21 Nisan 2024

Sakuralara yürüyorum

Sakuralara yürüdüğüm sabahlar, zihnimden bilincime paragrafını arayan sözcükler, yaşanmışlıkları yoklayan anılar da yürüyor

Benim gri şehrim Ankara'da baharın gelişi, evime çok yakın vadideki sakuraların açışı ile şenleniyor.

Kışın tozlarını, aydınlık sabahlara kavuşamayan uzun karanlık günlerin kasvetini sandığa kaldırmak için sabırsızlanıyorum.

Sakuralar belirdiği zaman da bir tefekkür seremonisi olarak her sabah onlara yürüyorum.

Yalnızlığımla yeniden buluşabilmek becerime, pandemi sayesinde kavuştuğumu söylemeliyim.

Tüm plan ve tasavvurlarımı allak bullak eden pandemiye aslında ne çok şey borçluyum.

Fırtınadan kıyıya vurabilenler benim şimdi yaptığım gibi fırtınaya övgüler dizer elbet.

Büyük bir kalabalıkta bir başına kalmış hissetmek, beni yalnızlığımla buluşmaya mecbur bırakmıştı.

Sakuralar, geçmişi kış, geleceği yaz olan bir zaman köprüsünü süsleyen tak'lar gibi nisan ortalarında tüm ihtişamlarıyla belirirler.

Bu bahar, sakuralar açmadan önce, mart başında herkesin kollarını süsleyen marteniçkalardan iki adet takmıştım ben de.

Ne cehalete çare, ne neşeye bahane olan bir bilgi çöplüğünde yaşıyoruz.

Bu nedenle de geçmiş ve gelecekle bağımızı yoklayan, ortak belleğe uğrayan ritüellerle oyalanmak, bize uğramadan yanımızdan akıp gitmekte olan zaman ile selamlaşmak gibi gelir bana.

Hıdırellezde gül ağacına dilek asıp, sabah gün doğmadan onu oradan almak için uyanıp cebine koyan, sonra ne dilediğimi unuttuğum halde, duru bir su ile kavuşturana kadar cebimde taşıyıp, dileğimin arkasından el sallayan kişiyim ben.

Söylentiye göre o dilek bilekliklerini leylek görünce çıkaracaktık.

Pandemiden önceki baharda Amsterdam'a yakın Giethoorn köyünde leylek yuvalarına denk gelmiş ve onlar uçarken gökyüzüne bakarak "çok seyahat" dilemiştim.

Ama sonra seyahatsiz hatta mevsimsiz bir zaman dehlizine düştüm.

O nedenle ritüelin leylek görmek kısmını iptal etmekte sakınca görmedim.

Yerel yönetim seçimlerinin olacağı 31 Mart sabahı leylek görmekten de iyi günlerden de umudu kesmiş olarak Eymir Gölüne yürüyüşe indim.

Çiçek açmış ağaç dalları marteniçkalarla doluydu.

Nispeten ıssız bir ağacın dalına iki marteniçkamı yan yana astım. 

O akşam uzun süredir duymadığım kadar iyi haberler ile uyuştum sanki.

Sokaklarda ateş dansı yapacağımı vadettiğim dileğim gerçekleşmiş ama ben yerimden kıpırdayamaz olmuştum.

Sevinmeyi unutmuştum.

Coşkuyla yaşayamadığım o sevinç sonradan bir "yürek soğutan" gibi ferahlattı tüm bedenimi, zihnimi.

Artık umutlu olmak yaşlarından çok, bulduğumla yetinmek yaşlarındayım.

Ne var ki bulduğunuz böylesi bir felaket olunca, insan sık sık umutsuzlukla sınanan direncini "dilek çaputlu" bir mucizeyle de bilemek istiyor.

Sakuraların geçiciliği büyüleyici gelir bana.

Kötülüğün, yıkıcılığın niye sürekli aynı tekrara kaldığını anlamak zor değil.

Kötülük aslında hiç beliremiyor.

Yalnızca beliren iyi şeyleri, güzellikleri yok ediyor.

Sonra da yine önüne katacak bir şeyler bulduğu yeni bir dalgaya kadar biraz sönümleniyor.

Belleğin vahalarına uğrayabilecek kadar "yalnız" zaman geçirebilsek, orada kadim bir sırrın suyundan içeceğiz.

O sır; "geçicilik".

İkinci dileğimin ne olduğunu ise anımsayamıyorum.

Belki bir ıhlamur ağacı kokusu ile anımsarım.

Sakuralara yürüdüğüm sabahlar, zihnimden bilincime paragrafını arayan sözcükler, yaşanmışlıkları yoklayan anılar da yürüyor.

Zamanı gelmiş bir kitabı yazmaktayım çünkü.

"Bunun zamanı gelmiş, bağlasan durmaz" derdi ninem.

Öyle bir kitap.

Yazmak, bir kitap ayracı koyduğum benliğime dönmek gibi.

Virginia Woolf'un şu sözleri yürüyüş ritmime eşlik ediyor:

"Yeryüzünün tek kusuru ben miyim?"

Mitokondriyel havvalarımız, kısa bir zamanı süsleyen sakuralar gibi Nazım Hikmet, Cemal Süreya şiirlerini süsleyen kadın atalarımızı o satırlardan çıkartmak için, esin perilerini yolluyor.

Poz poz fotoğraflarını çekiyorum sakuraların.

Oysa daha önceki baharlardan kalma sayısız benzer fotoğraf kayıtlı.

Esin Şenol kimdir?

Esin Şenol, lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde tamamladıktan sonra, tıp eğitimini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1987 yılında tamamlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı'nda Araştırma Görevlisi olarak uzmanlık eğitimine başlamıştır. 

Aynı anabilim dalında 1992 yılında ihtisasını tamamladıktan sonra uzman olarak göreve başlamış, 1995 yılında yardımcı doçent, 1996 yılında doçent, 2003 yılında da profesör unvanlarını almış ve 2009-2013 yılları arasında anabilim dalı başkanlığı yapmıştır. 

1999 yılında Tufts University, New England Medical Center, Boston/MA'da "Kemik İliği Transplantasyon Ünitesi"nde Research Fellow (Araştırma Asistanı) olarak çalışmıştır. Halen kanser hastalarının infeksiyon izleminde konsultan olarak görev yapmakta ve bu konuda araştırmalarını sürdürmektedir.

Prof. Dr. Esin Şenol, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları Ve Klinik Mikrobiyoloji Anablim Dalı Öğretim Üyesidir.

Ayrıca bağışıklama ve özellikle erişkin aşılması ile ilgili çalışmalar yürütmekte olup,

Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı bünyesinde Türkiye'deki ilk "Erişkin Aşı Merkezi" kurmuştur. 

2013 yılında KLİMİK (Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları) Derneği alt grubu olarak, Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu (EBÇG) kurmuş ve halen başkanlığını yürütmektedir. 

Ayrıca; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Komite (2005-2007), Gazi Üniversitesi Akademik Değerlendirme ve Akreditasyon Ofisi (GÜADEK) –Kurucusudur (2005-2007).

Gazi Üniversitesi - Avrupa Üniversiteler Birliği ve Bolonya Süreci Kurucusu (2005-2007) ve 

Febril Nötropeni Derneği Genel Sekreterliği (2005-2011) yürütmüş olduğu diğer görevlerdir.

TTB_Pandemi Çalışma Grubu üyesidir.

ATO Onur Kurulu Üyesi olarak çalışmıştır (2020-2022).

ATO-Yönetim Kurulu Üyesi (2006-2008) olarak çalışmıştır.

Halen T24 ve Birgün Gazetesinde köşe yazıları yazmaktadır.

Yabancı dili İngilizce olup evli, 1 çocuk annesidir.

Dünya Kitle İletişim Vakfı tarafından gerçekleştirilen 31. Ankara Uluslararası Film Festivali (3-11 Eylül 2020) ve 32. Ankara Film Festivalı (4-12 Kasım 2021) Düzenleme Kurulunda yer almıştır.

33. Ankara Film Festivalı (3-11 Kasım 2022) Düzenleme Kurulundadır.

İlgi alanları, sinema, yelken ve edebiyattır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

İyilik, güzellik ve çirkinlik

Sonbahar renkleri aslında doğadaki döngünün tablosu gibi. İyiliğin ne kadar yaşamsal, yalnızca yaşamsal da değil evrimsel bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum

Ağaçların gözyaşları

Artık uğruna çabalamaktan vazgeçmeye durduğum sevinçli zamanları düşlemeye dahi mecalim yokken sevinç, geçmiş zamanın küllerinden boy veriyor

Bağışlamaktan ibaret

Bağışlamamak, bağışlanamamaktan daha ağır bir külfet gibi gelir bana

"
"