Türkiye adaletsizlikler ülkesi.
Yargı, infaz, hak, hukuk ve adalet değil zulüm saçıyor.
Siyasi, adli ayrımı yapılmaksızın vitrin cezaevleri dışındaki cezaevlerinde 7 kişi yerine 33 kişi kalıyor. İnanmayan Adalet Bakanı’na sorsun!
Bu arada sırf tecrit olsun diye 3 kişilik yerde 1 kişi tutulduğu da var.
Hapishanelerde tam 50 bin kişi kapasite üstü yatıyor.
Balık istifi.
Yasaya göre masum sayılan, yalnızca bir suç şüphesi altında bulunan insanlar sırf bir mahkeme önüne çıkıp da “İddia konusu suçu işlemedim” demek için en az bir yıl bekletiliyor. Bu bir yıl içinde her şey tutukludan ve onun avukatından gizli yürütülüyor.
Çoğu zaman hakkınızda neler olup bittiğini dosyanın savcısından değil havuz medyasından öğreniyorsunuz.
Ulusal üstü hukuka göre suç olmayan fiillerden yargılanıp zindanlara atılıyorsunuz.
MHP, infaz indirimi tasarımız kabul edilmez ise “İsyan çıkar” diyor.
Yani Devlet Bahçeli’ye göre son Türk Devleti’nin ceza infaz politikası lime lime olmuş dökülüyor.
MHP, hayal tacirliği yoluyla içeride bulunanların ailesiyle birlikte onların oylarına talip oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise görünüşte kendisini bağlamış gibi, “Ben kişilerin kişilere karşı işlediği suçları affetmem” derken, “Devlete karşı işlendiği söylenen suçların suçlularının hepsi terörist olduğundan onların yeri zaten hapishanedir” diye affa karşı olduğunu söylüyor. Ama eski başbakan, eski meclis başkanı, yeni İstanbul Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, “MHP’nin teklifini inceliyoruz” diyor. Bu nedenle oy kaybetmek istemiyor.
Basına yansıyan teklife bakıyoruz.
Dudağımız uçukluyor.
Fazla hukuka boğulmadan indirimden kimler yararlanacak, kimler yararlanmayacak onu söyleyelim.
Önce yararlanacaklar, ceza kanundaki sıraya göre:
- Mesela insan ticareti yapanlar,
- Organ ticareti yapanlar,
- Reşit olmayan çocukla cinsel ilişkide bulunanlar,
- Hırsızlığın her türünü işleyenler,
- Gaspçılar,
- Alaattin Çakıcı ve arkadaşları dahil tüm mafya üyeleri,
Devleti dolandıranların tümü:
- Zimmet,
- İrtikap
- Rüşvet suçu failleri…
Bu suçları işleyenler ve o iddia ile yargılananlar, 5 yıllık ceza indirimden yararlanacaklar. Cezanın alt sınırı uygunsa derhal çıkacaklar. Değilse biraz yatıp öyle çıkacaklar.
Peki, kimler yararlanamayacak? Özetle söyleyelim:
Düşüncelerini açıklamaktan başka bir ‘suç’u olmayanlar yararlanamayacak.
Misal olarak bazı isim ve sıfatları belirtelim ki içinde yaşanılan zulüm iyice anlaşılabilsin:
Mesela Cumhuriyetçiler yararlanmayacak.
Mesela Selahattin Demirtaş yararlanmayacak.
Güya meclis dokunulmazlığı var. İçerideki HDP’li tüm milletvekilleri yararlanamayacaklar.
Ahmet Altan yararlanamayacak.
Yaşı 75’i geçen Nazlı Ilıcak yararlanamayacak.
Eren Erdem yararlanamayacak.
ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve diğer ÇHD üyesi meslektaşlarım yararlanamayacak.
Çoğu ile ilgili suçlama anlaşıldığı kadarıyla önünde sonunda TCK 220/7. maddenin atıfta bulunduğu TCK 314/2. Maddeye yani; “Örgüt üyesi olmadan örgüte yardım etmek suçuna” bağlanacak.
Yani tuhaf birisiniz! örgüt üyesi değilsiniz ama her nedense o örgüte yardım ediyorsunuz!
AİHM ve Venedik Komisyonu: Böyle suç olmaz!
Dünyada böyle bir suçun eşi ve menendi bulunmuyor.
Bunu biz değil, Türkiye’nin karar ve görüşlerine uymakla mecbur olduğu AİHM ve Venedik Komisyonu söylüyor.
AİHM’nin İmret, Işıkırık ve Bakır kararlarında ortak olarak şu tespitlerde bulunuluyor alıntılayalım:
"Mahkeme’nin değerlendirmesine göre, TCK’nin 314. maddesinden (örgüt üyesi olma suçu) ceza vermek için eylemin/suçun süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içerip içermediğinin ve belli bir hiyerarşik yapı altında olup olmadığının denetlenmesi gerekirken, bu maddenin 220/7’yle bağlantılı olarak uygulanması durumunda Mahkemeler bu kriterleri denetlemek zorunda kalmadan, bu kriterleri aşırı geniş yorumlayarak ceza vermektedir. Yargıtay’ın da kişilerin benzer eylem ve gösteriler sırasındaki eylemleri nedeniyle, aralarında TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrasının da olduğu değişik ceza kanunu hükümleri uyarınca cezai sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin yerleşik bir içtihadı bulunmamaktadır.
Madde lafzının bu derece geniş şekilde yazılması ve yorumlanması ve mahkemelerin de bu derece geniş şekilde uygulaması, kişilerin kamu otoritelerinin keyfi müdahalelerine karşı korunmasına karşı yeterli korumayı içermemektedir.
(…) Mahkeme’ye göre (…) yasal bir düzenlemenin bu kadar geniş bir şekilde uygulanması, örgüt üyeliğine dair hiçbir somut delilin olmadığı durumlarda temel bir hak ve özgürlüğün kullanımının örgüt üyeliği ile eşdeğer tutulmasına yol açacak bir etkiye sahip olduğunda meşru kabul edilemez."
Yani AİHM’nin demesi o ki: Böyle suç olmaz.
Venedik komisyonu da aynı şeyi söylüyor:
Çok detaya girmeden söyleyelim ve Venedik Komisyonu’nun ne olduğunu açıklayalım: Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi’nin hukukla ilgili danışma organıdır. Raporları ve görüşleri çok önem taşır. AİHM, kararlarını verirken onun görüşlerinden yararlanır.
Bu maddelerle ilgili Venedik Komisyonu da şunları söylüyor:
“TCK’nin 314. maddesi ile birlikte kullanılan TCK’nin 220. maddesinin (Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma) 6. ve 7. paragraflarındaki “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır” cümlesi kaldırılmalıdır.”
Böyle suç olmaz!
İşte Cumhuriyet Vakfı üyeleri “Böyle suç olmaz” denen Türk tipi suç nedeniyle önümüzdeki günlerde yeniden zulüm evlerine girecekler.
Hem de nasıl?
Tuhaf CMK’mıza göre, ilk derece mahkemelerinden verilen 5 yıl ve üstünde olan hapis cezası istinaf mahkemesince onandığında bu kararın bozulması için Yargıtay’a başvuru hakkınız varken verilen ceza bunun altında ise, yani diyelim 4 yıl 11 ay ise bu hakkınız söz konusu olmuyor, verilen ceza kesinleşiyor ve infaz başlıyor.
Cumhuriyet davası kararı incelendiğinde bazı arkadaşlarımıza gazetedeki yazılarından, bazılarının ise yalnızca Cumhuriyet Gazetesi Vakfı’nın üyeleri olması nedeniyle ceza tertip edildiği görülüyor.
Mahkeme ise hepsine birden yukarıda mahiyetini belirtmiş olduğumuz üye olmamakla birlikte örgüte yardımdan ceza verirken (hem de 3 örgüte birden) duruşmada gösterilen hal ve hareket gibi nedenlerle 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası vermiş durumda. Hal böyle olunca da aynı suç nedeniyle 5 yılın altında ceza alan arkadaşlarımızın cezaları bu günlerde infaz edilecekken diğerleri Yargıtay’a başvurabilecektir.
İleride Yargıtay böyle suç olmaz der de hükmü bozarsa ya da devletimiz olura AİHM ve Venedik Komisyonunu dinleyip bu suçu ortadan kaldırırsa arkadaşlarımız boşu boşuna hapse gireceklerdir.
Bizler arkadaşlarımızın avukatları olarak gereken tüm başvuruları yaparak infazın geri bırakılmasını istedik.
Sonucu bekliyoruz. Dileriz yetkililer durumun farkına varır da da fiilen de olsa infazları erteler.
Dilden düşürülmeyen beka sorunun gerçek adresi adalet kavramında yatmaktadır. Yine yanlış adrese gitmeyin!