyle 8 ay) süresi var. Yani nisan ayında ne gizlilik söz konusu, ne de acil durum var. Bu nedenle de, "neden böyle davranıldı" ve "neden rekabete de engel olundu" tartışmaları yapıldı.

Tam da bu tartışmaların üstüne, daha tuhaf bir şey oldu ve 21f ile davet edilen firma üniversitenin sunucularının yönetici şifrelerini istedi. Kişisel verilerin korunması ve üniversiteye ait bilgilerin korunması açısından problemli olan bu durumu ise üniversitenin kendi Bilgi Teknolojileri Kurulu (BTK), rektörlüğe raporlamak üzere tespit etti.

Ancak, rektör Naci İnci'nin -nedense!- bu tespitin ciddiyetini anlamak ve gerekli tedbiri almak, yani üniversitenin akademisyen, idari personel ve öğrencilerinin kişisel verilerini korumak (KVKK) için harekete geçmek yerine, BTK yöneticilerini görevden aldı. Bu yöneticiler okuldan uzaklaştırıldı ve şu anda soruşturmalar sürüyor.

Daha sonra beceriksiz yapılan işlere yeni bir tane eklendi. Okulun 2.600 öğrencisinin kişisel verileri-maskelenmesi gereken ve ancak gerektiği kadarının aktarılması gereken- bir dosya ile 600 hocaya birden aktarıldı. Arkasından soruşturma açılacağı söylendi ama giden gitti (Kişisel Veriler Kurumu, siz bu haberleri dikkate almıyorsanız, ne işe yarıyorsunuz?)

Şimdi ise, bu liyakata sahip olmadığı yorumu yapılan yetkililere 2 yeni kişinin aldığı büyük maaşlar tartışılıyor.

55 bin TL ve 40 bin TL maaşlı iki yeni sözleşmeli eleman

Boğaziçi Üniversitesi BİM'de, pek çok üniversitenin bilgi işlem birimlerinde de olduğu üzere, üç farklı şekilde personel çalıştırılıyor:

Bu yazıda söz edeceğimiz iki kişi bu son kategoride yer alıyor.

Bilişim sektöründe ülkemizin ciddi yetişmiş insan açığı var. Bu nedenle yetkin bilişim personeline hem özel sektörün hem de kamunun ihtiyacı var. Yukarıda söz ettiğimiz mevzuat, özel sektörün yetkin bilişim personeline verdiği ücretlerle 657 sayılı yasaya göre verilen maaşlar karşılaştırılamayacağı için kamunun yetkin personeli çekebilmesi amacıyla çıkarılmış. Verilen ücretler de 657 sayılı yasanın 4/B bendindeki sözleşme ücret tavanının katlarına göre belirleniyor. Ancak kimin kaç kat maaş alabileceği lisans diplomasına göre tanımlı. Ayrıca bu pozisyonlara sözleşmeli personel alırken yazılı ve sözlü sınav yapılıyor.

Ama şimdi iki kişinin yönetmeliğe aykırı şekilde diplomalarının izin verdiğinin üzerinde maaş aldığı tartışması var. Bu kişilerin ilki diploma açısından pozisyona uygun olmadığı gibi üstelik dört katı maaşla (brüt 55.000 TL üstü) işe alınıyor. İlan şartlarında dört katı maaş için açıkça "Fakültelerin dört yıllık bilgisayar mühendisliği, yazılım mühendisliği, elektrik mühendisliği, elektronik mühendisliği, elektrik ve elektronik mühendisliği ve endüstri mühendisliği" mezunu olma şartı konulmuş. Ancak bu kişi matematik mühendisliği mezunu imiş.

İkinci kişi ise BİM'e iki yıl önce usule uygun şekilde alınmış. Ancak bu yılın başında Rektör Naci İnci bu kişinin maaşını tavanın iki katından üç katına (brüt 40,000 TL) çıkarmış deniliyor. Oysa bu kişinin de diploması üç kat maaş almaya imkan tanımıyor diyorlar. Yönetmelik bu konuda çok net; maaş seviyeleri lisans diplomasına göre tanımlı. Tecrübe veya sonradan alınan yüksek lisans ya da doktora dereceleri ücreti değiştirmiyor.

Rektörün bu konuda yönetmeliğe rağmen inisiyatif kullanma hakkı yok olduğu halde uygulama yapılmış. Şaşırtıcı olan bu kişi daha önce İstanbul Üniversitesi'nde bu seviyedeki pozisyona başvurduğunda "mezuniyet şartları tutmuyor" gerekçesiyle elenmiş. Yani diplomanın o maaş seviyesine uymadığı aşikar.

Boğaziçi Üniversitesi'nde Büyük Ölçekli Bilgi İşlem Birimi projesi çerçevesinde personel alımı yıllardır sorunsuz şekilde yapılıyordu. Ne oldu da şimdi göz göre göre bu sorunlar yaşanıyor?

Bu soruların yanıtını rektörlüğü uyaran hocalara açılan soruşturmalarda bulabiliriz. Peki Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü yönetmeliği çiğneyerek bu kişilerden birincisinin maaşını artıran, ikincisini işe alan kişiler hakkında bugüne kadar bir soruşturma açtı mı?

Eğer Naci İnci bu durumdan haberi olmadığını söylüyorsa, üniversitede yüksek sesle konuşulan ve bizim kulağımıza kadar gelen bu haberi kendisinin duymamış olmasında üniversitede yarattığı iklimin bir etkisi olduğunu düşünüyor mu?

İlan dökümanı neden Marmara Üniversitesi BİM'den?

Son olarak bir ilginçlik de şu; İlan Dokümanını (burayı tıklarsanız siz de indirebilirsiniz) indirip Word'de açıp "Özellikler (Properties)"e bakınca dosyayı yaratan ve son kaydeden kullanıcıların Boğaziçi Üniversitesinden ama dosyayı oluşturan kişinin ilginçtir Marmara Üniversitesi BİM'den olduğu görülüyor. Anlaşılan Boğaziçi Üniversitesi kendi eleman ilanını bile hazırlayamamış ve taslağı Marmara'dan birilerinden gelmiş. Neden acaba?

Neyse bugünlük bu kadar ama yarın Boğaziçi Üniversitesinden başka tuhaf bir haberimiz olacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Teknolojinin ‘hype'ları ve yapay zekâ kışları

Bütün dünya yapay zekâ konusunda yarışırken, ülke olarak geride kalmamak da önemli. Ama yapay zekâ konusunda “moda"larla hareket etmemek ve “hype"lara kanmamak lazım. Aksi takdirde yapay zekâ konusunda bir şeyleri yanlış anlıyor haline geliyoruz. Bu da gelişmeleri yanlış yönlendiriyor ya da durduruyor

Güneydoğu Asya, organize siber suçun küresel merkezi oldu

Güneydoğu Asya’dan ülkemize doğru da dolandırıcılık işleri olduğunu, çevremizde rast geldiğimiz dolandırıcılık olaylarından görüyoruz. Zaten son zamanlarda ortaya çıkan “kişisel veriler çalınmaları” da bu tür olaylarla birlikte düşünülmelidir. Bu nedenle ülkemizde farkındalığın artması için, bu rapora dikkat gösterdik ve paylaşıyoruz. Umarız yetkililer de ilgileniyorlardır

İnternet hızında yerinde sayıyoruz ama 2,5 yılda fiyatlar 4 kat artmış

Tüketicinin "mecburi operatör seçimi"ne maruz bırakıldığı, fiyatların uçtuğu, yatırım yapılmayan, tüketicilerin ödediği fahiş fiyatların nereye gittiği belli olmayan bir telekom sektörü var. Teknoloji çağında, ülkeye ve gençliğimizin geleceğine yapılan pek çok kötülükten birisi de budur

"
"