28 Nisan 2019

Magazinin ‘sosyal’ hâli

Sosyal medyanın magazin gazeteciliğini önemsizleştirildiği tartışılabilir olsa da magazini yok ettiği düpedüz zorlama bir iddia. Görünen, durumun tam tersi olduğu

İçerisinde olduğumuz dijital çağda, birçok şeyin yanı sıra, magazinin de ölümünden söz ediliyor.

Örneğin, Perihan Mağden bunun nedenini sosyal medyanın sağladığı kontrollü paylaşım imkânında buluyor. Kendilerine dair, kendi kurguladıkları paylaşımlarla gazetecileri kopyala-yapıştır görevlisi hâline getiren ünlüler, izleyicilerine doğrudan sesleniyor, geri-bildirimleri ilk elden alıyor.

Eskiden olduğu gibi, gittiği mekânı magazincilere önceden haber vermenin ve çıkışta kameralardan kaçmanın bu dönem çok bir esprisi yok. Paparazzilerin işlevini bugün ya ünlülerin kendileri ya da sosyal medya danışmanları üstleniyor. Geçmişin magazin kültürüne hasret besleyenlerin kendilerini Şokopop’a abone olurken bulmaları da bir şeylerin gerçekten değiştiğinin ispatı (magazinde dedikodunun yerini daha şeffaf ve steril bir PR anlayışına bırakması gibi).

Fakat, sosyal medyanın magazin gazeteciliğini önemsizleştirildiği tartışılabilir olsa da, magazini yok ettiği düpedüz zorlama bir iddia. Görünen, durumun tam tersi olduğunu, yani magazinin yok olmak bir yana güçlendiğini, yaygınlaştığını ve demokratikleştiğini söylemekte. Futbolcu, şarkıcı, oyuncu vs.’nin sahne dışı hayatını bir gösteri malzemesi olarak izleyicilere ulaştıran klasik magazin anlayışının aksine bugün sadece gündelik yaşamını paylaştığı ve sosyal medyada paylaşılabilir bir yaşam kurguladığı için yüzbinlerce kişi tarafından takip edilen fenomenler ön planda.

Magazini en olumlu anlamıyla düşündüğümüzde, metinlerine hayran olduğumuz bir yazarın ya da şarkılarını yüzlerce kez dinlediğimiz bir müzisyenin yaşamının ayrıntılarına ilgi duymak oldukça doğal. Ancak sadece yaşamını paylaşması üzerinden tanıdığımız bir insanın yaşamının bütün ayrıntılarına neden hâkim olmak isteriz? Kahvaltıda ne yediğini, hangi makyaj malzemelerini kullandığını, hangi markadan giyindiğini neden bilmek isteriz?

Hesaptan hesaba atlayan stalker’lar

Bunun magazin boyutuyla bir alakası var mutlaka (en olumlu anlamıyla değil elbette). Bir insanın ünlü hâle gelmesi, o payeye kavuşturulması ve bütün yaşamının bir gösteri olarak kodlanması burada da devrede. Ancak Biri Bizi Gözetliyor tarzı reality showların ruhuyla birleşen bir magazin kültürü bu. Çağımızın, hesaptan hesaba atlayan stalker’larına bir hazine sağlayan, başkası hakkında bir şeyler bilme dürtüsüne genişçe bir alan açan kişiler fenomenler. Hatta, çıktığı alışverişte alacaklarını iki seçeneğe indirip, takipçilerine oylatan fenomeni düşündüğümüzde, işin boyutu bilmeyi de aşıyor.

Buradaki demokratikleşme ise, artık insanların ünlü olmak için yapımcılara, yönetmenlere, magazin gazetecilerine ihtiyacının olmamasında yatıyor. Ünlülük payesini kimseden almıyor artık insanlar. Şov endüstrisinin kapılarından çevrilen binlerce isim silinip gitmişken, sosyal medya ünlü olmak isteyenlere kapıları sonuna kadar açıyor. Mesele, hayatınızı ne kadar ilgi çekici ve ulaşılır kılabildiğiniz, ifşa ettiğiniz ve trendleri iyi izleyebildiğiniz. Yeni çağın magazini, gözünü çok yükseklere değil, kendi boyundan görülebilir olana dikiyor.

Siber-star influencer’lar

Fenomenlerin, bu sosyal güçlerini bir üst mertebeye taşıma amaçları var: influencer marketing’e katılmak. Kârlılık ve verimliliğin, sosyal ödül olarak tanınırlıkla birleştiği yerde karşımıza çıkan bu kavram, bir pazarlama stratejisi olarak git gide önem kazanıyor. Firmaların sosyal medya ünlüleriyle yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde, influencer’ların hayatlarına ürün yerleştiriliyor ya da bu isimler direkt olarak pazarlama içerikleri hazırlıyor. Yüzbinlerce insanın tercihlerini etkileme kapasitesine sahip bu siber-starlar, eski bir medya teorisini hatırlatır şekilde, kanaat önderleri olarak görülüyor. Firmalar için bu yöntem, daha düşük bütçeyle ya da sadece ürün karşılığı, hızlı ve doğrudan tüketiciye ulaşma imkânı anlamına geliyor.

“Like” ve takipçi “kasma”nın maddi karşılıklarının oluştuğu bu etki ekonomisi, sosyal medya üzerinde var olan rekabetin daha da kızışması gibi bir sonuç doğuruyor ister istemez. Maddi mükafatını bulma arzusundaki gösterilerin sayısı çoğalırken, ifşanın dozajı da, ilgi çekici çılgın fikirlerin sayısı da artıyor. Peşinde koşulan sadece daha fazla takipçi değil, aynı zamanda firmalar da oluyor. Para kazanan bir influencer’ın karizması da farklı olacağından, bir marka ile anlaşma yapmış, markalar kendilerine sponsor olmuş gibi davranan kullanıcılar da ortaya çıkıyor. Piyasa ilişkilerinin her türlü saçmalığı meşrulaştırma gücünü de, bu bağlamda, yabana atmamak gerekiyor. Para kazanma kaygısı, kabul edilebilirliğin sınırlarını genişletiyor. Firmalar sizden bir üslup oluşturmuş olmanızı ve reklam faaliyetini bu üslupla sürdürmenizi isterken, yeni üslup arayışları da yeni trajedilere kapı aralıyor.

Ganimetçi hacker’lar

Influencer için takipçilerinin ve arşivinin saklandığı siber mekân olarak sosyal medya hesapları, birçok kullanıcıdan farklı bir şekilde, dijital bir mücevher kutusu niteliğinde. Bunun farkında olan hacker’lar için yeni ganimet kapısı da bu hesaplar oluyor. Örneğin, blogger Cassie Gallegos’un Instagram hesabı hacker’lar tarafından çalınıyor. Instragram yönetiminden yardım talebi cevapsız kalınca, blogger çaresiz olarak fidye ödeyerek hesabını geri alıyor. Yani, etki ekonomisi, kendine has tehlikeler barındırıyor.

Influencer’lar arasında uzmanı olduğu alandaki performansı nedeniyle öne çıkan isimlerin olduğu kuşkusuz. Ama Türkiye’deki örneklerine kabaca baktığımızda yukarıda çizdiğimiz, yeni nesil magazin algısının şekillendirdiği, profilin bir ağırlığı olduğunu görüyoruz. Bu biraz da, Kemal Sunal’ın Yüz Numaralı Adam filmini andırıyor. Halkın kendisini özdeşleştirebileceği bir reklam yüzü arayışındaki Ayşe (Oya Aydoğan) ile o yüzü bulduğu Şaban’ın (Kemal Sunal) trajikomik ve eleştirel anlatısını. Ancak aradaki en büyük fark, influencer’ların bir şeylere maruz kalan taraf değil, çok satan bir hikâye kurma peşindeki taraf olması.

Yazarın Diğer Yazıları

CNN Türk boykotu işe yarar mı?

CHP’nin boykot kararını iktidarın sözünü güçlendirmeme hamlesi olarak da okuyabiliriz. Geç kalınmış bir karar olsa da, bu davet boykotunun CHP’lileri aşan bir kapsama erişmesi, CNN Türk’ün medya alanındaki temel işlevini faş eden ve bunu kadükleştiren bir etki yaratacaktır

Şehir, BİSAV ve üzgün İslamcılar

Sanırım, Şehir Üniversitesi’ne ve ardından BİSAV’a bu şekilde el konulması, AKP’nin "kültürel iktidar olamadık" yakınmasının ardında herhangi bir kültür politikasının olmadığını herkese açık şekilde göstermiştir

Bir gösteri olarak "tartışma" programları

Bu programlarda birçok şeyin olduğunu, ancak tartışmanın olmadığını söyleyebiliriz. Ülkenin mevcut vaziyetinde bu programların işlevi, kamuoyunu ilgilendiren meselelerin gerçekten tartışılması değil, iktidarı ilgilendiren meselelerin ne kadar hayati veya doğal olduğunun kanıksatılması

"
"