03 Şubat 2025

Trump tüm tuşlara basıyor: Patron çıldırdı!

ABD’nin yeni dışişleri bakanı kabul etti: Tek kutuplu dünya bitti, artık çok kutuplu bir dünyadayız. Peki, bu kadar çok tuşa aynı anda basan Trump ve ekibi hamlelerin sonuçlarını hesap edebiliyor mu? Hiç öyle gözükmüyor

ABD’nin yeni dışişleri bakanı Marco Rubio geçen hafta verdiği bir röportajda ilginç bir şey söyledi.

“Dünyanın” dedi taze bakan, “tek kutuplu bir dünya olması normal değildi. Bir anomaliydi.”

Soğuk Savaş’ın bitimiyle ortaya çıkan ABD hegemonyasındaki dünyanın bugün artık yeniden -ve olması gerektiği gibi- çok kutuplu bir yapıya kavuştuğunu açıkça dile getirdi Rubio.

Bu konuda bakan olmadan önce yaptığı başka açıklamalarda da benzer şeyler söylüyordu: Sanki dünya büyük bir devlet, ABD de bu devletin hükümetiymiş gibi politika üretilen dünyanın geride kaldığını, bunun da “normal” olduğunu ve hatta diğer türlüsünün bir anomali olarak algılanması gerektiğini dile getiriyordu.

Bu aslında Trump’ın meselelere yaklaşımını anlamayı da kolaylaştıran bir düşünce tarzı ve tam da bu nedenle dışişlerine Rubio’nun seçilmesi bir tesadüf değil.

Özetleyecek olursak “yerkürenin herhangi bir yerinde yaşanan herhangi bir meseleye ben balıklama dalmam” diyor yeni ABD yönetimi. “Bakarım önce: Orada ABD çıkarlarıyla çelişen bir durum var mı… Varsa müdahale ederim. Yoksa beni ilgilendirmez, ben hayatıma devam ederim.”

ABD bu yaklaşımla “küresel zabıta” rolünden vazgeçiyor; Çin’in, Rusya’nın artık bir kutup teşkil ettiğini kabul ederek onlarla “mücadele” edebileceği bir pazarlık bürokrasisi nizamına geçeceğini açıkça dile getiriyor.

Peki, nasıl bir pazarlık?

Yine aynı söyleşide Rubio, Panama Kanalı’nın üzerindeki Çin etkisini tarif ediyor. Çin’in istemesi halinde kanalın trafiğini durdurabilecek bir kudrete sahip olduğunu ve bunun kendileri için kabul edilemez bir durum yarattığını dile getiriyor.

Röportajın hemen arkasından Rubio dün Panama’ya gitti. Sözünü ettikleri meselelerde hızla harekete geçeceklerini gösterircesine planlanan bu ziyaret önce Panama cephesi ise “en kötü senaryolara” çalışıyordu.

Politico’daki bir makalede Panama açısından ABD’nin olası bir ilhak teşebbüsüne karşı ciddi zaiyat verileceği öngörülen savaş seçeneğinin masada olduğu anlatılıyordu.

İlginç bir detay: Aynı makaleye göre Panama Devlet Başkanı Balladares “çok kutuplu bir dünyada Trump’ın kendine fazlaca güvendiğini” ifade ediyordu.

Yani bir nevi “o işler artık o kadar kolay değil” demeye getiriyordu.

Rubio’yla aynı terminolojiyi kullanıyor lakin bambaşka bir çıkarım yapıyordu.

Evet, burada sorun tam olarak bu.

Trump ve ekibi zihin haritalarında çok kutuplu bir dünyada kendi çıkarlarına uygun bir pazarlığı hayal ediyor olabilirler fakat işin sonu daha pazarlık masasına oturmadan birilerinin silaha başvurmasıyla sonuçlanabilir.

Göreve geldiklerinden bu yana Trump yönetimi birden fazla tuşa aynı anda basıyor. Burada “nasıl da hızlı hareket ettikleri” kendileri için bir övgü malzemesi olabilir -zira Rubio da röportajında Trump’ın bu özelliğini ballandıra ballandıra anlatıyor- fakat bu kadar hız aynı zamanda bazı reaksiyonların hesaplanamaması sonucunu da doğurabilir.

Hız demişken başka bir örnek: Trump Çin, Meksika ve Kanada’ya ağır bir gümrük vergisi yaptırımı uygulama kararı aldı birkaç gün önce.

Çin’e var olan vergilerin üzerine ekstra bir yüzde 10, Kanada ve Meksika’ya ise yüzde 25 gümrük vergisi uygulanacağı açıklandı.

Çin, Meksika ve Kanada; ABD’nin en çok alım yaptığı üç ülke.

Düşünün, bu üç ülkeden ABD’ye yapılan ihracat ülkenin dışarıdan aldığı tüm malların yüzde 40’ına denk geliyor.

Kararın Çin ve Meksika’nın fentanil ismindeki uyuşturucunun ABD’lileri zehirlemesindeki rolü üzerine alındığı açıklandı. Çin, Meksika’ya fentanil üretiminde kullanılan hammaddeyi satıyor, Meksika’daki karteller bu malzemelerden fentanil üretip ABD’ye kaçak yollardan sokarak Amerikan halkını zehirliyorlardı.

Kanada ise ABD’nin eyaleti olmayı kabul etmeyerek bu cezaya layık görülmüştü.

Kanada ve Meksika hemen karşı hamle yapacaklarını açıkladı. Kanada toplamda 100 milyar dolar değerdeki Amerikan mallarına benzer bir vergi getireceğini duyurdu. Meksika’nın da birkaç gün içinde benzer bir hamle yapması bekleniyor.

Bu konuda da her şey çok hızlı oldu, oluyor. Meksika’nın bu vergilerle ekonomisini ayakta tutmasının imkansız olduğu söyleniyor örneğin.

Bu durumda Meksika’da kötü giden bir ekonominin uyuşturucu kartellerinin daha da büyümesine neden olup olmayacağı bir soru işareti.

Yani demek istediğim, evet, bugün Trump yönetimi tüm tuşlara basıyor ve belli ki bu hamlelerin orta ve uzun vade sonuçları yeteri kadar hesaplanmıyor.

Öte yandan dün bir haber girdi NY Times: Elon Musk’ın ekibinin Amerikan hazinesinin kontrolündeki tüm ödeme sistemlerine erişiminin sağlandığı ortaya çıktı.

Musk bir özel sektör temsilcisi. Kendi şirketleri var. Bir teknoloji derebeyi. Dolayısıyla ticari bir rekabet içinde.

Ama işte, bizdeki Devlet Planlama Teşkilatı benzeri bir yapının başına da getirildi ve bu sayede tüm devlet harcamalarının sağlandığı sisteme giriş iznini aldı.

Peki, bunlardan bize ne?

Bambaşka bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Teknoloji derebeylerinin ülkelerin yönetimine dahil olduğu, diplomasinin “önce yap, sonra sonuçlarına göre tartış” şeklinde ilerleyeceği, birden fazla krizin birden fazla coğrafyada hızla gelişebileceği bir coğrafya bu.

Bugün bambaşka bir bilgi seviyesine ihtiyacımız var. “Dur bakalım, önce bir anlayalım meseleyi” diyerek idare edilecek bir dünya geride kaldı.

Her şeye önden hâkim olmanın, dersini erkenden çalışmanın tek seçenek olduğu bir “hız düzenine” girdik.

Suriye’nin kuzeyinde Amerikan askeri varlığı ve Kürtlerin akıbetiyle ilgili ne karar alınacaksa, misal Panama’dan sonra sıra bu konuya geldiğinde aniden olacak.

ABD’li bir bürokrat gelecek, kararı verecek ve dönecek. Bu kadar…

Sonra Kürtler acı çekmiş, Türkiye bazı noktalara itiraz etmiş… Tüm bunlar kimsenin umurunda olmayacak.

Dersini baştan çalışmak hiç bu coğrafyaya özgü hasletlerden değil. Malum.

Lakin bu defa başka şansımız yok.

“Patron çıldırdı” yaklaşımıyla dünyaya çekidüzen vermeye çalışanların hakimiyetinde yeni bir dönem bizi bekliyor.

Hayırlısı olsun.

İyi haftalar…

Eray Özer kimdir?

Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.

Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.

Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.

Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

7 soruda Nvidia hisselerini çökerten DeepSeek hakkında her şey

Teknoloji dünyasında bomba etkisi yaratan ve kimilerine Çin’in Amerikan teknoloji endüstrisini çökertme girişimi olduğunu düşündürten yapay zekâ modeli DeepSeek'in ne olduğunu birlikte inceleyelim

Stargate Projesi ve Trump’ın “büyük” hedefleri

Trump, “has adamı” Elon Musk’ı kızdırma pahasına OpenAI’ın 500 milyar dolarlık devasa Stargate Projesi’ne onay verdi. Projeyle Amerika’nın yapay zeka yarışında Çin’i sürklase etmesi arzulanıyor. ABD Başkanı göreve hızlı başladı. Belli ki kafasındaki “büyük” emellere ulaşmak için kaybedecek vakti yok

New York’taki Türkevi’ne bakıp Bolu’yu görmek

New York Başdenetçisi’nin iki hafta önce yayımlanan raporunda, şehirdeki Türkevi binasında “gerekli yangın önlemlerinin alınmadığı, bina sakinlerinin ve komşuların güvenliğinin tehlikeye atıldığı” yazıyor… 34 sayfalık raporda Türkevi’nin eksiklerine dair tespitlere birlikte göz atalım…

"
"