Günlük diye başlarsınız, aylık saatlik yazılara dönüşür.. Günceden, günlükten kopmuş yazılar olur bazen.. Ve aniden güncele kayar.
Anlamsızca başka yerlere kaçar sözler ve dilden dökülenler bazen.. Çünkü her ne kadar belli bir konuya odaklansak da beynimizin bir tarafını dizginleyemediğimiz zamanlara esir düşeriz.
Yaşamak başka, yazmak başka olur..
Bir güne uyanmak ve o günün olayları peşi sıra gitmek gibi.. Bir yakınını kaybettiğinde, her şeyi varlık yokluk arasında gidip gelen, aslında neden çok üzüldüğünü ve neye gözyaşı döktüğünü sorgularken bulursun kendini ve günce değişiverir.Tıpkı Furu Türk' ün bir gece yok oluşu gibi gündem farklılaşır.
Anılar gelir, aslında kendi kalakalmışlığına ağlarsın.
Varken hiç düşünmediğin olayları, birlikte geçirilen zamanları anımsarsın. Güncenin ilk satırları kayar.
Tam da benim bugün Furu'nun gidişi ile kayan satırlarım ve günce'm gibi..
Cip, Anadolu yolculukları için ideal taşıttır..Aşmayacağı hendek, geçemeyeceği taş yığını yoktur. Cipte oturunca insan güven duyar, yüksektedir, güçlü bir aracın içindedir, hele üstü açık ise açık havada ılık ılk esen rüzgarla biraz başı dönerek ve gülerek yolculuk yapar..
Ege'nin birçok yerinde olduğu gibi zeytin ağaçları ile örtülü dağların manzarasına doyamazsınız.. Bu güzelliklerin sırrını ararken kekik kokuları, çam kokuları gelir rüzgarla. Aphrodite. denizlerin köpüğünden doğmuşsa, Helene daha bir yücedir.. Zeus, Leda, Artemis bütün Tanrı ve Tanrıçalar sıraya girer Ege'de.
Tanrıça Aphrodite, altın elmayı kendisine veren yakışıklı çobanın muradına ermesi için elinden geleni yapar. İşte o tatlı tatlı esen rüzgar Paris'in gemisini Mora kıyılarına kadar götürür ve Paris, Sparta Kralı Menelaos'un sarayına konuk olarak gelir. Konuk olmak, İlk Çağ toplumunun temel taşlarından birisidir.. Eve gelen konuk, iyi karşılanır ve ne kadar kalmak isterse o kadar kalır. Giderken yanına birçok armağan verilir ve bir bağlılık yemini edilirmiş.
Biz de sanki bu dünyada iyi ağırlanıyoruz, istediğimiz kadar kalıyoruz diyemem ama, giderken yanımızda götürdüğümüz armağanlar ne işimize yarıyor bilmiyorum. Bilimsel olmasa da ''Hayat! Bizi ne ile sınıyorsun'' dediğimiz o kadar çok zaman var ise ve o armağanlar bu çağda bizim ruhsal olarak edindiğimiz deneyimler ve öğretiler ise o zaman daha iyi çalışmalıydık dersimizi.
Anlamsız dediğimiz her şey bir anda çok anlam kazanır ve ilk sıraya yerleşirken hayatımızın akışında bunu yapan da etkilenen de kendimiz değil miyiz?
Camus ise her şeyi ''anlamsızlık'' diye algıladığımız anda , zaten anlamlı bir şeyi dile getiriyoruz der.. Dünyanın hiçbir anlamı olmadığından söz etmek, her türlü değer yargısını ortadan kaldırmak anlamına gelir.
Issız dağlardan ve dar toprak yollardan geçerek vadiye inmek, gece ise Ay Tanrıçası Selene'yi düşünmek ve Selene göklerde ne zaman doğarsa, nerede doğarsa, oraya ışık saçarken ölümsüz tanrıları düşünmek birden hayata anlam katmaya yetmez mi?
Ölümsüz tanrılar kimi zaman kıskanırlarmış insanların mutluluğunu. Her ne kadar günce değişse de gündem hep önce. Bugün de günlerden Furu..
Dağınık beyaz saçları ile, kocaman cipi ile, Ege dağlarında, Mazı'da, Mumcular'da, Güvercinlik'de, Selimiye'de, Pedessa'da onun rüzgarları esmeye devam edecek..
Biz onun kocaman varlığı ile çok mutlu olduk. Kekik kokuları, dağlar, yaşama yaşam katan varlığı ile hep güç oldu..
En karanlık gecelerde, yıldız kaymalarını izlemeye gittik.. "Hadi biraz daha tepeye çıkalım, daha iyi görünür" diyerek hiç korkmadan.. Çünkü Furu vardı.
O yüzden bugün günce de Furu, günlük de Furu, gündem de Furu..
Esmer Erdem kimdir?
Esmer Erdem, sanat tarihçi bir anne ile ressam bir babanın kızı olarak Ankara'da doğdu.
Sanatsal projeler ve sanatsal üretim alanında yoğunlaştı.
Hayatında iz bırakan en önemli dönemi, “Urart Okulu” denilebilecek sistem ve Mehmet Kabaş'a borçlu olduğunu vurgular.
Müze replikaları ve özel tasarım ürünlerle markaların üretiminde çalıştı, uzun süre DÖSİMM (Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü) için heykel, takı ve sanatsal obje üretti; dünya turizm fuarlarında 300 parçalık Eski Hitit'den günümüze kadar gelen Anadolu Uygarlıkları Replika Koleksiyonu'nu sergiledi.
Armaggan mağazalarının kuruluş, markalaşma ve konsept sürecinin belirlenmesinde yer aldı, "luxury handcraft" akımının Türkiye'de başlatılmasının öncülerinden oldu. Tüm atölye ve tasarım-üretim ekibinin oluşumu, Hereke tezgâhlarında Osmanlı kumaşları dokumasına kadar giden kültürel süreci kurdu. Gaziantep Tasarım Mağazası ile ‘kutnu kumaş'ın kullanım alanlarını genişleterek dünyaya tanıtılmasında rol üstlendi.
Edirne Tasarım, Zeugma Müzesi koleksiyonu, Cumhurbaşkanlığı özel hediyeleri, Ankara CSO tasarım mağazası, Atatürk Kültür Merkezi tasarım mağazası ile birçok kurum ve kuruluşta statü hediyeleri üretimi gibi iş ve sanat projelerinde yer aldı.
Esmer Erdem Sanat Tasarım Üretim Şirketini kurdu, çalışmalarına İstanbul ve Bodrum'da sürdürüyor.
|