23 Haziran 2024

Venezuela'da seçime doğru: Maduro'nun sınavı

Maduro, iktidarını koruyabilecek mi seçimi kaybederse sonuçları tanıyacak mı yoksa daha önce yaptığı gibi daha da otoriterleşecek mi göreceğiz. Ancak şunu söylemek gerekir ki Maduro'nun özellikle 2016'dan bu yana iktidarda kalabilmek için siyasete yaptığı antidemokratik müdahaleler, sadece seçim sonuçlarına değil ülkenin geleceğine de gölge düşürüyor

Seçimlerin mevcut sorunları çözmesi beklenir. Venezuela'da yaklaşan başkanlık seçimleri ise tam tersine başlı başına bir mesele. 

28 Temmuz'da, Bolivarcı rejimin kurucusu Hugo Chávez'in 70. yaş gününde gerçekleşecek olan seçimde, mevcut Başkan Nicolás Maduro, üçüncü kez başkanlık için yarışacak. Chávez'in hayatını kaybettiği 2013 yılından bu yana iktidarda olan Maduro, seçilirse 2030'a kadar görevini sürdürecek.

"Seçimler özgür ve adil olacak mı?", "Maduro, seçim sonuçlarını tanıyacak mı?" gibi endişelerin öne çıktığı süreçte yoğun bir kutuplaşma ortamı hâkim.

Chávez'in milliyetçilik, sosyalizm ve anti-emperyalizm temelleri üzerine kurduğu Bolivarcı ideolojisi Chavismo, Venezuela'da 25 yıldır iktidarda. Ancak son yıllar, Bolivarcı hükümet için hiç de kolay geçmedi.

Yaklaşık on yıl önce Venezuela ekonomisinde büyük bir çöküş yaşandı. Temel ihtiyaç ve gıda malzemelerinin bulunamadığı, ucuz ekmek için uzun kuyrukların oluştuğu bu süreçte, milyonlarca insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bugün dünya genelinde yedi milyonun üzerinde Venezuelalı göçmen ve mülteci bulunuyor.

Yine de Maduro, 28 Temmuz seçimine göreceli bir refahla giriyor. 2018'deki başkanlık seçimlerine kıyasla Maduro'nun seçim kampanyası çok daha iyi koşullar altında gerçekleşti. Artık ülkede uzun kuyruklar yok ve ABD yaptırımları devam etse de Donald Trump dönemindeki kadar yıkıcı bir etki söz konusu değil.

2018'deki seçimde muhalefet boykot kararı almış, katılım oranı yüzde 45'te kalmıştı. Bu oran, Venezuela tarihindeki en düşük katılım oranıydı. Maduro, yüzde 67 oy oranıyla başkan seçilse de muhalefet seçim sonuçlarını tanımamış, dahası muhalefet lideri Juan Guaidó kendisini Venezuela başkanı ilan etmişti. 2019'da Trump'ın Guaidó'yu resmen tanıması ise Venezuela'yı önce diplomatik, ardından ekonomik yaptırımlarla ve pandeminin etkisiyle derinleşen bir insani krize sürükledi.

Bugünkü seçimde ise muhalefet strateji değiştirmiş durumda. Boykot yok, koalisyon var. Bu seçim, çoğu muhalif tarafından Venezuela'da son on yıldır gerçekleşen "ilk anlamlı seçim" olarak görülüyor. Hatta bu seçimin ülkede değişim için son fırsat olduğunu düşünenler çoğunlukta. 

Anket şirketlerine göre tahminler epey farklılaşıyor. Örneğin IdeaDatos'a göre Maduro yüzde 52 ile önde görünüyor. More'ye göre ise en geniş muhalefet koalisyonu olan Birleşik Demokratik Platform (Plataforma Unitaria Democrática/PUD) adayı Edmundo González, yüzde 46, Maduro ise ancak yüzde 21 oy alabiliyor. Hangisinin daha gerçekçi olduğunu önümüzdeki ay öğreneceğiz. Ancak şimdiden söylemek gerekir ki bu farklı tablo sadece anketlerle sınırlı değil. Seçim süreci baştan sona iktidar ve muhalefet tarafından bambaşka şekillerde algılanıyor ve yorumlanıyor.

Nicolás Maduro ve Edmundo González

Barbaros Anlaşması, ABD ve muhalifler

17 Ekim 2023'te Maduro hükümeti ile muhalefet koalisyonu PUD arasında imzalanan Barbaros Anlaşması, demokratikleşme umuduyla atılan önemli bir adımdı. İktidarla muhalefet arasında yeniden diyalog yolu açan anlaşma, tarafların birbirini tanımasına ve ilişkilerin karşılıklı saygı temelinde yürütülmesine dayanıyordu.

Seçim sürecine müdahale edilmeyeceği, sürecin AB ve BM gibi kurumların seçim gözlem misyonları tarafından izleneceği ve iki tarafın da sonuçları tanıyacağı, anlaşmada taahhüt altına alındı. Anlaşmanın ardından Washington yönetimi, Venezuela'nın petrol ve altın sektörlerine uyguladığı yaptırımları hafifletti.

Ne var ki taraflar, muhalefetin önde gelen ismi María Corina Machado'nun seçimde aday olup olamayacağı konusunda bir türlü anlaşamadı.

Haziran 2023'te Venezuela Mali İşler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, Machado'ya 15 yıl siyasi yasak getirilmişti. Gerekçe, Machado'nun ABD yaptırımlarını ve Juan Guaidó'nun resmi olmayan başkanlığını desteklemesi ve Venezuela'ya askerî müdahaleden yana olmasıydı. Machado, kamu etiğini, hukukun üstünlüğünü, barış ve egemenliği ihlal etmekle suçlanıyordu.

Muhalefete göre, Barbaros Anlaşması kapsamında Machado'nun adaylığına izin verilmeliydi. Maduro'nun en büyük rakibi olarak görülen Machado'nun yarışamadığı bir seçim, muhalefet açısından meşru olamazdı.

Maduro yönetimine göre ise Machado, ABD'nin rejim değiştirme politikasına aktif olarak destek veriyor ve Venezuela'nın egemenliğini tehdit ediyordu. Buna göre, bir ülkenin bağımsızlığını ve egemen kurumlarını tehdit eden ve dış güçlerle iş birliği yapanların siyasetten menedilmesi, Venezuela'ya özgü bir olgu değildi. Maduro yanlısı analistler, ABD'de de benzer siyasi yasakların olduğuna dikkat çektiler. 

María Corina Machado

Bütün bu tartışmalar devam ederken, Machado, yasaklı olmasına rağmen, 22 Ekim 2023'te muhalefetin düzenlediği ön seçimlere katıldı. 10 muhalif adayın katıldığı ön seçimde oyların yüzde 92'sini alan Machado'nun yıldızı giderek parlıyor, özellikle yabancı basında kendisinden Venezuela'nın kaderini değiştirebilecek, geleneksel siyasetin dışından gelen (outsider) bir kahraman olarak bahsediliyordu.

Ne var ki Machado, "outsider" olmaktan çok uzaktı. 2002'de Chávez'e karşı darbe girişimine katılan Machado aynı yıl ABD'li bir sivil toplum örgütü olan NED (Demokrasi İçin Ulusal Fon) fonlarıyla Súmate adlı sivil toplum örgütünü kurmuş ve Chávez'e karşı referandum için büyük bir kampanya başlatmıştı. Giderlerini USAID'in (ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı) karşıladığı kampanyanın ardından referandum için yeterli imza toplandı. Ancak Chávez, 2004'teki referandumdan yüzde 59 oyla iktidarını güçlendirerek çıktı. 

Machado ise 2004'ten bu yana muhalefetin demokratik olmayan tüm girişimlerinde başat rol oynadı, 2014'teki şiddetli sokak çatışmalarını (guarimbas) kışkırttı.

Venezuela'da aşırı sağı temsil eden Machado'nun ekonomik iyileşme için temel reçetesi, petrol sanayiinden eğitim sistemine uzanan geniş çaplı bir özelleştirme programına dayanıyor. Ancak onu radikal yapan temel unsur, Maduro'yu iktidardan düşürmek için şiddeti meşru bir yol olarak görmesi.

Ocak 2024'te Venezuela Yüksek Adalet Mahkemesi, Machado'nun siyasi yasağını onaylayınca işler yeniden karıştı.

Bu kararın ardından ABD, Venezuela'ya yeniden yaptırım uygulamaya başladı. Ancak ne ABD baskısı ne de Machado'nun sokaktaki kitlesi adaylığın yolunu açmaya yetmedi. Bunun üzerine PUD koalisyonu yeni bir aday belirledi: Eski bir diplomat olan Edmundo González.

González, Venezuelalılar için tanıdık bir isim değil. Adaylık, González'in kendisi için bile büyük bir sürpriz oldu. Ancak Machado'nun desteği, onu Maduro'ya karşı önemli bir rakip haline getiriyor.

María Corina Machado ve Edmundo González

Venezuela'nın geleceği

Venezuela'da kime sorarsanız sorun seçimler adil değil. Muhalefet açısından bakarsanız, otoriter hükümetin baskısı yüzünden yarış eşit şartlarda yürümüyor. Bu yılın başından beri on muhalif parti üyesi tutuklandı. Machado'nun kampanya menajeri dahil bu on üye hükümet karşıtı komplolara karışmakla suçlanıyor. Ayrıca hükümetin seçimi takip etmesi için davette bulunduğu AB gözlem heyetinden davetini geri çekmesi de bir diğer kaygı unsuru.  

İktidar açısından bakıldığında ise ABD baskısı yüzünden seçim adil değil. Eyalet valilerinden Luis Marcano şöyle diyor: "Seçmen, kafasına bir tabanca doğrultulmuş gibi hissediyor: Maduro'ya oy verin, yaptırımlar devam etsin."

Maduro, bu koşullarda iktidarını koruyabilecek mi seçimi kaybederse sonuçları tanıyacak mı yoksa daha önce yaptığı gibi daha da otoriterleşecek mi göreceğiz. Ancak şunu söylemek gerekir ki Maduro'nun özellikle 2016'dan bu yana iktidarda kalabilmek için siyasete yaptığı antidemokratik müdahaleler, sadece seçim sonuçlarına değil ülkenin geleceğine de gölge düşürüyor.

Maduro, iktidarda kalsa bile şurası çok açık ki kendisini destekleyen kitle, onun siyasi projesiyle artık eskisi gibi bağ kuramıyor. Sosyolog Reinaldo Iturriza'ya göre, son on yılda Chavista siyasi kimliğinden büyük bir kopuş yaşandı. Maduro rejimi otoriterleştikçe ve yozlaştıkça kitleler kendilerini bu iktidarın bir parçası gibi hissedememeye başladılar.

Chávez, 1999'da iktidara geldiğinde çoğunluğu yoksullardan oluşan bu kitleye gururla sahiplenecekleri yeni bir politik kimlik sunmuştu. O güne kadar karar alma süreçlerinden dışlanan ve petrol zengini bir ülkede yoksunluk çekenler, artık söz sahibiydi.

Chávez, Venezuelalılara yeni bir ülke vaat etti, tüm bölgede de benzer radikal süreçlerin yaşanması için öncü oldu. Ancak onun başlattığı devrim süreci çelişkiler ve zorluklarla doluydu ve süreç boyunca devrimin tüm kazanımları birer birer eridi. Geriye Maduro'nun elinde artık karşılık bulmayan bir anlatı kaldı. 

Maduro'nun seçim için Chávez'in yaş gününü seçmesi boşuna değil. Ne var ki 28 Temmuz, ona zafer getirse bile ülkedeki temsil krizi giderek derinleşmeye devam edecek.  

Esra Akgemci kimdir?

Esra Akgemci, Lisans eğitimini Hacettepe İktisat (İngilizce), yüksek lisans ve doktora eğitimini Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde tamamladı. ABD, Meksika, Şili ve Brezilya'da lisansüstü araştırmalarda bulundu.

Kâzım Ateş ile birlikte Dünyanın Ters Köşesi Latin Amerika: Tarih, Toplum, Kültür (İletişim, 2020) adlı kitabı derledi. Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktor öğretim üyesi. ODTÜ Latin ve Kuzey Amerika Çalışmaları programında yüksek lisans dersleri veriyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Mutluluğun karikatürünü çizebilir misin Quino?

“Ses verelim lütfen, siz dünyayı değiştirmek için acele etmezseniz, dünya sizi değiştirecek gibi görünüyor!”

Kutsal bitkiden endüstriyel ürüne: Tekila üretimi agaveyi bitirecek mi?

Endüstriyelleşen agave tarımı, sadece yarasalar için değil agaveler için de büyük bir tehdit oluşturuyor. Zira bitkinin çoğalmasını sağlayan yarasalar olmazsa agave de olmaz. 10 milyon yıldır birlikte evrimleşen bu iki türün kaderi birbirine bağlı

Maduro ve Latin Amerika solu

Maduro, otoriter politikalarını Amerikan emperyalizmine karşı mücadele temelinde meşrulaştırmaya çalışıyor. Sadece Venezuela’da değil Latin Amerika genelinde ABD’nin solcu iktidarlara karşı rejim değiştirme politikası uyguladığı ve darbecileri desteklediği ortada. Ancak Maduro’nun giderek otoriterleşen rejimi, Amerikan emperyalizmine karşı Bolivarcı Devrim’in kazanımlarını korumaya çalışmaktan çok kendi kişisel iktidarını devrim pahasına konsolide etmeye yarıyor

"
"