15 Nisan 2024

Bilim insanları uyarıyor: “İşimiz Allah’a kaldı” dönemi başlamış olabilir

Ben size lafı daha fazla dolandırmadan -gazetecilik tabiriyle- “manşeti” vereyim: Sıcaklıktaki yükseliş öyle bir hal almış durumda ki, bilim son bir yılda yaşanan değişimi açıklamakta zorlanıyor. Konunun uzmanları “meçhul bir alana” girmiş olabileceğimizi söylüyor

“Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun.”

1990’ların başlarında böyle bir temenniyle ayrılırdık Türkiye’nin ilk özel kanalının meteoroloji bülteninden… Sarışın ve şuh bir hanımefendi olan Hülya Uğur’un en yumuşak ses tonuyla içimizi gıcıklayarak dillendirdiği bu temenni bugün ne yazık ki geçerli değil.

Değil, çünkü artık üzerinde yaşadığımız gezegeni 35 yıl öncesine kıyasla daha iyi tanıyor ve havalar nasıl olursa olsun “bizim” havamızın iyi olmayacağını biliyoruz. Zira bir yılı aşkın bir süredir (geçen yılın mart sonlarından bu yana) sıcaklık rekorları kıran bir dünyanın kuraklık, kuraklığa bağlı göç ve göçe bağlı daha çok savaş ile karşı karşıya olduğunun az buçuk da olsa farkındayız.

Biliyorum, küresel ısınma haberleri o kadar da ilgimizi çekmiyor. Nihayetinde limonata kıvamında bir bahar yaşıyoruz, ailelerimizle parklarda sere serpe uzanıyor ve şu üç günlük dünyada bu güzel mevsimin haklı olarak tadını çıkarmak istiyoruz. Ayrıca küresel ısınmanın sonuçlarını tam olarak tahayyül etmekte de zorlanıyoruz.

İdrakini bugünle sınırlamayı ve bugünü yaşamayı tercih eden yaratıklarız biz. Dünyanın birbirine drone’larla, balistik füzelerle saldırdığı; 3. Dünya Savaşı söylemlerinin ayyuka çıktığı bir dönemde bu tercihimizde belki biraz da haklıyız.

Öyle ya… Yirmi yıl sonra kime öle, kim kala?

Peki ya yirmi yılımız da yoksa…

Gelin ben size lafı daha fazla dolandırmadan -gazetecilik tabiriyle- “manşeti” vereyim: Sıcaklıktaki yükseliş öyle bir hal almış durumda ki, bilim son bir yılda yaşanan değişimi açıklamakta zorlanıyor. Konunun uzmanları “meçhul bir alana” girmiş olabileceğimizi söylüyor. Daha Türkçe bir ifadeyle; tüm insanlık için “işimiz Allah’a kaldı” dönemi başlamış olabilir.

Peki, bu ne anlama geliyor? Bu, basitçe ifade etmek gerekirse, dünya sıcaklığını etkileyen tüm parametrelerin etkisini üst üste koyduklarında bile bilim insanlarının yine de bugünkü sapmanın gerisinde kalmaları demek. Yani bir formül düşünün. Bu formül bir fizik olayını açıklamakta kullanılıyor olsun. İşte bugün eldeki formül var olan sonucu vermiyor.

Gelin bu kısmı biraz açalım.

Dediğim gibi dünya bir yılı aşkın süredir sıcaklık rekorları kırıyor. Kara parçalarındaki rekorların evet, bir miktar farkındayız. “İstanbul’da son bilmem kaç yılın en sıcak günü” diye başlayan haberler son yıllarda “İstanbul’da tüm zamanların en sıcak günü”ne evrildi.

Küresel ortalama sıcaklık ise son 12 ayda endüstri öncesi dönemin 1.58°C üstünde ölçülür oldu.

Fakat bir de denizlerin, özellikle de okyanusların ısınması sorunumuz var ki, asıl orada vaziyet çok fena.

Geçen yılın mart ortalarından bu yana deniz yüzeyi sıcaklıkları her gün yeni bir rekor kırıyor. Sıcaklıklar 2023 Mart’ından bu yana ortalamada neredeyse yarım derece (santigrat) artmış durumda. 2024’le beraber bu fark 1 dereceyi zorlar oldu. Deniz yüzeyi sıcaklığı yılın başından bu yana 21°C’nin üzerinde seyrediyor ki bu görülmüş şey değil. Geçen ay bu değer 21.07°C’ye ulaşarak yeni bir rekor daha kırdı.

Yani okyanus sıcaklıkları yaklaşık bir yıldır öngörülebilir alanın dışında çıkmış durumda. Evet, bilim insanları dünyanın standart sera gazı emisyonlarından kaynaklanan sapmanın dışına çıkmasına sebebiyet veren birkaç faktör olduğunu ve sıcaklığın bu faktörlerin de etkisiyle standart emisyonların yol açacağı ısınmanın ötesine geçeceğini öngörüyordu. Lakin bu faktörlerin etkisi hesaba katıldığında bile evdeki hesap çarşıya uymuyor.

Neydi bu standart dışı durumlar? Birincisi El Nino ve La Nina adı verilen birbirinin zıddı iki iklim olayı. Detaya girmeden anlatmak gerekirse bu ikisi Pasifik Okyanusu’nun merkezi ve doğusunda meydana gelen ısınma ve soğuma olayları (El Nino ısınma, La Nina ise soğuma). Okyanuslarda El Nino döneminde olmamızdan kaynaklanan bir ısınmanın yaşanacağı tahmin ediliyordu. Fakat bilim insanları El Nino kaynaklı ısınmanın, aynı iklim olayının yaşandığı önceki yıllara (1997-98 ve 2015-16) kıyasla çok daha “hafif” gerçekleştiğini söylüyor. Yani evet, El Nino’nun sapmaya bir etkisi var ama bu derece değil.

İkinci faktör ise bir deniz altı yanardağ patlaması. 2022 Ocak’ında Tonga’da (bir Pasifik adası) gerçekleşen Hunga Tonga–Hunga Ha‘apai volkanik patlaması okyanusun içine büyük miktarlarda lav püskürmesine ve lavların etkisiyle okyanus suyunun buharlaşarak havaya çok miktarda su buharı salınmasına neden oldu. Su buharı da atmosferde sera etkisi yaratan bir gaz. Ayrıca yanardağ patlaması kurum ve aerosol bulutlarının (aerosol bir sıvının ve bazı katı maddelerin gaz içinde dağılması demek, spreyler, duman ve sis gibi…) doğrudan havaya karışmasına da yol açtı. Kurum ve aerosol güneşin etkisini azalttığı için bir miktar soğuma sağladı ama su buharının sera etkisini dengeleyemedi.

Tamam, yanardağ faktörü de cepte… Yani hesaplamalara dahil edildi.

Üçüncü faktör ise ilginçtir, aslında bir çevre koruma önleminden kaynaklanıyor. 2020 yılında deniz taşımacılığındaki yakıt uygulamalarında bir değişikliğe gidildi ve bu da havaya daha az miktarda aerosol salınmasını sağladı. Uzun vadede atmosferde kirliliğe yol açan aerosol bulutlarının kısa vadede soğutucu etkisi olduğunu söylemiştik. Çevreye olumlu katkı yapacak olan yeni yakıt uygulaması nedeniyle atmosferdeki aerosol oranı azalınca aerosol bulutlarına bağlı soğumada da bir miktar azalma oldu ve yerküre buradan da biraz ısındı. Tamam, bu da cepte…

İşte bilim insanlarının açmazı bu noktada başlıyor. Bu üç standart dışı etkeni hesaplamalarına dahil ettikleri halde bugünkü ısınma miktarı, hesaplarının çok üstünde kalıyor.

Peki ne olacak? Bilim dünyası kesin olarak bir şey söylemek için ağustos ayını beklememiz gerektiğini söylüyor. Yani El Nino’nun etkisinin tam olarak ortadan kalkacağı zamanı. Eğer o zamana kadar bu anomali ortadan kalkarsa ne âlâ… Yok kalkmazsa işte o zaman hesaplanamayan alana, yani “işimiz Allah’a kaldı” alanına girmiş olacağız.

İşte o noktadan sonra her şey çok hızlı gelişebilir ve biz sonuçlarını çok da kestiremediğimiz küresel ısınmanın can yakıcı etkilerine birkaç yıl içinde sert bir şekilde maruz kalabiliriz.

Üstelik öyle dolaylı etkilerden söz etmiyorum. Tatlı su ihtiyacı küresel bir krize neden olabilir örneğin. Musluklarımızdan su akmayabilir. Tatlı su eksikliğine bağlı olarak tarım alanları hızla küçülebilir, küresel çapta bir kıtlık yaşayabiliriz. Elektrik üretimi tüketimi karşılamayabilir ve elektrik kesintilerinin rutine bağlandığı bir enerji kriziyle karşı karşıya kalabiliriz.

Böyle bir durumda, hava durumu bültenleri haber bültenlerinden -daha büyük öneme sahip olacakları için- önce başlayabilir ve Hülya Hanım’ın temennisinin aksine “biz nasıl olursak olalım, yeter ki havamız serin olsun” diye sonlanan bültenler duyabiliriz.

Bu güzel gezegen şu anda ona yaptıklarımızı kaldıramadığını bize daha nasıl anlatabilir ki?

Eray Özer kimdir?

Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.

Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.

Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.

Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Öğrenciler Gazze’nin yanında, “demokrat” medya ise nerede duracağını şaşırmış durumda…

ABD’de öğrenciler ayakta… İsrail protestoları kampüsten kampüse yayılıyor, polis eylemlere sert müdahale ediyor. Demokratları destekleyen medya seçime gidilirken Biden’ın elini zayıflatmaktan korkuyor. Özgürlüklerden yana tavır alması gerekenler eylemleri elden geldiğince büyütmeden haberleştirmeye çalışıyor. Acıklı bir hal bu…

Silah varsa kanun yok: Namlunun ucundayız!

15 Temmuz darbe girişimi sonrası bireysel silahlanma rakamlarında yaşanan artışa dikkat çekiliyor. Muhalefet bireysel silahlanma konusunda bir tür “göz yumma” olduğuna vurgu yapıyor

Dünyanın yeni “Büyük İskender”i: Yapay Zekâ

Teknoloji şirketleri kullanacakları verileri lisanslamakla uğraşmıyorlar çünkü o kadar büyük bir veritabanına ihtiyaç duyuyorlar ki hem paraları hem de zamanları buna yetmiyor. Bu yüzden telif hakkı ihlali yapmayı göze alıyorlar. Fakat tüm bunlara rağmen eldeki veri yine de yeterli değil ve ne yapıp da bu veritabanını daha da genişleteceklerini bulmaya çalışıyorlar...