21 Mayıs 2023

Suriyeli sığınmacılar ve depremden zarar gören bölgelerimiz için ortak bir çözüm: Suriye ve Türkiye'de AB ile ortak "nitelikli endüstri bölgeleri kurulması"

Nitelikli Endüstri Bölgeleri, 1996 yılından bu yana İsrail, Ürdün ve Mısır'da uygulanıyor. Modelin, ülkeler arasındaki ticareti belirli kurallar çerçevesinde işbirliğine bağlayarak, düzenlemesi ve karşılıksız mali yardım yerine istihdam yaratan bir alternatif olması daha çekici bir görünüm veriyor

Sığınmacılar için önerilen mali yardıma alternatif - Nitelikli Endüstri Bölgeleri (NEB)

Avrupa Birliği'nin, mültecilere ev sahipliğine karşılık önerdiği mali yardım projesi yerine insan göçünün daha kalıcı tedbirlerle önlenebileceğine inanıyor, bu konuda Nitelikli Endüstri Bölgeleri uygulamasının (Qualified Industrial Zones-QIZ) iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum.

ABD'nin 1996 ve sonrasında kalıcı barışın sağlanması amacıyla İsrail ve bazı Arap ülkeleri ile birlikte ortak bir proje olarak başlattığı Nitelikli Endüstri Bölgeleri, bugün İsrail'in dışında Ürdün ve Mısır da uygulanmakta, bu bölgelerden ABD'ye belirli koşullarda gümrüksüz ihracat yapılmaktadır.

Ülkemizin 6 Şubat 2023 günü uğradığı büyük deprem felaketinin, milyonlarca sığınmacının geldiği Suriye'de de kendisini ağır bir şekilde hissettirmesi, depremin yaralarını sarma düşüncesinin yanında, bu ülkeyle sınır güvenliği, barışın sağlanması ve insan göçünün önlenmesi gibi konularda Avrupa Birliği ile birlikte Nitelikli Endüstri Bölgeleri'ne benzer bir işbirliğinin yapılabileceğine işaret ediyor.

Akdeniz'de, depremden zarar gören bölgelerimizde Ekonomi Bölgelerinin kurulmasının tartışıldığı bu günlerde, yürürlükte bulunan Serbest Bölge mevzuatının yıllar önce tasarımını yapan, Hazine ve Dış ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler eski Genel Müdürü olarak bu konuyu gündeme getirmekte yarar gördüm.

Tekrar etmek gerekirse, Nitelikli Endüstri Bölgeleri (NEB), Amerika Birleşik Devletleri tarafından, Orta Doğu Barış Sürecinde bölgedeki işsizliğe bir çözüm yolu olarak tek taraflı olarak geliştirilmiş bir model olarak tanımlanır. Bu model, İsrail'e komşu ihtilaflı bölgelerde yatırımların teşvik edilerek, üretilen ürünlerin ABD'ye gümrüksüz ve kotasız ihraç edilmesini, bölge ekonomilerinin güçlendirilmesini ve işsizliğin azaltılması yoluyla da sosyal huzursuzluğun giderilmesini amaçlamaktadır.

İlk uygulaması, Mart 1988 ayı içinde Ürdün'de faaliyete geçen Al-Hassan Endüstri Bölgesidir. O dönemlerde Ürdün'de faaliyete geçirilmek üzere 11 adet Nitelikli Endüstri Bölgesi uygulaması planlanmış, 16 bin kişiye iş olanağı yaratılmıştır.

Karşılıksız mali yardım yerine Nitelikli Endüstri Bölgeleri anlaşması yapılabilir mi?

AB'nin önerdiği sınırı koruma ve güvenliği/göçmen önleme yardımı yerine, Suriye ve depreme maruz kalan bölgelerde Nitelikli Endüstri Bölgeleri kurulması ve bu bölgelerde üretilecek ürünlerin Nitelikli Endüstri Bölgelerine benzer bir modelle "Gümrüksüz Olarak Avrupa Birliği Gümrük Alanına İhracını" öngören çok taraflı işbirliği anlaşmasının iyi bir alternatif olduğunu düşünüyorum.

Suriye yönetimi ile sığınmacılar ve sınır güvenliği konularında atılacak adımların, her iki ülkenin geleceği için yaratacağı büyük potansiyelin yanında, göçmen baskısının azaltılması konusunda projeler üretmeye çalışan Avrupa Birliği'nde de olumlu algılanacağını eminim. Dahası, böylesine bir işbirliğinin, 1996'lı yıllarda İsrail, Ürdün ve Mısır'la yeni bir işbirliği başlatan ABD'nin de ilgi ve desteğini çekeceğine inandığımı söyleyebilirim.

Bölgesel güvenlik ve işbirliğinin, Suriye ve ülkemizde yeni ve ortak üretim, ticaret ve yatırım potansiyeli yaratabileceği gibi bu ülke ile olan uzun sınırımız boyunca, depremden büyük zarar gören bölgemize büyük bir katma değer yaratacağından hiçbir şüphem yok. AB'nin planladığı toplam 6 milyar euroluk yardım paketinin Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Suriye için hükümetlere değil, insani projelere yönelik olması, ülkemizin "Nitelikli Endüstri Bölgeleri" benzeri bir modelle yeni bir öneri sunmasına fırsat sağlıyor.

Ürdün Kralı Abdullah'ın desteği NEB'lerin Ürdün'de başarılı olmasında çok etkili olur.

Nitelikli Endüstri Bölgeleri "Qualified Industrial Zones" (QIZ): Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta Doğu barış sürecinde yarattığı model

Genel olarak Nitelikli Endüstri Bölgeleri (NEB), ABD tarafından, Orta Doğu Barış Sürecinde bölgedeki işsizliğe ve huzursuzluğa bir çözüm yolu olarak ve barışı temin etme düşüncesiyle, tek taraflı olarak geliştirilmiş bir modeldir. Model, bölgede yatırımları teşvik ederek, üretilen ürünlerin ABD'ye gümrüksüz ve kotasız ihraç edilmelerini, bölge ekonomisinin güçlendirilmesi ve işsizliğin azaltılması yoluyla da sosyal huzursuzluğun giderilmesi temeline dayanır.

1985 yılında imzalanan ABD-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması Uygulama Yasasında ve bu anlaşmaya dayanarak, 1996 yılında yasalaşan İsrail ile Ürdün işbirliği anlaşmalarında Nitelikli Endüstri Bölgesi; "Belli oranlarda İsrail ve Ürdün girdisi içermek kaydıyla, üretilen malların ABD pazarına gümrük vergisiz ve kotasız girebileceği, yerel otoriteler tarafından saptanan ve ABD tarafından belirlenen ve kabul edilen bölge" olarak tanımlanmaktadır.

Nitelikli Endüstri Bölgeleri'nde sistem nasıl çalışıyor?

İlk uygulaması, Mart 1988 ayı içinde Ürdün'de faaliyete geçen Al-Hassan Endüstri Bölgesidir. O dönemlerde Ürdün'de faaliyete geçirilmek üzere 11 adet NEB uygulaması planlanmış, ilk yıllardan itibaren 16 bin kişiye iş olanağı yaratılmıştır.

Türkiye Serbest Bölgelerinde halen uygulanan birçok teşviğin uygulandığı bu modelde yatırımcılara sağlanan avantajları şu şekilde sıralayabiliriz:

- ABD Pazarına gümrük vergisiz ve kotasız giriş olanağı,

- Gelir Vergisi ve sosyal sigorta keseneklerinden muafiyet,

- İhraç edilen ürün bünyesine "dahilde işleme yoluyla giren" ürünler için ithalde alınan gümrük vergilerinden muafiyet,

- Proji sahibi/Yatırımcı açısından yabancı sermaye ortaklığı sınırı olmaması,

- Döviz kısıtlaması olmaması,

- Faaliyet süresi kısıtlaması olmaması,

- Sermaye, kâr ve ücret transferlerinin herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaması.

ABD'nin öngördüğü bu modelde, yatırımcılara NEB'lerde üretim yapılması ve belirlenen ürünler için ABD'ye ihracat yapılması halinde öngörülen şartlarda önemli ölçüde muafiyet sağlanması öngörülmüştür.

Nitelikli Sanayi Bölgelerinde üretilen ürünler GATT Uruguay Turu çerçevesinde, Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi (Generalized System of Preferences) ile belirlenen "yüzde 35 ve önemli dönüşüm " menşe kuralına uymak zorundadırlar. Materyal ve işleme maliyetlerinin yüzde 65’i dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleştirilebilir. Fakat geriye kalan 35 yüzde ’lik bölümü ABD’ye girdiğinde İsrail ve Ürdün veya Mısır arasındaki anlaşmalara dayanır. ABD- İsrail Serbest Ticaret Anlaşmasında da olduğu gibi ürünün en az iki "önemli dönüşümü " NSB’nde gerçekleşmiş olmalıdır.

NEB’de üretilen bir ürünün, ürün değerinin en az yüzde otuz beşinin aşağıdaki koşullara göre yaratılmasının öngörülür:

İlk Yöntem:

- Yüzde 11,7'si Ürdün NEB'nden

- Yüzde 8,0'inin İsrail'den

- Yüzde 35 oranına ulaşabilmek için geri kalan değerin herhangi bir Ürdün NEB'nden, İsrail, ABD veya West Bank-Gaza ‘daki bölgelerde üretilmesi şartını koşmakta idi.

İkinci Yöntem:

İsrail veya Ürdünlü üreticilerin her birinin NEB'nde üretilen ürünün toplam maliyetinin (kar hariç) en az yüzde 20'sini karşılayabilmesi öngörülmekte idi. Bu hesaplamaya göre, üretim maliyetleri "hammadde, ambalajlama masrafları, ücretler ve maaşlar ile tasarım ve AR-Ge masraflarını" içermekte idi.

Üçüncü Yöntem:

Bir ve ikinci yöntemlerin birlikte herhangi bir kombinasyonla uygulanabilmesine olanak sağlamakta idi.

Nihai hesaplamalarda en önemli koşul, tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde ikili esaslı dönüşüm kriterinin gerçekleşmiş olması durumunda, ithal ürünlerinin de yerli hammadde gibi değerlendirilerek hesaplanmasıdır. İkili dönüşümün temel şartı, ithal hammaddenin kesim ve dikiminin NEB'nde yapılması ve işlenmesidir.

2002 yılında Türkiye'nin NEB modeline katılmak için yaptığı çabalar sonuçsuz kalıyor

1999 depreminin ağır yaralarını sarmaya çalışan Türk hükümeti, Nitelikli Endüstri Bölgeleri sistemine dahil olabilmek umuduyla 2002 yılında Başbakan başkanlığında bir heyetle ABD'ye geniş kapsamlı bir ziyaret yapar. Bu ziyaret sırasında, öncelikle iki ülke arasında "Stratejik Ticari Ortaklık" kurulması yolunda çalışmalar başlatılır.

Görüşmelerin ikinci aşaması 25 Nisan 2002 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilir. Dış Ticaret Müsteşarlığı ile ABD Ticaret Temsilciliği'nin (USTR) eş başkanlığında yürütülen III. Dönem Ticaret ve Yatırım Konseyi (TIFA) Toplantısında ağırlıklı olarak NEB'lerin kapsamı üzerinde durulur. Görüşmeler sırasında kapsamlı bir mutabakat sağlanamamasına rağmen ülkemizde kurulması öngörülen Nitelikli Endüstri Bölgeleri (NEB) ile ilgili gerekli yasal sürecin ABD tarafınca başlatılacağı şeklinde bir sonuca ulaşılır. ABD tarafı; 1985 tarihli ABD-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması Uygulama Yasasında, 1996 yılında Ürdün için yapılan değişikliğe benzeri bir düzenlemeyi ülkemiz için de yapmayı planlar. Bu çerçevede hazırlanan İsrail-Türkiye Nitelikli Endüstri Bölgeleri Yasa Taslağı Ağustos ayında ABD Kongresine sunulur. 7 Ekim 2002 tarihinde Temsilciler Meclisinde kabul edilen tasarı yasalaşması için ABD Kongresi'nin diğer kanadı olan Senato'ya sevk edilir. Tasarı onay alamadan kadük olur.

ABD yönetimi, Türkiye'de kurulması teklif edilen NEB'lerde "Tekstil ve Konfeksiyona" yönelik bir modelin sunulması halinde böyle bir öneriye sıcak bakmadıklarını hemen iletmekle beraber, ileri teknoloji yatırımlarının Türk NEB'leri için değerlendirilmeye alınabileceğini Türk tarafına bildirir. ABD'nin, o dönemde ileri teknoloji yoğun ürünlere oldukça düşük gümrük vergisi uygulamasından kaynaklanan bu öneri, daha sonraları için uygulama olanağı bulamamıştır. Diğer yandan, Türkiye'nin önerdiği tekstil ve konfeksiyon ağırlıklı NEB modeli, rekabette sorun yaşayacağını düşünen ve bu modeli kendi NEB'lerinde fiilen uygulayan Ürdün gibi ülkelerin tepkisini çekerek, bir daha gündeme getirilmemiştir.

Nitelikli Endüstri Bölgeleri, 1996 yılından bu yana İsrail, Ürdün ve Mısır'da uygulanıyor. Modelin, ülkeler arasındaki ticareti belirli kurallar çerçevesinde işbirliğine bağlayarak, düzenlemesi ve karşılıksız mali yardım yerine istihdam yaratan bir alternatif olması daha çekici bir görünüm veriyor. Yatırım yapılmasıyla refah artışına katkı sağladığı gibi sığınmacıların kendi ülkelerine güvenle geri gönderilmeleri için ciddi ve güçlü bir etki yaratma özelliği taşıyor. 

Ülkemizde, Akdeniz havzasında Ekonomik Bölgelerin kurulmasının tartışıldığı bu yeni dönemde, komşu ülke Suriye'de iç savaşın sona erdirilmesi ve barışın tesisinde Avrupa Birliği ve ABD ile yapılması olası işbirliklerinin büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Çok taraflı müzakerelerle sağlanacak bir işbirliği, her iki ülkenin refah seviyesini yükseltecek ve sosyal huzursuzlukları yok edecek bir formül olarak Nitelikli Endüstri Bölgelerini başarılı ve ciddi bir çalışma süreciyle birlikte hayata geçirebilecektir.


KAYNAKÇA 

1- Nitelikli Sanayi Bölgeleri ve Tekstil-Konfeksiyon Sektörlerinin Gelişen Koşullarda Karşılaştığı Sorunlar, Enver GÜNEY, Yaklaşım Dergisi, Yıl:10, Sayı:119, Kasım 2002

2- Nitelikli Sanayi Bölgeleri, ABD ve Dışişlerimiz, Şevket SÜREK, 1 Ağustos.2002,Dünya Gazetesi. 

3- 2001 yılında Dış Ekonomik İlişkilerimiz, DEİK Toplantısı, Güngör KEŞÇİ 

4- Dış Ticaret Müsteşarlığı Çalışma Raporu, 31.01.2003

5- Türk-A.B.D. Ticaret İlişkilerindeki Çıkmaza Yönelik Öneri: Nitelikli Sanayi Bölgeleri, Ussal ŞAHBAZ, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı TEPAV, Ocak 2014.

Enver Güney kimdir?

Enver Güney 1956 yılında Kars'ta doğdu. Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'ni 1973 yılında tamamladı. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden mezun oldu.

1978 yılı Nisan ayında çalışmaya başladığı Maliye Bakanlığı'nda 1988 yılı sonlarına kadar Maliye Müfettişi ve Maliye Başmüfettişi olarak görev yaptı.

Amerika Birleşik Devletleri Vanderbilt Üniversitesi'nde ekonomi üzerine yaptığı yüksek lisansını tamamlamasının ardından Ahmet Kurtcebe Alptemoçin'in Maliye Bakanlığı döneminde Bakan Özel Danışmanı olarak atandı. 1988-1991 yılları arasında Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nde Daire Başkanı olarak çalıştı.

İzleyen dönemde, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda Serbest Bölgeler Genel Müdür Yardımcılığı (1991-1993), Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü (1993-1994) görevlerini yürüttü. Bu görevi sırasında ‘Türk Serbest Bölge modeli'ni yeniden yapılandırdı.

Müsteşarlığın ikiye ayrılmasından sonra, Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü'ne atanarak 1994-1997 yılları arasında üç yıl Genel Müdür olarak görev yaptı.

Kamuda çalıştığı dönemde OECD Mali İşler ve Çokuluslu Şirketler-Uluslararası Yatırımlar komitelerinde Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı'nı temsil etti. Bu dönemlerde, çevre ile ilgili konuların uluslararası maliye ve muhasebe literatürüne girdiği ilk kurum olan Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi Muhasebe Standartları Komitesi'nde iki dönem Türkiye'yi temsilen daimi üye olarak görev yaptı.

Hazine'yi temsilen Enerji Bakanlığı Enerji Fonu Kurulu üyesi olarak da görev aldı. Özelleştirme öncesinde Sümerbank (bankacılık) Yönetim Kurulu üyeliği ve Soma Elektrik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü.

Özel sektöre geçtikten sonra 1997 ile 2001 yılları arasında Denizbank Yönetim Kurulu üyeliği ve Zorlu Holding - Vestel'de Dış İlişkiler Koordinatörlüğü görevlerinde bulundu. 

Kısa bir süre yeminli mali müşavir / proje ve yatırım danışmanı olarak çalıştı; 2005-2007 yılları arasında Türkiye Barolar Birliği Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu "DEİK" bünyesinde yer alan Türk-ABD, Türk-Kanada, Türk-Letonya, Türk-Arjantin, Türk-İngiliz ve diğer ülkelerle kurulan iş konseylerinde yürütme kurulu üyesi ve başkanı olarak uzun yıllar çalıştı.

2005-2019 yılları arasında Uni-Mar Enerji Yatırımları A.Ş.'de Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı.

"An Empirical Study of the Ratchet Effect on Money Demand for Selected Countries" başlıklı kitabı 1993 yılında Hazine ve Dışticaret Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirmeler Genel Müdürlüğü tarafından yayımlandı.

Enerji, vergi, dış ticaret ve yatırım politikaları, tarih ve uluslararası ilişkiler üzerine çeşitli dergi ve gazetelerde çeviri ve yazıları yayımlandı. 2020 yılından itibaren T24 Haftalık'ta yazan Enver Güney evli ve iki çocuk babası.

Yazarın Diğer Yazıları

Amerika'nın ilk koloni önderlerinden John Smith, Kızılderililerden önce Türklere esir düştü

Kaptan John Smith, henüz 21 yaşındayken Türklerle çarpışır ve esir düşer. Kaçmayı başarıp, İngiltere’ye döndükten sonra Amerika’nın ilk kolonileşme mücadelesinin tam içinde yer alır. Virginia’daki ilk keşif yürüyüşü sırasında bu defa yerlilere esir düşer ve kabile şefinin kızı Pocahantas sayesinde hayatta kalmayı başarır. Yaşamı kitap ve filmlere konu olur.

Tarih tesadüfleri sever (II): Mehmed Memduh Paşa'nın Anılarında 31 Mart 1908 Olayı ve İkinci Meşrutiyet

Tarih tekrarları olduğu kadar, tesadüfleri de sever. Geçmişte yaşanan acı ve tatlı olayların aydınlattığı gerçekler unutulmaz, hatırda kalırsa bizleri, hepimizi hata yapmaktan alıkoyar. Tekrarlanan olaylar iyi olanlarla devam eder ve tarih güzel olaylara tesadüf eder

Bize mutluluğun GNP'sini hesaplayabilir misin, Kuznets?

Birçok sorunun dikkate alınmadığı milli gelir hesaplamaları ve bu değerlere göre karar veren yöneticiler -mali analistler- şirketler bizleri hâlâ yanlış yönetip, yönlendirmeye devam ediyorlar...