2020 yılında ansızın bastıran salgın ile birlikte toplumsal yaşamlarımızda neredeyse tümüyle kesintiye uğrayan en önemli alanlardan biri de eğitimdi.
Yazgıyla uzlaşıp, alttan alıp tıp eğitimini çevirim içi yaptık.
Soluk soluğa kaldığımız maskeli servis koşuşturmalarına ara verip, bilgisayarların olduğu bir odada, ekranlara ders anlatıyorduk.
Ekranın sağ üst köşesinde sırasıyla isimleri beliren öğrenciler toplanınca derse başlıyorduk.
Yaklaşık iki yıl böyle eğitim yaptık.
2021 yılı yaz başlangıcında, 2020 yılı mezunları dahil açık havada bir mezuniyet töreni yapabildik.
Ben, 1987'de tıp fakültesini bitirirken, deontoloji hocamız Prof. Dr. Fuat Aziz Göksel, mezun olmadan önceki son dersimizde hekimlik andını uygulatırken ürpererek, seçtiğim mesleğin ne denli ağır bir sorumluluk olduğunun ayırdına varmıştım.
Ankara Tıp Fakültesinde her birini minnet ve hayranlıkla anacağım, her biri öncelikle alanında çok iyi hekim olan vakur, çalışkan, bilgili sayısız hocadan eğitim aldık.
Fuat Aziz Göksel, Türkçeyi kusursuz kullanan bir belagat ustası, bir insan hakları savunucusu ve barış yanlısıydı.
Nasıl karizmatik ve haliyle etkileyiciydi.
Derslerini nefessiz dinler, sözlerini aklımızda tutardık.
Psikiyatrist iken tıbbi deontolojiye geçmişti.
Tıbbi deontoloji, kısaca tıbbi etik olarak tanımlanabilir.
Etiksiz tıbbın olması kuşkusuz kabul edilebilir değildir.
"Hekimin mesleki etkinlikleri sırasında hastasına, hasta sahibine, meslektaşlarına ve topluma karşı uymak ve uygulamak zorunda olduğu kurallar, tutum ve davranışların normatif bilgisi."
Çok şanslıydık doğrusu, şimdi düşünüyorum da son yirmi yılda tıp fakültelerinde böyle çok katmanlı yetişmiş ve etkileyici akademisyen sayısı bir elin parmağını geçmez.
Onun bize uygulattığı hekimlik andının tamamı şöyledir:
"En kutsal inançlarım önünde, öğretmenlerim, meslektaşlarım ve burada bulunanlar önünde, kendimi ve onları tanık tutarak söz verip and içerim ki :
Bu yüce sanatı bana öğreten öğretmenlerimi annem ve babam gibi tanıyacağım; elimde olan iyiliği onlardan ve çocuklarından esirgemiyeceğim. Meslektaşlarım kardeşlerim olacaktır.
Tıp mesleği bilgilerini yasal hakkı olmayanlara öğretip, onların yasa dışı hekimlik etmelerine destek olmayacağım.
Benden zehir isteyene onu vermeyeceğim gibi, kimseye ölümün yolunu göstermeyeceğim.
Yasal koşullar dışında çocuk düşürtmeyeceğim. Yetkimin olmadığım müdahaleleri yapmayacağım; onları ehline bırakacağım.Kimsenin bedenini ve kişiliğini kötüye kullanmayacağım.Nereye girersem gireyim hastaya yardım için gireceğim.
Gerek mesleğimi uygularken, gerekse onun dışında görüp işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım; kimseye açmayacağım. Ömrümü temiz ve onurlu bir insan olarak geçireceğim.
Bu andımı yerine getirir ve verdiğim sözden dönmezsem, bütün insanlar arasında şerefle anılayım. Verdiğim sözden dönersem bunun zıddına uğrayayım."
Hekimlik andı, hekimin, insan haklarına, insan hayatına saygılı olacağına ve ayrımcılık yapmayacağına dair, kendine ve topluma verdiği sözdür.
Evrensel hekimlik andı, Dünya Tabipler Birliği'nin (DTB) en eski politika belgesi olan Cenevre Bildirgesi olup 2017 yılında güncellenmiştir.
Önce, evrensel hekimlik andının son yıllarda çok değiştirilmek istenilen üçüncü paragrafına bakalım.
"Görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime..."
2021 yılında, uzun bir zaman ara verdiğimiz yüz yüze eğitim döneminin sonunda yapacağımız mezuniyet törenini heyecanını yaşamakta iken telefonumda ürpertici bir not belirdi.
Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencileri şu notu iletiyor ve yardım istiyordu:
Hekimlik andından "etnik köken, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımı yapmayacağım" bölümü çıkarılmış ve andın öyle okunulması isteniliyor, inanç ve görüşlerinden bağımsız hekimlik değerlerini içselleştirmiş hekim adayları da buna isyan ediyordu.
Bir hekim cinsel yönelimin yalnızca bireyin kendisini ilgilendirdiğini, bir hastalık ve sapkınlık olmadığını ama cinsel yönelim konusundaki nefretin bir hastalık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini bilir.
Şimdilerde üçüncü paragrafın böyle eğilip bükülmesi, köklü tıp fakülteleri dahil, yaygınlaşmaya çalışıyor ve ne mutlu ki gencecik meslektaş adaylarımızın, öğrencilerimizin direnciyle karşılaşıyor.
Ama bir yandan, hekimlerin seyirci kaldığı kelepçeli tutuklu muayene haberleri beni derinden sarsıyor.
Servis nöbetlerim sırasında iki kez izlemimizde olan hastalar ile ilişkili tutukluluk kararı nedeniyle yakalama emri olduğu bildirildi.
İkisinde de tümüyle iyileştiklerine kanaat getirmeden izin veremeyeceğimi belirttim.
Kapısında nöbet tutarak bekleyen emniyet ve idare bu kararımı saygıyla karşıladı.
Ettiğimiz yemin dönülemeyecek kadar kutsal, çünkü yaşamı savunuyor.
Benim bu mesleğe yönelimimin nedeni beni epeyce düşündürmüştür
Şöyle not düşmüşüm:
"Üzerime hekim önlüğünü giydiğim 20'li yaşlarımdan sonra benim de kim olduğum hakkında çok fikrim yoktu doğrusu. O beyaz gömlek yalnızca bir mesleki giysi değil aynı zamanda tuhaf bir kimlik algısıdır çünkü. Gecenizi, gündüzünüzü, düşünceleriniz, hayallerinizi alır sizden, alır ki iyi hekim olasınız. Sizi erkenden büyütür hatta ölümsüzlüğe aldırmayan yanınızı yaşlandırır."
Her gün ölümle burun buruna gelinen koridorlar ve odalarda "yaşatma" meselesini nasıl bu denli içselleştirebilir ki insan.
Hekim olmayanlara çok yabancı gelebilecek, hem telaşlı hem ağır başlı bir duygu bu.
Şimdilerde, cinsel yönelim ve etnik kökene göre ayırım yaparak mesleğini uygulayacak, ettiği yeminden dönecek hekimler yaratmaya çalışan sistem, Hölderlin'in şu sözü ile çınlatıyor kulağımı
"Tehlike olan yerde kurtuluş da vardır."
Bize trajik bir kurtuluş gerekiyor.
Tehlike büyüdükçe bu olasılık da artıyor.
Esin Şenol kimdir?
Esin Şenol, lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde tamamladıktan sonra, tıp eğitimini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1987 yılında tamamlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı'nda Araştırma Görevlisi olarak uzmanlık eğitimine başlamıştır.
Aynı anabilim dalında 1992 yılında ihtisasını tamamladıktan sonra uzman olarak göreve başlamış, 1995 yılında yardımcı doçent, 1996 yılında doçent, 2003 yılında da profesör unvanlarını almış ve 2009-2013 yılları arasında anabilim dalı başkanlığı yapmıştır.
1999 yılında Tufts University, New England Medical Center, Boston/MA'da "Kemik İliği Transplantasyon Ünitesi"nde Research Fellow (Araştırma Asistanı) olarak çalışmıştır. Halen kanser hastalarının infeksiyon izleminde konsultan olarak görev yapmakta ve bu konuda araştırmalarını sürdürmektedir.
Prof. Dr. Esin Şenol, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları Ve Klinik Mikrobiyoloji Anablim Dalı Öğretim Üyesidir.
Ayrıca bağışıklama ve özellikle erişkin aşılması ile ilgili çalışmalar yürütmekte olup,
Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı bünyesinde Türkiye'deki ilk "Erişkin Aşı Merkezi" kurmuştur.
2013 yılında KLİMİK (Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları) Derneği alt grubu olarak, Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu (EBÇG) kurmuş ve halen başkanlığını yürütmektedir.
Ayrıca; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Komite (2005-2007), Gazi Üniversitesi Akademik Değerlendirme ve Akreditasyon Ofisi (GÜADEK) –Kurucusudur (2005-2007).
Gazi Üniversitesi - Avrupa Üniversiteler Birliği ve Bolonya Süreci Kurucusu (2005-2007) ve
Febril Nötropeni Derneği Genel Sekreterliği (2005-2011) yürütmüş olduğu diğer görevlerdir.
TTB_Pandemi Çalışma Grubu üyesidir.
ATO Onur Kurulu Üyesi olarak çalışmıştır (2020-2022).
ATO-Yönetim Kurulu Üyesi (2006-2008) olarak çalışmıştır.
Halen T24 ve Birgün Gazetesinde köşe yazıları yazmaktadır.
Yabancı dili İngilizce olup evli, 1 çocuk annesidir.
Dünya Kitle İletişim Vakfı tarafından gerçekleştirilen 31. Ankara Uluslararası Film Festivali (3-11 Eylül 2020) ve 32. Ankara Film Festivalı (4-12 Kasım 2021) Düzenleme Kurulunda yer almıştır.
33. Ankara Film Festivalı (3-11 Kasım 2022) Düzenleme Kurulundadır.
İlgi alanları, sinema, yelken ve edebiyattır.
|