21 Şubat 2025
TÜSİAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras hakkında, Genel Kurul konuşmaları nedeniyle açılan soruşturmada, savcılık ifadesine polis eşliğinde götürülmeleri geniş yankı uyandırdı. Bu yankıda; iki üst düzey yöneticide simgeleşen bir meslek örgütüne dokunulmayacağı öngörüsünün yıkılması kadar, uluslararası ekonomik ilişkilere nasıl yansıyacağı sorusu etkili.
Birkaç hafta önce yine burada yazdım. Yargı operasyonlarında, söze “Davet edilse ifade vermeye gidecek” diye başlamanın, bütünüyle anlamsızlaştığı bir dönemin içindeyiz. Çünkü davet edilse ifade vermeye gidecek kişilerin ifade vermeye çağrılması, bir hukuk devleti normudur.
Türkiye’nin de halihazırda böyle olduğuna dair iddialar yok değil. Ülkemizin bir hukuk devleti olduğu ile başlayan cümleleri sık duyuyoruz. Ama iddia sahipleri, çağrılsa ifade vermeye gidecek kişilerin, evlerinden baskınla alınıp polis eşliğinde götürülmesinin, -devlet diliyle- münferit olmaktan çıkıp neden yaygın bir usule dönüştüğüne bir cevabı yok. Aslına bakılırsa, bu yönde bir soru sorulamıyor bile. Dolayısıyla hem bu sorunun ilgilisine sorulamayışı hem de ifade alma konusunda olağanüstü bir usulde ısrar, görüntülerin bir tercih olduğunu düşündürüyor.
Amacın ise yıldırmak, argo tabirle bugüne dek “tırsmamış” olanların tırsmasını sağlamak olduğunu -Medeni Hukuk tabiriyle de- orta zekalı her vatandaş anlayabilecek durumda artık. Üstelik bu usul, sivil toplum şemsiyesi altındaki meslek örgütlerinin görevleri daha doğrusu varlık nedenleri gereği yaptıkları konuşma ve ifadeleri bile kapsıyor. Görev gereği yapılan açıklamaların, sandığımız gibi ifade özgürlüğü kapsamında değil suç olarak değerlendirilmesini sağlayacak (!) yasal düzenlemeler de zaten mevcut. Onlar Yüce Yasama tarafından çoktan yasalaşmıştı. Torba yasalar neydi, aritmetik üstünlük kimdeydi öyle ya.
Hayat tuhaf. Zira bunlar olurken Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye-Katar Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) toplantısında yatırımcıları fırsatları değerlendirmeye davet ediyordu. Hayat tuhaf çünkü polis eşliğinde ifadeye götürülen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, Katar sermayeli QNB Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı. Bu durumun KEK toplantısına nasıl yansıdığını bilmiyoruz. Ancak Şimşek, Türkiye’nin üretim çeşitliliği ve giderek daha sofistike hale gelen üretim yapısı, güçlü altyapısı, gelişen AR-GE ekosistemi ve geniş yetenek havuzu ile büyük fırsatlar sunduğunu söylüyordu.
Sosyal medyada birçok kişi, Şimşek’in yatırımcılara sunum yaparken böyle bir durumu nasıl izah edeceğini tartıştı. Dahası istifa etmesi gerektiğini dile getirenler oldu. Bilen biliyor; mevcut sistem içinde üst düzey bir kamu görevinden istifa, tıpkı diğer temel hak ve özgürlükler gibi bir temel hak ve özgürlük olmaktan çıkıp, af dilenmesi gereken pek çetin, cesaret gerektiren bir işe dönüştü çoktan.
Önemli bir nokta da şu: Şimşek’in son dönem ekonomik iş birliği ve ticaret alanında ağırlıklı olarak Körfez ülkelerine yöneldiği hatırlanacak olursa, monarşiyle yönetilen Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, ülkemizdeki toplumsal ve siyasal muhalefete yönelik baskıları ne ölçüde sorun edip masaya getiriyor?
Monarşiyle yönetilen ülkelerin ekonomik iş birliği alanında bazı konuları iş birliğinde engel görmüyorsa bile bu, sorun olmadığı anlamına gelmiyor.
Bunca yıldır gördük ve izledik ki, ekonomi programı ancak bütünlüklü hedefler birlikte uygulandığında sonuç verir. Programın maliye tarafı, özellikle kamu harcamaları açısından zaten çok eksik ve sorunluyken, enflasyonu düşürmek için uygulanan politikaların, hukuksuz uygulamalardan etkilenmeyeceği söylenemez.
Nihayetinde enflasyon mücadelesi, fazlasıyla beklenti yönetimlerini de içerir. Merkez Bankası politikalarında sıkça kullanılan bir kavram olan beklenti yönetiminin anlamını önümüzdeki günlerde çok daha iyi kavrayacağız. Hep birlikte.
Çiğdem Toker kimdir?Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı. Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti. Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı. 2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor. Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi. Kitapları - Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008 - "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018 - Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019 Ödülleri - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995) - Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997) - Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000) - Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005) - European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015) - Halkevleri "Basın Ödülü" (2016) - Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016) - İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019) - TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019) - Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017) - ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017) - ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018) - Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018) - Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018) - Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019) - Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019) - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020) - Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020) - Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021) - TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021) - SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021) - Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021) |
İktidar, seçime kadar muhalefeti baskılar ve medyası üzerinden bölüp itibarsızlaştırmayı; satın alma gücü her gün düşen milyonları da “sabır” telkini, onun yetmediği yerde de sopayla dizginlemeyi planlamakta
Türkiye’nin eski Türkiye olmadığı çok doğru. Sadece Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki gelişmeler bile tespiti doğruluyor
TVF, Sayıştay denetimine tabi olsa, yapamayacağı pek çok işleme ve kapalı mali operasyonlara imza atmayı sürdürüyor. TVF kamu bankalarının sermayelerini güçlendirmek için Hazine’den borçlanma yoluyla DİBS kullanıyor. Sonra dönüp düşük faizle kredi kullanarak Hazine’ye borcunu ödüyor
© Tüm hakları saklıdır.