15 Şubat 2023

Enkazı ranta dönüştürmek

Afeti başka bir çok açıdan daha fırsat olarak görenler olacaktır. İzlediğimiz haberlerde yapılan açıklamalarda enkazların kaldırılması konusunda telaşlı aceleci bir tutum görüyoruz. Deprem enkazı molozlardan ibaret değildir

Söyleyenin maksadını apaçık yansıtan deyimlerin başında "krizi fırsata çevirmek" geliyor. Bu irkiltici sözü ilk duyduğumda, ABD Irak'ı işgal etmişti. Hürriyet gazetesinde ekonomi muhabiriydim. Taahhüt sektörünü (de) izliyordum. Bazı sektör temsilcileri, bombalanmış yanmış yıkılmış kentlere götürülecek altyapı, konut projelerini tarif etmek için bu sözü kullandığı için haber olarak da yazdım.

Artık eskisi kadar kullanılmıyor. (Belki ayıp olur diye düşünülüyordur ama söylemeden yapılıyor.) Şu günlerde tanık olduğumuz bazı durumlar ise şimdi de korkunç deprem afetinin fırsata çevrilmek istendiğini düşündürüyor.

* * *

Enkaz altından hâlâ yaşayan insanların çıkarıldığı günlerde başlatılan seçim tartışması böyle bir siyasi fırsatçılığın ürünü. Eski TBMM başkanı Bülent Arınç yedi gün süreli resmi yas biter bitmez Anayasa'daki apaçık hükme rağmen, seçimleri ertelemenin nasıl mümkün olacağının (!) zoraki formülünü kamuoyuna duyurdu. Anayasalar kutsal metinler değilmiş. Seçim ertelemesini sadece ve sadece savaş halinde geçit veren hüküm Meclis tarafından ilga edilebilirmiş, o maddeye (78) ertelemeyi mümkün kılan fıkralar eklenebilirmiş.

(Formülün kendisi kadar, senelerce dert yandıkları darbe külliyatının bir kavramı olan ilga kavramının bu kadar rahat kullanılabilmesi de dikkate değer.)

Anayasa'ya aykırı bir işlem güya meşrulaştırılmaya çalışılırken; vatandaşı üç gün üç gece çaresiz bırakmamış, acı dolu çığlıklarını hemen duymuş, gözümüzün içine baka baka "her yere ulaştık" yalanı söylenmemi, ilk saatlerden itibaren zamana karşı yarışan, bütün devlet imkanlarını oraya yığan bir iktidar varmış izlenimi yaratılıyor.

Distopik bir film platosuna dönmüş yıkık, karanlık kentlerde hayatta kalmış vatandaşlarını üşütmüyor, hepsine çadır göndermiş, kimseyi çorbasız bırakmamış, tuvalet ihtiyacını giderememe rezilliğine mahkûm etmemiş, hizmetlerinden herkesin memnun kaldığı için gitmesini hiç istemediği bir iktidar yönetiyormuş, tam da bu nedenle Anayasa'yı arkadan dolaşacak formülleri hak ediyormuşuz gibi bir durum…

Kimse kimseyi kandıramaz

Bilinse iyi olur: 6 Şubat'tan bu yana kimsenin kimseyi kandıramayacağı bir gerçeklik düzlemindeyiz. Deprem büyüktü ama iktidarın iş yapma kapasitesinin küçüklüğünü iliklerine kadar hissetti insanlar. Kurtarılabilecek binlerce insan, örgütlü liyakatsizlik, beceriksizlik, örgütlü atalet, örgütlü kibir yüzünden enkaz altında yaşamını kaybetti. Yıkılmayabilecek binlerce bina unufak oldu. Bir suç mahalli haline gelen afet bölgesinde devletin teorik olarak üzerine en çok titremesi gereken Yapı Denetim binası iş makinalarıyla yıkılmaya kalkıldı. Ciddi, özverili avukatlar sayesinde tutanak tutuldu savcılık kararı alındı. Şimdi müteahhitlerle, ruhsat süreçlerindeki kamu görevlileriyle, yerel yöneticilerle merkezi yönetim bürokratları ve siyasetçileriyle geniş bir suç ağı oluşturan bu düzen biraz daha hesap vermesin, rant düzeni sürsün, koltuklar makamlar maaşlar kaybedilmesin diye bütün çabalar.

Enkaz moloz değildir

Afeti başka bir çok açıdan daha fırsat olarak görenler olacaktır. İzlediğimiz haberlerde yapılan açıklamalarda enkazların kaldırılması konusunda telaşlı aceleci bir tutum görüyoruz. Deprem enkazı molozlardan ibaret değildir. Yıkılan yapıların içinde kalan değerli değersiz maddi eşyaların hatıraların sahibi o yıkılan evde oturanlardır. Onların rızasını almadan sormadan yıkmak, iş makinelerini sahaya sürmek hak ihlali olduğu gibi çıkacak beton, demir, kablo vs gibi hurdaların ekonomik karşılığının ne olacağının açıklanması gerekir. Bu konuda ihale yapılacak mı, kim yapacak, nasıl yapacak? Bu konuyu Pazar akşamı Fox TV'de yorumcusu olduğum Orta Sayfa programında dile getirdim. TOKİ Başkanı Ömer Bulut önce mesaj gönderdi sonra da telefonla aradı. Sorularımı yanıtladı. Aşağıda özetlediğim bilgileri, deprem alanındaki yurttaşlara yararı olabilir diye paylaşıyorum.

TOKİ Başkanı Bulut aradı 

TOKİ olarak bir çok yüklenici firmayla çalışmaları nedeniyle, firmaların iş makinelerinin yıkılmış binaların arama ve kurtarma çalışmalarında kullanıldığını ancak bu çalışmaları AFAD'ın koordine ettiğini söyledi. Kendilerinin enkaz kaldırma konusunda ihale makamı olmadıklarını, sorum üzerine belirten TOKİ Başkanı, ağır hasarlı ya da acil yıkılması gereken binaların beton dayanım testi yapıldıktan sonra kaldırılacağını, bunu da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya yerel yönetimlerin yaptığını belirtti.

Peki enkaz söküm alanında değerli eşyalar konusunda nasıl bir yol izlenecek diye sorduğumda da şu yanıtı verdi:

"Söküm alanında problemler yaşlanabilme ihtimaline göre değerli eşya aranma işlemlerine enkaz sahipleri ve muhtar ya da görevlendirilecek kişi gözetiminde yapılması kararlaştırıldı."  

Cumhurbaşkanlığı ne istedi? 

Bu arada her konunun Cumhurbaşkanı'na sorularak yapıldığı bu düzende OHAL ilanından sonra ortaya çıkan ilginç bir gelişmeyi aktararak yazıyı bitireyim. Aldığım habere göre Cumhurbaşkanlığı bazı bakanlıklara yazılı talimat göndererek, ihtiyaç duyulan konularda Cumhurbaşkanı kararnamesi taslağı önerisi talep etti. Cumhurbaşkanlığı'ndan Bakanlıklara giden yazıda 8 Şubat'ta ilan edilen OHAL'in ardından OHAL Kanunu'ndaki hükümlerin uygulama alanı bulduğu hatırlatıldı. Ancak bununla birlikte kanunun dışında kalan önlemler ve düzenlemelerin de Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenlenmesinin mümkün hale geldiği belirtildi. Özetle Cumhurbaşkanlığı Bakanlıklara mealen şunu demiş oluyor:

"Ey bakanlık, senin görev alanına giren bir konuda, düzenlenmesi gerektiğini düşündüğün bir saha bir tedbir varsa, bunu bana kararname taslağı şeklinde hazırla gönder. Gerekirse biz onu kararnameye dönüştürürüz."

Böyle bir talimatın sonuçlarını da OHAL altında yaşadıkça göreceğiz.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında ‘küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.


Kitapları

Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

"Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Yazarın Diğer Yazıları

İstanbul seçimlerine yığınak

Seçim yaklaştıkça her gün bir bakanı İstanbul'un bir köşesinde AKP adayı Murat Kurum'a oy isterken görüyoruz

İstanbul metrolarında kaostan çözüme

İBB'nin CHP'ye geçtiği 2019 seçimlerinin ardından metro yatırımlarındaki gelişmelere bugün bakacağız

Bir propaganda kavgası olarak İstanbul metroları

İBB'nin AKP'de olduğu dönemde bir başarı öyküsü değil, kamu zararı söz konusuydu