31 Temmuz 2012

Ülke Bütünlüğü Endişesi Bir Paranoya mı?

İç ve dış güvenliğimize yönelik tehditlerin arttığı bugünlere, “Ülke bütünlüğü gibi klasik sözlerle sorunları ertelemeyelim...

 

İç ve dış güvenliğimize yönelik tehditlerin arttığı bugünlere, “Ülke bütünlüğü gibi klasik sözlerle sorunları ertelemeyelim”, “Ülkenin bütünlüğü tehlikede korkusu ile yaşamamak lazım, yok böyle bir durum, herkesi kapsayacak bir yapılanma lazım”, “Ülkede yaşayan bazı kesimleri gözardı etmeyin” gibi sözleri dinleyerek geldik. Bu tür sözler, değişik niyetlerle söylendi. Ülkemizin üniter yapısı, parlamenter sistemi, sınır güvenliğimiz ve bütünlüğümüz bakımından hoş olmayan, rahatsız edici bir noktaya varıldı ve maalesef bazı derin korkular, endişe hududunu aşıp, gözlerimizi ne kadar da kaçırıp hayatımızı devam ettirmeye çalışsak da önümüze geldi. Kimisi “Arap baharı İsyanı Türkiye’yi de sarar”, kimisi “Türkiye’den toprak almak da dahil olmak üzere Irak, Suriye ve hatta İran’ı da kapsayacak yeni bir yabancı devlet yapılanması aşamasına gelindi”, kimi iyimserler de “Türkiye, bölgesel bir güç olarak federasyon çatısı altında başkanlık sistemi ile bölge hakimiyetine sahip olur” tezlerini ileri sürerek, kendilerince duruma açıklık getirmeye çalıştılar. Elbette biz bu seçeneklerin savunuculuğunu yapamayız, ancak doğruluğunu, ciddiyetini araştırarak, bunlara karşı ne yapılması gerektiğini düşünüp ortaya koyabiliriz. Milli birlik ve beraberlikten yana olan ve en önemlisi de vatandaşlık bağı ile Ülkesine bağlı insanlardan başka tür bir davranış da beklenemez.

Türkiye’nin canını yakan terör eylemlerinin devam ettiği, bunun karşı milliyetçilik olarak gösterilmeye çalışıldığı, otorite boşluğundan yararlanıldığı, bu gerçekle yüzleşme ve buna saygı gösterme gereğinin Türkiye’ye dayatıldığı, Türk Milleti’nin bunu kabule zorunlu olduğu algısının oluşturulmaya çalışıldığı ve komşu ülke Suriye’nin iç rahatsızlığı ve Türkiye ile yaşadığı gerilim sebebiyle sınır güvenliğimizin tehlikede olduğu, bunun da içte ve dışta birilerinin iştahını artırdığı ortadadır. Bu gerçeklere göre, yukarıda söylenen seçeneklerden birisinin şimdilerde savunulması normalmiş gibi gözükmektedir. Ancak bunun gerçekleşme ihtimali üzerine için erken ve hararetli konuşmalar yapılmakta, birileri tarafından başkasının arkasına sığınma politikasının izlendiği, böylece kişi hak ve hürriyetleri savunmasına dayalı tezin ne kadar samimiyetsiz olduğu kendisini göstermektedir. İstek ortadadır; bu istek, terörle, isyanla veya birilerinden medet umarak, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne veya Türk Milleti’nin yönetim şekline göz dikmektir. Bunlar yeni değildir. Tarihte de bu tür istek ve kalkışmalar olmuştu Ulus bilinci, Ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozmaya yönelik hukuka aykırılıklara karşı durmuş ve durmaya da devam edecektir. Bu bilinç ve ruha hizmet eden Devletin, ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde kalmak şartıyla gereken tüm tedbirlere başvurmakla ve suça karışanları yargı önüne çıkarmakla yükümlü olduğunu ifade etmek isteriz.

Milli birlik ve beraberlik, parçalanmayı değil, aynı amaç ve ortak duygular etrafında birleşmeyi gerekli kılar. Ayrılık, fayda yerine telafisi mümkün olamayacak zararlara yol açar. “Ver kurtul” anlayışının veya bu coğrafyada kurulacak parçalı yönetim şekli ve federasyon türü bir devletleşmenin hiçbir işe yaramayacağı, parçalanmayı ve dağılmayı hızlandıracağı bir gerçektir. Söylenen şudur; Irak’ın içine düştüğü durum sonrası daha da netleşen Kürt Halkı gerçeği karşısında durulmamalı, bu Halkın coğrafi birlik ve beraberliğini sağlayacak bir yapılanmaya izin verilmelidir. Kendisini Türk veya başka milletlerden gören birçok insan, dünya üzerinde yakın veya uzak değişik yerlerde yaşadıkları halde, ırk veya din gibi ortak özellikler esasına dayalı bu tip bir talebin kabulü ile bütünleşme mümkün değildir. Hiçbir ülke, kendi aleyhine bu tür bir kabule zorlanamaz. Türkiye’ye komşu olan ülkelerin parçalanması, zayıflaması ve zayıflatılmasından yararlanmak isteyen bazı devlet ve unsurların çıkarlarının korunması amacıyla, Ülkemizin milli birlik ve beraberliğine darbe vuracak davranış ve dayatmalardan uzak durmak ve gerekli tepkiyi göstermek gerekir. Ulus ruhu ile kurulan ülke ve devletler, ırk esaslı olmadıklarından, milli birlik ve beraberliğin etrafında eşit hak ve özgürlüklerden yararlanan değişik kimlikleri içine alırlar. Bu ülke ve devletlerde önemli olan, kişi hak ve hürriyetlerinde yaşanan sorunları en aza indirmek, insanların can ve mal güvenlikleri ile demokrasinin korunup güçlenmesini sağlamaktır. Bu kapsamda, hukuk, ekonomi, güvenlik ve demokrasi kavramları öncelikle ele alınmalı, bireyler ile toplumu oluşturan farklı unsurlar eşit muamele görmelidir. Birey ile devlet arasında sıkı bağ, devletin ayırım yapmaksızın bireyin ve dolayısıyla toplumun hizmetinde olması ile kurulabilir ki, bu şekilde kurulan bir bağ kolay kopmaz. Bu bağ, ülke ve millet sevgisine dayalı, korkudan uzak bir ilişkinin birey ile devlet arasında kurulduğunda anlam ifade eder. Şu ana kadar yapılan doğrular ve hatalar herkesi kapsayıcı niteliktedir. Herkesi etkileyen ve şikayetlere neden olan hataların düzeltilmesi için talepte bulunmak ve çaba sarf etmek başka, bunları bahane etmek suretiyle demokrasinin sağladığı imkanları kötüye kullanmak başkadır. Bir hakkın kötüye kullanımını hukuk düzeni korumaz.

Şu an için Türkiye bakımından doğru olan, Ülke ve Millet bütünlüğümüzle birlikte Ülkemiz menfaatlerinin korunması ile insanlarımızın can ve mal güvenliklerinin sağlanmasıdır. Toplumundan kamu kudreti kullanım yetkisini alan güçlü devlet, “hukuk devleti” ilkesi ışığına bağlı kalmak suretiyle bu amacı ne pahasına olursa olsun gözetmek zorundadır. Aksi halde, devlet olarak inandırıcılığınızı ve gücünüzü kaybetme riski ile karşı karşıya kalırsınız. Türkiye, birileri istedi diye sınır ve şartları planlanmış bir bölgenin dışarıdan kontrollü gücü ve askeri olmayı reddetmek zorundadır. Türkiye, kendi menfaatlerini esas alan bir duruşu korkmadan sergilemeli ve yüksek menfaatlerini korumalıdır. Bu koruma, askeri olabileceği gibi, iç ve dış siyaset politikaları ile de sağlanabilir. Ancak bunun içinde asla, kendi askerine, polisine ve insanına silah sıkan terör eylemi destekçileri ile anlaşmak olmamalı ve bu konudaki dayatmalara da boyun eğilmemelidir.

Türkiye, zor bir bölge ve coğrafyada yaşıyor. Bu topraklarda güçlü, kararlı ve caydırıcı güce sahip olmadan yaşabilmek, barışı, düzeni ve dostça yaşamı koruyup sürdürebilmek mümkün gözükmüyor. Belki sadece komşularımızla birlikte yaşayabileceğimiz bu olumlu süreç, uluslararası ilişki, istek ve çok uluslu çıkar paylaşımları sebebiyle nerede ise imkansız hale geldi. Bu nedenle, kim ne derse desin tehdide ve endişeye boyun eğmeden, milli birlik ve beraberliğimizi, yönetim şeklimizi, Ülke sınırlarımızı ve toprak bütünlüğümüzü kırmızı çizgilerimiz kabul edip, bunu dosta düşmana göstermeliyiz. Bu anlayış, yeni benimsenmiş, dar ve klasik bir düşüncenin ürünü olmayıp, ülke ve milletlerin kendilerini koruma reflekslerinin doğal ve hukuka uygun olan bir sonucudur. Bu anlayıştan kaynaklanan yetki, sorumluluk ve yükümlülük, sadece Devlete değil, tüm Ülkeye ve vatandaşlarına aittir.

Yazarın Diğer Yazıları

Suçtan caydırma yöntemi: Ölüm cezası

Bu yazıyı kısa ve net bir şekilde kaleme almaya çalışacağım. Meselenin duygu içeren ve insani tarafları olsa bile, elbette “hukukçu” kimliğimi de elden bırakmayacağım.

Park halindeki araçlarda önleme araması

Önleme araması; henüz suç işlenmeden yapılan, suçun işlenmesini önlemek, güvenliğin, kamu düzeni ve barışının bozulmamasını sağlamak, kişi hak ve hürriyetlerini korumak amacıyla somut gerekliliğin ortaya çıktığı durumlarda Anayasa m.20/2’ye göre başvurulan bir tedbirdir.

Basın kanunu 'internet haber siteleri' için değişiyor

Kanun koyucu; internet yayıncılığında gerçekleşen gelişmeler, Anayasa m.26 gereğince internetin düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti yolu sayılması ve Anayasa m.28 ile güvence altına alınan basın hürriyetinin kapsamına girmesi, internet yayıncılığının hukuk kurallarına ihtiyaç duyması, interneti kullananlar ve internet kullanımından etkilenenlerin hak ve hürriyetleri ile sınırlamaların neler olduğunun tayin edilip netleştirilmesi amacıyla yasal düzenlemeye gidilmesini öngörmektedir.

"
"