21 Ağustos 2024

Arhavi'de madencilik istenmiyor

Artvin Milletvekili Faruk Çelik'e şu soruyu yönelttim: "Sayın Bakan, ortada yapılıp sonuçlanmış bir ihale var. Resmi Gazete'de yayımlanmış. Arhavililer bu noktadan sonra geri adım atılmayacağı kanısında. Sizce geri adım atılır mı?"

Biyolojik çeşitliliği, ekosistem zenginliğiyle nadir bir coğrafya ve kültürel mirasa sahip olan Artvin; Cerattepe'den yıllar sonra, şimdi de Arhavi'de maden kabusuyla karşı karşıya.

Üstelik aktör de yıllar sonra yine aynı: Cengiz Holding ile onun özelleştirme yoluyla devir ve satın aldığı Eti Bakır.

MAPEG'nün (Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) geçen ay yaptığı maden arama sahası ihalesinde, Eti Bakır 5 milyon TL bedelle, dokuzu Arhavi, biri Hopa'dan olmak üzere, toplam 10 köyü içine alan 1930,92 hektarlık alanın ihalesini kazandı.

O günden bu yana da Arhavi'de yakın gelecekte yapılması muhtemel madencilik; benzersiz coğrafyasında geri dönülmez bozulmaya yol açacağı, tarım ve hayvancılığa darbe vuracağı için halkın tepki, itiraz ve ses duyurma eylemlerine konu oluyor. Maden ruhsatı ve Cengiz Holding; ilçedeki kahvehane, kafe ve lokantalarda hararetli bir tartışma konusuna dönüşmüş durumda. Yolu, bugünlerde Arhavi'ye düşecek herkes, bu tartışma canlılığına ama aynı zamanda ortak kaygıya, yerinde tanıklık edebilir.

* * *

Geçen hafta sonu bu sıcak tartışmaların sonuncusuna ben de yerine tanıklık ettim. Arhavi'de son yerel seçimlerde, belediyeyi CHP'den devralmış AKP'li Turgay Ataselim ile eski bakan Artvin Milletvekili Faruk Çelik'in birlikte düzenlediği toplantısını izlemek, tam bir denk geliş oldu.

Çünkü 17-18 Ağustos'u içine alan hafta sonu, Fındıklı Belediyesi (Başkanı Ercüment Çervatoğlu), Hopa Belediyesi (Utku Cihan) ve Yay Koop'un düzenlediği yer aldığı kültür sanat festivallerine davetli olduğum söyleşi ve imza etkinlikleri için Fındıklı ve Hopa'da bulunacaktım.

Herkesin maden konuştuğu o sıralarda, Pazar günü Arhavi Belediyesi'nin, 4,5 aylık hizmetlerin anlatılacağı, üstelik soruların da yanıtlanacağı, bir halkla buluşma toplantısı düzenlendiğini orada öğrendim.

Doğu Karadeniz doğasının korunması için yıllardır özverili bir çaba sergileyen (saçını bu yolda ağarttı diyebiliriz rahatlıkla) Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan ile KTÜ Orman Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, o toplantıya gideceklerini söyleyince, hiç tereddüt etmedim. Hopa'daki söyleşinin ardından Arhavi'ye yola çıktık.

* * *

Arhavi Gösteri Merkezi'nde ve yerel TV'de canlı olarak yayınlanan tanıtım programı, belediye başkanı Ataselim'in göreve geldikten sonra yapılanları proje bazında anlatmasıyla başladı.

Ataselim, tamamı kamu hizmeti için gerekli olan projeleri anlattığı bir saat boyunca, sık sık yan yana oturdukları Artvin Milletvekili Faruk Çelik'e dönerek "sayenizde" diye teşekkürünü yansıttı. Eski Bakan Çelik'in girişimleriyle DSİ'den, İller Bankası'ndan çabuklaştırılan işlemler ve kimisi hızlandırılan, kimisi öne çekilen, kiminin tutarı arttırılan mali kaynaklar; muhalefet belediyelerinin aynı olanaklara neden sahip olamadığının negatif filmi gibiydi.

Tanıtım konuşmaları bitince, bir izleyici maden konusunda ne düşünüldüğünü sordu. Ancak Faruk Çelik, toplantı amacının belediye çalışmaları olduğu yanıtı verdi. Arka sıralarda oturan ve madene yönelik itirazları dile getiren Arhavililer, beraberlerinde getirdiği "Arhavi maden istemiyor" dövizlerini kaldırdı.

Çelik sinirlense de belli etmemeye çalıştı. Bir yere gitmeyeceğini, hep orada olduğunu, belediyeyle ilgili sorulardan sonra maden ile ilgili soruları da cevaplayacağını söyledi. Ancak madeni sormakta ısrarlı izleyicileri de tahammülsüz olmakla itham etti. "Duyumlar üzerine kıyamet koparmayalım", "Böyle basının önünde pankartlar kaldırılarak bir yere varılmaz" dedi. Sonra mikrofonu eline alarak tonu Cumhurbaşkanı'nı kızdırmayacak ama orada zihni sorularla, içi kaygıyla dolu hemşerilerini de yatıştırmaya ayarlı bir "orta şeritten" konuşma yaptı. Kalkınmadan, istihdamdan söz etti ve "Duyarlı arkadaşlara teşekkür ediyoruz. Ama sanayi olmasın ticaret olmasın olur mu. Buraya doğalgaz gelmesine seviniyoruz ama o doğalgaz da bir yerden çıkıyor öyle değil mi?" dedi.

* * *

Çelik, bu konuda herkesi dinlediklerini, Tarım Orman Bakanlığı da yapmış bir siyasetçi olarak kendisinin de Artvin'in doğal zenginliklerini çok önemsediğini, bu amaçla MAPEG'den teknik bir heyet geleceğini Perşembe (yani yarın) günü isteyen vatandaşların gelip soru sorabileceğini söyledi. Yani sözün özü, belediye ile ilgili sorular bitince alınacak maden ile ilgili sorular alınmadı.

Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, Çelik'in yanına gitti. MAPEG'in kendilerinin bilmediği yepyeni bir şey söyleyemeyeceğini ifade etti. Dahası, Çelik'in "sizi dinledik" dediği önceki toplantının, davetle değil, kendilerinin istediği randevu sonucu yapıldığını anımsattı.

Bu yer yer gergin ama asgari saygı sınırları içindeki diyalog sürerken, toplantı bitmiş kalabalık dağılıyordu. Ben ise bulunduğumuz halka içinde, Çelik'e yakın olduğu için Neşe Karahan'ın yanında durmaya çalışarak soru sormaya hazırlanıyordum.

Çelik fark edince şaşırdı. "Hoş geldiniz" dedi. Selamlaştık. "Başından bu yana burada mıydınız?" dedi. "Evet" dedim.

Yeşil Artvin Derneği’nden Nur Neşe Karahan Faruk Çelik'e itirazlarını dile getirirken.

Ne evet ne hayır arasındaki o yer

Sonra kendisine şu soruyu yönelttim: "Sayın Bakan, ortada yapılıp sonuçlanmış bir ihale var. Resmi Gazete'de yayımlanmış. Arhavililer bu noktadan sonra geri adım atılmayacağı kanısında. Sizce geri adım atılır mı?"

Çelik biraz duraksadı. Ne evet ne de hayır diyememe arasında bir yerdi duraksadığı yer. Soruyu tekrarlayınca "Gerekirse olabilir" dedi ve kendisinin de çok duyarlı olduğunu, salt Artvin'i korumak amacıyla iki tane HES'e onay vermediklerini söyledi.

Sonra yanındaki partilileriyle birlikte ayrıldı. Onlar dalgalanan kalabalık arasında ilerlerken, Çelik'in yanındaki halkada yer alan bir kadın hışımla Neşe Karahan'a dönerek "Kıymet bilin biraz kıymet!" dedi.

Bu diyaloga tanık olan Arhavililer, sonucun yine değişmeyeceğini Çelik'in tepkileri düşürmeye, etkisini azaltmaya yönelik bir politika ve söylem izlediğini, tecrübeyle sabit olduğunu ifade ettiler. Orada görüştüğüm konuştuğum, tepki gösteren Arhavililerin ısrarla vurguladığı önemli ayrıntı şu:

"Sanki kesinleşmemiş belirsiz bir durum var gibi davranılıyor. Oysa her şey kesin. Resmi Gazete'de ilan edildi. Nasıl ilerleyeceklerini yakın geçmişten İkizdere'den Cerattepe'den gayet iyi biliyoruz. Hatta arama faaliyetine başlamak için köylerin tenhalaşmasının beklendiği bile söyleniyor."

Şimdi sıra, Çelik'in önem atfettiği yarınki MAPEG toplantısı merakla bekleniyor. Bu toplantıdan yaşam alanlarını ölümden kurtaracak, seyri etkileyecek bir sonuç çıkar mı?

Bu sorunun cevabını düşünürken, Cengiz Holding'in bu projeleri tek başına, tabiri caizse "kafasına göre" üstlenmediğini hatırdan çıkarmamakta yarar var. Hiçbir şirket, hiçbir inşaat ve maden sahasına kimseden yetki, izin almadan girmiyor. İzinler, yetkiler ve kararlar, Ankara'dan. Adres ise belli.

Dolayısıyla, Türkiye'yi yıllardır yöneten AKP iktidarı ile şirketler arasında birbirini besleyip büyüten simbiyotik ilişki gerçeğini unutmamak zorunlu.

Bunu hatırda tutarken şu gerçeğin de altını çizelim: Gerek enerji gerekse maden alanında, doğası yıllardır yıkıcı projelerin saldırısı altında bulunan Karadeniz başta olmak üzere birçok bölgede, "makus talihin" bir türlü bitmeyişi, sadece yaşam alanlarına tehdit değil, sosyal açıdan da büyük bir huzursuzluk ve kaygı kaynağına dönüşmüş durumda.

Çalışanı, köylüyü yoksulu daha da ezen Şimşek programı dörtnala giderken, aynı toplumu bir de yaşam alanlarını kuşatarak daha da mutsuz, huzursuz edilmesinin yanlışlığını bilmesi gerekenler anlasa çok iyi olur.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

 Vahdettin Köşkü'nde Kalkınma Fonu

Vahdettin Köşkü'nde kurulan TVF'nin Büyüme ve Kalkınma Alt Fonu isimli yeni operasyonu ile 12-13 Eylül Dubai ve Abu Dabi'deki görüşmeler arasındaki bir bağlantı olup olmadığını ama daha önemlisi bunun Türkiye'nin kalkınmasına SOMUT faydasını bakalım bize kim anlatacak

OVP fotoğrafı kimin için?

Her şey, yeni dönemde "esneklik" adı altındaki daha güvencesiz çalışma hayatı için. Yeni nesil çalışma biçimleri, sektörel dönüşümler, esnek ve verimli yapı ifadelerinin zaten dipte olan güvencesizliğin daha da derinleşeceği anlamına geliyor

Ankara'nın çayına bak

"Enerji getiriyoruz" diye yola çıkılan bir HES'in sağlayacağı yararın, o HES'lerle bitecek tarımdan, tarımla gelen yerel ekonominin darbe almasından, köylülerin hayatının alt üst olmasından daha mı önemli olduğu sorusu dünyanın en meşru sorularından biri olur. Ne kadar tartışılsa yeridir

"
"