11 Eylül 2022

Kültür ve yaratıcılık felsefesi neden bu derece önemli?

Hayat içinde bir felsefe oluşturarak yaratıcılığı beslediğimizde sanırım mutluluk süreleri uzuyor veya hayata huzur yayılıyor diyebiliriz

Genellikle herkesin bildiği felsefe sözü, Yunanca ''philosophia'' sözcüğünden gelir ve Arapça'dan dilimize geçer. Philosophia ise iki sözcükten kurulmuştur. İlki sevgi ikincisi ise bilgelik veya bilgi demektir.

Bilgiyi, bilgeliği sevmek demektir.  

Bu da her alana yayılabilecek ve sosyal değerler, etik, estetik, karar alabilme yetisi, yaşam biçimlerine orantılı olarak pratik hayatın tüm alanlarına dokunabilme gibi planlı ve bilinçli düşünebilme kapasitesi oluşturur.

Görme ve algılama yetileri, kültürel birikimler, ilgi alanları ve bunların üzerine kurulan sistemler kişilerin özgür irade ile sosyal ve duygusal alanda öğrendiklerinin toplamı ile oluşarak, sanata, estetiğe, yaratma özgürlüklerine zemin oluşturur.

Eğer istediğiniz felsefi ve deneysel alanı çevrenizde bulamamış iseniz, bütün bu temeli oluşturan bilgelik ve sevgi ile o alanı kendiniz yaratırsınız. Yaratıcılık dediğimiz algı içinde, eğitim, görsel hafıza, doğayı ve bilimi okuma, öğrendiklerini akılda tutma ve bir felsefe ile birleştirerek aktarma süreçlerinin toplamı var. Buna ''kendine alan açmak'' da denilebilir.  

Zenginleştirilmiş ve yaratıcılıkla beslenmiş ve hatta yaratıcı sanatı (estetik) ortak payda olarak kullanıp araç gereçten teknolojiye uzanan serüvende yeniden tanımlayıp, çoğaltıp derinleştiren bir üretim biçimi olabilir. Bu alan, yazmaktan el ile yapılan üretimlerin ritmik müziklerine, resimden çamura giden tüm sanatsal disiplinlere, bestelere, desenlere yansır. Bazen bulunamayan bir el aletini de üretmek girer bunun içine, malzeme bulamadığı için ağaç dalını sanata dönüştürmek de girer. Yokluklardan çıkan birçok üretim vardır.

Anadolu topraklarında bunları çokça görürüz. Server Tanilli, Uygarlık Tarihi ders notları 1980'de toplumların ekonomik ve sosyal yapılarına ışık tutan değerler sisteminin içinde araştırma, geliştirme, kültür ve yaratıcı sanat, üretim yöntemleri ile zenginleştirilmiş yaratıcılık değerlerinin, uygarlık tarihini oluşturduğunu anlatır. Uygarlığı bir halktan diğerine farklı kılan, onu özgün yanını oluşturan, yaşam biçimlerinin, kullandıkları aletlerin, yarattıkları kültürün, entelektüel ve sanatsal faaliyetlerinin, örgütlenme modellerinin ve felsefelerinin bir bütünü olduğunu anlatır.

Neden dönüp hep aynı konulara farklı yerlerden ulaştığımıza gelince, estetik ve kültürel taşıyıcılığın nerelerde kopup kırıldığına, hangi alanlarda yok olduğuna, nasıl ve neden yozlaştığına bakmak istemekten kaynaklıdır.

Estetik algı dediğimiz yetiyi kaybetmemek adına estetik hazzı da içine alan bir konuda düşünsel bir alan açmaya çalışmaktan kaynaklıdır.

"Estetik değer ve estetik haz bir korelasyon içinde bulunur!" der İsmail Tunalı.

Yaratıcılık ile, düşünmeyi soru sormayı kıyaslama yapmayı, algıyı güçlendirerek görmeyi, sentez yapabilmeyi ve kişilerin evrensel boyutta özgür düşünebilme yetisinin desteklenmesinin değerliliğini açığa çıkartırız. Bu da felsefe ile oluşur.  

Hayat içinde bir felsefe oluşturarak yaratıcılığı beslediğimizde sanırım mutluluk süreleri uzuyor veya hayata huzur yayılıyor diyebiliriz. Yaşamın her katmanında yaşlı veya genç insanın, üretim içindeki bir köyün, bir ev kadınının, mesleğini yapan her bireyin de yaratıcı olma hâli vardır. Hayatı sevebilmek de iş geliştirme, bir hobinin peşinden gitme, bir buluş yaratma, en iyi bitkiyi yetiştirme gibi yetilerinin ve arzularının olması hayata değer katar.  

Yaratıcılık, hayatın her alanına özel hayata, iş hayatına yansımaları müthiş gelişmelere ve yeni açılımlara beyaz sayfalar açar. Kurtarıcıdır. Bilgi birikimi ve kültür gerektirir, varolmayan gerçeküstü bir felsefe ile ve hayal gücü ile edinilen bir yenilik, insanın hayatına dokunur.

Yaratıcılığın sanatsal üretim ile bilimsel üretim alanındaki kesişme noktaları aynıdır. Her ikisi de özgün düşünce ile başlar ve içsel kaynak yine yaratıcılıktır. Bilim, bilmediklerimizi bilgiye dönüştürürken, sanat bilinmeyeni görünür kılar. Kavranır, algılanır, elle tutulur gözle görülür hale getirir. Duygu dünyamız böyle gelişir. Bir müzik sizi alıp başka dünyalara taşır. Kalbinize değer. Bir resim görsel dünyanızdan başlayarak sizi sarsarak, zenginleştirir.

Bilim farklı kılar, ama sanat felsefe ile başlar.

Esmer Erdem

Esmer Erdem, sanat tarihçi bir anne ile ressam bir babanın kızı olarak Ankara'da doğdu.

Sanatsal projeler ve sanatsal üretim alanında yoğunlaştı.

Hayatında iz bırakan en önemli dönemi, “Urart Okulu” denilebilecek sistem ve Mehmet Kabaş'a borçlu olduğunu vurgular.

Müze replikaları ve özel tasarım ürünlerle markaların üretiminde çalıştı, uzun süre DÖSİMM (Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü) için heykel, takı ve sanatsal obje üretti; dünya turizm fuarlarında 300 parçalık Eski Hitit'den günümüze kadar gelen Anadolu Uygarlıkları Replika Koleksiyonu'nu sergiledi.

Armaggan mağazalarının kuruluş, markalaşma ve konsept sürecinin belirlenmesinde yer aldı, "luxury handcraft" akımının Türkiye'de başlatılmasının öncülerinden oldu. Tüm atölye ve tasarım-üretim ekibinin oluşumu, Hereke tezgâhlarında Osmanlı kumaşları dokumasına kadar giden kültürel süreci kurdu. Gaziantep Tasarım Mağazası ile ‘kutnu kumaş'ın kullanım alanlarını genişleterek dünyaya tanıtılmasında rol üstlendi.

Edirne Tasarım, Zeugma Müzesi koleksiyonu, Cumhurbaşkanlığı özel hediyeleri, Ankara CSO tasarım mağazası, Atatürk Kültür Merkezi tasarım mağazası ile birçok kurum ve kuruluşta statü hediyeleri üretimi gibi iş ve sanat projelerinde yer aldı.

Esmer Erdem Sanat Tasarım Üretim Şirketini kurdu, çalışmalarına İstanbul ve Bodrum'da sürdürüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Semboller ve renkler

Has yaratıcılık budur bence.. Renkler ve sembollerle oynayanların ilkesi ile yaşanacaklar.. Bir anlamda duyguları, duyarlılıkları, hazları, umutları öznel biçimde kurgulamak.. 

'Günlük!' diye başlayan yazılar..

Anılar gelir, aslında kendi kalakalmışlığına ağlarsın; varken hiç düşünmediğin olayları, birlikte geçirilen zamanları anımsarsın..

Özgürlük üzerine..

Acıdan, ayıplardan, baskılardan, hayata dayatılan engellerden ne zaman korkulmaz ve özgürleşilir?

"
"