06 Kasım 2024

Türkiye, AKP ve hizalı şirketlerin tapulu malı mıdır?

Ulaşım hizmeti fonksiyonuyla bilinen iki büyük garı, kültür sanat diktesiyle, tepeden inmeciliğiyle işlevsizleştiremezsiniz. Kamusallığın en birincil anlamı, yönetimlerin herkesin hakkını hukuku gözeterek hizmet sunması, kaynakları buna göre seferber etmesidir

Gözün uzanabildiği hemen her memleket köşesine, en kaba tabiriyle para getirme potansiyeli olarak bakan; kullandığı hukuksal yetkiler yeterli gelmezse bu amaçla kendine yeni yetkiler yapan bir iktidar yönetiyor ülkeyi.

22 yıl boyunca, “yatırım” adı altında mahvedilen doğal kaynaklar ile kültürel mirasın tarihi, AKP’nin neredeyse içine böyle bir genetik kod gömülü şekilde geldiğini düşündürüyor.

Ve hatırlatmanın da tam zamanı: Mevcut iktidar, 22 yıl önce Devlet Bahçeli’nin, beklenmedik (evet yine!) erken seçim çağrısı üzerine, daha zamanı olduğu halde dağılan/dağıtılan koalisyon hükümetinin yerine gelmiştir. AKP’nin koalisyon dönemlerini kötüleyerek geçirdiği yıllarda, tek parti + şirketler ortaklığıyla boca edilen haksızlık ve hukuksuzlukların çetelesi için ise hala kitaplar yazılıyor.

Garlar kimleri birleştiriyor?

Ülkeyi üzerine tapulu bir mülk gibi görüp insanlığın ortak varlığı doğal kaynakları, kültürel ve toplumsal eserleri değişik ad ve kılıklarda talana açarak siyasal dayanıklılığını da arttıran bu iktidar, şimdi de toplumun ortak mirası Haydarpaşa ve Sirkeci garlarını kendine ve sermayeye “mal” etmeye hazırlanıyor.

Fiyakalı bir de de isim takılmış operasyona: “Boğazın Birleştirici Gücü-Gar Kültür Sanat Projesi.” Proje, gerçekte iktidar ile sermayeyi -kim bilir kaçıncı kez ve kaçıncı biçimde- birleştirdiği halde sanki halk da bu birleşmenin içindeymiş havası verilmiş. Muhtemelen, nasılsa bu toplumu çok yorduk, nasıl olsa işimizi görürüz diye düşünüyor olmalılar. Kültürlü sanatlı şeker kaplamasıyla sunulan proje ile gizli saklı usuller kullanıp iki tarihi garı “dönüştürecekler.”

“Burada tren olacak, kültür ve sanat olacak, millet bahçesi olacak: ancak AVM veya otel yapılmayacak” diyen Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a, mimar Gül Köksal’dan gelen şu yanıt, meselenin özeti:

“Burada zaten tren vardı, burası zaten kültür-sanat alanı. Dışarıdan kültür-sanat atamaya ne gerek var? Zaten kendi kültürü içeride var.” (Evrensel gazetesi)

Can alıcı sorular

Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) 668 haftadır Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının ranta kurban edilmemesi için sürdürdüğü eylemler kapsamında imza kampanyası başlatıldı. İki tarihi garın devrini konu alan Ulaştırma Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında ağustosta imzalanan protokol, iki garın varlığını tam anlamıyla gar olarak sürdürmesini engelleyecek hükümler içeriyor.

Öte yandan BTS, Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy’un Haydarpaşa hakkındaki açıklamasından yola çıkarak her vatandaşı ilgilendiren temel soruları sordu. Bakan’ın açıklamalarından yola çıkarak yanıt da verdi.

İşte sorular:

-Haydarpaşa’ya tren gelecek ama tren sayıları eskisine göre aynı olacak mı?

Tren bakım park alanları ve manevra sahaları olacak mı?

-Hızlı tren sayıları arttırılacak mı?

-Haydarpaşa ve Sirkeci garları İstanbul’un merkezi tren garı olarak başlıca ulaşım stratejisine yerleştirilecek mi?

-Haydarpaşa ve Sirkeci’de çalışan buradaki lojmanlarda yaşayan demiryolculara ne olacak?

BTS’nin Bakan Ersoy’un açıklamalarından çıkardığı sonuçlara göre verdiği yanıtlar ise şöyle:

-Demiryolları sadece raylardan ibaret bir şekilde tasarlanacak.

-Haydarpaşa’ya tren gelecek ama sayıları sembolik düzeyde çok az sayıda tutulacak.

-Demiryolcular Haydarpaşa ve Sirkeci garlarında artık çalışamayacak.

-Demiryolcular temel barınma hakları olan lojmanlardan zorla çıkartılacak.

Kültür ve sanatı alet etmek

Yapılan işlemlerde kamu yararı bulunmadığını vurgulayan BTS; “Kültür ve sanatı alet ederek emekçileri yerinden etmeye mülksüzleştirmeye yarayan ve sermayeye yeni alanlar açmaya çalışan bir dönüşüm girişimi” nitelemesi yapıyor.

Bu tespitlerin yakın tarihi dayalı dayanakları bulunuyor. Tarihi garlar ile ilgili uzun süredir devam eden planlardan bazı satırbaşlarını sıralamadan önce, bazı hatırlatmalar yapalım:

Haydarpaşa Gar’da dokuz adet peronu olan yol, yedi adet de dizi park ve manevra yolu vardı. Dizel Lokomotiflerin bakım ve onarımı için bir atölye, Elektrikli lokomotiflerin ve elektrikli banliyö tren setlerinin onarımı için bir atölye vardı. Yük vagonları ve yolcu vagonlarının bakım ve onarımı için ayrı atölyeler vardı.

Haydarpaşa Tevsiat Projesi’nin, demiryollarının değil Kültür ve Turizm Bakanlığının istekleri ve sermayeye kaynak aktarabilmenin bir yolu olarak sürekli değiştirildiğine dikkat çekiliyor. Değiştirilen son planda bakım ve onarım atölyeleri yer almıyor.

Haydarpaşa Gara üç hatla giriş, üç peron dört yol, armut hattı, feribot yolları liman gar sahasına sekiz yol, beş adet alt geçit (Kültür, turizm ve sanat alanlarına erişim için) Adapazarı garın dört peronu ve altı yolu yer alıyor.

YHT giriş çıkışında kaza riski

BTS yetkilileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın burada da durmayıp Haydarpaşa Gara giriş için üç yol sığacak şekilde yapılan İbrahimağa çelik köprüsü ve devamındaki koridora üç demiryolu hattı yapmaktan vazgeçip iki hatta düşürdüğüne dikkat çekiyor. Bunun kuşak hattında, feribot yollarında ve liman gar sahasında yapılan manevrayı zora sokacağının altı çizilirken YHT giriş çıkışında da kaza riskini içinde barındıracağı ifade ediliyor.

Tren seti tamiri Ankara’ya

Demiryolculara göre, Haydarpaşa Garı’nın son tevziat planında bakım onarım atölyelerinin yer almaması, arızalı YHT setlerinin tamir için Ankara’ya gönderilmesi anlamına geliyor. Öte yandan Haydarpaşa garın peron ve yolcu inip bindirme yol sayısının azaltılması ve atölyelerin olmayışı Adapazarı ve diğer konvansiyonel trenlerin Haydarpaşa Gara gelemeyeceği anlamına geliyor.

BTS yetkililerine kulak verdiğinizde, Haydarpaşa Garı’nın esaslı bir “dönüşüm”e uğratılacağın anlaşılıyor. Ama kamusal yararı bulunan bir dönüşüm değil bu.

Örneğin, TCDD ve Kültür Bakanlığı arasında imzalanan Kira Protokolüne göre Haydarpaşa Garda beyaz zemin üzerine kırmızı çizgiler ile çizilen koridor (metrobüs koridoru gibi) demiryolu işletmeciliğine bırakılmış.

Bu Haydarpaşa garının, gar olmaktan çıkarak bir nevi istasyon statüsüne dönüşeceği anlamına geliyor. Yani: Tren gelecek yolcu inecek, yolcu binecek tren gidecek.

* * *

Haydarpaşa ve Sirkeci garları, bir bakanlığın o bakanlığa hizmet veren dar bir kişi ve şirket grubunun keyfine bırakılamayacak kadar, köklü ve ortak bir kamusal kültürel değer. O iki garda herkesin ama herkesin hakkı var.

Ulaşım hizmeti fonksiyonuyla bilinen iki büyük garı, kültür sanat diktesiyle, tepeden inmeciliğiyle işlevsizleştiremezsiniz.

Kamusallığın en birincil anlamı, yönetimlerin herkesin hakkını hukuku gözeterek hizmet sunması, kaynakları buna göre seferber etmesidir.

Yatırımları yapma şeklinden, ülkeyi yönetme biçimlerine kadar “kamusal” olanı gözetmek gibi bir derdin olmadığı sayısız örnekle teyitli olsa da soralım:

Türkiye, AKP ve yanına hizalı şirketlerin tapulu malı mıdır?

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Yazarın Diğer Yazıları

Sağlık çıkmazı ve bütçe

Vatandaşın sağlığı, 20 yılda kamu sektörüne göre iki kattan fazla büyüyen bir özel sağlık sektörüne emanet. Yani şirketlerin çıkarlarına...

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

"
"