29 Eylül 2013

Basın Hürriyeti Karşısında Özel Hayatın Gizliliği

Kamuoyuna mal olmuş bir insanın evinde, bahçesinde, aracında veya bir deniz taşıtında izni olmaksızın görüntüsünün çekilip, sırf bu görüntüden hareketle habere konu edilmesi kabul edilemez

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, kamuoyuna mal olmuş bir sanatçının, tatil yaptığı yatında mayolu olarak ve bilgisi olmaksızın fotoğrafını çekip, bu hususu haber yapan ve fotoğrafını yayınlayan gazeteci hakkında Yerel Mahkemece verilen beraat kararını bozmuştur.

Yerel Mahkeme, sanatçıların kamuoyuna mal olan ve yaşantısı merak edilen kişiler olduklarını, bu sebeple evleri dışında görülebilecek yerlerde fotoğraflarının çekilmesinin özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmayacağını belirtmiştir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi ise, kamuoyuna mal olan bir kimsenin izni ve bilgisi olmaksızın, sırf bu kişinin kamuya açık alanda bulunduğundan bahisle fotoğrafının çekilmesi ve haber yapılmasının, kamuoyuna mal olan kişilerin konutları dışında özel hayatlarının olmadığı sonucuna yol açacağını ifade ederek, Yerel Mahkeme kararının bozulması gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay, kamuoyunun merakı ile ilgisini birbirinden ayırmak gerektiğine, kamuoyuna mal olmuş insanların diğer insanlara göre daha sınırlı olsa da özel hayat haklarının olduğuna, kamuoyuna mal olduğu söylenen insanın mesleği ve tanınmışlığı ile ilgili olmayan konularda özel görüntü veya haberlerinin basın hürriyeti, haber alma veya verme hakkı kapsamında koruma görmeyeceğini, koruma görebilmesi için, özel görüntü veya haberin önüne geçen ve kamuoyunu ilgilendiren bir bilginin paylaşılması gereğine işaret etmiştir. Yargıtay’ın bu görüşü isabetlidir. Yargıtay, davaya konu eylemin “Özel hayatın gizliliğinin ihlali” başlıklı TCK m.134 ve bu suçun nitelikli hallerini düzenleyen TCK m.137 kapsamında değerlendirilmesini, buna göre özel hayatın gizliliğinin ihlali suçunun işlenip işlenmediğinin değerlendirilmesini istemiştir.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (Mahkeme) ise 7 Şubat 2012 tarihli von Hannover – Almanya (2) kararında; görüntünün, kişiyi diğer kişilerden ayıran özellikler içeren bir unsur olması sebebiyle bireyin karakterinin en önemli parçalarından birisi olduğunu belirterek, bir kimsenin görüntüsünün korunması hakkının, bireyin şahsi gelişiminin vazgeçilmez bir öğesi olduğunu belirtmiştir. Mahkemeye göre bu hak, bireyin görüntüsünün yayın ve yayımını reddetmesini de kapsamaktadır.

19 Eylül 2013 tarihli von Hannover – Almanya (3) kararında Mahkeme, Monako Prensesi Caroline von Hannover’in eşi ile birlikte tatilde olduğu sırada ve bilgisi olmaksızın çekilen fotoğrafının, gazetede ünlülerin tatil evlerine ilişkin bir yazı ile birlikte yayımlandığı olayda, Alman mahkemelerinin bu haberin yayınlanmasının yasaklanması talebini reddetmesini, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” başlıklı 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.

7 Şubat 2012 tarihli von Hannover – Almanya (2) kararında Mahkeme, özel hayata saygı hakkı ile ifade özgürlüğü arasındaki dengeleyici kriterleri belirlemiştir. Bunlar; meselenin genel kamu yararına katkısı, şahsın ne derece tanındığı, önceki davranışları, haberin konusu, içeriği, şekli, sonuçları ve fotoğrafın hangi şartlarda çekildiği olarak belirlenmiştir.

Mahkeme, Alman Federal Anayasa Mahkemesi’nin Prensesin fotoğrafının genel kamu yararına katkısı olmadığına, ancak aynı sonuca fotoğraf ile birlikte verilen haber için varılamayacağına karar verdiğini ifade etmiştir. Alman Mahkemeleri, fotoğraf ile birlikte verilen haberin, ünlülerin yazlık evlerine ilişkin tercihlerine ilişkin olduğunu, bu sebeple genel kamu yararına katkı sağlamaya eğilimli olduğunu belirtmişlerdir.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, yazının Prensesin veya kocasının özel hayatına ilişkin herhangi bir bilgi içermediğini ifade ederek, haberin sadece fotoğrafı yayınlamak amacıyla yazılmadığına, yani haber ile fotoğraf arasında açıkça yapmacık (zoraki) bir bağlantı bulunmadığına karar vermiştir. Mahkeme, huzurdaki uyuşmazlığa konu fotoğrafın genel kamu yararına katkısı olduğuna hükmetmiştir.

Mahkeme ayrıca, başvurucu ve eşinin kamuya mal olmuş kişiler olduğunu, bu bireylerin özel hayatlarının korunması taleplerinin, kamuya mal olmamış kişiler ile aynı şartlarda değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir. Somut olayda Mahkeme, Alman mahkemelerinin başvurucu ve eşi tatilde iken bilgileri olmaksızın çekilen fotoğraflarının yayınlanmasının yasaklanması talebini reddetmesini, Sözleşmenin 8. maddesini ihlal etmediğine karar vermiştir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin kararına konu eylem ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararına konu eylem arasında önemli bir fark bulunmaktadır. İlkinde, mayolu fotoğraf haberin konusu ve hazırlanma sebebini, ikincisinde ise, haberin konusu esas olup, fotoğraf haberi tamamlayıcı nitelikte kullanılmıştır.

Kanaatimizce, basın hürriyeti ve haber verip alma hakkı sınırsız değildir. Kişi, ne kadar meşhur ve tanınmış olursa olsun, elbette başkaları ile paylaşmadığı, gizlediği, kendisine özel tuttuğu alanı, görüntüsü ve yaşam faaliyetleri olacaktır. Bu sebeple, kamuoyuna mal olmuş bir insanın evinde, bahçesinde, aracında veya bir deniz taşıtında izni olmaksızın görüntüsünün çekilip, sırf bu görüntüden hareketle habere konu edilmesi kabul edilemez.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suçtan caydırma yöntemi: Ölüm cezası

Bu yazıyı kısa ve net bir şekilde kaleme almaya çalışacağım. Meselenin duygu içeren ve insani tarafları olsa bile, elbette “hukukçu” kimliğimi de elden bırakmayacağım.

Park halindeki araçlarda önleme araması

Önleme araması; henüz suç işlenmeden yapılan, suçun işlenmesini önlemek, güvenliğin, kamu düzeni ve barışının bozulmamasını sağlamak, kişi hak ve hürriyetlerini korumak amacıyla somut gerekliliğin ortaya çıktığı durumlarda Anayasa m.20/2’ye göre başvurulan bir tedbirdir.

Basın kanunu 'internet haber siteleri' için değişiyor

Kanun koyucu; internet yayıncılığında gerçekleşen gelişmeler, Anayasa m.26 gereğince internetin düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti yolu sayılması ve Anayasa m.28 ile güvence altına alınan basın hürriyetinin kapsamına girmesi, internet yayıncılığının hukuk kurallarına ihtiyaç duyması, interneti kullananlar ve internet kullanımından etkilenenlerin hak ve hürriyetleri ile sınırlamaların neler olduğunun tayin edilip netleştirilmesi amacıyla yasal düzenlemeye gidilmesini öngörmektedir.