Ocak ayından bu yana, 17 bin 2 TL olan asgari ücrete yapılacak zam, şu an ülkedeki en temel gündem maddelerinden birini oluşturuyor. Benim ekonomi muhabirliği yapmaya başladığım yıllar ve sonrasında, asgari ücret herkesin gözünü kulağını diktiği bir konu değildi.
Asgari ücret, kelimenin ve hayatın içindeki tam anlamıyla, en düşük ücret tutarını ifade ediyordu. Ancak asgari ücretin ifade ettiği anlam, son yıllarda evrim geçirdi. Çoğumuz da bunun farkındayız muhtemelen.
Altını çizmemiz gereken ise bu anlam ve realite kaymasının tarihi, ne zaman başladığı:
Asgari ücretin “en düşük ücret” anlamını terk ederek adeta ülke genelinde ortalama ücreti ifade eder hale gelmesinin, dört beş yıllık bir geçmişi vardır. 2018’de geçilen partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin ardından artan yoksullaşma da bu süreci hızlandırmıştır. Asgari ücret artık bir işçinin emeği karşılığı alacağı en düşük ücreti değil, bunun yanı sıra, asgari ücrete yakın tutarlarda aylık alan bütün çalışanların ücretlerinde de tayin edici bir karakter taşıyor.
Dolayısıyla bugünlerde bütün haber kanalları, ajanslar, dijital gazeteler, 2025 yılı için belirlenecek asgari ücrete ve dolayısıyla bunu belirleyecek olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na odaklanmış durumda. Yıl sonu yaklaşırken, enflasyon oranları da asgari ücret zammı üzerinde belirleyici olacak.
Peki Asgari Ücret Tespit Komisyonu, gerçekte tespit yetkisine ne kadar sahip? Ortaya çıkacak olan rakam gerçekten, kamuoyuna sunulduğu gibi müzakereler ve sonuçta varılacak bir uzlaşıyla mı belirlenecek?
Müzakere yok zannetme var
İki gün önce Prof. Dr. Aziz Çelik’in bu konuda çok göz açıcı bir makalesi yayımlandı Birgün’de.
“Asgari ücreti kim saptayacak? Komisyon lağvedildi!” başlıklı makaleyi okuyunca, Asgari Ücret Tespit Komisyonu ile ücretin belirlenmesine dair bilinenlerin bir illüzyon olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz.
İllüzyon yani yanılsama ileri bir yorumsa, “zannetme” diyebiliriz. Hem de fena halde bir zannetme.
Çelik, anlaşılır ve dayanaklı biçimde anlatıyor meselenin esasını. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilen 2018’de Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun hukuksal durumu ve profilinde çok esaslı bir değişiklik yapıldığını, bu değişiklik sonrasında asgari ücret belirlemesinin Cumhurbaşkanı’na bağlı idari bir hâl aldığını anlıyoruz.
2025 yılı asgari ücret artışının, neden bağımsız bir müzakere ortamında şekillenemeyeceğini Çelik’in makalesinden hareketle -bilginin yaygınlaşması adına -özetlemek isterim:
-Asgari Ücret Tespit Komisyonu görünüşte üç taraflı bir mekanizma. Hükümet ve sosyal taraflardan oluşuyor. 10 Aralık’ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda toplanacak. Geçmiş dönemlerde Asgari ücretin gerçekten müzakere edildiğini, bunun için de eski adı DİE olan TÜİK’in, asgari ücrete dayanak oluşturacak harcama tutarlarını sunduğunu anımsatan Çelik, bazı müzakerelerin aylarca sürdüğü zamanlar olduğunu belirtiyor.
İş yasaları kapsamında düzenlendiği için asgari ücreti belirleyen Komisyon’un da aynı mevzuat yani İş Kanunu kapsamında olması gerekiyor. Ne var ki, ülkede yönetsel yapıyı alt üst eden ve 2018 yılında geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yeni bir yapı kurdu.
Şimdi gelelim Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nu, karar süreçleri bakımından gerçek bir komisyon olma vasfından çıkaran değişikliğe…
Anayasa ve Meclis nasıl by-pass edildi?
1 no’lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi (10 Temmuz 2018) ile Asgari Ücret Tespit Komisyonu, İş Kanunu kapsamından çıkarıldı. Ve bilin bakalım ne oldu? Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içine alındı. 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi madde 522 ve f bendi ile Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içine alınınca, doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlı hale geldi.
Çelik, bu işlem için “dolambaçlı ve muvazaalı bir yol izlendiğini” özellikle vurguluyor. Yani Anayasa’ya göre normalde Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenememesi gerekiyor. Çünkü Anayasa madde 104’ün ilgili kısmı şöyle diyor:
“Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.
Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.”
Anayasa’nın yukarıdaki hükmünü dolanmak için de şöyle yapıldı:
- Önce 2 Temmuz 2018 tarih ve 700 sayılı KHK’nin 145. maddesi ile Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na ilişkin İş Kanunu’nun 39. maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırıldı.
- Böylece Asgari Ücreti Tespit Komisyonu’nu İş Kanunu kapsamından çıkarıldı. İkinci adım olarak da Komisyon 1 sayılı CBK ile yeniden düzenlendi.
Ve milyonlarca çalışanın ve ailelerinin refahını, gelirini etkileyecek bu kadar önemli bir değişiklik yapılırken de kamuoyuna tek bir açıklama zahmetinde bulunulmadı. Bu yapılmadığı gibi Komisyon’u oluşturduğu söylenen “taraflar” var ya, hiçbirinin yani işçi ve işveren örgütlerinin fikri sorulmadı, görüşü alınmadı.
Erdoğan’ın dediği olur
Komisyon’un Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içinde olması; Komisyon yapısının, istediği an ve istediği şekilde Erdoğan tarafından değiştirilebilmesi anlamına geliyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu eskiden olduğu gibi, yani İş Kanunu kapsamından çıkarılmasaydı, asgari ücretin daha adil saptanmasına ilişkin değişiklik talepleri TBMM’de görüşülebilecekti.
Oysa şimdi bu imkânsız! Erdoğan’ın Komisyon’un profili konusunda tam yetkili olması, aslında asgari ücrete de dilediği gibi karışabileceği anlamına geliyor.
Dolayısıyla, asgari ücrette son sözün Erdoğan’da olduğunu bilmekte fayda var. Artık Erdoğan’ın sözünü de neyin nasıl şekillendireceğini ise (Şimşek mi, işverenler mi, olası seçime dönük bir hamle mi) yaşayıp göreceğiz.
Çiğdem Toker kimdir?
Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.
Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.
Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.
2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.
Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.
Kitapları
- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008
- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018
- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019
Ödülleri
- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)
- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)
- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)
- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)
- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)
- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)
- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)
- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)
- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)
- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)
- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)
- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)
- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)
- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)
- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)
- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)
- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)
- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)
- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)
- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)
- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)
- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)
- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)
- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)
|