03 Ağustos 2013
I- Genel Açıklama
Belirtmeliyiz ki konu ile ilgili önceki iki yazımda, maalesef Anayasa çalışmaları ile ilgili resmi açıklama yapılmadığından, internet sitelerinden elde edebildiğim metinler üzerinden çalışabilmiştim. Şimdi temin edebildiğim 59 maddeye ulaşan uzlaşma metni üzerinde çalışabilmem ve daha isabetli tespitler yapabilmem mümkün oldu. 7’den 77’ye hepimizi ilgilendiren Anayasa metnine kafa yormamız, katkı sağlamamız, eleştiri ve itirazlarımızı ortaya koyabilmemiz, Anayasa çalışmasının dışında kalmamamız gerektiğine inanıyorum. Net bilgilere ulaşamadığımız ve sadece internet ortamında takip etme imkanı bulduğumuz Anayasa önerilerinin tam metni ile ilgili bazı eksikliklerimiz olabilir. Ancak varsa bu eksikliğin bizden kaynaklanmadığını ifade etmek isteriz.
Aşağıda önce kısa açıklama ve ardından 59 maddenin tanıtımı yapılacaktır. Öneri maddelerin 1982 Anayasası’ndaki karşılıklarına yer verilerek, kısa çalışma notlarımız da okuyucunun takdir ve değerlendirmesine sunulmuştur.
Yeni Anayasa hazırlanması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partilerce oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, uzun bir çalışma döneminden sonra uzlaşmaya vardığı 59 maddenin Yeni Anayasa için yeterli olamayacağı anlaşılmaktadır. Önce konu ile ilgili genel bir açıklama yapıp, ardından üzerinde uzlaşılan 59 maddenin kısa tanıtımını yapmaya çalışacağız. Çünkü Anayasa, yazılı hukuk sisteminde yer alan normların tepe noktasını oluşturan bir kanun olarak tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir.
Öneri metninin 9. maddesinde tutuklama tedbirinin yer aldığı görülmekle birlikte, bu maddede milletvekilleri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı görülmektedir. Kanaatimizce, mevcut Anayasanın 83. maddesinde bu konuda bir düzenleme yapılmazsa veya yürürlükteki 14. madde kaldırılmazsa (ki bu pek mümkün gözükmüyor), milletvekillerin tutuklu yargılanıp yargılanmaması tümü ile mahkemelerin takdir ve değerlendirmesine bağlı olacaktır. Kanaatimizce, bu konuda “eşitlik” ilkesinden ayrılmaya da gerek yoktur. Çünkü tutuklama tedbirinin yanlış uygulanması, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişikliği gerektiren ve özellikle de uygulamayı ilgilendiren ciddi bir sorundur. Bu sorun, tüm bireylerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bakımından güncelliğini korumaya da devam etmektedir. Bir ayrıcalık yapılıp, milletvekillerine tutuksuz yargılanma yolu açılmak istenmekte ise, ya mevcut Anayasa m.83’de bir değişikliğe gidilmek suretiyle milletvekillerinin tutuksuz yargılanmasının yolu açılmalı ya da yine 83. maddede yer alan yasama dokunulmazlığının kapsamı genişletilmelidir.
Belirtmeliyiz ki temel sorun, yeni Anayasadan ziyade uygulamadan kaynaklanmaktadır. Anayasayı tümden de değiştirseniz, yeni Anayasa veya değişen Anayasa, sorunların çözümüne çare olamayacaktır.
Geçmişte 1982 Anayasası’nda birçok köklü değişikliğe gidildi. Şimdi ise, yapboz tahtasına dönen Anayasada değişikliğe gitmek, birçok maddeyi ve kazuistik, yani ayrıntıcı yöntemi korumaya devam etmek, Anayasadan kaynaklandığı söylenen sorunları çözmeye yeterli olmayacaktır. Sorunlar bu şekilde çözülse idi, 2010 yılı değişikliğinden bu tarafa birçok sorun çözüme kavuşurdu.
Önerilen 59 maddeden ibaret Anayasa hükümleri arasında bir uyum ve sistematiklik mevcut değildir.
Öneride yer alan; “Düzeltme ve cevap hakkı”; “Devletin sosyal ve ekonomik görevlerinin sınırı”; “Kıyıların korunması ve kıyılardan yararlanma”; “Tarih kültür ve tabiat varlık ve değerlerinin korunması”; “Doğal servetlerin aranması ve işletilmesi”; “Ormanların korunması ve geliştirilmesi”; “Devletleştirme ve özelleştirme”; “Tüketicinin korunması”; “Yabancı ülkelerde yaşayan vatandaşlar”; “Sporda tahkim”; “Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması” ve “Adalet hizmetlerinin denetimi” başlıklı 12 maddenin Anayasada yer almaması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu maddelere giren konular, yasalar ve alt normlar tarafından düzenlenmelidir.
Önerilen bazı madde metinlerinde (örneğin, Yerleşme ve seyahat hürriyeti başlıklı 14. madde ile Mülkiyet ve miras hakkı başlıklı 21. madde ve Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı başlıklı 24. madde), sınırlamanın kanunla getirilebileceği ifadesine yer verilmemesi, Anayasanın 13. maddesi yeni Anayasada da aynen korunduğundan, bu konuda herhangi bir sorun yaşanmayacaktır.
Uzlaşma Komisyonu, yazılı hukuk sisteminde izlenen anayasa düzenleme tekniğine de uygun davranmamaktadır. Bildiğimiz kadarı ile hedef yeni anayasa düzenlemektir. Bunun dışında, sınırı, amacı ve hangi maddeleri kapsadığı bilinmeyen değişiklik önerisinde bir ciddiyet, istikrar ve ihtiyaca uygun sonuç elde etmek mümkün değildir. Mecliste grubu bulunan siyasi partilerden oluşan bir uzlaşma komisyonunun, her bir madde üzerinde oybirliği ile mutabık kalmak suretiyle ne olduğu bilinmeyen Anayasanın bazı hükümleri üzerinde değişikliğe gitmesi ve bazı yeni hükümleri kabul etmesi, öncelikle yürürlükte bulunan 1982 Anayasası ile uyumlu olmayacak, sürekli yapılan değişikliklerle özünü ve sözünü yitiren 1982 Anayasası’nda gerçekleştirilecek bu değişiklikler, Anayasa tartışmalarını daha da artıracaktır.
Yazılı metinden ibaret Anayasa her şey demek olmadığı gibi, bir an için tümü ile yeni Anayasa düşünülmekte ve bunun da yolu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçmekte ise, ya mevcut siyasi partilerin Mecliste bulunan çoğunluğu ile uyumlu bir komisyon oluşturulmalı ya da bu Meclisin yeni Anayasayı düzenlemeye vaktinin kalmadığından bahisle sadece seçim kanunlarında değişikliğe gidilerek, daha fazla demokratikleşmenin sağlanması amacıyla özellikle seçim barajı ve milletvekili adaylarının ön seçimle belirlenmesi konuları yeniden düzenlenip, yeni Anayasanın hazırlanması bir sonraki Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakılmalıdır. Çünkü ne zaman Anayasa değişikliği veya bir kanun değişikliğinde acele edilse, gerek kabul edilen kuralların iyiliği ve gerekse uygulanması açısından hedeflenen başarının elde edilemediği örnekleri ile sabittir.
Mevcut durumda, Meclis Başkanı’nın iyiniyetli çabaları ile oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışma masasından kalkmayarak, eşit oylarla ve oybirliği ile Anayasanın tüm maddeleri ve tartışılan her husus üzerinde anlaşması aranmaktadır. Bu tür bir anlaşma hayaldir, zaman kaybıdır, hukuki bir yarar sağlamaz. Siyasi partiler bundan sadece siyasi kazanç sağlayabilir, fakat kaybedilen zaman, oyalanan gündem olur ve yeni Anayasa beklentileri de bir başka bahara kalır.
Bu kadar uzun süre çalışan Uzlaşma Komisyonu’nun, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın özelliği, madde sayısı, konuları, sistematiği ve sürekli değişikliğe uğramasının önlenmesi amacıyla ne tür bir yöntemin izlenmesi gerektiği konularında bağlayıcı çerçeve kurallarını belirlemesi isabetli olurdu. Böylece, yeni Anayasa düzenlenmesinde daha hızlı ve verimli yol almak mümkün hale gelebilirdi. Mevcut durumda izlenen yöntem, maalesef bazı değişikliklerin yapılmasına ve bir bütünlük taşımayan bu değişiklikler ile yürürlükteki Anayasanın çelişmesine de yol açabilecektir.
Şu an ortaya çıkan sonuç, bugüne kadar 16 kez değiştirilen 1982 Anayasası’nda yeni değişiklikler yapmaktan öteye geçmeyecektir. Kazuistik, yani ayrıntıcı ve birçok maddeden oluşup, her meseleyi Anayasa ile çözeceğini zanneden ve her müesseseyi de Anayasaya koymak suretiyle meşrulaştırmayı hedefleyen anlayışın terk edilmesi gerekmektedir. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmiş anayasaları ile 1982 Anayasası’nın başına gelen yürürlükten kaldırılma ve sürekli değiştirilme geleneği varlığını sürdürmeye devam edecektir. Bu varlık, Anayasanın tüm sorunları çözemeyeceğini, yerine bireyin hak ve hürriyetleri ile Ülkenin yönetim sistemini gösteren kısa ve öz Anayasanın kabul edilmesinin yerinde olduğunun kabulü ile son bulacaktır.
Yeni Anayasa hazırlanması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partilerce oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, uzun bir çalışma döneminden sonra uzlaşmaya vardığı 59 maddenin Yeni Anayasa için yeterli olamayacağı anlaşılmaktadır. Önce konu ile ilgili genel bir açıklama yapıp, ardından üzerinde uzlaşılan 59 maddenin kısa tanıtımını yapmaya çalışacağız. Çünkü Anayasa, yazılı hukuk sisteminde yer alan normların tepe noktasını oluşturan bir kanun olarak tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir.
II- Uzlaşılan 59 Madde
Uzlaşılan Anayasa m.1 (İnsan onur ve haysiyeti): İnsan onur ve haysiyeti dokunulmazdır. İnsan onur ve haysiyeti insan haklarının ve anayasal düzenin temelidir.
Devlet, insan onur ve haysiyeti ile insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına saygı duyar, bu değerleri korur ve bunların önündeki tüm engelleri kaldırır.
Mevcut Anayasa m.32/1: Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
* Uzlaşılan Öneri Anayasanın “İnsan onur ve haysiyeti” başlıklı 1. maddesi, mevcut Anayasanın çeşitli maddelerinde bahsi geçen “onur, haysiyet, şeref” gibi kavramları maddeleştirerek, bu kavramların insan haklarının ve anayasal düzenin temeli olduğunu ifade etmiştir. 1982 Anayasası’nda insan hak ve hürriyetleri ile anayasal düzen kavramları defalarca kullanılmış, ancak anlamının neleri kapsadığı gösterilmemiştir. Değişiklikle bu husus aydınlatılmıştır. Ayrıca 2. fıkrada, insan onur ve haysiyeti ile insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme, koruma ve bunların önündeki engelleri kaldırma noktasında devletin sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Uzlaşılan Anayasa m.2 (Temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü): Herkes, kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler bir bütündür ve birbirini tamamlar.
Mevcut Anayasa m.12: Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.
* Mevcut Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrası aynen alınmış, 2. fıkrası “temel hak ve hürriyetler bir bütündür.” demek suretiyle değiştirilmiştir. Bu değişiklikte kişinin; topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarının neler olduğundan bahsedilmeyip, yalnızca bu ödev ve sorumlulukların kişi hak ve hürriyetin ayrılmaz birer parçası olduğuna vurgu yapılmıştır.
Uzlaşılan Anayasa m.4 (Hayat hakkı): Herkes hayat (yaşama) hakkına sahiptir.
Meşru Müdafaa ve suçla mücadele esnasında kanunun cevaz verdiği durumlarda, hayat (yaşam) hakkını ortadan kaldıracak ya da tehlikeye düşürecek ölçüde güç kullanımının kesinlikle zorunlu olması hali istisnadır.
Mevcut Anayasa m.17/1, 4: Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.
* Değişiklik Önerisinde, herkesin hayat (yaşama) hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir. Yaşama hakkının istisnasının yalnızca “meşru müdafaa” ve “suçla mücadele esnasında kanunun cevaz verdiği durumlar” olduğu belirtilmiştir. Mevcut Anayasanın 17. maddesinin 4. fıkrasında, yaşam hakkının istisnası olarak belirtilen yakalama ve tutuklama kararının yerine getirilmesi, tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri gibi kolluk faaliyetleri yeni maddede sayılmamış ve yalnızca “meşru müdafaa” ile “suçla mücadele” kavramlarına yer verilmiştir.
Uzlaşılan Anayasa m.7 (İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı): İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasaktır.
Hürriyetlerin (özgürlüklerin) kısıtlanması ve cezaların infazı halleri dahil olmak üzere hiç kimseye insan onur (şeref) ve haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza verilemez ve muamele yapılamaz.
Mevcut Anayasa m.17/3: Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
* Değişiklik Önerisinde, mevcut Anayasanın, “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen işkence ve eziyete kavramlarına tekrar yer verilmemiş, ancak “İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı” başlıklı ayrı bir madde haline getirilmiştir. 2. fıkrada ise önerilen Anayasa metninin 1. maddesinde insan hakları ve anayasal düzenin temeli sayılan insanın onur ve haysiyetine yönelik her türlü hareket yasaklanmıştır.
Uzlaşılan Anayasa m.8 (Zorla çalıştırma ve angarya yasağı): Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. İnsan ticareti ve angarya yasaktır.
Ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi ile vatan hizmeti niteliğindeki veya hükümlülük hallerinde yapılan çalıştırmalara ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
Mevcut Anayasa m.18: Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.
Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz.
* Uzlaşılan 7. maddede, mevcut Anayasanın zorla çalıştırma yasağı başlıklı 18. maddesinde belirtilen angarya yasağına “insan ticareti” de eklenmiş, ayrıca mevcut Anayasada şeklinin ve şartlarının kanunla düzenleneceği, uzlaşılan Anayasada ise esaslarınun kanunla düzenleneceği öngörülen zorla çalıştırma ve angarya yasağına dair istisnalar kapsamına “vatan hizmeti” adında yeni bir terim eklenmiş, hükümlülük ve tutukluluk hali yerine sadece hükümlülük hali deyimi kullanılmıştır. Olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetlere ise önerilen maddede yer verlişmemiştir..
Uzlaşılan Anayasa m.9 (Kişi hürriyeti (özgürlüğü) ve güvenliği): Herkes kişi hürriyeti (özgürlüğü) ve güvenliğine sahiptir.
Aşağıda gösterilen haller (durumlar) dışında kimse kişi hürriyetinden (özgürlüğünden) mahrum (yoksun) bırakılamaz;
a)Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi,
b)Mahkemelerce verilmiş yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi,
c)Kişinin kendisinin veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin (özgürlüklerinin) korunması amacıyla verilmiş mahkeme kararının veya kanunda öngörülen idari tedbirlerin yerine getirilmesi,
d)Usulüne aykırı şekilde ülkeye giren veya hakkında sınır dışı etme ya da iade kararı verilen kişinin yakalanması, gözaltına alınması veya tutuklanması,
Yakalama ve tutuklama hakim kararı ile olur. Tutuklama kararı, hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan kişilerin, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde verilebilir. Kuvvetli suç şüphesinin varlığı veya isnat edilen suçun ağırlığı tek başına tutuklama nedeni sayılamaz. Tutuklama nedenlerinin varlığı somut olgulara (müşahhas hadise) dayandırılarak gerekçeli olarak belirtilmedikçe ve adli kontrol önlemlerinin yetersizliği açıklanmadıkça tutuklamanın devamı kararı verilemez. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, suçluluğu hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan kişilerle ilgili olarak yapılabilir. Yakalama ve tutuklamanın usul ve esasları kanunla düzenlenir.
Yakalanan veya tutuklanan kişiye, yakalama veya tutuklama sebepleri ile hakkındaki iddialar ve kanunen kendisine tanınan haklar herhalde yazılı, bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal; toplu suçlarda ise en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir. Kişi gözaltına alınır alınmaz derhal müdafii ile görüştürülür. Soruşturma evresinde müdafiin dosyayı inceleme yetkisi savunma hakkını ortadan kaldıracak biçimde sınırlanamaz. Müdafii olmayan kişiye baro tarafından bir müdafii görevlendirilir. Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı yakınlarına derhal bildirilir.
Mevcut Anayasa m.19: Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hakim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.
Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.
Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.
* Türkiye Cumhuriyeti, kişiye, olaya ve duruma bakmaksızın bir tedbir olan tutuklamayı, kurallarına uygun ve makul süre uygulamayı benimsemeli, tutuklamayı yıllarca süren bir cezaya dönüştürmemelidir.
Bu arızalı durum nedeniyledir ki, “Kuvvetli suç şüphesinin varlığı veya isnat edilen suçun ağırlığı tek başına tutuklama nedeni sayılamaz. Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Tutuklama hiçbir surette cezalandırma şekline dönüştürülemez.” hükmü Anayasa tarafından güvence altına alınmalıdır.
Uzlaşılan Anayasa m.11 (Kişisel bilgi ve verilerin korunması): Kişisel bilgi ve verilerin gizliliği esastır.
Herkes, kişisel bilgi ve verilerinin korunması hakkına sahiptir. Bu hak; kişisel bilgi ve verileri konusunda bilgilendirilme, bunlara erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.
Kişisel bilgi ve veriler, ancak kişinin açık rızasına veya kanunla öngörülen meşru bir sebebe dayalı olarak, ayrımcılığa yol açmayacak şekilde toplanabilir, işlenebilir ve kullanılabilir. Kişisel bilgi ve veriler otomatik olarak toplanamaz veya işlenemez.
Kişisel bilgi ve verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller, bu hakkın etkili olarak kullanılmasını sağlayacak şekilde kanunla düzenlenir.
.Mevcut Anayasa m.20/3: Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
*Önerilen Anayasa hükmünde, mevcut düzenlemeye paralel bir şekilde düzenlemeye gidilmiştir. Yenilik olarak, kişisel bilgi ve verilen gizliliğinin esas olduğu belirtilmesi gösterilebilir.
Uzlaşılan Anayasa m.14 (Yerleşme ve seyahat hürriyeti): Herkes yerleşme ve seyahat hürriyetine (özgürlüğüne) sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek, çevreyi ve kültürel varlıkları korumak; seyahat hürriyeti ise genel sağlığın korunması (suç işlenmesini önlemek, kamu düzeni) ve suç soruşturması veya kovuşturması sebepleri ile sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından mahrum bırakılamaz.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hakim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Mevcut Anayasa m.23: Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hakim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
* Uzlaşılan maddede, mevcut Anayasada belirtildiği gibi yerleşme ve seyahat hürriyeti ayrı ele alınmış, yerleşme hürriyetine getirilen istisnalar, kısmen mevcut maddedekilerle örtüşen, paralel yeni tanımlarla açıklanmıştır. Seyahat hürriyetine getirilen istisnalar aynen korunurken, “genel sağlığın korunması” ifadesi eklenmiş, suç işlenmesini önlemek ve kamu düzeni kavramlarının karşılığı veya benzeri, parantez açıklamasıyla yine bu ifade kapsamında belirtilmiştir. Önerilen madde metninde, sınırlamanın kanunla getirilebileceği ifadesine yer verilmemesi, Anayasanın 13. maddesi korunduğunda soruna yol açmayacak gibi gözükmektedir. Yurt dışına çıkma hususunda mevcut Anayasa hükümleri aynen korunmuştur.
Uzlaşılan Anayasa m.18 (Bilim ve sanat hürriyeti): Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, icra etme, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hak ve hürriyetine (özgürlüğüne) sahiptir.
Devlet, bu hak ve hürriyetin (özgürlüğün) önündeki engelleri kaldırmak ve etkili biçimde kullanılmasını sağlamakla yükümlüdür.
Devlet, sanatı ve kültürel etkinlikleri destekler ve sanatçıyı korur..
Mevcut Anayasa m.27: Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz.
Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir.
* Uzlaşılan “Bilim ve sanat hürriyeti” başlıklı 11. maddede, mevcut 27. maddenin ilk fıkrası aynen alınmış, ancak 2. fıkra ile Devletin bu hak ve hürriyetin önündeki engelleri kaldırmak hususunda sorumlu olduğu bildirilmiştir. Ayrıca mevcut Anayasanın ikinci ve üçüncü fıkrasında belirtilen istisnalara yer verilmemiştir. Mevcut 27. maddenin ikinci fıkrasında yer alan, yayma hakkının Anayasanın 1, 2 ve 3. maddelerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamayacağı hükmüne bu defa yer verilmediği görülmektedir. Buna göre, ya mevcut 1, 2 ve 3. maddelerin değiştirilemeyecek hükümlerden olduğunu ifade eden 4. maddenin kaldırılacağı veya bilim ve sanat hürriyetinin kullanılması ve özellikle yayılması suretiyle Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri, Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentinin değiştirilebilmesinin sağlanması amacıyla kullanabilmesine izin verildiği düşünülebilir. Önerilen yeni düzenleme, bilim ve sanat hürriyetinin kullanılmasında herhangi bir sakınca olamayacağını ve bu hürriyetin kullanılmasına sınırlama getirmemek gerektiğini savunan düşünceyi desteklemektedir. Cebir-şiddet, hakaret veya tehdit içermeyen düşünce açıklamalarına sınırlama getirilmemesi gerektiği, aksinin demokratik hukuk toplumuna uygun olmayacağı dikkate alındığında, mevcut 27. maddenin ikinci fıkrasına, uzlaşılan yeni 11. maddede yer verilmemesinin isabetli olduğu ileri sürülebilir.
Uzlaşılan Anayasa m.20 (Düzeltme ve cevap hakkı): Şeref ve haysiyetlerine dokunulan veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılan herkes düzeltme ve cevap hakkına sahiptir.
Düzeltme ve cevap yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine hakim, ilgilinin müracaat tarihinden itibaren en geç kırk sekiz saat içerisinde karar verir.
Mevcut Anayasa m.32: Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir.
Düzeltme ve cevap yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine hakim tarafından ilgilinin müracaat tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde karar verilir.
* Sözkonusu maddede düzeltme ve cevap hakkı hükümleri aynen alınmış, ancak düzeltme ve cevabın yayımlanmaması durumunda, yayımlanmasının gerekip gerekmediği kararının hakim tarafından en geç yedi gün içinde değil, kırk sekiz saat içerisinde verileceği belirtilmiştir.
Uzlaşılan Anayasa m.21 (Mülkiyet ve miras hakkı): Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Miras hakkı, kamu yararı; mülkiyet hakkı ise kamu yararı ve yabancılar için milli güvenlik sebebiyle sınırlanabilir.
Mevcut Anayasa m.35: Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.
* Mülkiyet ve miras hakkı başlıklı madde, yabancılar yönünden mülkiyet hakkının milli güvenlik sebebiyle sınırlanabilmesi yeniliğini içermektedir. Bu hüküm, “Yabancıların durumu” başlıklı Anayasa m.16’ya uygun düşmektedir. 16. maddeye göre, “Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir”. Belirtmeliyiz ki, öneride de miras hakkının kamu yararı ile sınırlanmasının öngörülmesi ve bu sınırlamanın en azından kanunla yapılabileceğine dair mevcut düzenlemenin muhafaza edilmemesi isabetli olmamıştır.
Uzlaşılan Anayasa m.22 (Çalışma ve sözleşme hürriyeti): Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal devlet ilkesine uygun yürümesini, güvenlik ve istikrar içinde çalışmasını sağlayacak, tekeller oluşmasını engelleyecek tedbirleri alır.
Her türden teşebbüslerin, doğal kaynakların tüketilmesi, çevre kirliliği, çalışanların iş güvenliği ve iş sağlığı açısından gerekli önlemleri almalarını sağlamak ve denetlemek devletin yükümlüğündedir.
Mevcut Anayasa m.48: Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.
* Uzlaşılan madde 22’de mevcut Anayasa m.48 aynen alınmış, ek olarak 3. fıkraya, tekellerin oluşmaması için devletin tedbir alacağı ve her türden teşebbüslerin, doğa, çevre, iş güvenliği ve iş sağlığı hususunda ki işlemlerinin devlet tarafından kontrol edeceği öngörülmüştür.
Uzlaşılan Anayasa m.24 (Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı): Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme ve bunlara katılma hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, kamu düzeninin, genel sağlığın, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması veya suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. İdari makamlar, kanuna dayanarak toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yeri, güzergahı ve zamanını hakkın demokratik işlevini ve etkisini dikkate alarak belirler.
Mevcut Anayasa m.34: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
* Mevcut Anayasada belirtilen “milli güvenlik”, toplantı ve gösteri düzenleme hakkına getirilen bir istisna olmaktan çıkarılmıştır. Ayrıca, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ancak kanunla sınırlanabilmesi kuralı yeni maddede yer almamakta, yalnızca idari makamların, kanuna dayanarak toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yeri, güzergahı ve zamanını belirleyeceği belirtilmektedir. Uzlaşılan bazı maddelerde (Yerleşme ve seyahat hürriyeti başlıklı 14. madde ile Mülkiyet ve miras hakkı başlıklı 21. madde ve Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı başlıklı 24. maddede) bu yöntemin izlendiğini, yani sınırlamanın kanunla öngörülmesi usulünün gözardı edildiğini belirtmek isteriz. “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı mevcut 13. madde muhafaza edilmeyecekse, bu eksikliğin vahim nitelik taşıyacağı ve Anayasa m.90/5’le bağlı olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne aykırı olacağı tartışmasızdır. Ancak Öneri 24. maddede mevcut 13. madde aynen muhafaza edildiğinden, bu konuda bir sorun yaşanmayacak, kişi hak ve hürriyetleri ile ilgili tüm sınırlamaların kanunla öngörülmesi gerekecektir.
Uzlaşılan Anayasa m.26 (Başvuru ve bilgi edinme hakkı): Herkes kendisiyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bireysel ya da topluca başvuruda bulunma hakkına sahiptir. Başvurulara yetkili makamlar gecikmeksizin cevap verir.
Herkes kendisiyle veya kamu ile ilgili eylem ve işlemler hakkında bilgi edinme hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımına ilişkin usul ve esaslar eşitlik, tarafsızlık ve şeffaflık ilkelerine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin başvuracağı kanun yollarını, mercilerini ve sürelerini belirtir.
Yabancıların bilgi edinme hakkından yararlanması karşılıklılık esasına göre kanunla düzenlenir.
Mevcut Anayasa m.74/1-2: Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.
Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.
* Uzlaşılan Anayasanın ilgili maddesinde, mevcut hükme ilaveten bilgi edinme hakkı tesis edilmiş, 1.ve 2. fıkralarda da, dilek ve şikayet hakkı ile bilgi edinme hakkı ayrı düzenlenmiştir. Herkesin dilek ve şikayetleri hususunda başvuru hakkının olduğu ve bu başvurulara cevabın gecikmeksizin verileceği belirtilmiş, bilgi edinme hakkı hususunda ise yine genellik prensibi korunmuş ancak bu hakkın kullanımına ilişkin usul ve esasların kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür. Hükmün lafzından anlaşılacağı üzere, yabancıların karşılıklılık esasına binaen yalnızca bilgi edinme haklarının olduğu vurgulanmıştır.
Uzlaşılan Anayasa m.27 (Suç ve cezalara dair esaslar): Suçlar, cezalar ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiili işlemesinden dolayı cezalandırılamaz ve kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse, kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Hiç kimseye aynı suçtan dolayı birden fazla ceza verilemez.
Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez.
Devlet, cezalarının infazında kadınlar için pozitif ayrımcılığı sağlayacak idari önlemleri alır.
Tutuklu ve hükümlülere işkence ve zalimane, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.
Vatandaş, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan yükümlülükleri dışında, işlediği iddia edilen bir suç sebebiyle geri verilemez.
Mevcut Anayasa m.38: Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.
Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez.
* Cezaların infazında kadınlar için pozitif ayırımcılık öngörülmüştür, fakat çocuklar ve yaşlılar gözardı edilmiştir. Kaldı ki, “pozitif ayırımcılık”, “eşitlik” ilkesi kapsamında ele alınmalı veya çocukları ve yaşlıları kapsayacak şekilde düzenlenmeli idi. Öneri maddede, hukuka aykırı delillerin yargılamada kullanılamayacağına dair bir hükme yer verilmediği görülmektedir. Bu eksikliğin, “hukuk devleti” ilkesi açısından kabulü mümkün değildir. Hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen delillerin, Özel Hukuk, Disiplin Hukuku, Ceza Yargılaması Hukuku dahil olmak üzere hiçbir yargılamada dikkate alınamayacağına dair bir hükme Anayasada yer verilmesi elzemdir. Bu sebeple Anayasaya, ya mevcut “Kanuna aykırı elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” hükmüne veya “Hukuka aykırı deliller, yargılamalarda kişi aleyhine kullanılamaz.” cümlesi koyulmalıdır.
Uzlaşılan Anayasa m.28 (Yabancıların durumu): Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir.
İltica hakkı, Türkiye’nin uluslararası antlaşmalardan doğan yükümlülükleri dikkate alınarak kanunla düzenlenir.
Ölüm cezasına veya insan onuruyla bağdaşmayan bir muamele ya da cezaya maruz kalma ihtimali kuvvetli olan kişiler iade edilemez.
Mevcut Anayasa m.16: Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir.
* Bu madde ile iltica hususunda, Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerine paralel olarak kanunla düzenleme yapılacağı belirtilmiştir. Yabancıların korunması hususunda ise, temel hak ve özgürlüklerden olan ölüm veya insan onuru ile bağdaşmayan cezalara maruz kalma ihtimali bulunan yabancıların iade edilmesinin Anayasa ile güvenceye kavuşturulması amaçlanmıştır.
Uzlaşılan Anayasa m.33 (Sağlık hakkı): Herkes sağlık hakkına sahiptir.
Hiç kimse temel sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılamaz.
Hasta hakları dahil sağlık hakkının esasları, yaşam hakkı ile sağlığın korunması da gözetilerek, kanunla düzenlenir.
Her kadın üreme sağlığı ve doğurganlık hakları konusunda ücretsiz hizmet alma hakkına sahiptir.
Devlet sağlık hakkının gerçekleşmesi için gerekli her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Devlet, sağlık alanındaki görevini, kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kuruluşlardan yararlanmak suretiyle etkili bir sağlık hizmeti ağı kurarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Mevcut Anayasa m.56/3-4-5: Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.
* Mevcut Anayasada belirtilen, “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.” gibi kavramlar, Öneri maddede “Devlet sağlık hakkının gerçekleşmesi için gerekli her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Devlet, sağlık alanındaki görevini, kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kuruluşlardan yararlanmak suretiyle etkili bir sağlık hizmeti ağı kurarak, onları denetleyerek yerine getirir.” olarak ve daha ayrıntılı şekilde belirtilmiştir. Ayrıca, kadınlarla ilgili doğurganlık ve üremeyle ilgili ücretsiz hizmet alma hakkı oluşturulmuştur. Bu hüküm, nüfus artışının desteklenmesi ve neslin sağlıklı olması amacına hizmet etmektedir.
Uzlaşılan Anayasa m.34 (Sosyal güvenlik hakkı): Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Hiç kimse sosyal güvenlik sistemiyle bağlantısı olmaksızın çalıştırılamaz.
Devlet, sosyal güvenlik hakkının kullanılmasını sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve buna uygun sosyal güvenlik sistemini kurar.
Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimlerinin, malûl ve gazilerin, engellilerin, yaşlıların, korunmaya muhtaç çocuklar gibi toplumsal anlamda güçsüz kesimlerin sosyal güvenlik hakkından yararlanmaları için gerekli özel önlemleri alır.
Mevcut Anayasa m.60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.
* Bu düzenleme ile sosyal güvenlik kavramı, çalışanların bir hakkı olmaktan ziyade, işverenin bir ödevi olarak belirtilmiş ve kimsenin sosyal güvenlik sistemiyle bağlı olmadan çalıştırılamayacağı hükmü getirilmiştir. Ayrıca, Devlete, söz konusu hakların kullanılması ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi noktasında gerekli tedbirleri alması, buna uygun güvenlik sistemlerini kurması ve harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimlerinin, malûl ve gazilerin, engellilerin, yaşlıların, korunmaya muhtaç çocuklar gibi toplumsal anlamda güçsüz kesimlerin sosyal güvenlik hakkından yararlanmaları için gerekli özel önlemleri alması sorumluluğu yüklenmiştir. Sosyal güvenlik soyut bir hak olmaktan ziyade bir sistem olarak ele alınmıştır.
Uzlaşılan Anayasa m.36 (Konut ve barınma hakkı): Herkes temel insani gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve barınma hakkına sahiptir.
Devlet bu hakların gerçekleşmesi için şehirlerin ve diğer yerleşim birimlerinin tarihi ve kültürel nitelikleri ile çevre değerlerini de esas alan bir plan çerçevesinde gerekli tedbirleri alır.
* Öneri 36. madde yeni bir hüküm olup, mevcut Anayasada karşılığı bulunmamaktadır. Konut ve barınama hakkı, mevcut Anayasanın 21. maddesinde konut dokunulmazlığı hakkından farklıdır ve sosyal hak özelliği taşımaktadır. Her bireyin, insan onur ve haysiyetine yakışır şekilde konut ve barınma hakkına sahip olduğuna ve devletin bu hakkın kullanılmasını sağlama noktasında sorumlu bulunduğuna vurgu yapılmıştır.
Uzlaşılan Anayasa m.40 (Devletin sosyal ve ekonomik görevlerinin sınırı): Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek, mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.
Sağlık, sosyal güvenlik ve iş güvenliği hakları birinci fıkradaki mali kaynakların yeterliliği sınırına tabi değildir. Devletin bu haklara ilişkin görevleri, asgari güvenceler sağlanmadıkça yerine getirilmiş sayılmaz.
Mevcut Anayasa m.65: Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.
* “Devletin sosyal ve ekonomik görevlerinin sınırı” başlıklı madde, mevcut Anayasa m.65’e paralel şekilde düzenlenmiştir. Sosyal ve iktisadi hakların korunup geliştirilmesinin engeli olarak gösterilen bu hüküm, bugüne kadar sürekli eleştirilmiştir. Bu eleştirilere rağmen “sosyal devlet” ilkesi ile bağlı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, yine sosyal ve iktisadi haklar bakımından “mali kaynaklarda yeterlilik” ölçütünü benimsemeyi hedeflediği anlaşılmaktadır. Bu tür düzenlemede isabet olmayacağını belirtmek isteriz. Ancak 2. fıkrada; sağlık, sosyal güvenlik ve iş güvenliği haklarının “mali kaynaklarla yeterlilik” ölçütünce sağlanmayacağının, Devletin bu haklara ilişkin görevlerinin ise, en temel güvenceler yerine getirilmeden tamamlanmayacağının belirtilmesi kamu hizmetinin ve sosyal devlet prensibinin sürekliliği ve kalitesi bakımından olumludur.
Uzlaşılan Anayasa m.41 (Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması): Hürriyet esas, sınırlama istisnadır. Tereddüt halinde yorum hürriyet lehine yapılır.
Temel hak ve hürriyetler, sadece Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, öngörülen amaca, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz; temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.
Mevcut Anayasa m.13: Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
Uzlaşılan Anayasa m.42 (Temel hak ve hürriyetlerin (özgürlüklerin) kullanılmasının geçici olarak durdurulması): Anayasada öngörülen olağanüstü yönetim usullerinin ilan edildiği hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması, sınırlandırılabilir veya geçici olarak durdurulabilir.
Birinci fıkrada belirtilen durumlarda dahi, insan onur ve haysiyetine, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse dini inançlarını, vicdani kanaatlerini ve düşüncelerini açıklamaya zorlanamaz, bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalara ilişkin hükümler geçmişe yürütülemez; suçluluğu kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz ve kimsenin hak arama özgürlüğü ortadan kaldırılamaz.
Mevcut Anayasa m.15: Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Uzlaşılan Anayasa m.43 (Temel hak ve hürriyetlerin korunması): Devlet organları, temel hak ve özgürlüklerden herkesin etkili biçimde yararlanmasını sağlayacak her türlü düzenlemeyi yapmak, tedbiri almak ve ihlalini önlemekle yükümlüdür.
Temel hak ve hürriyetlerin ihlali halinde doğan zarardan Devlet sorumludur ve dava Devlet aleyhine açılır. Devlet ihlale neden olan kamu görevlisine davayı ihbar eder. Tazminata mahkûm olması halinde Devlet, ilgiliye derhal rücu eder.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel ha k ve hürriyetlere dair uluslararası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda kanun özgürlükleri daha genişletici hüküm içermediği sürece anlaşma hükümleri esas alınır.
Mevcut Anayasa m.40: Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.
Uzlaşılan Anayasa m.47 (Kıyıların korunması ve kıyılardan yararlanma): Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır; özel mülkiyete konu olamaz.
Herkesin deniz, göl ve akarsular ile bunların kıyılarından yararlanma hakkı vardır.
Bu hak, kamu yararı gözetilerek kanunla düzenlenir.
Kamu yararının gerekli kıldığı hallerde dolgu ve kurutma yoluyla toprak edinilmesine ilişkin usul ve esaslar kanunda gösterilir.
Mevcut Anayasa m.43: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.
* Öneri maddenin sonuna, “Bu yararlanma hakkı hiçbir şekilde kısıtlanamaz.” cümlesi eklenmelidir. Çünkü uygulamada, gerek şehirlerde ve gerekse sayfiye yerlerde kıyı şeritlerinin “de facto” olarak özel kullanıma bırakıldığı, işgallere ses çıkarılmadığı, şehirlerde insan ve araç girişinin genel anlamda yasaklanıp, ayrıcalıklı kılınan bazı kişi ve araçlara açık bırakıldığı, kıyı ve sahil şeritlerinin doldurulmak suretiyle doğal ve ekolojik yapısının değiştirildiği ve tahrip edildiği, bunların da maalesef “kamu hizmeti” adı altında yapıldığı, ancak çevreye zarar verdiği görülmektedir. Esas itibariyle, Anayasada kıyıların korunması ve kıyılardan yararlanma ile ilgili bir hükme gerek bulunmamaktadır. Bu korumanın kanunlarla ve etkin bir şekilde yapılması mümkün olduğu halde, bir taraftan Anayasaya bu tür bir çerçeve hüküm koyup, diğer taraftan da doğal yapının tahribine devam etmeyi bağdaştırabilmek mümkün değildir.
Uzlaşılan Anayasa m.48 (Tarih, kültür ve tabiat varlık ve değerlerinin korunması): Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar; bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır. Bunlardan özel mülkiyet konusu olanlara kamu yararı amacıyla getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.
Devlet, Türkiye dışında bulunan tarihi ve kültürel mirasını korumak için gerekli tedbirleri alır.
Mevcut Anayasa m.63: Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.
Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.
* Belirtmeliyiz ki Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlı olacağı genel esasları, kişi hak ve hürriyetleri ile yasama, yürütme-idare ve yargı erklerinin görev ve yetkilerini göstermeli, diğer düzenlemeleri kanunlara ve sair alt normlara bırakmalıdır. Bu sebeple Anayasada, tarih, kültür ve tabiat varlık ve değerlerinin korunması ile ilgili bir deyim yerinde ise “göstermelik” ve “işlevsiz” bir hükme yer vermekten ziyade, yaptırım gücü olan kanun ve uygulamalarla bu korumanın etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi isabetli olacaktır.
Uzlaşılan Anayasa m.49 (Doğal servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi): Doğal servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet, çevresel varlıkların korunmasını esas almak kaydıyla, bu hakkını belli bir süre için gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi doğal servet ve kaynağın devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak; hangisinin doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle aranacağı ve işletileceği kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim ve denetimin usul ve esasları ile uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir.
Mevcut Anayasa m.168: Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.
* Belirtmeliyiz ki Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlı olacağı genel esasları, kişi hak ve hürriyetleri ile yasama, yürütme-idare ve yargı erklerinin görev ve yetkilerini göstermeli, diğer düzenlemeleri kanunlara ve sair alt normlara bırakmalıdır. Yukarıda, kıyı ve sahil şeritleri ile tarih ve kültür varlıklarının korunması konularında yer verdiğimiz eleştiri, bu hüküm için de aynı şekilde geçerlidir.
Uzlaşılan Anayasa m.50 (Ormanların korunması ve geliştirilmesi): Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz ve kanuna göre buralar Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.
Devlet, ormanları ve biyolojik çeşitliliği korumak, orman sahalarını genişletmek, toprağın verimli olarak işletilmesini sağlamak, erozyonla mücadele etmek ve tarım alanlarını geliştirmek amacıyla gerekli tedbirleri alır.
Mevcut Anayasa m.169: Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.
* Belirtmeliyiz ki Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlı olacağı genel esasları, kişi hak ve hürriyetleri ile yasama, yürütme-idare ve yargı erklerinin görev ve yetkilerini göstermeli, diğer düzenlemeleri kanunlara ve sair alt normlara bırakmalıdır. Yukarıda, kıyı ve sahil şeritleri ile tarih ve kültür varlıklarının korunması ve doğal servetlerin ve kaynakların aranması konularında yer verdiğimiz eleştiri, bu hüküm için de aynı şekilde geçerlidir.
Uzlaşılan Anayasa m.52 (Özel olarak korunması gereken kesimlerin hakları): Devlet, gençlerin, yaşlıların, engellilerin, sürekli hastaların, harp ve vazife şehitlerinin yakınlarının, malul ve gazilerin, dul ve yetimlerin ve özel olarak korunması gereken diğer toplum kesimlerin haklarını korumak; bunların insan onuruna yaraşır bir hayat sürdürmelerini ve toplum hayatına etkin bir şekilde katılmalarını sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Özel olarak korunması gereken toplum kesimlerinin siyasi hayata katılmasını kolaylaştıracak tedbirleri almak devletin görevlerindendir.
* Yeni eklenen bir maddedir. Burada, kimilerine göre çocukların ve kadınların özel olarak korunması, kimilerine göre de azınlıkların ve kendilerinin azınlık gibi görmek isteyenlerin veya özellikle siyasi, sosyal ve kültürel haklar bakımından mağdur edildiklerini düşünenlerin korunmasın hedeflendiği söylenmektedir. Hükümde, “siyasi hayat” kavramına yer verildiği görülmektedir. Bu hükme ve bu tür bir ayrıştırmaya gerek olmadığını düşünmekteyiz.
Uzlaşılan Anayasa m.55 (Bilgiye erişim hakkı ve bilişim özgürlüğü): Herkes, bilgiye, internete ve diğer elektronik iletişim ortamlarına serbestçe erişim hakkına sahiptir. Devlet, bu hakkın etkin ve adil bir biçimde kullanılabilmesi için gerekli düzenlemeleri yapar.
İnternet aracılığıyla yapılan haberleşmenin gizliliği esastır. Herkes, internet aracılığıyla paylaştığı kişisel verilerinin korunmasını; düşünce ve kanaatlerinin gizliliğine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
İnternet ve diğer elektronik iletişim ortamlarına erişim hakkı özel yaşam ve aile yaşamının gizliliği ile kişisel verilerin korunması, haberleşme özgürlüğü, bilgiye erişim hakkı, düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü ve sözleşme özgürlüğüne, çocukların cinsel sömürüye karşı korunmasına ilişkin anayasal esaslar dikkate alınarak kanunla düzenlenir.
* Yeni eklenen bir maddedir. İsabetlidir. Özellikle bireyin özel, mesleki ve aile hayatı ile kişilik haklarının korunması bakımından, “hukuk devleti” ilkesini benimseyen bir toplumda internet yayıncılığının hukuk kuralları ile düzenlenmesi şarttır. Hatta bu alanda, ikili veya çok taraflı uluslararası sözleşmelere de ihtiyaç vardır.
Uzlaşılan Anayasa m.56 (Makul ve insanca hayat sürdürme hakkı): Herkes toplumsal dışlanmaya ve yoksulluğa karşı korunma, eğitim, barınma, tıbbi bakım, beslenme, temiz suya erişme ile sosyal hizmetlerden yararlanma haklarını da içerecek biçimde makul ve insanca hayat (yaşam) sürdürme hakkına sahiptir.
Makul ve insanca hayat (yaşam) sürdürme imkanından yoksun olan herkes temel gelir hakkına sahiptir.
Devlet, fertlerin (bireylerin) makul ve insanca hayat (yaşam) sürdürmesi için gerekli tedbirleri alır.
* Yeni eklenen bir maddedir. Maddede, “eğitim” kavramı yerine, “eğitim-öğrenim” kavramına yer verilmesi isabetli olacaktır.
Uzlaşılan Anayasa m.61 (Devletleştirme ve özelleştirme): Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde gerçek değeri üzerinden kanunla devletleştirilebilir.
Devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller, tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önleyecek şekilde, kanunla gösterilir.
Stratejik açıdan önem taşıyan işletmelerin özelleştirilmesinde kamu yararı esas alınır.
Devlet, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla düzenlenir.
Devletleştirme ve özelleştirmede çalışanların haklarını koruyacak önlemler kanunla düzenlenir.
Mevcut Anayasam. 47: Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.
Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.
Devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.
Devlet, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.
* Mevcut Anayasanın, devletleştirme ve özelleştirme ile ilgili hükümleri aynen alınmış, ancak daha sade bir ifade tercih edilmiştir. Çalışanların haklarını koruyan önlemler ve tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önleme hususundaki önlemlerle, toplum menfaatine, mevcut Anayasaya oranla daha fazla özen gösterildiği söylenebilir.
Uzlaşılan Anayasa m.62 (Tüketicinin korunması): Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır; tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder ve destekler.
Mevcut Anayasa m.172: Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.
* Belirtmeliyiz ki Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlı olacağı genel esasları, kişi hak ve hürriyetleri ile yasama, yürütme-idare ve yargı erklerinin görev ve yetkilerini göstermeli, diğer düzenlemeleri kanunlara ve sair alt normlara bırakmalıdır.
Uzlaşılan Anayasa m.63 (Yabancı ülkelerde yaşayan vatandaşlar): Devlet, yabancı ülkelerde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması için gereken önlemleri alır.
Mevcut Anayasa m.62: Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır.
* Öneri maddede, “Türk vatandaşlığı” kavramının değil, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” kavramının kullanıldığı ve vatandaşlığa coğrafi tanım getirilmesinin düşünüldüğü görülmektedir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Çünkü Türk Vatandaşlığı’nda geçen “Türk” ibaresi, bir ırkı değil, bir millete bağlılığı anlatmaktadır. Dünyada birçok ülkede vatandaşlık tanımı nasıl kullanılmakta ise, Türkiye Cumhuriyeti’nde de suni, örneğin coğrafi tanımlamayı içeren kavramla vatandaşlık tanımında değişiklik yapılmasında isabet olmayacağını belirtmek isteriz.
Uzlaşılan Anayasa m.37 (Sporda tahkim): Spor federasyonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna başvurulabilir. Tahkim kurulu kararları kesin olup bu kararlara karşı iç hukuk bakımından hiçbir yargı merciine başvurulamaz.
Mevcut Anayasa m.59: Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.
Devlet başarılı sporcuyu korur.
Spor federasyonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna başvurulabilir. Tahkim kurulu kararları kesin olup, bu kararlara karşı hiçbir yargı merciine başvurulamaz.
Uzlaşılan Anayasa m.65 (Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması): Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine ve yerli türlerin çeşitliliğinin korunması esasına uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak ve organik tarım ve hayvancılık yöntemlerini teşvik etmek amacıyla tarım ve hayvancılıkla uğraşanları özel olarak destekler. Bunların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.
* Yeni eklenen bir maddedir. Belirtmeliyiz ki Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlı olacağı genel esasları, kişi hak ve hürriyetleri ile yasama, yürütme-idare ve yargı erklerinin görev ve yetkilerini göstermeli, diğer düzenlemeleri kanunlara ve sair alt normlara bırakmalıdır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin tarım ve hayvancılığa önem vermesi gerektiği, son zamanlarda tarım ve hayvancılık konusunda üretimden uzaklaşıldığı, yerine Devlet tarafından tarım ve hayvancılıkla uğraşanların maddi olarak desteklenmesinin tercih edildiği, bunun da insanları tarım ve hayvancılık alanında üretim yapmaktan alıkoyduğu, daha da önemlisi tarım ve hayvancılık üretimi ile uğraşan insanların çocuklarına ve çevresine bu tür işleri öğretmedikleri, tarım ve hayvancılık ürünleri konusunda ithalata bağımlı hale gelmeye başladığımız, bunun da Ülke ihtiyaçlarının karşılanması konusunda dışa bağımlılığı artırdığı, en kısa sürede geçmişte turizm, tekstil ve ardından inşaat gibi sektörleri ekonominin lokomotifi olarak tercih etmenin yanında, gerek iç ve gerekse dış krizlerden en az etkilenecek, daha da önemlisi beslenme alanında dışa bağımlılığı tümü ile ortadan kaldıracak kalıcı üretim çözümlerin özellikle tarım ve hayvancılık alanında bulunmak suretiyle sürekliliğin sağlanması isabetli olacaktır. Devlet, deyim yerinde ise insanlara balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretmelidir.
Uzlaşılan Anayasa m.69 (Milletvekilliği ile bağdaşmayan işler): Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinde ve bunlara bağlı kuruluşlarda; devletin veya diğer kamu tüzelkişilerinin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak katıldığı teşebbüs ve ortaklıklarda; özel gelir kaynakları ve özel imkanları kanunla sağlanmış kamu yararına çalışan derneklerin ve devletten yardım sağlayan ve vergi muafiyeti olan vakıfların, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar, vekili olamazlar, herhangi bir taahhüt işini doğrudan veya dolaylı olarak kabul edemezler, temsilcilik, arabuluculuk ve hakemlik yapamazlar.
Milletvekilleri yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı resmi veya özel herhangi bir işle görevlendirilemezler. Bir milletvekilinin belli konuda ve altı ayı aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca verilecek geçici bir görevi kabul etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararına bağlıdır.
Milletvekilleri, bu sıfatlarından kaynaklanan konum ve yetkilerini kendilerine çıkar ve yarar sağlamak amacıyla kullanamaz, üçüncü kişilere doğrudan veya dolaylı ücretli iş yapamaz.
Milletvekilliği ile bağdaşmayan diğer görev ve işler kanunla düzenlenir.
Siyasi Parti gruplarının bildireceği en kıdemli veya en yaşlı ikişer üyesinin katılımı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin uyması gereken siyasal etik ilkelerini belirlemek ve etik kurallarının ihlaline ilişkin başvuruları incelemek üzere Siyasi Etik Komisyonu kurulur. Görev ve yetkileri kanun ve Meclis İçtüzüğünde gösterilir. Komisyon, mutabakat ve aleniyet esasına göre çalışır. Mutabakat sağlanamaması durumunda raporlama yapılır. Komisyon gerekli gördüğü hallerde gizlilik kararı verebilir.
Üyelikle bağdaşmayan işler
Mevcut Anayasa m. 82 (Üyelikle bağdaşmayan işler): Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinde ve bunlara bağlı kuruluşlarda; Devletin veya diğer kamu tüzelkişilerinin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak katıldığı teşebbüs ve ortaklıklarda; özel gelir kaynakları ve özel imkanları kanunla sağlanmış kamu yararına çalışan derneklerin ve Devletten yardım sağlayan ve vergi muafiyeti olan vakıfların, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar, vekili olamazlar, herhangi bir taahhüt işini doğrudan veya dolaylı olarak kabul edemezler, temsilcilik ve hakemlik yapamazlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı resmi veya özel herhangi bir işle görevlendirilemezler. Bir üyenin belli konuda ve altı ayı aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca verilecek geçici bir görevi kabul etmesi, Meclisin kararına bağlıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği ile bağdaşmayan diğer görev ve işler kanunla düzenlenir.
Uzlaşılan Anayasa m.70 (Milletvekilliğinin düşmesi): İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, istifanın geçerli olduğunun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesinden sonra, Genel Kurulca karar verilir.
Milletvekilliğinin seçilmeye engel bir suçtan kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle gerçekleşir.
Milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdüren milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, yetkili komisyonun bu durumu tespit eden raporu üzerine Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla karar verilir.
Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla karar verilir.
* Milletvekilliğinin düşmesi ile ilgili olarak hazırlanan metin, mevcut düzenlemeye paraleldir. Ancak 2. fıkrada bir değişikliğe gidilerek, mevcut ifade, milletvekili seçilmeye engel bir suçtan kesin hüküm giyme olarak değiştirilmiştir. Hem milletvekilliği ile bağdaşmayan bir görev veya hizmetin sürdürülmesi, hem de özürsüz ve izinsiz olarak birleşimlere katılımın devamsızlığı hususlarında milletvekilliğinin düşmesi için üye tamsayısının salt çoğunluğu ile karar verilmesi öngörülmüştür.
Uzlaşılan Anayasa m.71 (İptal istemi): Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine yukarıdaki maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini on beş gün içerisinde kesin karara bağlar.
* Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına iptal istemi ile ilgili olarak hazırlanan metin, mevcut düzenlemeye paraleldir.
Uzlaşılan Anayasa m.77 (Görüşmelerin açıklığı ve yayınlanması): Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşmeler açıktır ve tutanak dergisinde tam olarak yayımlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuyla kapalı oturum yapabilir. Bu oturumlardaki görüşmelerin yayımı Meclisin kararına bağlıdır.
Meclisteki açık görüşmelerin canlı ve her türlü araçla yayımı esastır. Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun bir kanalı bu iş için tahsis edilir.
* Görüşmelerin açıklığı ve yayınlanması ile ilgili olarak hazırlanan metin mevcut düzenlemeye paraleldir. Ancak, önerilen düzenlemeyle, kapalım oturum yapma hususunda iç tüzüğe atıf yapılmamış, doğrudan üye tamsayısının salt çoğunluğu olarak belirtilmiştir.
Uzlaşılan Anayasa m.48 (Anayasanın değiştirilmesi):
* Metinde, 367 çoğunluk ve iki turlu gizli oylama şartları korunmaktadır.
Uzlaşılan Anayasa m.77 (Toplantı ve karar yeter sayısı): Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır. Meclis, Anayasada başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.
Genel ve yerel seçimler, halkoylaması, siyasal partiler, yerel yönetimler, olağanüstü yönetim usulleri, yargı organı ve bağımsız idari kurullar konusunda çıkarılacak kanunlar bakımından karar yeter sayısı üye tam sayısının salt çoğunluğudur.
Bakanlar Kurulu üyeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin katılamadıkları oturumlarında, kendileri yerine oy kullanmak üzere bir bakana yetki verebilirler. Ancak bir bakan kendi oyu ile birlikte en çok iki oy kullanabilir. Gizli oylamalarda vekaletle oy kullanılamaz.
Uzlaşılan Anayasa m.106 (Yükseköğretim Düzenleme Kurulu): Yükseköğretim Düzenleme Kurulu, bilimsel ve akademik özgürlük, akademik ve kurumsal özerklik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık ilkelerini esas alarak; ülkenin yükseköğretim ihtiyaçları konusunda planlama yapar ve görüş bildirir; yükseköğretim kurumları arasında eşgüdümü sağlar; yükseköğretim kurumlarıyla toplumun çeşitli kesimleri arasında işbirliğini teşvik eder ve niteliği artırıcı önlemler alır; üniversite, fakülte, yüksekokul ve enstitülerin kuruluşları ile programların açılması ve kapatılmasına ilişkin ölçütleri üniversitelerin görüşlerini alarak belirler ve yükseköğretimde değerlendirme ile görevli kurumun raporları çerçevesinde kararlar alır; yabancı yükseköğretim kurumlarından alınan diplomaların ve akademik unvanların denkliğini tanır; yeni üniversitelerin kurulması ile yükseköğretime ilişkin düzenlemeler konusunda görüş bildirir; yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanı kadroları ve öğrenci kontenjanları ile ilgili temel ölçütleri belirler; yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerini değerlendirir ve gerekli tedbirleri alır.
Kurul, yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerini ve görevlerini yerine getirmek üzere planlar, düzenler ve denetler.
Kurul, on beş üyeden oluşur. Kurulun dokuz üyesi, yükseköğretim kurumlarının kadrolarında bulunan öğretim elemanları tarafından profesör unvanına sahip öğretim üyeleri arasından seçilir. Öğretim elemanları tarafından yapılacak seçimlerde her öğretim elemanı bir adaya oy verir. Kurulun altı üyesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üye tamsayısının beşte üçü ile seçilir.
Kurulun teşkilatı, görevleri, yetkileri, çalışma esasları ve üyelerinin seçimine ilişkin diğer hususlar kanunla düzenlenir.
Uzlaşılan Anayasa m. 112 (Mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı): Hakimler, görevlerinde bağımsız ve tarafsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verir. Hakimler mesleğin etik kurallarına uyarlar.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere hiçbir şekilde emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir davayı etkilemek amacıyla, münhasıran yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili yasama denetimi yollarına başvurulamaz.
Devlet organları, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar, mahkeme kararlarını değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.
Uzlaşılan Anayasa m.115 (Savcılık mesleği ve teminatı): Savcılar, adli görevlerinde hakimlik teminatına tabidir.
Savcılar idari görevleri bakımından Adalet Bakanlığı’na bağlıdır.
Mevcut Anayasa m.139: Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.
Mevcut Anayasa m.140: Hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar. Bu görevler meslekten hakim ve savcılar eliyle yürütülür.
Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.
Hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Hakimler ve savcılar altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler; askeri hakimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunda gösterilir.
Hakimler ve savcılar, kanunda belirtilenlerden başka, resmi ve özel hiçbir görev alamazlar.
Hakimler ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdırlar.
Hakim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışanlar, hakimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tabidirler. Bunlar, hakimler ve savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve derecelendirilirler, hakimlere ve savcılara tanınan her türlü haklardan yararlanırlar.
* Maddede, savcıların adli görevlerinde hakimlik teminatına tabi oldukları yazılmış, fakat Uzlaşma Komisyonu henüz hakimlerin teminatları üzerinde anlaşamadığından, bu teminatların ne olduğu anlaşılmamaktadır. Öneri madde, savcıları idari görevleri bakımından da Adalet Bakanlığı’na bağlayarak, bu konuda hakim ve savcıları ayırmıştır. Oysa mevcut madde 140’ın 6. fıkrasına göre,”Hakimler ve savcılar, idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlıdırlar”. Öneri 40. madde, hakim ve savcılık mesleğini birbirinden ayırmayı hedeflemiştir.
Uzlaşılan Anayasa m.119 (Adalet hizmetlerinin denetimi): Adalet hizmetlerinin denetimi Adalet Bakanlığı tarafından yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
Mevcut Anayasa m.144: Adalet hizmetleri ile savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hakim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
* Öneri madde, özellikle hakimi, adli görev ve yetkileri bakımından da savcıların denetiminin Adalet Bakanlığı tarafından yapılması şeklinde anlaşılmamalı ve uygulanmamalıdır.
Uzlaşılan Anayasa m.121 (Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi): Anayasa Mahkemesi üyeleri bir defaya mahsus olmak üzere ve dokuz yıl için seçilirler. Altmışyedi yaşını dolduran üyeler emekliye ayrılırlar.
Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hakimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde ise, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun kararı ile sona erer.
Mevcut Anayasa m.147: Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hakimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer.
Uzlaşılan Anayasa m.127 (Anayasa şikayeti): Herkes anayasada düzenlenen kişi hakları, siyasal haklar ve devlete olumlu edim yüklemeyen sosyal hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine anayasa şikayetinde bulunabilir. Başvuruda bulunabilmek için güncel ve kişisel bir hakkın ihlal edilmiş olması ve olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Anayasa şikayeti, olağan kanun yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılır. Anayasa şikayetinde, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Kamu başdenetçisinin anayasa şikayeti başvurusu ile anayasa şikayetine ilişkin diğer usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
Seçme ve seçilme hakkına ilişkin anayasa şikayeti başvuruları üç gün içinde yapılır. Bu başvurular hakkın kaybını önleyecek ve seçim hukukunun gerektirdiği ivedilikle sonuçlandırılır.
Mevcut Anayasa m.148/3-4-5: Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
Uzlaşılan Anayasa m.152 (Devletin şekli): Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Mevcut Anayasa m.1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
* Mevcut Anayasanın, “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesi ile “Devletin Şekli” başlıklı 1. maddesi, mevcut Anayasanın değişikliğe uğratılmadan uzlaşılan 161. ve 152. maddeleri olarak belirlenmiştir.
Uzlaşılan Anayasa m.161 (Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü): Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlar.
Kanunlar, Anayasaya aykırı olamaz.
Mevcut Anayasa m.11: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar, Anayasaya aykırı olamaz.
ANAYASA KOMİSYONU’NUN 49 MADDE HARİCİNDE UZLAŞTIĞI DİĞER 9 MADDE
Uzlaşma Komisyonu, "Haberleşme hürriyeti", "insanın maddi ve manevi varlığı, bütünlüğü ve korunması", "Çevre hakkı", "Kamulaştırma" ve "Barış içinde ve silahsızlanmış bir toplumda yaşama hakkı" başlıklı maddelerde uzlaştı. "Özel yaşamın ve aile yaşamının gizliliği ve korunması", "sendika hakkı", "adli kolluk" ve "konut dokunulmazlığı" başlıklı maddeler üzerinde ise genel mutabakata varıldı.
1. ANADOLU AJANSI’NIN BİLDİRDİĞİ 3 MADDE
Haberleşme Hürriyeti: Herkes haberleşme hürriyetine (özgürlüğüne) sahiptir. Haberleşmenin gizliliği ve dokunulmazlığı esastır.
Milli güvenliğin, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması veya kuvvetli şüphenin varlığı halinde suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; ayrıca bu sebeplere ve adli soruşturma gereklerine bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısının yazılı emri bulunmadıkça haberleşme engellenemez, haberleşmenin gizliliğine dokunulamaz. Cumhuriyet savcısının yazılı emri yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, müdahaleyi izleyen en geç kırk sekiz saat içinde kararını verir, aksi halde karar kendiliğinden ortadan kalkar.
Mevcut Anayasa m.22 (Haberleşme hürriyeti):
Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça, haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.
Çevre hakkı: Herkes çevre hakkına sahiptir. Bu hak, insani gelişimi mümkün kılan, sağlıklı, ekosistem açısından dengeli bir çevrede yaşama, çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme haklarını da kapsar.
Gelecek kuşaklara yönelik sorumlulukları da gözeterek çevreyi geliştirmek, çevre değerlerini korumak, çevre kirliliğini önlemek, çevre kalitesini yükseltmek ve gıdaların doğallığını sağlamak herkesin ve devletin görevidir.
Devlet doğal hayatı ve hayvanları korur. Hayvanlara yönelik eziyet ve kötü muamele yapılmaması amacıyla gerekli tedbirleri alır.
Mevcut Anayasa m.56 (Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması): Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.
Barış içinde ve silahsızlanmış bir toplumda yaşama hakkı: Herkes, barış içinde ve şiddetten korunarak yaşama hakkına sahiptir. Devlet bu hakkı güvence altına almak amacıyla silah erişimini zorlaştıracak önlemleri alır.
Devlet, toplumsal kesimler arasında veya belli bir toplumsal kesime yöneltilmiş nefreti teşvik eden ve yayan her tür söylem ve faaliyetin önlenmesi için yasal düzenlemeler yapar ve etkin ve caydırıcı önlemler alır. Bu madde; savaş kışkırtıcılığı, militarizm ve ırkçılık gibi söylemlerin ve her türden ayrımcılığın önlenmesini ve barış kültürünün geliştirilmesini de içerir.
2. ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU DANIŞMANLARININ DAHA ÖNCE TASLAK HALİNE GETİRDİĞİ 150 MADDE İÇERİSİNDEN, UZLAŞILAN TASLAĞA EKLENEN YENİ MADDELER
Kamulaştırma: Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir.
(“Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir.” Bu cümle tekrar değerlendirilecektir.) (Kamulaştırmasız el atma, kamulaştırma etkisi doğuran dolaylı işlemler, artırım bedeli hususları madde yazımında gözönünde bulundurulacaktır.)
Tarım reformunun uygulanması, çevresel değerlerin, ekolojik çeşitliliğin (MHP bu ibarenin Anayasada yer almasına karşıdır.) ve kültürel varlıkların korunması, sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi ve kıyıların korunması amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme usulü kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngördüğü hallerde, taksitler en çok beş yıl içinde eşit olarak ödenir.
Gerekçe notu: Ödeme usulünün uygulanmasında malikin haklarının zarar görmemesi için gerekli düzenlemeler kanunla yapılır.
Mevcut Anayasa m. 46 (Kamulaştırma): Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir. Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.
İnsanın maddi ve manevi varlığı, bütünlüğü ve korunması: Herkes, maddi ve manevi varlığını (AK Parti ve CHP Önerisi: kendi kültürünü ve kimliğini) koruma, geliştirme ve buna saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ya da kişinin aydınlatılarak rızası alınmak şartıyla (koşuluyla), kanunda açıkça belirtilen haller dışında, bilimsel ve tıbbi deneyler dahil, vücut bütünlüğüne dokunulamaz.
İnsan bedeni (vücut bütünlüğü), organları (ve uzuvları) (doku), onur (şeref) ve haysiyetine aykırı bir şekilde metalaştırılamaz.
Mevcut Anayasa m.17 (Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı): Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.
Özel hayatın (yaşamın) ve aile hayatının (yaşamının) gizliliği ve korunması: Özel hayatın (yaşamın) ve aile hayatının (yaşamının) gizliliğine dokunulamaz. Herkes, özel hayatına (yaşamına) ve aile hayatına (yaşamına) saygı gösterilmesi ve korunması hakkına sahiptir.
Milli güvenliğin, kamu düzeninin, (BDP Önerisi: Bu iki kavram metinde yer almasın.) genel sağlığın, genel ahlakın(BDP ve CHP Önerisi: Bu kavram metinde yer almasın.) veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması veya kuvvetli şüphenin varlığı halinde suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; ayrıca bu sebeplere ve adli soruşturma gereklerine bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde (AK Parti ve MHP Önerisi: kanunla yetkili kılınmış merciin)/(CHP ve BDP Önerisi: cumhuriyet savcısının)yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kağıtları ve hiçbir eşyası aranamaz; bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde el koyma kararı kendiliğinden kalkar.
Mevcut Anayasa m.20 (Özel hayatın gizliliği): Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
Gerekçe Notu: “Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak ve hakkın özüne dokunulmaması kaydıyla” ibaresi temel hakların sınırlandırılmasıyla ilgili ayrı bir madde olarak görüşülecek.
Kamu düzeni, genel sağlık, genel ahlak ve milli güvenlik kavramları gerekçede sınırları belirlenecek şekilde tanımlanmalıdır.
Sendika hakkı: Çalışanlar ve işverenler, önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten çekilme haklarına sahiptir.
Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendikaların ve üst kuruluşlarının kuruluş, yönetim ve işleyişleri(CHP ve BDP önerisi: kadın-erkek arasında eşit temsil ve katılım ilkelerine uygun olarak) demokratik esaslara aykırı olamaz.
Sendika hakkının sınırlanması sebebi olarak AK Parti kamu düzenini; MHP milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması; BDP başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını önermektedir. CHP ise herhangi bir sınırlama sebebi önermemektedir. Şu kadar ki CHP güvenlik güçleriyle silahlı kuvvetleri mensuplarının bu haktan ne derece yararlanacağının yasayla düzenlemesi gerektiğini ifade etmektedir.
Sendikalar ancak mahkeme kararıyla kapatılabilir.
(CHP önerisi) İşyerinde sendika üyeliğini teşvik amacıyla uygulanacak vergi ve prim muafiyetleri ile diğer önlemler kanunla düzenlenir.
(CHP-BDP önerisi) Farklı istihdam biçimlerinin uygulanması suretiyle çalışanların ekonomik, sosyal ve sendikal hakları kısıtlanmaz. Devlet bu tür kısıtlayıcı uygulamalara karşı gerekli önlemleri alır.
(BDP önerisi) Sendika kuruculuğu ve üyeliğinde fiilen çalışma şartı aranmaz.
(BDP önerisi) Hizmet mekanı ev olan bütün işler, temizlik, bakım ve diğer hizmetler ev işçiliği kapsamındadır ve sendika kurma hakkından yararlanır.
Sendika hakkının yaptırımlar dahil usul ve esasları kanunla düzenlenir.
Not: CHP önerisinde yer alan “uluslararası düzeyde” ifadesini değerlendirip komisyona ayrıca beyanda bulunacaktır.
Gerekçe notu: Çalışanlar ifadesinin kamu-özel ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanları kapsadığı yazılacaktır.
Mevcut Anayasa m.51 (Sendika kurma hakkı):
Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika kurma hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz.
Adli Kolluk (CHP-BDP Önerisi): Adli makamların yargı bağımsızlığı ilkesine uygun olarak kovuşturma ve soruşturma görevlerini yerine getirmelerini, sanık ve kanıtlara gecikmeden ve güvenilir biçimde ulaşmalarını sağlamak amacıyla il ve ilçelerde cumhuriyet savcılarına bağlı olarak görev yapmak üzere adli kolluk kurulur. Adli kolluğun kuruluşu, çalışması ve idari kolluk gücüyle görev ilişkisi yasayla düzenlenir.
Konut dokunulmazlığı: Hiç kimsenin konutuna ve kamuya açık olmayan özel işyerine dokunulamaz. Herkes, konutuna ve işyerine yönelik hukuk dışı müdahale ve saldırılara karşı korunma hakkına sahiptir.
Milli güvenliğin, kamu düzeninin, (BDP Önerisi: Bu iki kavram metinde yer almasın.) (CHP Önerisi: Kamu düzeni kavramı metinde yer almasın) genel sağlığın, genel ahlakın (BDP ve CHP Önerisi: Bu kavram metinde yer almasın.) veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması veya kuvvetli şüphenin varlığı halinde suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; ayrıca bu sebeplere ve adli soruşturma gereklerine bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin / (CHP ve BDP Önerisi: cumhuriyet savcısının) yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin konutuna girilemez, konutunda arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kararı kendiliğinden kalkar.
(BDP Öneri: Suç işlemenin önlenmesi veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebebiyle, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyalara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.)
İdari kolluğun genel sağlığın korunmasına ilişkin yetkileri saklı kalmak kaydıyla, kimsenin konutunda ve kamuya açık olmayan özel işyerlerinde önleme araması yapılamaz.
Mevcut Anayasa m.21 (Konut dokunulmazlığı):
Kimsenin konutuna dokunulamaz. Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
Uzlaşılan Anayasa m.126 (Anayasa Mahkemesi kararları): Anayasa Mahkemesi'nin kararları kesindir. Bu kararlar, gerekçesi yazılmadan hiçbir surette açıklanamaz. Mahkemenin kararları derhal Resmi Gazete'de yayınlanır.
Anayasa Mahkemesi, iptal davasına konu olan hükmün uygulanması halinde telafisi imkansız bir zararın ortaya çıkması ve Anayasa aykırılığı konusunda güçlü bir kanaatin bulunması durumunda, talep üzerine yürürlüğün durdurulması kararını üyelerin beşte üç çoğunluğu ile verilebilir.
Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği hükümler, gerekçeli kararın Resmi Gazetede yayınlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi, gerekli durumlarda ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazete'de yayınlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
Yüksek Mahkeme verdiği kararlarla, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.
İptal kararları geriye yürümez.
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, TBMM, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp kanunlaştırır.
Anayasa Mahkemesi kararları; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Mevcut Anayasa m. 153 (Anayasa mahkemesi kararları): Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.
Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal kararları geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
* Uzlaşılan Anayasa, mevcut Anayasa ile paralel bir düzenleme getirerek, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği normun tamamının yahut bir hükmünün yerine, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yer verecek şekilde hüküm tesis etmesini yasaklamıştır. Maddede, Anayasa Mahkemesi’nin neyi incelemeye ve iptal etmeye yetkili olduğu yazılı değildir. Bu düzenlemenin ayrı maddede yapılacağı anlaşılmaktadır.
Öneri maddenin ikinci fıkrasına göre Anayasa Mahkemesi, talep olması halinde gerekli gördüğü durumlarda beşte üç çoğunlukla iptal davasına konu olan hükmün yürürlüğünü durdurabilme yetkisine sahiptir. Ancak bir kanun veya kanun hükmünde kararname hükmünün iptalinde adi çoğunluğu arayan Anayasanın, bunun daha hafif hali olan Anayasa aykırılığı iddia olunan hükmün yürürlüğünün durdurulması kararında nitelikli çoğunluğu aramasını anlamak mümkün değildir. Her iki kararda da, üye tamsayısının salt çoğunluğu usulünden ayrılmamak isabetli olacaktır.
Bu yazıyı kısa ve net bir şekilde kaleme almaya çalışacağım. Meselenin duygu içeren ve insani tarafları olsa bile, elbette “hukukçu” kimliğimi de elden bırakmayacağım.
Önleme araması; henüz suç işlenmeden yapılan, suçun işlenmesini önlemek, güvenliğin, kamu düzeni ve barışının bozulmamasını sağlamak, kişi hak ve hürriyetlerini korumak amacıyla somut gerekliliğin ortaya çıktığı durumlarda Anayasa m.20/2’ye göre başvurulan bir tedbirdir.
Kanun koyucu; internet yayıncılığında gerçekleşen gelişmeler, Anayasa m.26 gereğince internetin düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti yolu sayılması ve Anayasa m.28 ile güvence altına alınan basın hürriyetinin kapsamına girmesi, internet yayıncılığının hukuk kurallarına ihtiyaç duyması, interneti kullananlar ve internet kullanımından etkilenenlerin hak ve hürriyetleri ile sınırlamaların neler olduğunun tayin edilip netleştirilmesi amacıyla yasal düzenlemeye gidilmesini öngörmektedir.
© Tüm hakları saklıdır.