26 Eylül 2013

Devleti değiştirmeden iktidar olmak

Dünün bazı demokrat ve liberal aydınlarının Gezi olayından giderek sürekli bir sol eleştirisi yapıyor olmaları dikkat çekici

 

Dünün bazı demokrat ve liberal aydınlarının Gezi olayından giderek sürekli bir sol eleştirisi yapıyor olmaları dikkat çekici. Hesapta bu olayı anlamak istiyorlar ama yaptıkları bir anlama çabasından çok bir karalama kampanyasına dönüşmüş durumda.

Doğrusu bu yazarların çoğunun, bir dönem önce rejimin mağdur ettiği İslami kesime sahip çıkmak gibi onurlu bir iş yapmışken, şimdi hangi nedenlerle, Gezi’de ortaya dökülen yine bir tür “mağduriyet” haykıran kesimlere karşı bu kadar eleştirel olabiliyorlar anlamak mümkün değil. Gezi’de, “sol” demeyi tercih ettikleri bu kesimlerin ne tür taleplerle sokaklara döküldüğünü anlamaya çalışmak yerine onları acımasızca eleştirmenin neresinde “demokratlık” ya da neresinde “liberallik” olabilir ki?

Türkiye’de sol, “modernitenin”, onun temsilcisi olan “kemalizmin” çocuğudur, bunu biliyoruz. O nedenle de solun içinde kemalizmden etkilenmiş kesimlerin olduğunu da biliyoruz. Ama şöyle arkamızı dönüp, bırakın eskileri yakın tarihimize bakıp, devletin “sol” kesimler üzerinde yaptıklarını hatırlayacak olursak bugün onların mağduriyetlerini ve devlete neden karşı olduklarını da anlamamız daha kolay olmaz mı? 12 Mart’da, 12 Eylül’de ve daha nice tarihlerde devletin ve iktidarların, onlara gösterdikleri vahşetin (üstelik çoğu çocuk yaştayken) hiç iz bırakmadan uçup gideceğini mi sanıyordunuz? Öyle olmuyor. Nitekim bizde de öyle olmadı. Bu insanlar sokaklardalar, talepleri ve iddiaları var. Bizim onları yanlış bulup bulmamızın ise bir kıymet-i harbiyesi yok. Onlar, onlar.

Bu liberal yazarların bazıları, birilerinin, Gezi’deki AKP ve İslami kesim karşıtlığından yararlanarak kitleleri yönlendirdiklerini dolayısıyla olayın hükümete karşı “darbe” amaçlı bir “komplo” olduğunu öne sürüyor ya da ima ediyorlar. Dolayısıyla olayın Ergenekon bağlantılı bir olay olduğunda hemfikir gibiler.

Doğrusu Gezi’de “ulusalcı” ve “Ergenekoncu” denilebilecek bazı sloganların atılmış olduğu doğrudur.  Ama buradan giderek Gezi’nin Ergenekoncu bir darbenin ayak sesleri olduğunu iddia etmek doğru değildir. Çünkü bugün toplumda Ergenekon ve Balyoz gibi davalarla ilgili yaygın bir inançsızlığın varlığı çok açıktır ve bunun Gezi’yle doğrudan bir ilgisi yoktur. Yoktur çünkü bu ülkenin mahkemeleri hemen her zaman devletin ve iktidarın bir parçası olmuş ve onların yanında yer almışlardır ve o nedenle de çoğu kez haklılığın değil haksızlığın kaynağı olmuşlarıdır.

Yine şöyle arkamızı dönüp, bırakın eskileri yakın tarihimize bakıp, mahkemelerimizin aldıkları kararlara bakın bugün neden Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili yaygın bir inançsızlığın olduğunu görürsünüz. Örneğin, Menderes ve arkadaşlarının asılma kararlarını bu mahkemeler vermediler mi? Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını genç yaşlarında darağacına bu mahkemeler göndermediler mi? 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşını büyütüp asılması kararını bu mahkemeler almadılar mı? O zaman neden şimdi bazılarımız bu mahkemelerin verdikleri kararların doğru olduğuna inansın ki?

Dolayısıyla Ergenekon davasına inançsızlık Gezi’den yansımış olabilir ama buradan Ergenekoncu hükümet karşıtı bir komplo üretmek oldukça zorlama bir çabadır.

Sol kavramı bir soyutlamadır. Hele hele solun ideolojik sorunlarının derinleştiği bir dönemde solun tek bir tahhayülü olduğunu söylemek doğru olmaz. O nedenle de Gezi’ye bakıp, Gezi’nin çok katmanlı gerçeğini atlayıp, tek bir sol varmış gibi yapmak, oradan solun toplumsal tahhayülünün kalmadığını söylemek iş değildir.

AKP’nin devleti değiştirmeden iktidar olması, devlete karşı haklı tepkileri olan kesimlerin bu tepkilerini haksız bir biçimde AKP’ye yöneltmeleri sonucu doğurmuş olabilir ama bu haksızlığın sebebi bu kesimlerden çok,  haklı tepkileri dikkate almayarak devleti değiştirmeden devletleşmiş olan AKP’dir.

Eğer ok atacaksanız biraz da buraya atın.

Tabii cesaretiniz varsa…

[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları

AKP’nin de Türkiyelileşmesi gerekmez mi?

Örneğin Başbakan’ın Ramazan günlerine denk gelen bir mitingde, mitinge gelenlere teşekkürlerini bildirirken, 'Hepiniz oruç oruç bu sıcakta buraya geldiniz beni dinliyorsunuz, o nedenle de konuşmamı kısa tutacağım' dediğinde, gelenlerin arasında gayrı Müslümlerin ya da ateistlerin olmayacağını nasıl varsayabiliyor?

Demokrasi paketi ve kültürel kimlikler

Bazı Avrupa ülkelerindehala örneğin Müslümanların yaşam tarzlarına müdahale anlamına gelen bazı sınırlamaların varlığını hatırlarsak böyle bir demokrasi hayaline ulaşmanın o kadar da kolay olmadığını anlarız

Balkon konuşması yapan Başbakan'ın paketi sorunları çözecek mi?

Başbakan’ın açıkladığı “demokratikleşme paketine”, eğer bu paket demokrasinin önündeki bazı sınırlamaları kaldırmak amacıyla herhangi bir zamanda yapılmış herhangi bir paket olsaydı kim niçin eleştirmek ihtiyacı duyabilirdi ki?