Amerikan Başkanlık seçimi birçok açıdan konuşuldu, konuşulmaya da devam edecek. Covid-19 gölgesindeki seçim kampanyaları, farklı seçmen gruplarına ulaşma çabaları, anketler, farklı aday profilleri, söylemler... En sık yapılan hatalardan biri yurtdışındaki seçim kampanyalarının renkli sahnelerine bakarak ülke içi siyasi okumalarda referans olarak kullanma çabası olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, Joe Biden'ın Başkan Donald Trump'a karşı kazandığı seçim başarısının sadece "Donald Trump karşıtlığı" olarak okunması ne kadar yanlış ise ve Türkiye'deki ittifak politikaları açısından örnek gösterilmesi de bir o kadar eksik olabilir. Bu noktayı aklımızda tutarak Biden kampanyasındaki birtakım ayrıntılara bakmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Birliktelik mesajı vermeyen kampanyanın karşıtlık mesajı taraftar bulmakta zorlanır
Seçilmiş Başkan Joe Biden'ın her ne kadar farklı seçmen gruplarını ve hatta eski siyasi rakiplerini Joe Biden nezdinde bir araya getiren temel etkenin "Donald Trump olmayan aday" algısı olsa da Biden kampanyasının süreç boyunca müşterek değerleri ön plana çıkardığını da unutmamak gerekiyor. Kampanyanın birliktelik mesajı vermediği müddetçe karşıtlık mesajının limitli kalacağını anlamamız gerekiyor. "Amerika'nın ruhunu yeniden tesis etmek" sloganı etrafında dürüst, bilime inanan, ırkçı olmayan, demokratik kurumlara önem veren, ABD'nin kurumsal yapısını işler kılmayı amaçlayan, ahlaki değerlere önem veren bir yönetim vaadini ön plana çıkardığını biliyoruz. Bu müşterek değer ve ilkeler etrafından birbirinden farklı seçmen gruplarını da bir araya getirmeyi başardığını da söylememiz gerekiyor. Türkiye'de Cumhurbaşkanı seçim tartışmaları yapılırken muhalefetin de ortak değerler etrafında birleşebilmeyi başarması gerekiyor. Seçmene ortak değerler etrafında birleşildiğinin gösterilmesinin de sadece ortak bir metne imza atmaktan geçmediğini anlamaları gerekiyor. Sadece mesaj bazında değil, ortak eylemler bazında da bu birlikteliği göstermek gerekir.
Birliktelik mesajı vermek yetmez, uygulamalarınızla göstermeniz gerekir
Her ülkenin siyasi dinamiklerinin ve gerçeklerinin farklı olduğunu akılda tutarak birliktelik uygulamaları konusunda fikir edinmek için Amerikan seçimlerine bakabileceğimizi düşünüyoruz. Öncelikle, Biden kampanyası hem içeride yani Demokratik Parti içerisinde birlik hem de dışarıda yani ülkede birlik olarak kurguladığını söyleyebiliriz. Demokratik Parti'nin merkez ve sol kanadını ve Trump karşıtı Cumhuriyetçileri aynı anda görünür bir özne olarak kabul etmesi ve bütün süreçlerde birlikte hareket etmelerini sağlaması seçmen nezdinde Trump'a karşı birlikte hareket eden kuvvetli bir ittifak algısının oluşmasını sağladı.
Demokrat başkan adaylığı önseçiminde rakibi olan daha sol kanada yakın isimlerin desteğini aldı ama bununla da yetinmeyerek eski rakiplerinin aktif bir şekilde kampanyasına dahil etti. Bu isimlerin Biden adına özel mitingler düzenlemeleri, kendisinden bağımsız konuşmalar yapmalarını sağladı. Böylece Biden Arizona'da bir etkinlik düzenlerken, Cory Booker siyah seçmenler ile başka bir eyalette, Sanders sendika gruplarıyla başka bir eyalette etkinlik düzenledi. Böylece kampanya sadece birliktelik mesajı vermedi; aynı zaman içerisinde birden fazla etkinlik düzenleyebilme imkanına sahip oldu.
Kampanyanın birliktelik konusunda asıl ilgi çekici hamlesi ise seçilmiş başkan Joe Biden'ın sadece kendi partisinde farklı kanada yakın isimleri değil, kendi partisinden gelebilecek olası tepkilere rağmen Trump karşıtı Cumhuriyetçileri de aktif bir özne olarak kampanyasına dahil etmesi oldu. 2016 Cumhuriyetçi başkan aday adayı ve eski Ohio Valisi John Kasich'in Demokratik Parti adaylık kurultayında konuşma yapması sağlandı, eski Arizona senatörü Cumhuriyetçi Jeff Flake'in Biden lehine desteği sahiplenildi ve 2008 Cumhuriyetçi Başkan adayı ve eski Arizona senatörü merhum John McCain'in eşi Cindy McCain, Biden'in Geçiş Ekibi'ne dahil edildi.
Her ne kadar Biden kampanyası sol kanat ile Trump karşıtı Cumhuriyetçiler arasındaki dengenin sağlanması konusunda birtakım başarısızlıklar yaşamış olsa ve partisinden tepki alsa da (Cortez'in kurultayda sadece 45 saniye konuşurken Kasich'in 6 dakika konuşması gibi), Cumhuriyetçi isimlerin Biden kampanyasına aktif bir şekilde dahil edilmesi seçim süreci boyunca birçok farklı Cumhuriyetçi siyasetçilerin de Biden lehine destek açıklaması yapması konusunda cesaretlendirdi ve Biden ittifakı algısını büyüttü.
Uzlaşma demek karşılıklı fedakârlıkta bulunmak demek
Türkiye'de farklı ittifak alternatifleri üzerine düşünürken ve farklı isimler üzerinden senaryolar yazarken bu isimlerin / partilerin gerçekleştirebilecekleri kapsayıcılık konusu da düşünülmesi gereken bir nokta. Hem kendi partisi içerisindeki farklı grupları hem de farklı partilerin değişik kesimlerini kapsayacak bir formül geliştirilmesi gerektiği aşikar. Özellikle parti içi dengeler açısından baktığımızda, uzlaşma zemini söz konusu olduğu zaman, siyasiler birtakım fedakârlıklarda bulunulması gerektiğini kabul etmeleri gerektiğinin farkındalar mı acaba?
Joe Biden, Demokrat başkan adaylığı önseçimini kazandıktan sonra partinin merkez ve sol kanadını kendi adaylığı etrafında birleştirmek amacıyla farklı kanatlardaki isimlerden oluşan "Politika Komisyonları" kurdu. İklim, ceza adaleti reformu, eğitim, sağlık, göç ve ekonomi konu başlıklarında kurulan bu komisyonlarda merkez ve sol kanattan eşit sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi, siyasetçi ve uzmanlar yer aldı. STK temsilcileri sivil toplum tecrübelerini, uzmanlar konuların bilimsel boyutlarını paylaşırken siyasetçiler bu politikaların pratik sonuçlarını vurguladı. Komisyonların eş başkanlığını ise merkez ve sol kanada yakın siyasetçiler birlikte üstlendi ve politika üretim süreçlerini birlikte yönlendirdi. Özellikle, partinin sol kanadının parlayan yıldızı 31 yaşındaki Alexandria Ocasio-Cortez ve merkez kanadın tecrübeli ismi 2004 Başkan adayı, eski Dışişleri Bakanı 76 yaşındaki John Kerry'nin Çevre Komisyonu'nda eş başkan olarak görev alıp birlikte çevre politikası üretmeleri, Demokratların beraber hareket etme iradelerini ortaya koyan bir unsur oldu.
Uzun Zoom toplantıları sonucunda ortaya çıkan ve her kesimin belirli tavizler vererek üzerinde uzlaştığı politika önerileri günün sonunda Demokratik Parti adaylık kurultayında başkan adayı Joe Biden'in seçim vaatleri olarak kabul edildi. Sol kanat, "herkes için ücretsiz sağlık sigortası", "herkes için ücretsiz üniversite eğitimi" ve "yeşil yeni düzen" gibi Amerikan solu için oldukça önemli olan politikalar nezdinde merkez kanadı ikna edip ortak komisyonlarda parti politikası olarak kabul ettiremedi. Fakat merkez kanat, yapılan müzakereler ve karşılıklı verilen tavizler sonucunda geçmişte savunduğu politikalarda değişikliğe gitti. Örneğin, 2030'a kadar yeni yapılan binaların sıfır karbon emisyonlu olma zorunluluğunun kabul edilmesi, ailesinin geliri yıllık 125 bin dolardan düşük olan öğrenciler için üniversite eğitiminin ücretsiz olması, özel sağlık sigortalarının korunarak kamu sağlık sigortasının kapsamının genişletilmesi gibi sola daha yakın politikalar komisyonlarda sol ve merkez kanat tarafından kabul edildi.
Bu uzlaşı sonucunda, sol kanat her istediği politikayı kabul ettiremese de merkez kanadı yeri geldiğinde taviz vermesi hususunda ikna edebildiği, parti politikasının oluşturulduğu masalarda yer aldığı, komisyonlarda eş başkanlık gibi önemli pozisyonlarda görev aldığı ve politikalarını sivil toplum örgütleriyle birlikte dile getirebildiği için kendisini 2016 Clinton kampanyasına nazaran 2020 Biden kampanyasında daha aktif bir özne olarak hissetti ve böylece genel seçimlerde partinin adayını çok daha etkin bir şekilde destekledi.
Ama dikkatli olmakta yarar var; sonuçta her iki tarafa da yaranamamak var
Seçilmiş başkan Joe Biden'ın kampanyasına bakarak Türkiye'de de hemen uzlaşma yapmanın kesin başarı getireceği çıkarımını yapmak da tam doğru olmaz. Evet, Biden'ın hem Cumhuriyetçi siyasetçilerden destek alması hem de özellikle farklı seçmen gruplarına hitap edebilen partisinin farklı kanatlarını birleştirebilmiş olması büyük bir başarı idi. Bu şekilde "kazanma ihtimali yüksek aday" imajı kuvvetlenmiş oldu. Ama uzlaşma siyasetinin ince dinamikleri olduğunu da bilmek gerekiyor. Seçim çıkış anketlerine baktığımız zaman birtakım Demokrat seçmenin uzlaşılan noktadaki siyaseti yeterince sol bulmadığı, birtakım Cumhuriyetçi seçmenin ise fazla sol bularak itibar etmediğini de görmek mümkün. Buradaki kritik nokta ulaşmak istediğiniz hedef seçmen hesaplamalarını doğru yapmanız. Çıkaracağımız sonuç aslında seçim kampanya hazırlıkları açısından ilk adım: Başarılı olmak isteyen aday / parti hedef kitle hesaplamaları doğru yapabilmeli ve mikro hedefleme yaparken doğru noktalara parmak basabilmeli. Siyaset üretirken hangi noktalarda ne derece esneme yapılabileceğinin, kazanılacak, kaybedilecek seçmen hesaplarını doğru yapabilmeli. Aksi takdirde, kafadaki hesap sandığa uymayabilir.
Bu yazıya Yunus Emre Erdölen de katkı sunmuştur.