Türkiye'de gelir dağılımının zaman içinde ve diğer ülkelere göre çok bozulduğunu daha önce yazmıştım (Uygur, 18 Ocak 2024). Dün TÜİK en son verileri açıkladı ve bu bozulmanın artarak sürdüğünü gösterdi. Bu konuyu yeni verilerle bir kez daha ele alıyorum.
Önce yazılı ve görsel basında TÜİK verileri konusunda yapılan bir yanlışlığa dikkat çekmek istiyorum. TÜİK'in dün, 29 Ocak 2024'te açıkladığı son veriler 2022 yılının gelirlerini kapsıyor. Ancak gördüğüm bazı haber ve yorumlarda verilerin 2023 yılını kapsadığı söyleniyor.
Halbuki gelir anketi 2023 yılında yapılmış, ancak ankette 2022 yılı gelirleri sorulmuştur. Aslında TÜİK bu farkı "anket yılı 2023", "gelir referans yılı 2022" şeklinde belirtiyor. Karışıklığı önlemek için TÜİK'in, başka kuruluşların yaptığı gibi, anket yılını bir dipnot olarak belirtmesi uygun olabilir.
Bu konu birkaç nedenle dikkate değer.
1) Son veriler uluslararası kuruluşların yayınlarında 2023 değil 2022 gelirleri olarak görünecektir, hatalar yapılabilir. Nitekim böyle hatalara rastlıyoruz.
2) Gelir dağılımı, yüksek enflasyon devam ettiği sürece bozuluyor. Ortalama enflasyon olarak bakarsak, 2022 ve 2023 tüketici enflasyonları birbirine çok yakındır. Haliyle gelir dağılımı bozulması 2023'te de sürmüş olmalıdır.
3) Yüksek enflasyon ve enflasyona karşı alınan bazı önlemler gelir dağılımının 2024'te de bozulacağını gösteriyor.
Bu yazıda önce gelir dağılımı bozukluğunu birkaç farklı gösterge ile irdeliyorum. Her gösterge, gelir dağılımının giderek bozulduğunu gösteriyor. Gelir dağılımının hangi gelir gruplarında bozuk olduğuna da bakıyorum.
Burada "orta direğin" eridiğini, en üst gelir gruplarının arayı giderek açtığını görüyoruz. Sosyal transferlerin gelir dağılımını nasıl etkilediği sorusuna da yanıt veriyorum. Son olarak, bozulan gelir dağılımının siyasi etkilerini kısaca ele alıyorum.
Kişi/fert başına harcanabilir/kullanılabilir gelirin dağılımı nasıldır?
Gelir dağılımında genellikle incelenen, kişi/fert başına harcanabilir/kullanılabilir gelirdir. Burada kişi, eşdeğer yetişkin kişidir. Harcanabilir gelir, sosyal transferler dahil, vergi sonrası gelirdir. Bu kavramların geniş tanımlarını daha önce yaptım. (Uygur, 18 Ocak 2024).
Kişi başına harcanabilir gelirin dağılımının eşitsizliği Gini katsayısı/oranı (G) ile ölçülebilir. Bu katsayı İtalyan istatistikçi ve sosyal bilimci Corrado Gini tarafından önerilmiştir. G'nin değeri 0 ile 1 arasındadır; 0'a yaklaştıkça gelir daha eşit, 1'e yaklaştıkça daha eşitsizdir. Corrado Gini, 1920'lerde İtalyan diktatör Mussolini'ye oldukça yakındır, faşist örgütlere de üye olmuştur.
Gelir dağılımı eşitsizliği başka oranlarla da gösterilebilir. Örneğin, en yüksek gelirli yüzde 1 nüfusun gelirinin toplam gelir içindeki payı bir eşitsizlik göstergesidir. En yüksek gelirli yüzde 10 nüfus gelirinin en düşük gelirli yüzde 10 nüfus gelirine oranı da bir göstergedir.
Tercih ettiğim bir gösterge kişi başına ortalama gelir ile ortanca gelirin oranıdır. Gelir dağılımı yüksek gelirlerle sağa doğru daha çarpık oldukça, ortalama gelir değeri ortanca gelir değerine göre daha yüksektir. Bu durumda ortalama gelir/ortanca gelir oranı artar. Gelir dağılımı çarpık değilse ortalama ve ortanca birbirine eşittir.
Ortalama gelir/ortanca gelir oranının bir özelliği, bu oranın farklı gelir grupları için de kolayca hesaplanabilmesidir. Bu oranı kullanarak gelir eşitsizliğinin hangi gelir gruplarında daha fazla olduğu izlenebilir.
Eşdeğer kişi başına harcanabilir gelir için Gini katsayısı ve ortalama/ortanca oranları Tablo 1'de yer alıyor. Kısa ve sade tutmak adına tabloda bazı oranlara yer vermedim. Ancak tabloda olsun olmasın, tüm göstergeler gelir dağılımının giderek bozulduğunu gösteriyor.
Tablo 1 Eşdeğer Kişi Başına Harcanabilir Gelir İçin Gini Katsayısı ve Ortalama/Ortanca OranıKaynak: TÜİK. (1) Tüm sosyal transferlerin dahil olduğu gelir için. (2) Emeklilik, yaşlılık, dul, yetim aylıkları dahil, ancak diğer sosyal yardımlar hariç gelir için.
Kişi başına harcanabilir gelirin gelir gruplarında dağılımı nedir?
Gelir dağılımı, düşük gelirli gruplardan yüksek gelirli gruplara doğru geçtiğimizde nasıl değişiyor? Bu soruya yanıt vermek için değişik gelir gruplarının ortalama/ortanca oranına bakabiliriz. Örneğin, en düşükten en yükseğe doğru yüzde 20'lik gelir gruplarının ortalama/ortanca oranına bakalım.
En düşük ve en yüksek yüzde 20'lik gelir grupları için ortalama/ortanca oranları Tablo 2'nin ilk yarısında yer alıyor. Bu iki grup arasındaki diğer grupların oranları giderek yükseliyor ve bunlar tabloda yer almıyor. Görüldüğü gibi en düşük gelirli ilk yüzde 20 grubundaki ortalama/ortanca oranları 1'den düşüktür. Bu bilgi, o grupta gelirin sola çarpık dağıldığını, yoksulluğun yaygın olduğunu gösteriyor.
En yüksek gelirli son yüzde 20 grubundaki ortalama/ortanca oranları ise 1'den oldukça yüksektir. Bu sonuç, o grupta gelir dağılımın sağa çarpık olduğunu ve çok yüksek gelirli kişlerin ortalamayı yukarı çektiğini gösteriyor.
Tablo 2 Eşdeğer Kişi Başına Harcanabilir Gelir İçin Gelir Gruplarında Ortalama/Ortanca Oranı Kaynak: TÜİK. Birinci % 20 ve % 10: Sırasıyla, en düşük gelirli yüzde 20 ve yüzde 10 nüfus. Beşinci % 20 ve Onuncu % 10: Sırasıyla, en yüksek gelirli yüzde 20 ve yüzde 10 nüfus.
Benzer sonuçlar, en düşükten en yükseğe doğru sıralanmış yüzde 10'luk gelir gruplarının ortalama/ortanca oranları için de daha da belirgin şekilde geçerlidir. En yoksul yüzde 10 nüfusta dağılım daha da sola çarpıktır.
En yüksek gelirli son yüzde 10 grubundaki ortalama/ortanca oranları ise 1'den daha da yüksektir. Bu sonuç, o grupta gelir dağılımın sağa çarpık olduğunu ve çok yüksek gelirli kişlerin ortalamayı yukarı çektiğini gösteriyor.
Sosyal transferler gelir dağılımını nasıl etkiliyor?
Sosyal transferler içinde çok sayıda ve değişik kalemler var. Emekli maaşı, yaşlılık maaşı, işsizlik maaşı, karşılıksız burslar, aynî veya nakdî aile-çocuk yardımı, konut ve kira yardımı, yoksulluk yardımı gibi sosyal yardımlar bu grup içindedir.
Bursları ve aynî, nakdî yardımları devlet yanında özel kurumlar ve kişiler de verebilir. Derneklerin, vakıfların ve tarikatların bu tür yardımları vardır. Ayrıca elbette akraba ve komşu gibi yakınların da yardımları olabilir. Acaba bu transferlerin gelire ve dağılımına etkisi nedir?
Bu soruya TÜİK'in yayınladığı bilgilerden kısmen yanıt verebiliyoruz. Örneğin, emeklilik ve işsizlik maaşlarını dışarıda tutup diğer sosyal yardımların gelire ve dağılımına etkisine bakamıyoruz. Bu ikisi, transferler içinde başka kalemlerle birlikte yer alıyor.
TÜİK verileri, beklendiği gibi, sosyal transferlerin olmadığı durumda gelir dağılımının daha bozuk olduğunu gösteriyor. Tüm sosyal transferlerin dahil olduğu gelir dağılımı için Tablo 1'de Gini Katsayısı (1) yer alıyor. Bu katsayı, sosyal transferlerin gelir dağılımını daha eşit yaptığına işaret ediyor.
Emeklilik, yaşlılık, dul, yetim aylıkları dışındaki diğer sosyal yardımların gelire ve dağılımına etkisine bakabiliyoruz. Tablo 1'de bu transferlerin gelir dağılımına etkisini Gini Katsayısı (2) ile görebiliyoruz. Bu kısmi sosyal yardımların gelir dağılımını bir ölçüde düzelttiği anlaşılıyor.
Gelir dağılımı bozukluğunun siyasi etkisi nedir?
Gelir dağılımında bozulmanın başlıca şu sonuçları olduğu görülüyor.
1) Bu bozulmayı yaratan hükümete/hükümetlere karşı büyük güvensizlik yaratıyor.
2) İnsanlarda umutsuzluk da yaratıyor ve en azından bir bölüm seçmeni siyasetten soğutuyor.
3) İnsanları siyasi olarak kutuplaştırıyor, radikalleştiriyor. Bu kutuplaşma ve radikalleşmenin hangi siyasi yöne doğru gideceğini kestirmek zor oluyor. Bakınız örneğin Tilly (1998). Ampirik bir çalışma için Gu ve Wang (2022).
Yakın zamanda başkanlık seçiminin yapıldığı Arjantin'de bu sonuçlar açıkça gözleniyor. Arjantin'de kronik yüksek enflasyonun getirdiği gelir dağılımı bozukluğu ve yoksulluk, seçmenleri radikal liberteryan Milei'ye yönlendirdi.
Seçilemez denilen, devleti ve kurumlarını yıkacağını söyleyen aşırı sağcı Milei, enflasyon ve gelir dağılımı konusunda umut oldu. Halbuki kendisi iki yıl öncesine kadar siyaset sahnesinde yoktu.
Türkiye'de de siyasi kutuplaşmanın ve radikalleşmenin olduğu açıkça görülüyor. Ortaya çıkan güvensizlik ve umutsuzluk, tarikatların da etkisiyle, bir bölüm insanı şeriat ve hilafet istemeye kadar götürüyor. Bu isteklerin arkasında yaklaşık 80 yıllık bir dini eğitim birikiminin olduğunu belirtmek gerekir.
Bu gelişmelerin farkında olan iktidar, sürekli kendi sağındaki siyasi gruplara yaklaşmayı bir zorunluluk olarak görüyor. İktidar, ortaklarıyla birlikte, 100 yıl önce kurulmuş Cumhuriyeti bitirmeye doğru yol alıyor. Ancak bu yolda kendisinin nerede olacağını kestirmek de zordur.
Kaynaklar
Gu, Yanfeng ve Zhongyuan Wang (2022) "Income Inequality and Global Political Polarization: The Economic Origin of Political Polarization in the World", Journal of Chinese Political Science, 27 (2), ss. 275-298.
Tilly, Charles (1998) Durable Inequality. University of California Press.
Uygur, Ercan (18 Ocak 2024) "Harcanabilir gelir yalnızca Türkiye'de düştü" T24
Ercan Uygur kimdir?
Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.
Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.
Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.
1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.
Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)
Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.
2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"
|