Müzik umut aşılayabilir mi? Aşılar. Hatta daha fazlasını da yapabilir; iyileştirir, güçlendirir. Hem bizi, hem de diğer bütün canlıları. Bitkileri canlandırmaya ve sağlıklı büyümüye iten “Mother Earth's Plantasia” tam olarak bunu yapıyor. Müzisyen Mort Garson’un, bahçıvan karısının isteği üzerine 1975’de hazırladığı bu albüm, 44 yıl sonra yeniden basıldı ve şu an internette deli gibi tıklanıyor.
Diğer yandan bu destansı albümden haberi var mı bilemeyeceğimiz, yeşil özlemiyle, evini neredeyse bir botanik bahçeye çeviren Summer Rayne Oakes, müziğin bitkiler üzerindeki etkisini biliyor ve uyguluyor da. Oakes, New York (Brooklyn) gibi bir şehirde ayakta kalabilmek için ihtisaslığına kattığı yaratıcı fikirlerle, farkında olmadan şehirli Millenial kuşağının bayıldığı ev içi bahçelerinin öncüsü olmuş vaziyette.
Summer Rayne Oakes mutfağında
Bitkileri sevin ki onlar da sizi sevsin
New Yorker’a verdiği video röportajıyla dikkatimi çeken, dünyanın ilk "eko-modeli" olarak bilinen çevre aktivisti, yazar ve girişimci Oakes, New York’ta yaşadığı evinde bin bir çeşit bitki yetiştirdiğini anlatıyor. İsmini “google”layınca istemediğiniz kadar görsel ve tanıtıcı yazı var hakkında. Oturduğu dairenin fotoğraflarına bakmak bile nefes aldırtıyor. Karbondioksit dönüştürme fabrikası adeta. Evindeki bitkiler havaya oksijen sağlarken aynı zamanda kirasını da karşılıyor. Çevre bilimcisi ve haşarat araştırmacısı Oakes’un bu girişimi için kitlesel fonlama sistemiyle (45 bin dolar) topladığı para, para ediyor. Bu sayede de ona istemediği kadar alan açıyor.
Neoliberal sistemin yıkıcı gölgesinden sıyrılmak için, çevreyle ilgili yaptığı çalışmalarıyla hayatını döndüren araştırmacı, “How To Make A Plant Love You” isimli geçtiğimiz hafta piyasaya çıkan yeni kitabıyla da gündemde şu an. Toplam dört kitabı var. Yüz binlerce aboneli YouTube kanalının olduğunu da belirtmek lazım tabii.
Oakes takipçilerinin karşısına benzerleri gibi basit ve sade sözlerle çıkıyor.
Neşenin azaldığı yerde bitkileri hayatlarımıza sokmanın değerinden bahsediyor sıklıkla.
‘Eğer şehir hayatından kaçamıyorsan, o zaman doğayı evinin içine sok; bir Monstera (kaynanadili) al, bilemedin iki, bilemedin 300, neden olmasın! Millenial’ların ev içi bahçesi fikrini benimsemeleri ve uygulamaları müthiş. Öyle bir hobi ki bu, ne arka bahçelerimiz var, ne de gerçekten “bizim” diyebileceğimiz başka alanlar, o yüzden çok kıymetli’ diyor mesela.
Neredeyse hemen aynı kelimelerle, ‘bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine’ yaşama hasretinden bahsediyor bir başka röportajında. Kendine ait alan özlemini öyle ifade ediyor ki, sanki dışarıda olup biten korkunç şeylere karşı elimizde olan yegane güç ve direniş şekli bu gibiymiş gibi anlatıyor. Duygusal boşluklarımızı dengelemeye de yarayan, deyim yerindeyse, ev içi bahçeleri hareketinin başlıca ve renkli figürü olarak, her yerde boy gösteriyor.
Kişisel “Gezi” bahçeleri
Millenial’lardan daha eski olan, Mort Garson’un “Mother Earth’s Plantasia”sının bu bağlamda tekrar gündeme geldiğini düşünüyorum. Klasik müzik eğitimi alan, cep harçlığını öyle ahım şahım olmayan bestelerle kazanan ve 2008’de yaşamını yitiren Kanadalı müzisyenin “Mother Earth’s Plantasia” isimli plağının alt başlığı şöyle; “Warm Earth music for plants … and the people that love them”, yani “Sıcak bitkiler için sıcak dünya müziği.. ve onları sevenlere”.
Mort Garson Moog-Synthesizer’ının önünde
Her bir parçayı karısının onayına sunduktan sonra kaydeden Garson, synth’lerin atası Moog-Synthesizer’ıyla ilmek ilmek hazırlamış albümü. Başta Los Angeles’daki “Mother Earth” isimli çiçekçide bir döşek alana yanında hediye olarak verilen albümü dinlediğinizde, sadece bitkileri değil, insanı da şifaladığını anlayacaksınız. Her bir parça katman katman, dalga dalga, teskin ede ede kulağı dolduruyor. Easy-Listening ve Lounge müzik kökenli Garson’un albümünde yer alan 10 parçanın 10’u da isimleri gibi. “Ode To An African Violet”, “Concerto For Philodendron And Pothos”, “Music To Soothe The Savage Snake Plant”… Her biri kendi döneminin izlerini taşıyor ve şimdiki zamanın damarını ve ruhunu yakalamış olarak bize el uzatıyor. Evini bahçeye çevirenlere veya çevirmek isteyenlere şöyle fısıldıyor: Geriye çekilin, sakinleşin, yavaşça büyüyün ve derin bir nefes alın, deriiiiin bir nefes...
Belli ki bu trend de çok yakında yoga ve türevlerinde olduğu gibi çeşitli satın alınabilir oyuncak ve aksesurlarıyla “lezizlenecek”. Yine kapitalizmin gölgesi düşecek ve kölesi olacağız ama en azından doğayı geri kazanmak gibi bir yan etkisi olacak bu uğraşın. Belki de böylelikle Millenial’lar Instagram’a sadece bahçelerinin fotoğraflarını yüklemeyecek, yaşamlarına içsellik ve derinlik gibi filtresiz kavramlar eklenecek ve kendi şahsi “gezi”lerinin kahramanları olarak anılacaklar…