Yaklaşık bir yıldır bu kadar Amerika yazdıktan sonra seçimlere birkaç gün kala son durumdan söz etmemek olmazdı.
Öyle ya… Amerikalıların “tarihin en büyük kırılma noktası” olarak gördükleri bu seçim nihayetinde bizi, Orta Doğu’yu, Ukrayna’yı, kısacası yerkürenin her noktasını etkileyecek.
Lakin gelin büyük hikâyeleri bir kenara bırakalım ve ben size siyasette küçük ve basit bir hatanın nasıl bir felakete dönüşebileceğini, minik sevimli bir sincap üzerinden anlatayım bugün.
Sincabımızın ismi Peanut. Yani Fıstık.
Fıstık da nefis bir kelimemiz olduğundan ben böyle anmak istiyorum.
Fıstık, evet, bir sincap ama ünlü bir sincap.
Annesine araba çarpınca Mark Longo isminde bir Amerikalı tarafından sahiplenilmiş.
Longo evinde baktığı bu sevimli hayvana Instagram, Facebook ve TikTok hesapları açarak videolarını paylaşmaya başlamış.
Hapır hupur ağzına yüzüne bulaştırarak yemek yemesi, uçarak eve giren sahibinin boynuna atlaması, her şeyi merak edip ilgi duyması sayesinde kısa sürede sosyal medyada bir fenomene dönüşmüş.
Üç platformda üç milyondan fazla kullanıcı Fıstık’ın videolarını kaçırmamak için hesabını takibe başlamış.
Buraya kadar her şey normaldi…
Ta ki geçen hafta Çarşamba gününe kadar.
Çarşamba günü Mark Longo’nun evine Çevre Koruma ve Sağlık Dairesi bir “baskın” düzenlemiş.
Baskın diyorum zira evde beş saat süren bir arama yapılmış, Longo bu süre zarfında kapıda beklemeye zorlanmış, hayvanlarına su vermesine bile izin verilmemiş.
Yine Longo’nun ifadelerine göre tuvalete bile bir eşlikçi nezaretinde gitmesi gerekmiş, o tuvaletten çıktıktan sonra oraya bir şey saklayıp saklamadığını anlamak için tuvaletin de altı üstüne getirilmiş.
Longo “Bana resmen terörist muamelesi yaptılar” diye anlatıyor yaşadıklarını.
Ayrıca evi basan yetkililer Alman asıllı eşinin göçmenlik statüsünü sormuş. Bu kısım önemli, çünkü sonrasında kopacak fırtınanın bir kısmı da göçmenlik meselesi üzerine dönüyor.
Yetkililer bu uzun aramanın sonunda Fıstık’ı ve Fred ismindeki bir rakunu alıp götürmüşler.
ABD’de evde yaban hayvanına bakmak kanunlara göre yasak.
Özellikle sincap, rakun gibi kuduz riski taşıyan hayvanların evcil hayvan olarak evde bakılması mümkün değil.
Fakat Longo, Fıstık’a “eğitim hayvanı” olarak özel bir statüde evde bakabilmek için gerekli başvuruları yaptığını ve sonucu beklediğini söylüyor.
Fıstık’ı alan yetkililer yetmezmiş gibi kuduz riski nedeniyle hayvanı uyutma kararı almışlar ve uyutmuşlar da.
Uyutma, devletlerin hayvan öldürmeye verdikleri “kibar” isim.
Yani bir evden aldıkları sevimli bir sincabı artık hangi yönetmelik öyle istiyorsa basbayağı katletmişler.
İşte Amerika’da seçimlere saatler kala kızılca kıyamet bundan sonra koptu.
Sosyal medyada Fıstık’ın öldürülmesine karşı büyük bir isyan başladı.
Üstelik bu isyan kısa sürede politik bir hal aldı.
Burada da başı Twitter’ın Trump sevdalısı sahibi Elon Musk çekti. Musk ve çevresindekiler Fıstık’ı seçimlere ramak kala Amerikan seçmenini etkilemek için bir kaldıraç gibi kullanmaya başladı.
Şunları yazmaya başladı Musk ve şürekâsı:
- Fıstık Meksikalı bir göçmen olsaydı, alır yedirir içirir, güzel bir eve yerleştirirdiniz.
- Bugünkü devlet Fıstık gibi bir masum hayvanı hunharca katleder ama herhangi bir vatandaşın silah sahibi olmasına bile izin vermez.
- Sokakta onlarca kaçak göçmen varken ancak Fıstık’ın sahiplerinin göçmenlik evrakını kontrol edersiniz siz zaten.
- Kaçak göçmenlere karşı kör taklidi yapan devlet söz konusu Fıstık olduğunda bir anda tüm kurumlarıyla harekete geçti.
- Fıstık’ın intikamını sandıkta alacağız.
- Fıstık ölümsüzdür.
Abartıyorum sanmayın.
Sosyal medyada gezinirken en son Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’ndeki Adalet Komisyonu’nun bir paylaşımına denk geldim, hesapta son olarak “Fıstık için adalet” paylaşımı yapılmıştı.
Burada çok çarpıcı olan mesele şu: Cumhuriyetçiler, seçimin başından bu yana ilk defa kararsız seçmeni etkileyebilecek ve içinde deli saçması iddialar olmayan bir damar yakalamış oldular.
Tabii ki, Fıstık üzerinden göçmen nefreti yayma çabaları bambaşka bir hâl. Fakat sincabı almak üzere eve gelen yetkililerin ev sahibinin eşinin belgelerini sorması da en hafif tabirle işgüzarlık.
Üstelik böyle yaparak konunun göçmen meselesine bağlanmasına da kapı aralamışlar.
Buna karşın Cumhuriyetçiler Fıstık konusunda büsbütün haksız da değiller.
Sahiden de devlet milyonlarca insanın sevdiği bir hayvanı, ortada kuduz olduğuna dair hiçbir emare yokken durduk yere niye öldürür?
Çevre Koruma Dairesi sincabın bir görevliyi ısırdığını, bu nedenle kuduz olup olmadığının anlaşılması için uyutulması gerektiğini açıkladı.
E, o görevliye kuduz aşısı yapsaydınız???
Hayvanı öldürmek yerine doğaya salsaydınız???
Şimdi bunları okurken bir kısmınızın içinden “Yahu bu kadar mesele arasında sen de bula bula yazacak bunu mu buldun” diye geçirdiğini biliyorum.
Ama inanın şu anda Amerikan seçmeni Fıstık’ı konuşuyor.
Bir küçük sincap için ortalık birbirine girmiş durumda.
Çünkü artık hayat böyle akıyor. Zamanın ruhu bunu gerektiriyor.
İnsanlar kendilerini cahil ve aptal hissettiren büyük hikâyeler yerine yaşamın küçük kodlarını çözerek yollarını ve kendilerince doğruyu bulmaya çalışıyor.
Sağ popülizmin tüm dünyada en iyi becerdiği şey de bu: Hayatın zorluklarını basitçe, detaylara boğulmadan tarif etmek. Öldürülen masum bir hayvanın kitle üzerinde yarattığı öfkeyi siyasete tahvil edebilmek.
Fıstık’ın sahibinin evine seçime beş gün kala baskın yapan, hayvanı sahibinden alıp kanun öyle emrediyor diye sonuçlarını hiç düşünmeden katleden akıl ise adeta rakibe çalışıyor. Değişimden, zamanın ruhundan o derece uzak.
Dünyanın her yerinde müesses nizamın temsilcileri toplumsal değişimi geriden takip ediyor.
Kimse kusura bakmasın, Türkiye’de hayvan katliamı yasası çıkarılırken Paris Olimpiyat Oyunları’ndan arka arkaya neşeli fotoğraflar paylaşan muhalefetimiz de müesses nizamı ve onun zamanın ruhunu anlamaktan uzak kafasını temsil ediyor.
Bizler büyük anlatıların hiçbir yere varamadığını, kitaplarda okutulanların hayatın gerçeğini karşılamadığını tecrübe etmiş bir kuşağız.
Çocukluğumuzda bize söylenenler boş çıktı.
Kendimizi aldatılmış hissediyor, şahitlik ettiğimiz büyük acılara dayanmakta zorlanıyoruz.
Teknoloji sayesinde dünyanın tüm acılarına dakikası dakikasına, ölü çocuk bedenlerine anı anına maruz kalarak kabaran öfkemiz tam da bu yüzden masum bir sincabın katledilmesiyle dağları eritebilir, nehirleri kurutabilir, hükümetleri devirebilir.
Tam da bu yüzden Fıstık, ABD seçimlerinin sonucunu etkileyebilir.
Bizim de bir Fıstık’ımız vardı, hatırlayın.
Meşhur Türk filminde Sezercik’in minik sıpasıydı Fıstık.
Sıpanın da satışa çıktığı açık artırmada ne diyordu şişko zengin çocuğu: “Benim olacak Fıstık. Binicem üstüne. Vurucam kırbacı, vurucam kırbacı. Babam çok zengin benim. Çuvalla para verir, gene de alır.”
Türkiye’de ve dünyada siyaset yapanlar artık şunu bilmeli: Biz artık Fıstık’lar için dünyayı yakabiliriz.
Öyle delirdik çünkü.
Delirtenler utansın.
İyi haftalar.
Eray Özer kimdir?
Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.
Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.
Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.
Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.
|