Gazeteci milletinin pek sevdiği bir cümle ile başlıyorum: “Sizler bu yazıyı okurken ben New York’a doğru yol alan uçakta olacağım…”
“Bu da nereden çıktı” diye sormayın.
Baktım, gerilla gazeteciliğin kırda geçen kolunda Hasan Cemal kardeşimle yarışamayacağım, ben de kentte geçenine transfer oldum. Kısacası on günlüğüne “Şehir gerillası” gazetecisi oluyorum.
Öyle dağ tepe tırmanmak, yağmurda ıslanıp, gece ayazında çalı çırpı ateşinde ısınmaya çabalamak filan zor iş. Eh, İstanbul’da kalıp T24 amelesiyle birlikte haber düzeltip, başlık düşünmek gibi tatsız tuzsuz işleri de Doğan Akın’ın sırtına yıktığıma göre…
Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz !..
“Peki, niye New York” diye de sormayın.
Şu meslek sayesinde ve şu meslek yüzünden yeryüzünde ayak basmadığım anakara kalmadı. Eh görmediğim ülke de kalmadı desem yeridir. Uganda’nın Kampalasından Şili’nin Santiago’suna; Özbekistan’ın Taşkent’inden Fas’ın Rabat’ına; Mısır’ın Kahire’sinden Brezilya’nın Rio’suna, Brazil’ine; Suriye’nin Şam’ından, Halep’inden, Arjantin’in Buenos Aires’ine, Peru’nun Lima’sına; Irak’ın Bağdat, Basra’sından, Rusya’nın Moskova’sına; Leningrad’ına; Küba’nın Havana’sından Çin’in Pekin’i’ne; Japonya’nın Tokyo’sundan, Osaka’sından, Hindistan’ın Kerala’sına; Avrupa’nın her başkentinden, kentinden, kasabasından, köyünden İskandinav yarımadasının hemen hemen tümüne…
Kısacası yeryüzünün dört bir köşesinde ayağı yanmış it misali dört döndüm… Savaş da gördüm saray da. Beş yıldızlı otelde de yattım, kalktığımda kendimi bitlenmiş bulduğum sefil otellerde de…
Ama ne hikmetse ve ne kısmetse yolum kapitalizmin günümüzdeki Kabe’sine, New York’a düşmedi.
Şeytanın bacağını kırmak ancak bu yaşta, tam da koşuşturmayı bırakıp Marmara Adası’nın Miskinler koyunda “denizde taş sektirmece” oynama, yakın arkadaşım hırsız saksağanla sohbet etme hesapları yapıp, düşleri kurduğum bu günlerde mümkün oldu…
N’apalım, bu mesleğin kuralıdır: İstediğini değil kaşığında çıkanı yersin. Bu kez kaşığımda New York çıktı…
Farkettiğiniz gibi “Engin Çelebi Seyahatnamesi”ne yeni sayfalar eklenecek. Her gün yazabilir miyim? Kalacağım yerde internet bağlantısı olduğunu öğrendim. O yüzen her gün yazmaya çabalayacağım elbet. Ama bilmediğim New York beni baştan çıkarır, bazı günleri (aslında geceleri) pas geçersem artık hoş görmelisiniz.
Şimdi artık başlığı bir kez daha yineleyip, valizi kapıp havaalanın yolunu tutmalıyım:
Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz…