14 Şubat 2025
ABD Başkanı Donald Trump, bundan tam bir yıl önce (ikinci kez başkan seçilmemişken) New York’taki emlak sektöründe dolandırıcılık suçu işlediği iddiasıyla açılan davada 354,5 milyon dolar ödemeye mahkûm edilmişti. Trump, çocuklarıyla birlikte sahip oldukları şirketlerin değerlerini fazla göstererek sistemi yanıltmakla ve haksız zenginleşme sağlamakla suçlanmıştı.
Mahkeme kararında ayrıca -para cezasıyla birlikte- Trump’ın New York’ta şirket faaliyeti sürdüremeyeceğine de karar verilmişti.
Trump, bu kararın neredeyse yıldönümü sayılabilecek bir tarihte ve o mahkumiyetine nispet yaparcasına, Başkan sıfatıyla önemli bir kararnameye imza attı. ABD dışındaki ülke hükümetlerine rüşvet vermekle suçlanan Amerikalılar hakkında başlamış ve devam eden soruşturmaların durdurulmasına hükmetti. Gerekçe olarak da Amerikan rekabet gücünü teşvik eden uygulama rehberinin yenilenmesi gösterildi. 1977’den bu yana yürürlükte olan Yurtdışı Yolsuzluk Uygulamaları Kapsamındaki kovuşturmalar duracak.
Trump’ın kural yıkan yönetim anlayışının dünya ticareti kadar uluslararası hukuk alanında da nasıl sonuçlar üreteceği, merakla izleniyor
Yabancılara rüşvet meselesi, uluslararası yaptırımlara tabi olmasına karşın, Türkiye için de sorunlu bir alan. Türkiye neredeyse 20 yıl önce Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi ve Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi ile OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf olmuştu. Ancak aradan geçen onca zamana karşın, bu taraf olma halinin gerekleri yerine getirilmiş değil. OECD başta olmak üzere birçok uluslararası kurum, fasılalarla Türkiye’nin yükümlülüklere uymadığını raporlarına geçirdi. Özellikle devlet kontrolündeki kamu sermayeli şirketlere kurumsal yükümlülük getirilmediği, yaptırımların yeterince etkili, caydırıcı olmadığı da eleştiriler arasında yer alıyor.
Son olarak Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün açıkladığı 2024 Yılı Yolsuzluk Algı Endeksi de Türkiye ile ilgili iç açıcı sonuçlar içermiyor. Türkiye, geçen seneyle aynı puan olan 34 puanda kalırken, sıralamada sekiz puan yükselmiş görünüyor. 2023 Yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 115. Sırada yer alan Türkiye, son raporda 107. Sıraya çıkmış görünüyor. Bu sonucun ilk bakışta olumlu göründüğü söylenebilirse de bu geleneksel araştırmayı her sene yapıp açıklayan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) izahı farklı oldu. 100 tam puanın yolsuzluktan tamamen uzak kamu yönetimlerini temsil ettiği bu endeksi hazırlayan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yorumu şu:
Türkiye’nin sekiz basamak yükselişi, diğer ülkelerin puanlarındaki değişimden kaynaklanıyor. Asıl olan sıralama değil, puanın yükselmesiydi. Bu da gerçekleşmedi.
Öte yandan, adı açıkça yazılmasa da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in göreve gelişinin ardından uygulanan program ve bu doğrultuda Türkiye’nin gri listeden çıkışının puan kaybını önlediği tahmin ediliyor. Ancak, Uluslararası Şeffaflık Örgütü gibi, bağlayıcılığı da bulunan uluslararası kurumların sıklıkla dile getirdiği Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun bulunmayışı, puan artışını engelleyen en önemli somut gerekçe olarak ortada duruyor. Neticede 12 yıldır 16 puan kaybeden bir ülkeden, yani ülkemizden söz ediyoruz.
Hal böyleyken; dün TÜSİAD’ın Genel Kurulu’nda; yaşanan ağır hukuksuzluklarla birlikte yolsuzlukların da eleştirilmesi, iktidar kanadından ışık hızıyla tepki gördü. TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın, “Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay” sözlerine Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, özetle “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir" diye açıklama yaptı. Bakan Tunç’un sosyal medya hesabından yaptığı açıklama epeyce uzun. İçinde “Türkiye eski Türkiye değildir” cümlesinin de yer aldığı açıklamanın final cümlesine bakılırsa (Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın) çok sinirlenildiği anlaşılıyor.
Adalet Bakanı Tunç’un isabetle duyurduğu gibi, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığı ise çok doğru. Sadece Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki gelişmeler bile tespiti doğruluyor.
Çiğdem Toker kimdir?Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı. Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti. Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı. 2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor. Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi. Kitapları - Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008 - "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018 - Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019 Ödülleri - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995) - Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997) - Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000) - Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005) - European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015) - Halkevleri "Basın Ödülü" (2016) - Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016) - İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019) - TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019) - Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017) - ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017) - ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018) - Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018) - Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018) - Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019) - Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019) - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020) - Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020) - Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021) - TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021) - SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021) - Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021) |
Şimşek’in son dönem ekonomik iş birliği ve ticaret alanında ağırlıklı olarak Körfez ülkelerine yöneldiği hatırlanacak olursa, monarşiyle yönetilen Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, ülkemizdeki toplumsal ve siyasal muhalefete yönelik baskıları ne ölçüde sorun edip masaya getiriyor?
İktidar, seçime kadar muhalefeti baskılar ve medyası üzerinden bölüp itibarsızlaştırmayı; satın alma gücü her gün düşen milyonları da “sabır” telkini, onun yetmediği yerde de sopayla dizginlemeyi planlamakta
TVF, Sayıştay denetimine tabi olsa, yapamayacağı pek çok işleme ve kapalı mali operasyonlara imza atmayı sürdürüyor. TVF kamu bankalarının sermayelerini güçlendirmek için Hazine’den borçlanma yoluyla DİBS kullanıyor. Sonra dönüp düşük faizle kredi kullanarak Hazine’ye borcunu ödüyor
© Tüm hakları saklıdır.