19 Ağustos 2022

Merkez Bankası politika faizini neden indirdi?

Bu kadar yüksek enflasyonda seçmen tepkisi çok daha olumsuz ve sert olabilir

Konuya en uygun giriş, başlıktaki anlam ve kavram yanlışlarını düzeltmekle olacak. Birincisi, 18 Ağustos 2022’de faizin yüzde 14’ten yüzde 13’e indirilmesi, Merkez Bankası (TCMB) kararıyla olmadı. TCMB alınan bir kararı açıkladı.

Şöyle ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok kez ve en son 6 Haziran 2022’de “faizi indirmeye devam edeceğiz” dedi. Medyascope (6 Haziran 2022). Faiz, bu söyleme, bu isteğe uygun olarak Aralık 2021’den bu yana ilk kez indirildi. Kararı veren Cumhurbaşkanlığı, açıklayan TCMB’dir.

İkincisi, indirilen bir faiz var, ama gerçek bir politika faizi değil. Politika faizi, iç tutarlılığı ve fiyat istikrarını sağlama hedefi olan bir para politikasının parçasıdır. Daha da önemlisi, politika faizi diğer faizleri yönlendiren, kendi yörüngesine alan faizdir. TCMB’nin açıkladığı faizin böyle bir özelliği de yok.

TCMB’nin tutarlı ve fiyat istikrarını sağlamaya yönelik bir para politikası olduğu söylenemez maalesef. Dolayısıyla indirilen politika faizi değil, ama yine de bir TCMB faizidir.

Faiz, büyüme, istihdam ve seçim

Başlığı düzeltelim ve soruyu şöyle soralım; TCMB’nin faizi neden indirildi? Bu soruya politik iktisat yaklaşımı içinde yanıt verelim. Politik iktisat konusunda bakınız Uygur (2003) ve Uygur (10 Eylül 2021). Önce kurguyu, sonra gerçek ekonomiyi ele alalım.

Politik iktisatta, iktidardaki politikacı, büyüme ve istihdamın seçim sonucu üzerinde önemli etkisi olduğunu dikkate alarak politika kararları alıyor. Genişlemeci para ve maliye politikaları, büyüme ve istihdamı kısa vadede arttırabilen araçlardır.

Düşük faiz, genişlemeci para politikasının önde gelen bir parçasıdır, ama yaşadık biliyoruz ki, önemli enflasyonist etkisi vardır. Dolayısıyla, eldeki kurgu ile enflasyon etkisini dikkate almadan bir Merkez Bankasının faizi indirmesi, ancak iktidardaki partinin ve Cumhurbaşkanının seçimde alacağı oyları arttırma planına hizmet eder.

Büyüme ve istihdamda zayıflama işaretleri olduğunu, bu nedenle faizin düşürüldüğünü TCMB’nin “Faiz Oranlarına İlişkin Basın Duyurusu” şöyle açıklıyor:

Üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler iktisadi faaliyette bir miktar ivme kaybına işaret etmektedir. Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından ... politika faizinin 100 baz puan düşürülmesine karar verilmiştir.” TCMB (18 Ağustos 2022)

Bu faiz indiriminin büyüme ve istihdama nasıl, ne kadar etkisi olur sorusunu sonraya bırakalım. Aynı basın duyurusunda çelişkili bir fiyat istikrarı açıklaması var;

TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşuncaya ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları ... kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.” TCMB (18 Ağustos 2022)

Fiyat istikrarı için elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir” ibaresi son bir yılın hemen her TCMB açıklamasında var. Bu araçlar içinde faiz yok elbette. Ama enflasyon yüzde 80 ile yüzde 145 aralığına varmış durumda ve daha da yükselecek beklentisi sürüyor.

Çelişki şurada; duyuru, bir yandan ekonomi yavaşlıyor faizi düşürüp ekonomiyi canlandıralım diyor, diğer yandan fiyat istikrarı temel amacından söz ediyor. Duyuru şöyle devam ediyor:

Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş,... istikrarı olumlu etkileyecek ..., yatırım, üretim ve istihdam artışı için uygun zemin oluşacaktır.” TCMB (18 Ağustos 2022) Bu gibi cümleler niye var, gerçekten anlamak zor.

Faiz indirimi gerçekten büyüme ve istihdamı artırır mı?

Faizin neden, hangi amaçla indirildiğini anladık diyelim; kurguya göre büyüme ve istihdamı arttıracak, iktidardaki partinin ve Cumhurbaşkanının daha çok oy almasını sağlayacak. Belirtelim, Rusya’dan Türkiye’ye Akkuyu Nükleer santralinin yapımı için aktarılan 20 milyar doların da faiz indriminde etkili olduğu dış basında yer alıyor.

Bu son etkiyi bir yana bırakalım. Yanıtlanması gereken iki soru daha var. Birincisi, bu son faiz indirimi gerçekten büyüme ve istihdamı iyileştirmede işe yarar mı? Varsayılan kurgu işler mi?

İkinci soru şu; faiz indirimi işe yaradı diyelim, bu indirim değişik kanallarla enflasyona da katkı yapmaz mı? Yapar. Peki, giderek yükselen enflasyon daha çok oy alma plan ve amacına engel olmaz mı?

Başka şekilde soralım; TCMB, iktidar ve Cumhurbaşkanı sürekli yükselen enflasyonu neden fazla umursamıyor? Bu ikinci sorunun yanıtı da politik iktisat ve “para aldanması” çeçevesinde verilebilir.

İlk soruya dönelim; son faiz indirimi diğer faizleri, özellikle kredi faizlerini de düşürürse ancak kısa vadede talebi etkileyebilir. Kredi miktarlarının da artması koşuluyla tabii. Son dönemde olduğu gibi, kredi arzında daralma sürerse faiz indiriminin olumsuz etkisi bile olabilir.

Son faiz indirimi ile TL mevduat faizleri de inerse, TL’den kaçış sürer, zaten azalmış olan hanehalkı tasarrufları daha da azalır. TCMB duyurularında görülmeyen bir konu şu; uygulanan politikalar ile tasarruflar cezalandırılıyor, bu da cari açığı yükseltiyor.

Cari açık dış borçlanmayı veya varlıkların satışını gerektiriyor. Uygulanan politikalara güven o kadar azalmış durumda ki, bu politikalarla dış borç ödemede temerrüd riski CDS arttı ve dış borçlanmanın maliyeti çok yükseldi. Sonuçta bir kısır döngü yaratıldı

Kısaca, son faiz indiriminin kısa vadede bile etkisi sınırlı olacaktır, cari açık ve enflasyon yoluyla makroekonomik istikrara olumsuzluk getirecektir. Orta uzun vadede ise, büyüme ve istihdama etkisi olmadığı gibi, makroekonomik istikrasızlık yaratacakır. Orta ve uzun vadeyi düşünen bir iktidar olduğunu maalesef söyleyemeyiz.

Enflasyon neden fazla umursanmıyor?

Bu soruyu yanıtlamak için seçmenlerin büyüme ve istihdam ile enflasyona nasıl tepki verdiğine bakmamız gerekiyor. Politik iktisat bağlamında yapılan anketler ve çalışmalar şunu gösteriyor;

Büyüme ve istihdam artışının gelişmiş ülkeler seçmeni üzerinde olumlu etkisi zayıftır, bu nedenle bu ülkelerde seçim harcamaları daha azdır.

Ancak büyüme ve istihdamın gelişmekte olan ülkeler seçmeni üzerinde önemli etkisi vardır. Bu ülkelerde büyüme ve istihdam artışının, seçim dönemine yakın ve kısa süreli de olsa, seçmen üzerinde oy arttırıcı etkisi görülür. Bu nedenle bu ülkelerde seçim harcamaları daha fazladır.

Enflasyona gelince; gelişmiş ülkelerde seçmenin yükselen enflasyonda iktidardaki hükümeti oylarıyla cezalandırdığı, düşen enflasyonda ise ödüllendirdiği görülüyor. Bu ülkelerde seçmen ve kurumlar enflasyona tepki verdiği için hükümetler de enflasyonun yükselmesine seyirci kalamazlar, gecikmeden önlem alırlar.

Gelişmekte olan ülkelerde ise enflasyonun seçmen üzerindeki etkisi görece daha azdır. Seçmenler, yükselen enflasyonda iktidarları görece daha az cezalandırırlar. Bunun değişik nedenleri vardır.

Birincisi, bu ülkelerde enflasyon geçmişte de yüksek olduğundan, hem ortalama seçmenin hem politik etki altında kalan kuruluşların enflasyon duyarlılığı daha azdır.

İkincisi, gelişmekte olan ülkelerde iktidarlar seçmen üzerinde “para aldanması” etkisi yapabilirler. Örneğin, enflasyon yüzde 100 iken ücretlere ve/veya tarımsal ürünlere yüzde 80 zam yapmak iyi bir artış gibi görünebilir. Burada yüzde 20 oranında reel gelir gerilemesi var iken, seçmen bunun farkına varmayabilir, iktidarlar da reel gelir gerilemesini örtebilir.

Türkiye’deki yüksek enflasyona karşı iktidarın umursamazlığı seçmenin enflasyon duyarlılığının düşük olması ile ve para aldanması ile açıklanabilir. Bunun farkına varan iktidar, enflasyonu düşürme konusunda da hızlı önlemler almayacaktır.

Yapılan bu çalışmalar tek haneli veya iki haneli de olsa, görece düşük ve bunalım aşamasına varmamış enflasyon oranları için yapılmıştır.

Türkiye’de ise enflasyon üç haneli oranlara ulaşmış, yaşam koşulları ve reel gelirler çok hızlı gerilemiştir. Bu nedenle bu kadar yüksek enflasyonda seçmen tepkisi çok daha olumsuz ve sert olabilir. İyi anlatılmak koşuluyla.

Kaynaklar

Medyascope (6 Haziran 2022) “Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Faizi indirmeye devam edeceğiz”

TCMB (18 Ağustos 2022) “Faiz Oranlarına İlişkin Basın Duyurusu”

Uygur, Ercan (2003) “Enflasyonun Dinamiği ve İstikrarİktisat, İşletme ve Finans, 18(211), 50-67.

Uygur, Ercan (10 Eylül 2021) "Enflasyon ve Futbol: Başarısızlık tablosunun ortak yönleri"

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1960'ların ikinci yarısında ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan dört kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Enflasyonu düşürme programının döviz kuru çapası/çıpası nedir?

Döviz kuru için, dolar veya dolar ve Euro sepeti olarak, neden bir sayısal artış oranı açıklanmıyor? Her an gelebilecek vergiler, sürekli artabilecek “itibar harcamaları” beklentisi ve haksızlık duygusu var. Bu soruyu Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e ekim ayındaki T24 konferansında sormak istemiştim

Şaşırtan barış söylemleri ve barış ödülleri

ABD ve İsrail, kuzey doğu Suriye’de insan ve silah gücü biriktiriyor. İnsan gücünün çok önemli bölümü Kürt nüfustan devşiriliyor. Soru şu; İsrail’in eksikleri böylece, bu güçle giderilebilir mi? İkinci bir soru şu; Öcalan’ın hayal ettiği Kürt ulusal sorununun çözümü böyle mi gelecekti acaba?

Ticaret savaşları ve ABD’nin vergi silahı

ABD’de alınan gümrük vergilerini yükseltme kararı AB ve Türkiye dahil olmak üzere tüm ülkeleri etkiliyor ve dikkate alınmak zorunda

"
"