Değerli okurlar, Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK) 5/1-e maddesi ile belli şartlarla, kurumların en az iki yıl süreyle aktiflerinde yer alan;
- Taşınmazların satışından doğan kazançlarda yüzde 50,
- İştirak hisseleri, kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ile girişim sermayesi yatırım fonları katılma paylarının satışından doğan kazançlarda ise yüzde 75 oranında kurumlar vergisi istisnası uygulanmaktaydı.
7456 sayılı Torba Kanunun 15 Temmuz 2023’te yürürlüğe giren 19 ve 22 nci maddeleriyle,
* 15 Temmuz 2023’ten itibaren edinilen taşınmazlar için istisna uygulaması tamamen kaldırıldı,
* 15 Temmuz 2023’ten önce aktifte yer alan taşınmazlar için ise istisna hakları korundu, ancak istisna oranı yüzde 50’den yüzde 25’e düşürüldü.
Yani, 15 Temmuz 2023 öncesinde edinilmiş olan taşınmazlar için taşınmaz satış kazancı istisnası, istisna oranı yüzde 50’den yüzde 25’e düşürülerek devam ettirildi.
Değişiklikten önce iktisap edilmiş taşınmazlarda istisna devam ettirilmekle birlikte, oranının düşürülmüş olması, kazanılmış hakların tam olarak korunmadığını gösterir. Bu nedenle yasal düzenleme ihtilaflara açıktır.
Münferit ihtilaflarda bu düzenlemenin Anayasaya aykırılığı ileri sürülebilir. Geçmişte yatırım indirimi uygulamasının, kazancın belli bir oranı ile sınırlı bir şekilde devam ettirilmesi Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı görülerek iptal edilmişti.
Bu düzenleme için de dava açılırsa ve Anayasaya aykırılık iddiası mahkemelerce ciddi görülerek konu Anayasa Mahkemesine taşınırsa, bu düzenlemenin de iptal edilmesi olasılığını çok yüksek görüyorum.
Bu değişikliklere paralel olarak taşınmazlar için KDV Kanununa göre uygulanan KDV istinası da 15 Temmuz 2023 tarihinden itibaren elde edilen/edilecek taşınmazlar için kaldırıldı.
İştirak hissesi satışlarında da istisnanın yasal düzenleme ile kaldırılacağı yönünde kamuoyuna açıklamalar yapıldığından, bu yönde bir beklenti oluşmuştu.
Ancak beklentilerin aksine yasa ile bir düzenleme yapılmadı; istisna, taşınmaz dışındaki varlıklarda devam ettirildi, fakat istisna oranı ile ilgili Cumhurbaşkanı yetkisi kullanılarak 9160 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı (RG. 27.11.2024 – 32735) ile istisnanın oranı yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürüldü. İştirak hisselerinin devrinde uygulanan KDV istisnaları ile ilgili yasal düzenlemelerde de herhangi bir değişiklik yapılmadı.
9190 sayılı Karar, yayım tarihi olan 27 Kasım 2024 tarihinde yürürlüğe girdiği için bu tarihten itibaren gerçekleşen satışlarda yeni oran uygulanacak. Bu tarihten önce yapılan iştirak hisseleri, kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ile girişim sermayesi yatırım fonları katılma paylarının satışından doğan kazançlarda ise eski oran (yüzde 75) geçerli olacak.
Henüz 2024 yılı hesap dönemi kapanmadığı için 27 Kasım 2024 tarihinden önce yapılan satışlardan doğan kazançlarda da bu yeni oranın (yüzde 50) uygulanacağı yönünde görüşler var. Bu görüşlere katılmıyorum. Çünkü satış tarihi itibariyle sağlanabilecek tüm şartlar sağlanıyorsa, istisnaya bu tarih itibariyle hak kazanıldığı kabul edilmelidir. Kanun gereği yıl kapandıktan sonra yapılması gereken “fona alma” gibi şartlar satış tarihi itibariyle dikkate alınmaz.
Bu tartışmalar, aşağıda detayını vereceğim üzere daha önce iki değişiklik dolayısıyla da yapılmış, Maliye Bakanlığı, 1 seri no.lu Kurumlar vergisi Tebliğinde, satış tarihine itibar edilmesi gerektiğini açıklamıştı.
Benzer tartışmalar ilk kez 5520 sayılı KVK’nın yürürlüğe girdiği dönemde gündeme gelmişti. 5520 sayılı Kanunun bütün maddeleri 1.1.2006 tarihinde yürürlüğe girmediğinden, maddelerin yürürlük tarihine göre, eski (mülga 5422 sayılı) Kanun hükümlerinin uygulanacağı dönemlerin belirlenmesi gerektiği açıklanmıştı.
Buna göre, taşınmazların ve iştirak hisseleri (kurucu senetleri ve intifa senetleri dahil) ile rüçhan haklarının satış kazancı istisnasında, 21.6.2006 tarihine kadar eski (mülga 5422 sayılı) Kanun geçerliğini korumuştur. Bu nedenle 21.6.2006 tarihinden önce gerçekleşen taşınmazlar ve iştirak hisseleri satışında, satıştan elde edilen kazancın tamamı, eski düzenlemede yer alan şartlar dahilinde istisnadan yararlandırılmıştı.
5520 sayılı KVK’nın yayım tarihi olan 21.6.2006 tarihinden sonra gerçekleşen taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri ve intifa senetlerinin satışlarında doğan kazançlara ise yeni (5520 sayılı) Kanun hükümleri uygulanmış, dolayısıyla kazançların yüzde 75’i istisna kazanç olarak dikkate alınmıştı.
Daha sonra, 7061 sayılı Kanunla taşınmaz satış kazançlarında istisna oranı yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürüldüğünde de 1 seri no.lu Tebliğe eklenen açıklama ile, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği 5.12.2017 tarihinden itibaren (bu tarih dahil) yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazançların yüzde 50’lik kısmına istisna uygulanacağı; bu tarihten önce yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazançların ise yüzde 75’lik kısmına istisna uygulanacağı yönünde uygulamaya yön verilmişti.
Görüldüğü gibi bu konu çok nettir ve tartışmaya gerek yoktur.
Cumhurbaşkanı Kararı ile yapılan oran indiriminin tartışma yaratan diğer yönü ise, daha önce taşınmazlarla ilgili yasal değişiklikte olduğu gibi Cumhurbaşkanın Kararında da eski iktisaplar için istisna oranına ilişkin müktesep hakların korunmamış olmasıdır.
Esasen sonradan edinilecek iştirak hisseleri, kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve girişim sermayesi yatırım fonları katılma paylarının satışında istisna uygulaması devam ettirildiği için Cumhurbaşkanı Kararı ile yapılan oran indiriminin, taşınmazlar için yasa ile yapılan düzenlemeye nazaran olumlu olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak eski iktisaplar için kazanılmış hakların oran yönünden korunmamış olması önemli bir eksikliktir ve ihtilaflara açıktır. Hatta burada münferit tahakkuklara yönelik davalar doğrudan Danıştay’da açılarak düzenlemenin iptali de istenebilir.
Yani burada süreç, taşınmazlara ilişkin yasal değişikliğin Anayasa Mahkemesince iptali sürecine göre daha kısa ve daha pratiktir.
Neden taşınmazlar için yasal düzenleme ile ilerlenmişken, iştirak hisseleri ve diğer varlıklar için Cumhurbaşkanının oran değişikliği yetkisi kullanılarak istisna oranının düşürüldüğünü anlamış değilim.
Mecliste yasal düzenleme prosedürüne göre bu yöntem daha pratik olduğu için tercih edilmiş olabilir. Böylece değişikliğin kamuoyunda daha az tartışılması istenmiş olabilir. Yasal düzenleme yapılırsa Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapılacağı düşünülerek de bu yol tercih edilmiş olabilir. Ancak oran düşüren Cumhurbaşkanı Kararının/düzenleyici işlemin Danıştay’da iptali istemiyle dava konusu edilmesi mümkün olduğu için, yargı denetiminden kurtulmak her iki durumda da mümkün değildir.
Sonuç itibariyle, benzer konularda farklı standartlarda düzenleme yapılmasını doğru bulmuyorum. Taşınmazlarla diğer varlıkların satışında uygulanan istisna, koşullar ve oran yönünden aynı olmalı.
Ayrıca iştiraklerle ilgili istisna uygulamasının iki nedenle kurumlar vergisi yönünden eski önemini yitirdiğini söyleyebiliriz. Birincisi, enflasyon düzeltmesi nedeniyle hesaplanan enflasyon farklarının gelir yazılmak zorunda kalınması... İleride iştirak hisseleri elden çıkarıldığında maliyet olarak dikkate alınacak tutarlar, düzeltmenin yapıldığı dönemde peşinen gelir yazılıyor ve üzerinden vergi ödeniyor. Bu haksız vergilemenin ortadan kaldırılması gerekir. Enflasyon düzeltmesi yapılmasaydı, söz konusu gelir satış aşamasında hesaplanacak ve yüzde 50'lik kısmı için istisnadan yararlanılabilecekti. Şimdi iştirak aktifte yer aldığı halde üzerinden enflasyon kazancı hesaplanıyor ve bu tutar hiç istisna uygulanmadan matraha ekleniyor.
Bu yetmezmiş gibi, 2025 yılında uygulamaya girecek yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulamasında, iştirak hissesi satış kazançlarının asgari verginin matrahına eklenmesi hükme bağlandı. Yani istisna edilen tutarların üzerinden en azından %10 asgari vergi ödenecek. Başka bir ifade ile istisnadan bu tutarda eksik yararlanılmış olacak.
Bu iki konunun vergilemeye etkisini bir örnek üzerinde göstermek isterdim, ancak yazıyı uzatacağı ve karmaşıklaştıracağı için bu çalışmayı size bırakıyorum.