16 Ekim 2024

İktidar, limite haraç öfkesini “gördü”

Dün akşam saatlerinde, bu maddenin yer aldığı savunma sanayi destekleme fonu paketinin bütçe sonrasına ertelenmek üzere geri çekildiği, görüşmelerin 2025 yılına kaldığı açıklandı. Kümesteki kazlara her fırsatta elini uzatanların o kazların üzerinde yolacak tüy kalmadığını gördüğü anlaşılıyor

“Takdir yüce Meclis’indir” cümlesi, bugünkü rejim altında, AKP’nin çıkmasını istediği kanunların TBMM’den geçeceği anlamına geliyor.

Cumhur İttifakı’nın sayısal üstünlüğü, “yüce Meclis”i yani yasama organını hüküm icra etme fonksiyonu bakımından, adeta yürütme organı ile bir ve muadil kıldı. TBMM giderek iktidar mutfağında hazırlanan yasa tekliflerinin adeta otomatiğe bağlanmış biçimde geçirildiği bir erke dönüştü.

Görünüşte işleyiş, olması gerektiği gibidir. TBMM yasama faaliyetini icra eder. Komisyonlar toplanır. Saatler süren görüşmeler yapılır, tutanak sayfaları dolar. Acı olan şudur ki, yüzlerce saat konuşulsa, teknik metotlarla bir miktar geciktirilse bile o yasanın iktidar oylarıyla komisyonlarda ve genel kurulda kabul edileceğini herkes bilir.

Üstelik bu yasalardan kimilerinin, milyonlarca vatandaşın rızası hilafına olmasının, bazılarının insanlık değerlerini çiğnemesinin iktidar nezdinde önemi yoktur. İtiraz edenlerin, sokaklarda demokratik hak arayışına girmeleri halinde, protestolarının bir suçlu gibi zorla bastırılacağı da kesine yakındır.

“Tartışmalara saygılıyız”

Hemen herkesin bildiği bu realiteyi niye anımsattığıma geleyim. Aslında bir gerekçeden bağımsız olarak, sorunlarımızı ağırlaştıran temel sorun olarak Meclis’in işlevsizleştirilmesini ne kadar yazıp anlatsak azdır.

Ama bugün bu anımsatmaları yapmamın sebebi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in NTV’deki programda söyledikleri. Cuma gününden bu yana haklı yoğun tepkilerle karşılaşan kredi kartı “haracı” konusunda Şimşek, “Tartışmalara saygılıyız. Takdir yüce Meclis’in” demiş.

Kredi kartı haracını kim istedi

Aslında Şimşek’in NTV’deki sözlerinin satır araları, 750 TL’lik “haraç”ı kimin istediği konusunda fikir yürütmeye imkân sağlarken, son gelişme üzerine yeni sorular sorduruyor. Bakalım şu ifadelere:

“Ülkemizin caydırıcılık gücünü artırmak dışında hiçbir seçeneği yok. Bölgemizde bir ateş var, savaşlar var. Sıkıntılı bir mahalledeyiz. Kredi kartlarından savunma sanayiye aktarılacak kaynağın amacı ülkemizin caydırıcılığını artırmak. Bunun amacı çok net. Türkiye savunma sanayinde atılım içinde. Bizim caydırıcılığı artırmaktan başka yapacağımız başka bir şey yok. Savunma sanayi gelişiyor. Şu anda 3 bin 300 firmamız savunma sanayine parça üretiyor. Tüm ülkeyi koruyacak bir savunma sistemi üretilecek. Binin üzerinde yüksek teknolojili proje var. Bu kaynak gerektiriyor. Kaynak gerekiyor denildi. Savunma sanayi fonunu 165 milyara çıkartmışız. Bunu arttırmamız gerekecek. Uzun menzilli savunma araçlarından tutun 5'inci nesil uçağa kadar. Tedbir setinin geliştirilmesi gündeme geldi. Oturuldu bunun üzerine çalışıldı. İşlem bazlı birtakım ücretlere yönlendirildi.”

Denildi, oturuldu, çalışıldı

Şimşek, Türkiye’nin caydırıcılık gücünün arttırılması gerektiğini bunun da kaynak gerektirdiğini söylemiş ama kullandığı dilde kendisi yok.

Birileri “söylemiş, denilmiş, oturulmuş ve çalışılmış.” Belli ki bu kendisinin istediği bir durum değil. Dahası, bu kaynak kendisinden istendiğinde, vergi şeklinde çıkarılmasının yanlış olduğunu söylediği anlaşılıyor:

“Biz dedik ki enflasyonla mücadele ederken enflasyonu artıracak vergi artışlarından uzak duralım. İşlem bazlı ücretlere yönelindi.”

 Anlaşıldığı kadarıyla “tüm ülkeyi koruyacak savunma sisteminin üretilmesi için” kaynak gerektiğini söyleyenler, Şimşek’ten önce vergi talep etmiş. Ancak Şimşek, yeni verginin enflasyonist etki yaratacağını söyleyince, bu akıldışı “işlem bazlı ücret”e karar verilmiş.

* * *

Gelinen noktada, harcanmayan bir paranın, gelecekteki bir borcun ihtimali için vatandaştan alınacak paralar, Türkiye’nin bölgedeki caydırıcılığıyla özdeşleştiriliyor. Bu “haraç”ı akıl edip yasa maddesi haline getirilmesini isteyenler ve destek olanlar, gelecek itirazlara, “Yoksa sen Türkiye’nin savunma sanayiinin gelişmesini istemiyor musun?” sorusunu da hazır bekletiyordu muhtemelen.

* * *

Şimşek’in açıkladığı “paketin bir kuruşunun bile bütçeye gitmeyecek oluşu”, yükselen tepkilere yönelik bir çeşit savunma niteliğindeydi. Ancak bu gerekçenin, burnundan soluyan vatandaşlar nezdinde bir gönüllülük yaratmayacağı çok kısa sürede anlaşıldı. Bunda tepkilerin çok hızlı ve yaygın yükselişi etkili oldu.

Dün akşam saatlerinde, bu maddenin yer aldığı savunma sanayi destekleme fonu paketinin bütçe sonrasına ertelenmek üzere geri çekildiği, görüşmelerin 2025 yılına kaldığı açıklandı. Kümesteki kazlara her fırsatta elini uzatanların o kazların üzerinde yolacak tüy kalmadığını gördüğü anlaşılıyor.

Bu durumda cevap bekleyen soru şu olacak: Bu düzenleme, madem bir çırpıda ertesi yıla ertelenebilecekti, o vakit gerekçe olarak sunulan Türkiye’nin caydırıcılığının artması için ihtiyaç duyulan kaynak ne olacak?

O kaynak şimdi alınmayacaksa, caydırıcılık da mı erteleniyor?

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Yazarın Diğer Yazıları

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

Gazetecilik dikte edilmemiş soruları sormaktır

Gazetecilik, muhataba, dikte edilmeyen soruları sorabilmektir. İşin bu kısmı, iktidarlardan, unvanlardan ve fani ömürlerden bağımsız bir realite olarak kendini sayısız kez teyit etmiştir

Truva Bakır Maden’in sermayesi 2 milyara çıktı

Kazdağları bir kez daha tehdit altında. Hem de ekolojik sömürü için. Dileriz bu defa ÇED olumlu kararının iptali için açılan idari yargıdaki dava, çok geç olmadan sonuçlanır

"
"