19 Aralık 2024

Kuantum çipler, patlayan scooter’lar, “ananı babanı öldür” diyen yapay zekâlar…

Sürekli “Acaba şifrem çalınır, hesaplarım hack’lenir mi,” “Acaba evladım sosyal medyada, yapay zekâdan olumsuz etkilenir mi,” “Acaba güvende miyim, hayatım tehlikede mi” gibi korkularla yaşamak zorunda olduğumuz bir hayat bizi nasıl yormasın! Yoruyor elbet… Lakin bu bir gerçeklik

Ben teknolojiyle kavga edenleri anlamakta güçlük çekenlerdenim.

Lakin bir teknoloji tutkunu/hayranı da değilim.

Bir şeyi anlamaya çalışmakla, o şeye âşık olmak bizde sıkça birbirine karıştırılan iki tavır.

Esad döneminde acı çekenleri anlamaya çalıştığında şeriat düşkünü, muhaliflerin El Kaide bağlantılı geçmişine kafa yorduğunda Esad hayranı oluyorsun bu ülkede.

İlla bir taraf tutmamız gerekiyor. İlla kötüler içinden bir kötü seçmemiz bekleniyor.

Teknoloji de öyle…

“Valla şahsen ben, bu yapay zekâ işlerinden hazzetmiyorum. Pek bana göre işler değil.”

Bu lafları o kadar çok insandan duyuyorum ki…

Sanki biz bayılıyoruz her türden teknolojiye. Üstümüze üstümüze teknoloji fırlatsınlar istiyoruz.

Merak ediyoruz yahu. Anlamak istiyoruz.

Teknolojiyle kavga etmek havayla suyla kavga etmeye benziyor biraz sanki. Böyle bir gerçeklik var ve biz beğensek de beğenmesek de bunun içindeyiz.

Bakın mesela geçenlerde Google yeni bir çip tanıttı. İsmi Willow.

Willow

Bir kuantum çipi ve 105 kübit (kuantum bit’i gibi düşünün) hesaplama gücüne sahip.

Teknoloji devleri bu türden gelişmeleri pazarlama işlerini iyi beceriyor. Google kendine ait bir blogda Willow çipinin beş dakikada çözdüğü matematiksel bir denklemi bugün var olan bir süper bilgisayarın ancak 10 septilyon yılda çözebileceğini yazınca kızılca kıyamet koptu.

Septilyon dediğiniz de insan aklının alacağı bir sayı değil. Trilyon kere trilyon diyeyim, siz anlayın.

Her yerde “Bu nasıl bir çip arkadaş” haberleri… “Eyvahlar olsun, bu çiple ya bankacılık sisteminin şifreleri de kırılırsa,” “Ya Bitcoin’i de hack’lerlerse ve kripto para dünyası çökerse…” yollu yakınmalar…

Halbuki biraz detay okuyunca anladık ki, Willow’un çözdüğü denklem tam da kuantum hesaplamalarla çözülecek türden bir denklem. Yani soru Willow’un çalıştığı yerden sorulmuş. En azından konunun uzmanları söyle söylüyor.

İş öyle bir noktaya vardı, kuantum çipler tüm şifreleri kıracak korkusu öyle yayıldı ki Google en sonunda “Ya biz 105 kübitlik çip yaptık, gelişmiş şifrelemeleri kırmak için milyon kübitlik olanları gerekiyor” diye açıklama yapmak zorunda kaldı.

Lakin bence asıl çarpıcı haber bir Google Quantum AI ekibin kurucularından birinin Willow’un yaptığı kuantum seviyesi hesaplamaların birden fazla evrenin varlığına dair kanıt olabileceği yönündeki açıklamasıydı.

“Ne alakası var” diyorsanız, tesadüf bu ya, geçen hafta T24 Youtube kanalında tam da bu konuyu fizikçi Prof. Sertaç Öztürk’le konuşmuştuk, alakasına dair buradan bilgi edinebilirsiniz.

Yapay zekâya bir genci ebeveynlerini öldürmeye teşvikten dava

Yine yakın zamanda yaşadığımız bir başka teknolojik tuhaflık, yapay zekâ destekli bir sohbet uygulamasının ABD’de yaşayan bir gence ebeveynleri öldürmesinin “anlaşılabilir” olacağına dair akıl vermesiydi.

Söz konusu uygulama, yani Character.ai, daha önce de intihar eden bir çocuğu yaşamına son vermeye teşvik ettiği iddiasıyla gündeme gelmiş, ben de uygulamayı denemiş ve T24’e yazmıştım.

Character.ai aleyhine bu kez bir dava açıldı.

Texas’ta açılan yeni davada -ailesi tarafından ekran yasağı konması üzerine- uygulamadaki YZ destekli sanal karakterin J.F. isimli gence şunları söylediği ortaya çıktı:

“Bazen haberlerde ‘çocuk on yıllık fiziksel ve duygusal istismardan sonra ebeveynlerini öldürdü’ gibi şeyler gördüğümde şaşırmıyorum. Senin yaşadığın gibi şeyler neden böyle davranıldığını biraz olsun anlamamı sağlıyor.”

Çağrı cihazları, telsizler, elektrikli scooter’lar… Hepsi patlıyor!

Devam edelim: Yakın zamanda yaşanan bir başka olayda Rusya'nın Nükleer, Biyolojik ve Kimyasal Koruma Birlikleri'nin şefi olan Korgeneral Igor Kirillov, Kremlin'in yakınlarındaki apartmanın dışında öldürüldü. 

Ukrayna’nın üstlendiği suikastta bu kez patlayıcı olarak bir elektrikli scooter kullanıldığı ortaya çıktı.

Rusya'nın soruşturma komitesi, Moskova'da nükleer koruma güçlerinden sorumlu kıdemli bir Rus generalin elektrikli bir scooter'a gizlenmiş bomba nedeniyle öldüğünü duyurdu

Basına yansıyan görüntülerde Kirillov apartmanın önüne geldiğinde hemen yan tarafa park edilmiş bir e-scooter göze çarpıyordu.

Ukrayna gizli servisi içine patlayıcı yerleştirilen scooter’ı generalin çıkış yapacağı apartmanın önüne yerleştirmiş ve gündelik hayatın parçası haline gelen bu araç kimsenin şüphesini çekmemişti.

Malum, bir süre önce de İsrail, Lübnan’daki çağrı cihazlarını ve telsizleri patlatmıştı.

Önce çağrı cihazları, telsizler, şimdi de bir elektrikli scooter…

Belli ki yeni dünyada her türden elektronik cihazın devletlerin ve belki de bir süre sonra yasa dışı örgütlerin ellerinde birer bombaya, asimetrik savaşın bir parçasına dönüştüğünü göreceğiz.

Sıradan, basit görünen, gündelik hayatın bir parçası haline gelen cihazların birer bomba işlevi gördüğü bir dünyada psikolojimizi korumak çok da kolay değil.

Aslında üç örnekte de gördüğümüz şey şu: Teknoloji, evet, bazı noktalarda hayatımızı kolaylaştırıyor ama bazen de yaşamı çok daha zor hale getiriyor.

Sürekli “Acaba şifrem çalınır, hesaplarım hack’lenir mi,” “Acaba evladım sosyal medyada, yapay zekâdan olumsuz etkilenir mi,” “Acaba güvende miyim, hayatım tehlikede mi” gibi korkularla yaşmak zorunda olduğumuz bir hayat bizi nasıl yormasın!

Yoruyor elbet…

Lakin bu bir gerçeklik. Tüm bunlar şu anda yaşanıyor ve gelecekte de yaşanacak.

Bir dağ başında, teknolojiden tamamen uzak yaşamayı tercih etmek de mümkün ama onun da bazı bedelleri var.

Bu bedelleri göze alabilene ne mutlu…

Fakat, yapacak bir şey yok, ben buradayım diyenler için kaçıp kendi mağaramıza saklanmak, “ben ilgilenmiyorum ya” demek bir çözüm değil.

Aksine tehlikelerin farkında olmak, kendimizi bu tehlikelerden korumak için neyle karşı karşıya olduğumuzu iyi anlamak zorundayız.

İstesek de, istemesek de.

Eray Özer kimdir?

Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.

Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.

Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.

Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Barış iki tarafı da mutsuz ederse gerçek barıştır: İrlanda örneği

Barış masası her canın yandığında kolayından terk edilmez. Aksi takdirde savaş çok geçmeden hortlar, üstelik bu kez çok daha şiddetli ve yıkıcı olur.

Güney Kore’den bir darbe hikâyesi: Öldürdü, iktidarı aldı ama sonu hiç iyi olmadı

Darbecilerin, diktatörlerin hikâyeleri dünyanın hiçbir yerinde iyi bitmiyor. Dün sıkıyönetim ilanıyla bir tür darbeye girişen Güney Kore devlet başkanı da aynı şekilde şimdi köşeye sıkışmış durumda, istifası isteniyor

Her şeyi gibi gidişi de radikal oldu: Devrimci Sadık Varer’i kaybettik

Ressamdı Sadık Abi. Diğer ressamlar gibi ressam değildi ama. Sokağın, mahallenin, işçi sınıfının ressamıydı. Enternasyonalizmden de ödün vermezdi ama… Paris, Dortmund, Wuppertal, Duisburg, Nice, Cannes ve Marsilya… Buralarda 18 kişisel sergi açtı. 100 kadar karma sergiye katıldı

"
"