Mesut Yeğen Hoca T24'te Selahattin Demirtaş'ın cumhurbaşkanlığı adaylığını destekleyen bir yazı yazdı. Yazısında önce HDP'nin "üçüncü yol" olarak güçlenebilmesi için "biraz Aleviler, biraz Ak Partili Kürtler, biraz Erdoğan'dan gına gelmiş muhafazakarlar, biraz da CHP'den sıtkı sıyrılmış sekülerler"den oluşan "yeni seçmenler"in desteğini alması gerektiği tespitini yapıyor. Bu yeni seçmenleri kazanmanın yolunun da onları, "HDP ya da Demirtaş hattının, ya da muhafazakar otoriterlikle seküler otoriterlik arasında üçüncü bir hattın Türkiye siyasetinde alternatif bir hat olabilecek bir büyüklüğe ulaşmasının, mesela yüzde onları bulabilmesinin, cumhurbaşkanının Erdoğan ya da İhsanoğlu olmasından daha önemli olduğuna" ikna etmekten geçtiğini söylüyor.
Mesut Hoca'nın dediklerine tamamen katılıyorum. İddiam şu ki yüzde 10-15 civarında oy oranına sahip, sol ve radikal demokrat bir partinin var olması, hükümetin ve ana muhalefetin hangi parti olduğundan bağımsız olarak ülkeyi hızlı bir şekilde demokratikleşmeye itecektir. Neden mi?
Tabi ki bu dediğim durum her zaman ve her yerde değil, ama şu an Türkiye'de olduğu gibi güç açısından birbirine aşağı yukarı denk iktidar ve muhalefet bloklarının olduğu durumlarda geçerli. AKP ve CHP-MHP-Cemaat rekabeti her iki tarafın da kısa sürede tam olarak hakimiyet kuramayacağı bir dengede. Böyle bir güç dengesi, her iki tarafı da daha kırılgan, daha dikkatli ve daha müzakere edilebilir kılıyor, bu da HDP kanadına, bağımsız bir üçüncü aktör olarak, normale göre çok daha yüksek bir pazarlık gücü veriyor. HDP'nin ve Demirtaş'ın, 30 Mart'ta elde edilen yüzde 6.5'luk oy oranının çok daha üzerinde bir siyasi etkisinin olmasının en temel sebeplerinden biri de bu. Benzer bir şekilde, 2007 seçimlerinden sonra şimdi HDP'yi oluşturan çatı girişiminin kendi bağımsız çizgisini korudukça güçlenmesi, o zamanlar AKP-Cemaat bloğu ile CHP-TSK bloğunun mücadelesinde de şu ana benzer bir güç dengesinin bulunmasından kaynaklanıyordu. Ne zaman ki AKP-Cemaat tarafı savaşı kazandı, Kürtler ve demokrasi güçleri de en büyük darbeleri yemeye başladılar. Zira meşruiyet artık gerekli değildi. Dolayısı ile demokratik kazanımlar olması için, A ya da B siyasi partisi veya cemaatine güvenmekten ziyade, sistem aktörleri mücadelesinde taraflardan birinin mutlak galibiyet kazanamamasına ve siyasi desteğe/meşruiyete ihtiyaç duymasına ihtiyacımız var.
Şu anda da böyle bir denge var. Gezi ve 17 Aralık sonrası AKP'nin devam eden halk desteği dışında sırtını dayayabileceği pek bir şey kalmadı. Tayyip Erdoğan uluslararası güçler nezdinde bir demokrasi savaşçısından bir "Ortadoğu diktatörü"ne dönüştü. Yerli büyük sermaye ile soğuk savaş had safhada. Oy oranları arasındaki fark korunsa da toplam siyasi güç olarak bakıldığında AKP ile CHP-MHP-Cemaat bloğu arasında yeni bir denge kurulmuş durumda. Dolayısı ile HDP'nin elinde bulundurduğu seçim gücünün de üzerinde bir kapasite ile Türkiye'yi demokratikleştirmesinin koşulları şu anda mevcut, zira her iki kanat da HDP'ye muhtaç. HDP'nin demokratik söylemleri onları sıkıştırıyor. CHP'li milletvekili Rıza Türmen'in "demokratik özerkliği konuşmalıyız" açıklamaları da, MHP'li milletvekili Sinan Oğan'ın "HDP'nin Türkiyelileşmesi, Türkiye için kazanım" açıklamaları da, cumhurbaşkanlığı seçimi vesilesiyle HDP’nin iyiden iyiye artan siyasi gücünün yansımaları.
HDP'nin önü açık ama peki HDP'nin daha da güçlenmesi neden önemli - ve Demirtaş'a oy vermek? HDP'nin savunuculuğu yaptığı radikal demokratikleşme programı, rekabet halindeki siyasi partilerin siyasi çizgilerini zorunlu olarak değiştiriyor. En basitinden eş başkanlık sistemini ele alalım. BDP ve HDP'nin ortaya çıkardığı bu sistem yasalaşmış ve kadınlara siyasi eşitlik konusunda büyük mesafe kazandırmıştır. HDP güçlendikçe, milliyetçi muhafazakar pozisyonlar dışında demokratik haklar meselesi siyasi rekabetin enstrumanı haline geliyor. HDP güçlendikçe, CHP sağa değil sola kaymak mecburiyetinde kalacak, yoksa demokrat seçmenini kaybedecektir. HDP güçlendikçe AKP barış sürecini daha güçlü sürdürmek zorunda kalacaktır, çünkü Kürt seçmeni 30 yıldan sonra barış istemektedir ve barışı bozan taraf Kürtlerin desteğini kaybedecektir. AKP'ye HDP'den gelen sol radikal ve kitlesel muhalefet, AKP'nin otoriterleşme eğilimini ciddi olarak örseleyecektir. Barış süreci devam ettikçe ve toplumsallaştıkça, MHP'nin siyaset alanı daralacak, bu da yine barış sürecini kolaylaştıracaktır. HDP'nin güçlenmesi tabi ki bütün bunlara tek başına sebep olmayacak ama bütün bunları oldukça pozitif olarak etkileyecek bir faktördür.
Toplumsal alanda, dünyanın toplumsal hareketler ve savaşlar ile yeniden şekillendiği bir dönemdeyiz, yani tarihin akışının ivmelendiği bir dönemde. Bu dönemde, kadınlar, emekçiler, öğrenciler, yoksullar, LGBTİ'ler, Aleviler, çevreciler gibi toplumsal grupların güç kazanması için örgütlü olmaları eskisine göre çok daha büyük bir gereklilik. Gezi'de direnişin gücünü gördük ama örgütlü olmayınca somut kazanımların sınırlı olduğunu da gördük. Son birkaç yılda Ortadoğu'da kim örgütlüyse onun güçlendiğini de gördük. HDP, örgütlendirmeyi amaçlayan bir parti, HDP daha fazla oy aldıkça, toplumsal gruplar açısından daha çekiçi hale gelecek, daha fazla umut vadedecek. HDP etrafında daha fazla kadın örgütlendikçe Bülent Arınç gibileri kadınların kahkahalarına daha az karışabilecek. HDP işçiler arasında daha fazla örgütlendikçe, taşeron sigortasızlık daha zor hale gelecek, zira işçiler daha örgütlü ve güçlü olacak.
Demirtaş yüzde 10'a yaklaşırsa veya geçerse, HDP genel seçimlere parti olarak girmeyi düşünebilecek, bunun bilimum demokratik haklarından faydalanabilecek. Yüzde 10'luk, belki 2019 seçimlerinde yüzde 15-20'lik bir HDP mecliste olduğu zaman, muhafazakar, sağcı, ayrımcı konuşmak şimdiye göre çok daha zor hale gelecek. Normu HDP belirleyecek. Kadınların eylemlerine işçileri taşıyacak HDP, Alevilerin mitinglerine öğrencileri götürecek, çünkü hepsinin partisi, bir ortaklaşma partisi. Bunun dünyada başka örnekleri mevcut, 1980'lerde Brezilya'daki İşçi Partisi'nin veya bugün Yunanistan'da Syriza'nın yükselişi HDP'yi andırıyor. Bütün bunları mümkün kılmak, Tayyip Erdoğan'dan bir an evvel kurtulalım paniğinin dışında büyük resme bakmayı gerektiriyor. Dünya şekilleniyor, Ortadoğu şekilleniyor, ve iyi ve kötü bir gelecek arasındaki farkı belirleyecek olan da HDP gibi bir partinin gücü. Türkiye'yi gerçekten demokratikleştirmek için HDP'nin güçlenmesi gerekiyor, bunun olması için de ilk olarak Demirtaş'ın oylarının artması.